Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@eminefuruncu

 

Keyifli okumalar.

Zaman öyle bir şeydi ki çoğu zaman bize katlanan sabır taşı gibiydi, fokur fokur kaynayan bir volkanın lavlarının patlaması gibi patlayıp bizi kendinden kurtarmak istediği için bu kadar hızlı akıyordu belki de, o kadar hızlıydı ki çoğu zaman gözümüzün önündekini bize göstermiyordu, yada biz görmekte diretiyorduk.

Gözlerimi ellerimin üzerine indirip elimdeki sargı bezini incelemeye başladım usulca, insanlar neden şaşırınca bu kadar büyük tepki veriyorlardı ki sanki uzaydan dünya ya ilk kez gelmiş uzaylıyı görmüşte şaşkınlıktan küçük dilini yutacak kadar büyük tepki vermeleri açıkçası. Sınıfta dolaşan uğultular daha da utanmamı sağlarken, istem dışı söylenenlere kulak kabarttım.

''Ne yani evliler mi?''

''Yok artık Ali hoca evlendi mi?''

''Bunula evlenmiş olamaz değil mi?'' Gibi bir çok saçma konuşmanın arasında en çok kanıma dokunan 'Bununla evlenmiş olamaz değil mi?' sorusu olmuştu insanlar gerçekten de karşısındakini düşünmeden konuşuyorlardı, ama şunu unutuyorlardı ki karşısındaki kişinin de bir kalbi var, ve onunda kalbi üzülünce kırılıyordu. Masaya sert bir şekilde vurulmasıyla başımı kaldırarak üzgün gözlerimle Ali'ye baktım, hafif kaşlarını çatarak otoriter sesiyle konuştu.

''Susmayı düşünüyorsunuzdur inşAllah?''Arka sıradan bir kızın sorusuyla tepkisiz gözlerle Ali'ye baktım.

''Hocam eşiniz mi oluyor kendisi?'' Ali toprak rengini anımsatan gözlerini mavilerime sabitleyip konuştu o kadifemsi sesiyle.

''Evet, kendisi benim eşim oluyor, üstelik bu kadar şaşırılacak bir olay göremiyorum ortada.'' Gözlerimi tekrar elime sabitleyip sessizce konuşulanları dinledim.

''Kaldığımız yerden devam edelim lütfen.'' Ali'nin ikazıyla arkamızdaki sıradaki kişiden devam ettiler kendilerini tanıtmaya. Kulağımda hissettiğim nefesle korkarak geriye çekildim Yiğit anlam veremediğim şekilde gülerek fısıltı şeklinde konuştu.

''Vay be ne şanslı kızsın.'' Kaşlarımı çatarak ona baktım.

''Anlamadım.'' Dedim sesimi mesafeli tutmaya çalışarak.

''Sınıftaki kızlar kocanı yiyecek gibi bakıyor ama o sadece sana bakıyor.'' Gözlerim Ali'ye ulaştığında kaşları çatık bir şekilde bana baktığını gördüm. Bedenini hafif kürsüye yaslayıp kollarını göğüs hizasında bağlayıp Yiğit'e bakıyordu, sinirli gözlerle.

''Sessizlik lütfen.!'' Kaşlarını çatarak otoriter sesiyle konuşmasıyla sertçe yutkunup ona baktım, ürkütücü gözüküyordu açıkçası sinirliyken. Yiğit rahat tavırlarıyla sıraya yayılırken onunla temas etmemek için duvar kenarına biraz daha kaydım. Kaşlarımı iyice çatarak Yiğit'e sinirli bakışlarımı gönderdim.

''Lütfen biraz düzgün oturur musun.?'' Mavi gözlerini benim mavilerime çevirip sağ kaşını kaldırarak konuştu.

''Pardon.'' Mavi gözleriyle uyumlu olan siyah saçları vardı. Gözlerimi ondan ayırıp Ali'ye sabitledim, Ali kaşları çatık bir şekilde elindeki kağıtları toplarken ağzının içinden bir şeyler homurdanarak bana bakıyordu, neden bu kadar sinirliydi ki.

''Ders bitti çıkabilirsiniz.'' Oturduğum sıradan kalkıp yavaş adımlarla Ali'nin yanına yaklaştım, kürsünün üzerindeki kağıtları toplarken göz ucuyla bana baktı, kağıtları düzene koyduktan sonra kağıtları sol eline alıp sağ elini bana uzattı, elini tutup tutmama arasında kalsam da içimdeki sesi dinleyip sol elimi yavaşça elinin içine bıraktım. Dudaklarında oluşan tebessümle bana baktığında utanıp bakışlarımı ondan kaçırdım.

Sınıftan çıkıp üst kata yöneldiğimizde gözlerim bir birine kenetlenmiş ellerimize kaydı son günlerde ne çok elimi tutar olmuştu. Üst kata çıkıp en üstte Ali'nin adı ve soyadı onun altında Melis Özbey ve onun altında ise Yusuf Demir yazan kapının durduk. Ali cebinden çıkardığı anahtar ile kapıyı açıp yol vermesiyle sonunda bıraktığı terlemiş elimin içini eteğime sildim. Üzerine kendi ismi yazan masaya yavaş adımlarla yaklaşıp elindeki kağıtları üzerine bırakıp bana döndü bir anda bana dönmesiyle nereye bakacağımı şaşırıp sağa sola kaçırdım bakışlarımı.

Yavaş adımlarla bana yaklaşırken odanın içinde yankılanan tek ayak sesleri onunkiler olmadığını fark ettim. Başımı sesin kaynağına çevirdiğimde oldukça şık giyimli bir kadının bize şaşkın gözlerle baktığını gördüm.

''Ali hocam.'' Dedi şaşkın sesiyle, siyah saçlı, yeşil gözlü güzel bir kadındı.

''Efendim Melis hocam.'' Başımı yavaşça kaldırıp Ali'ye baktığımda kadına değil ayakkabısının ucuna bakıyordu, evlenmeden önce bana da böyle yapardı, toprak rengini anımsatan o gözlerini kaçırmıştı hep benden.

''Evlenmişsiniz.?'' Ağlamaklı sesiyle daha çok emin olmak için sorduğu bir soruydu bu. Uzun ince ve kemikli parmaklarını benim parmaklarıma dolayıp gözlerime bakarak konuştu.

''Evet, öyle oldu.'' Kadın başını sallayarak hızla odadan ayrılmasıyla bizde odadan çıktık, Ali elimi bırakmadan diğer eliyle kapıyı kilitlerken sesiz sesimle konuştum.

''Ne çok sevenin var böyle.'' Dedim iğneleyici bir sesle, kapıyı kapatıp merdivenlere yöneldik yavaş adımlarla.

''Beni birisi sevsin yeter, başkaları umurum da değil.'' Gözlerimi büyüterek ona baktım, kimden bahsediyordu acaba.

''Kim? yani kimin sevmesini istiyorsun.?'' Diye sordum meraklı sesimle. Başını eğip meraklı gözlerle on bakan bana bakıp başını iki yana salladı, elini kaldırıp kâküllerimi karıştırdı.

''Kesinlikle bunlardan dolayı oksijen gitmiyor senin beynine.'' Kaşlarımı çatarak elimi elinden kurtarıp eline vurdum. Sinirli çıkmasını umduğum sesimle konuştum.

''Bir kere benim beynime gayet de oksijen gidiyor.'' Elimi tekrardan eline hapsedip merdivenleri inmeye devam ettik yavaşça.

''Hıhı tabii canım o yüzden burnunun dibindekini görmüyorsun.'' Burnumun dibindeki mi? Ne demek istiyordu gerçekten anlamıyordum, anlamayan gözlerle ona baktım, bakışları benim bakışlarıma ilişti yavaşça.

''Boş ver pedaliza boş ver.'' Nefesini sıkıntılı bir şekilde dışarıya verdi, anlamayan gözlerde ona bakmaya devam ettim.

kafeterya ya geldiğimizde gözlerim en kenardaki masada oturmuş elindeki telefonla ilgilenen Volkan'da takılı kalmıştı, kahverengi saçları yeni çıkmış sakalları ve siyah takımıyla kendine has bir havası vardı. Yavaşça yanına yaklaşıp masaya geldiğimizde başını kaldırıp önce bize daha sona ise ellerimize baktı, gözlerini kaçırıp başka bir yere bakarken gözlerini kapatıp bir kaç saniye sonra açarak tekrar bize baktı, önümüzdeki sandalyelere oturup konuşmasını bekledik.

''Yalnız geleceğini düşünmüştüm.'' Dedi hüzünlü bir sesle.

''Yanlış düşünmüşsün.'' Dedi Ali sert bir şekilde. Volkan dudaklarını bir birine bastırıp başını salladı.

''Ne konuşacaktın.?'' Diye sordum sakin bir şekilde, Volkan yerinde huzursuzca kıpırdanıp etrafına baktıktan sonra sessizce konuştu.

''Baban okula adamını koymuş.'' Kaşlarımı çatarak ona baktım.

''Ne adamı.?'' Sesimdeki telaşı gizleyememiştim.

''Ajan yani seni babana götürecek bir ajan.'' Durmayacağını biliyordum, durmasını beklemek saçmalık olurdu zaten. O istediğini almadan durmayan birisiydi, gözü azla hiç bir zaman yetinmeyen nankör birsiydi.

''Adını biliyor musun.?'' Ali sırtını yasladığı yerden kaldırıp dirseklerini masaya koyarak konuşmuştu.

''Hayır, bilmiyorum bildiğim tek şey öğrenci olduğu.'' Bakışlarını Ali'den ayırıp bana döndü.

''Ben kim olduğunu öğrendiğim zaman sana haber vereceğim ama sen yine de kimseyle konuşma.'' Başımı yavaşça olumlu anlamda olumlu anlamda salladım, babam yüzünden çevremdeki insanlara hep şüphe eder olmuştum.

''Allah razı olsun sağ ol da sen neden sürekli bize yardım ediyorsun.?'' Dedi Ali iğneleyici sesiyle.

''Orası bende kalsın.'' Biraz durup karamsar bir şekilde konuştu.

''Siz birbirinizi severek mi evlendiniz.?'' Volkan'ın bir anda sorduğu soruyla gözlerimi büyüterek Ali'ye baktım.

"Orası da bizde kalsın.'' Dedi sakin sesiyle, Volkan başını sallayıp oturduğu yerden kalmasıyla sabah benim yanıma oturan Yiğit'e çarptı, Yiğit'in kulağında tuttuğu yere gürültülü bir şekilde düşerken Yiğit şaşırarak Volkan'a baktı, aynı şekilde Volkan'da Yiğit'te baktı.

''Pardon abi fark etmedim.'' Yiğit acele bir şekilde yere düşen telefonunu alıp yanımızdan ayrılırken Volkan'ın sesiz bir şekilde konuşması ilişti kulaklarıma.

''Bir yerden tanıdık geldi ama çıkaramadım.'' Başını iki yana sallayıp bize baktı.

''Neyse ben gideyim.'' Volkan'ın bakışları elimin üzerinde dolaşmasıyla benimde bakışlarım elime indi.

''Elin nasıl bu arada.?'' Ses tonundan bana acıdığını hissediyordum.

''Daha iyi teşekkür ederim.'' Diye cevapladım onu sessizce. Sağ elini yavaşça kaldırıp omuzuma koymasıyla şaşkınca ona baktım.

''Allaha emanet ol.'' Ali oturduğu yerden hızlı bir şekilde kalkıp Volkan'ın omuzumdaki elini sinirli bir şekilde omuzumdan indirip volanın kolunu sert bir şekilde tutarak benim duyamayacağım bir şekilde kulağına bir şey fısıldadı. Sinirli bir şekilde Volkan'ın kolunu bırakıp benim elimi tutarak peşi sıra tabiri yerindeyse sürüklemeye başladı, ağzının içinden bir şey söylüyordu ama pek anladığım söylenemezdi. Ayaklarımın birbirine dolaşmasıyla sert bir şekilde yere düştüm, ağzımdan küçük bir inleme çıkıp etrafa yayılmıştı. Ali panikle yere çömelip yere düşmemle sızım sızım sızlayan sağ elime acele bir şekilde eline aldığında gözlerinde az önce olan öfke yerine merhamet vardı. Ben ona bakarken o benim elimle ilgileniyordu, toprak rengini anımsatan gözlerini bana çevirmesiyle nereye bakacağımı şaşırıp panik yapıp utanarak başımı önüme eğdim.

''Özür dilerim, acıyor mu çok.?'' Elimdeki ince sızı onun bana temasıyla nedense narkoz yemiş gibi uyuşup o ince sızıyı unutmamı sağlamıştı. Başımı kaldırıp iki yana sallamakla yetindim sadece. Sağ eliyle sol elimi tutup sol elini sırtıma koyarak kibar bir şekilde kaldırdı beni düştüğüm yerden.

Arabaya binip kemerimi taktıktan sonra sessizce arabayı çalıştırmasını bekledim. Başımı biraz çevirip ona baktığımda kemerini taktığını gördüm, ince uzun kemikli parmakları ile arabanın anahtarını çevirirken bana dönmesiyle hızla önüme döndüm. Ona bakarken sürekli yakalanmak zorunda mıydım?

''Babamın şirkette unuttuğu bir dosya var onu almamız gerekiyor pedaliza.'' Diye konuştu arabayı sürmeye başlarken.

''Ne dosyası.?'' Dedim meraklı bir şekilde.

''İş ile ilgili bir dosya.'' Bakışlarımı tekrar ona çevirdim yavaşça.

''Ne şirketi var babanın.?'' Şöyle bir düşününce zamanı geldiğinde gidecek olsam da yanlarında yaşadığım insanlar hakkında hiçbir bilmiyordum.

''İnşaat şirketi.''

''Sen neden orada çalışmıyorsun.?'' Bakışlarını bana çevirip bir kaç saniye baktıktan sonra önüne döndü.

''Benim zaten bir işim var.'' Başımla onu onaylayıp camdan dışarıyı izlemeye başladım. Kısa sürede araba önünde büyük harflerle Karabey holding yazan binanın önünde durdu.

''Hadi in.'' Talimatıyla arabadan inip yavaş adımlarla arabanın önüne gelip yanıma gelmesini bekledim.

''Hadi.'' Onun büyük adımlarına nazaran ben küçük adımlar atarak ona yetişmeye çalıştım, şirketten içeriye girdiğimizde içeride fazla kişinin olmadığını fark ettim, sanırım çıkış saatine denk gelmiştik. Ali'nin merdivenleri inmeye başlamasıyla hafif kaşlarımı çattım yukarıya çıkmamız gerekmez miydi.?

''Neden alt kata iniyoruz babanın odası üst katta olması gerekmez mi.?''

''Alacağımız dosya arşivde.'' Karşımıza çıkan büyük kapının önünde durduğumuzda kapının hemen yanındaki takım elbiseli adam bizi gülümseyerek başıyla selamladı bizi.

''hoş geldiniz Ali bey.'' Dedi saygılı bir şekilde.

''Teşekkür ederiz Mehmet abi.'' Adam cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp geçmemiz için yer acarken anahtarı kapıdan çıkartıp tekrardan cebine koydu.

''Acaba işiniz kaç dakika sürer Ali bey.''

''10 dakika falan sürer sanırım.'' Diye cevapladı onu Ali bir yandan da geçmem için bana yol gösteriyordu. Arşivin içine girdiğimde havasız ve karanlık olduğunu fark ettim.

''Şey acaba ben bu süre zarfında lavaboya gidip gelsem sorun olur mu.?'' Ali başını iki yana sallayıp konuştu.

''Hayır olmaz.''

''Teşekkür ederim ben 10 dakika sonra gelip kilitlerim kapıyı.'' Ali'nin yanıma gelmesiyle adam kapıyı kapatıp gitti.

''Şey burası çok karanlık ışığı yakamaz mıyız.?'' Sesim biraz titrek çıkmıştı, bodrum katında kaldığım yerde böyleydi karanlık ve havasız.

''Üzgünüm pedaliza, ışıkları bozulmuş.'' Sert bir şekilde yutkunup Ali'nin ceketinin ucunu tuttum.

''Ben karanlıktan korkarım ama.'' Dedim titrek sesimle, ceketinin ucunu tuttuğum elimi ellerinin arasına alıp gözlerime bakarak konuştu.

''Ben yanındayım korkma.'' Başımı yavaşça aşağıya yukarıya sallayıp onu onayladım.

''Burası çok büyük nasıl bulacağız ki.?'' Dedim titrek sesimle.

''Buluruz şimdi, gecen senenin giderlerinin olduğu dosyaydı.'' Dosyayı aramaya başladığımızda 10 dakikada dosyanın olduğu rafı bile bulamamıştık, sanırım 10 dakika değil 10 saat olsa ancak öyle bulunurdu o dosya. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama biz daha yeni bulmuştuk dosyanın yılının olduğu rafı, derin bir nefes çekip yanaklarımın içini hava ile doldurdum. Ali'nin elinden elimi çekmeye çalıştım ama o buna izin vermedi, sırf korkuyorum diye elimi bırakmıyordu.

''Ali.'' Dedim sıkılmış bir şekilde, telefonun fenerini bana çevirmesiyle sağ kolumla gözlerimi kapattım.

''İndirsene şunu yaa! kör ettin beni.'' Telefonun fenerini başka yöne çevirip gözlerime gelmesini engellerken kapının kilitlenme sesiyle gözlerimi büyüterek Ali'ye baktım.

''Tahmin ettiğim şey olmuş olamaz değil mi.?'' Dedim panik içinde.

''Sanırım tamda tahmin ettiğin şey oldu.'' Bir anda kapıya doğru koşmaya başladığımızda korku daha da yayıldı vücuduma, Ali'nin kapıya sert bir şekilde vurup bağırmasıyla bir iki adım geriye gidip yere çömeldim.

''Mehmet abi, Heyy Mehmet abi.'' Ali hüsranla bana bakarken ben gözlerim dolmuş bir şekilde ona baktım, kolumdan tutup beni kendine çekmesiyle başımı sert göğsüne çarptım, elini başıma koyup başımı göğsüne daha çok yaslarken diğer elini belime sarmıştı.

''Korkuyorum.'' Gözümden akan yaş onun siyah gömleğini ıslatmıştı, nefesini kulağımda hissettiğimde içim ürpermişti.

''Korkma, ben yanındayım pedaliza.''

Loading...
0%