Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@eminefuruncu

 

Hatalarım varsa affola.. Keyifli okumalar dilerim.

Gözlerimi kırpmadan karşımda tüm ihtişamıyla ders anlatan toprak gözlü adama bakıyordum, kalçasını sınıfın ortasında duran masaya dayamış bir şekilde Osmanlı dersini anlatıyordu anlatıyordu ama ben dersi değil onu incelemeyi seçmiştim. O akşam dizlerimde uyuyan karşımdaki adam değil annesini kaybetmekten korkan altı yaşındaki çaresiz bir oğlan çocuğu olan Aliydi. Anneler bu dünyadaki en değerli varlıklardı belli ki o da en değerlisini kaybetmekten korkuyordu.

Dersin bittiğini söyleyip boşalmasını sağlarken ben sessizce yerimde oturmayı seçmiştim. Bir hafta geçmişti o akşamın üzerimden, ona cevap vermeyip kaçmayı seçmiştim kaçarak onu kırdığımın farkındaydım, ama ona istediği cevabı veremezdim. Başımı kaldırıp sınıfta göz gezdirdiğimde gözlerimiz birleşti bana acı bir tebessüm bahşedip ağır adımlarla ayrıldı sınıftan, yavaşça başımı eğip dolan gözlerimin akmaması için kendimle savaş verdim içim kanaya kanaya.

Yan tarafımda olan haraketlilikle başımı yavaşça kaldırıp anlamayan gözlerle sıraya oturan iki kıza baktım.

''Nasılsın Sare.'' Sessiz kalmayı seçip başımı önüme eğdim, arkadaş canlısı bir insan değildim ne yazık ki.

''Neden konuşmuyorsun.?'' İğneleyici bir şekilde konuşması beni rahatsız etmişti, başımı kaldırıp kaşlarımı çatarak sessizce konuştum.

''Konulmak zorunda değilim.'' Masanın üzerine oturan yanımda oturan kıza bakıp kahkaha attı kulakları tırmalayan sesiyle.

''Söylesene Ali hocayla nasıl evlendiniz.?'' Diye konuştu alay akan sesiyle, bunların derdi neydi bilmiyorum ama daha fazla onlara katlanmak istemiyordum. Sıradan kalkacağım sırada yanımdaki oturan kız bileğimden tutup oturmamı sağladı.

''Neden kaçıyorsun Ali hocayı nasıl kandırıp evlendiğinizi söylemeyecek misin.?'' Diye konuştu bu kez sert bir şekilde, şaşkınlıkla karşımdaki kıza baktım söylediği şey sinirlerimi tepeme çıkarmıştı, sinirle yerimden kalkıp sıraya tekme atıp kızın yere düşmesini zevkle izledim, bana şaşkınlıkla bakan kıza yaklaşıp kulağına sinirle fısıldadım.

''Bana bak sizin o zehir dolmuş dilinizi keserim, onunla nasıl evlendiğim sizi hiç alakadar etmez haa ama çok merak ediyorsan söyleyeyim birbirimizi severek evlendik.'' Gerçeği değil de aksini söylemek canımı yakmıştı, biz birbirimizi sevmeyerek evleniştik, o toprak gözler bana baktığında baktığında ben bakışlarımı ondan saklamamayı isterdim, gönül isterdi ki o gün söylediği sözü söylememiş olsun ama o acımasız gözlerle gözlerime bakarak annesinin gittiği gün defolup gitmemi söylemişti, bu gerçek canımı o kadar yakıyor ki beni çaresiz bırakıyordu.

Fakülteden çıkıp hızlı adımlarla bahçede ilerlemeye başladım, karşıdan bana yaklaşan Aliyi gördüğümde adımlarım yavaşladı gözyaşlarımın aksine sağ elimle gözyaşlarımı silip ona doğru ilerlemeye devam ettim, aramızda az bir mesafe kalacak şekilde karşı karşıya durduk gözlerimi ondan kaçırarak başımı öne eğdim.


Büyük bir adım atıp yanıma geldi uzun kemikli parmaklarıyla çenemden tutarak başımı kaldırarak ona bakmamı sağladı, kaşlarını çatarak gözlerime baktı neden ağladığımı anlamaya çalışırcasına.

''Neden ağlıyorsun, ne oldu.?'' Cevap vermeyip buğulu gözlerimle gözlerine baktım.

''Ne oldu pedaliza.?'' Baş parmağıyla yanağımdan süzülen gözyaşlarımı silerken bana şefkatle bakan gözlerinin gölgesine sığınmak istedim sadece.

Parmak uçlarımda yükselip bir anda boynuna sarıldım kokusunu içime çeke çeke gözyaşlarım boynunu ıslatıyordu, hiçbir şey söylemeden, sormadan ağlamamın durmasını bekledi sessizce kemikli parmakları saçlarımda dolaşırken.

''Gidelim buradan.'' Dedim ağlamaktan çatallaşan sesimle, beni kendinden uzaklaştırarak etraftaki meraklı bakışları umursamadan elimden tutarak arabaya doğru ilerlemeye başladı.

#############

Dalgaların asi bir şekilde çarpmasıyla bir yapboz gibi dağılıp pes etmeden tekrar kayalara vuruyordu, ona eşlik eden yağmuru sessizce izliyorduk, arabanının içinde adeta ölüm sessizliği vardı, ağlamam çoktan durmuş boş gözlerle izliyordum manzarayı. Ali benim anlatmamı büyük bir sabırla bekliyordu ama ben anlatmak isteyip istemediğimden emin değildim.

''Anlatacak mısın artık.'' erkeksi kalın sesiyle konuşmasıyla bakışlarım yavaşça ona kaydı onun gözleri ise hırçın dalgalardaydı.

''Önemli bir şey değildi.'' Diye konuştum umursamaz bir şekilde, bakışları benim bakışlarımla buluşunca gözlerimi ondan kaçırmak istedim.

''O yüzden mi ağladın, önemli olmayan bir şey için.?'' Bakışlarımı yavaşça ondan ayırıp dolan gözlerimi ondan saklamak istercesine başımı önüme eğdim, insanların bana acımasız gözlerle bakıp bir mikropmuşum gibi davranması canımı öyle yakıyordu ki damarlarımda akan kanın çekildiğini hissediyordum işte o zaman, tepki veremiyordum gittikçe hissizleşiyordum, bana bunu yapmaya hakları yoktu.

Çeneme parmaklarıyla on bakmamı zorladı, ama ben ısrarla dolmuş gözlerimi ondan kaçırmaya çalışıyordum.

''Bak bana hadi.'' Sesi öyle yumuşak, öyle kadifemsiydi ki adeta beni mest ediyordu, bakışlarım yavaşça onun toprak rengi gözlerine ulaştığında benden bir cevap beklediğini anlıyordum ama ne diyeceğimi bilmiyordum.

''Söyle hadi, neden ağladın.?'' Yanağımda süzülen gözyaşını baş parmağıyla silip beklentiyle baktı gözlerime.

''Seni nasıl kandırıp evlendiğimizi sordu iki tane kız.'' Gözlerimi farklı yöne çevirip hırçın dalgalara sabitledim Gözyaşlarım yavaşça kendini serbest bırakmaya devam ediyordu, insanların gözlerinde aşalık bir insan olarak mı gözüküyorum ki bu soruyu sormuştular bana, bakışlarım yavaşça ona kaydığında çenesini sıktığını fark ettim, sinirlenişti öyle ki öfke gözlerine yansımıştı.

Kolumdan tutarak beni kendisine çekmesiyle başım sert göğsüne çarptı, bir eli saçlarımda gezerken diğer eliyle sıkı sıkıya sarılmıştı bana, sert nefes alış verişleri saç diplerime vuruyordu, gardenya kokusunu ciğerlerime bahşederken bende ona sarıldım savunmasız bir kelebek gibi.

''Ağlama '' Diye fısıldadı kulağıma.

''İnsanlar benden aşalık biriymişim gibi bahsediyor hem de gözlerimin içine bakarak.'' Diye konuştum bir yandan akan burnumu silerken.

''İnsanların söylediklerini umursama, üzülerek onları sevindirme , ağlama pedalizam güçlü ol.'' Güçlü olacak güç bırakmamışlardı beden her şeyimi tek tek elimden almıştılar ben başta da öz babam yaşama dair olan umutlarımı yakıp yanışını zevkle izlemişti. Burnumu sert bir şekilde çekip acıyla yutkunarak güç almak istercesine ona sardım biraz daha kollarımı.

''Ağlama pedalizam, üstelik burnunu üzerime sürdüğünü far ediyorum pedaliza.'' Başımı kaldırıp gömleğine baktığımda gerçekten de sürdüğümü fark ettim, ağlamaktan kızarmış gözlerimle ona bakıp yavaşça geriye çekildim resmen adamın gömleğine sümüğümü sürmüştüm.

''Kusura bakma.'' Dedi fısıldı gibi sesimle, dudaklarımda beliren hafif bir tebessümle ona bakıp başını koltuğa yaslayarak iki yana salladı.

''Ne kusuru canım aramızda iki sümüğün lafımı olur.?'' Yanaklarımı ele geçiren sıcaklıkla başımı önüme eğip dizlerimin üzerindeki ellerimle oynamaya başladım, hayatımda bu kadar utandığımı hatırlamıyordum resmen rezil olmuştum.

#######

Sessizce oturduğum yerde gözlerimi gezdirdim ifadesizce, herkes bir biriyle bir şeyler konuşuyorlardı ama söylenenlerin hiçbirini anlamıyordum, adeta boş bir teneke gibiydim görünürde vardı ama içi boştu bende tam olarak o haldeydim görünürde vardım ama aklım, ruhum çok uzaktaydı.

Yanımda oturan Ali'ye baktığımda Araf bey ile konuştuğunu gördüm, şuan burada tek eksik olan Ayşe hanımdı, hastalığı nedeniyle sürekli o odada tek başına kalıyordu, yanına gitmek isteseler de Ayşe hanım onun günden güne soluşunu çocuklarının görmesini istemediği için istemiyordu, bu isteği çok bencilce gelse de aslında öyle değildi çocuklarının üzülmesini görmeye dayanamayan bir annenin isteğiydi bu.

Hafif yerimde kıpırdayıp Ali'nin bana bakmasını sağladığımda yavaşça kulağına eğilip sessizce konuştum.

''Şey... ben Ayşe hanımın yanına gitsem sorun olur mu.?'' Başını çevirip bakmasıyla mavilerimi ondan saklayamamıştım.

''Bir şey mi oldu.?'' Sesine yansıyan endişeyle yüzüme fısıldadı, gözlerinde gördüğüm hüzün içimi dağlıyordu.

''Hayır, sadece görmek istemiştim.'' Kaşları bir yay misali havaya kalkarken onu bu denli şaşırtan şeyi anlamamıştım.

''Peki, bende namaz kılmak için kalkacaktım zaten.'' Dudaklarımda oluşan hafif tebessümle ona baktım, ayağa kalkmasıyla bende ayağa kalkıp yanında durdum.

''Size iyi geceler bize müsaade izinizle.''

Salondan ayrılıp üst kata çıktığımızda Ayşe hanımın odasının önünde durdum cesaretimin beni yarı yolda bırakmasına izin vermeden kapıyı nazikçe çalıp içeriye girdim, bembeyaz olan odasında sessiz ama hüzünlü gözlerle ay ışığının girdiği camdan dışarıyı izliyordu, gözleri öyle yorgundu ki mücadele etmekten yorulduğu gözlerine yansıyordu adeta, kurumuş dudakları beni görmesiyle tebessüm ederken içimde oluşan hüznü engelleyemedim.

''Güzel kızım.'' Dedi sorarcasına, beni kendi isteğimle yanında görünce şaşırdığını gözlerinden anlaya biliyordu, sahi ben neden yanına gelmek istemiştim onda hissettiğim anne şefkatinden dolayımı.? Yada hayatım boyunca bana bu denli samimi gülümseyen nadir insanlardan olduğu için mi.?

''şey.... ben sizi görmek istemiştim de, umarım rahatsızlık vermiyorumdur.?'' Fısıldar şeklinde konuşmuştum sanki sesim içimde bir yerlere saklanmış gün yüzüne çıkmaktan korkuyordu.

''Olur mu öyle şey gel hadi.'' Elini yatağın boş kısmına vurup oturmamı bekledi, önümde birleştirip yavaşça yanına gidip gösterdiği yere oturdum.

''Şey... nasılsınız.?'' Çekingen gözlerle gözlerine baktığımda hüzün doluş gözleriyle bana bakıyordu, sanırım sormamam gereken bir soruyu sormuştum.

''Gitme vaktinin hisseden bir kişi ne kadar iyi olursa Allaha şükür o kadar iyiyim.'' Ne söylemem gerekirdi, nasıl bir tepki vermeliydim.? Bilmiyordum. Sessizce başımı eğip bekledim, bu bir haykırışın bekleyişiydi, kulaklarımı sağır edecek kadar çok olan o haykırış.

''Buraya ilk geldiğin gün Ali'nin sana ne söylediğini biliyorum.'' Gözlerim Ayşe hanımın dolmuş gözlerine takılı kaldığında konuşmasını bekledim, bir şey söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu araf'da kalmış gibi.

''Ben... gidince güzel kızım gidecek misin.?'' Sorduğu soruyla tekrardan başımı önüme eğdim ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Evet gururumu ayaklarımın altına alamadığım için gideceğim için, babamın beni bulma korkusu olduğu halde gideceğim nasıl derdim bana yorgun yorgun bakan gözlere.

''Gideceksin.'' Diye fısıldadı sessizce, gözlerimin dolmasıyla ağlamamak için çenemi sıktım.

''Gitme güzel kızım gitme.. o adam seni bulur yoksa.'' Sesi titriyordu konuşurken biraz bekleyip çatallaşmış sesiyle tekrar konuştu.

''Bu olanların hepsi senin için, Alimi birde senin gidişinle öldürme güzel kızım.'' Titreyen elleriyle ellerimi tutup ona bakmamı sağladı.

''Bu kötülüğü ne ona nede kendine yapma.'' Gözlerimden akan gözyaşlarıma engel olamazken dilim tutulmuştu sanki neden konuşamıyordum.? neden dilim tutuluyor bu gerçekle yüzleşince.

''Ali bana bir söz verdi, seni bırakmayacağına dair ama bu sözü ben istediğim için değil kalbi seni istediği için verdi bana, bakışlarıyla bile seni koruyan bu adamın kalbi seni sayıklarken ona bu kötülüğü yapa.'' Göz yaşlarım usul usul yanağımdan süzülürken gururumdan bir kere daha nefret ettim, neden bu kadar zordu ki, neden bu kadar zordu gururu umursamamak, neden gururum ağır basıyordu.?

Ellerimi ellerinin arasından yavaşça sıyırıp ayağa kalkıp hızla odadan çıktım, kalbim acıyordu sanki göğüs kafesime sığmıyordu, nefesim daralıyor nefes alamaz hale geliyordum, yüzüme ellerimle kapatıp sırtımı duvara yaslayarak kendimi toparlamaya çakıştım. Kalbim acıyordu ama bir şey yapamıyordum üstelik anahtarı kendi ellerimdeyken, anahtarı yok etmek istiyordum cayır cayır yanan ateşe atıp yok etmek istiyordum ama gözlerimin önüne o toprak rengi gözleri geliyordu sonra yok olup gidiyordu o istek.

Sessizce odaya girip kapıyı kapattığımda Ali2nin çoktan uyuduğunu gördüm, yavaşça yanına gidip koltuğun önünde bağdaş kurarak oturdum, senin gibi güzel insan benim gibi bir insanı hak etmiyor, elimin tersiyle gözyaşlarımı silip yüzünü incelemeye devam ettim, siyah saçları yüzüne dökülmüştü, uzun boyundan dolayı koltuğa güç bela sığmıştı.


Sanki kalbimi ellerinin arasına almış sıkıyormuş gibi hissediyordum, oturduğum yerden kalkıp Ali'yi kolundan iterek koltukta kendime yer açmaya çalıştım, içimdeki sesi dinleyip dediğini yapacaktım en azından bir kereliğine de olsa onu dinleyecektim.

Ali uykulu gözlerle bana bakarken ben onu umursamadan koltukta kendime azda olsa açtığım yere yatıp kolumu onun ince beline sardım, Ali'nin vücudu anında kas katı olmuştu sarılışımla, bir anda böyle yapmama anlam vermiyordu büyük ihtimalle. İçimde bir yerlerde saklı olan o sesi dinleyecektim bir kareliğine. Ali üzerindeki şaşkınlığı atıp beni kendisine çekip sarıldı, çenesini başımın üzerine koyup saçlarımda gezdirdi parakalarını, dokunduğu yer yanıyordu haberi olmadan.

''Hayırdır pedaliza bir şey mi oldu.'' Başımı biraz kıpırdatıp sert göğsüne yerleştirdim.

''Bir şey olması, sadece.... içimden geldi.'' Saçlarımla oynayışı uykumu getirirken uyumamak için gözlerimi zorluyordum.

''Hmmmm.'' Beni kendisine çekip sanki mümkünmüş gibi biraz daha sarıldı. Aradan kaç dakika geçtiğini bilmesem de Ali'nin düzenli nefes alış verişleri uyuduğunu kanıtlıyordu, içimdeki huzursuzluk beni uyutmazken sessizce onun düzenli alıp verdiği nefesleri dinledim.

''Özür dilerim.. seni istemeden'de olsa üzeceğim için çok ama çok özür dilerim.''

Loading...
0%