@eminefuruncu
|
Zaman bir mum misali eriyerek geçiyordu biz fark etmeden o kadar sessiz bir şekilde ilerliyordu ki damarlarımızda akan kan gibiydi adeta. Bu eve geleli bir buçuk ay oluyordu ve ben bu eve sanırım yavaş yavaş alışıyordum, ama alışmak istemiyordum özellikle Ali'nin o bakışlarına alışmak istemiyordum, bu evden giderken canımın yanmasını istemiyordum arkamda canı yanan, kalbi kırık bir insan bırakmak istemiyordum. Sıkıntılı bir şekilde nefesimi dışarıya bırakıp aynadaki yansımama baktım, üzerimde gri çizgili bir gömlek ve kot bir pantolon vardı. Saçlarıma elimle şekil verip düzgün durmalarını sağlayıp kâküllerimi de düzeltmiştim. Bugün Ali ile dışarıya çıkacaktık nereye gideceğimizi bilmiyordum ama ilk kez onunla gezmek için dışarıya çıkacağım iççin içimde anlam vermediğim bir kıpırtı vardı. Ellerimi sacımdan ayırırken babamın cayır cayır yanan sobanın üzerinde yaktığı elime takılı kaldı gözlerim, babam yine ondan bana bir hatıra bırakmıştı elimin içinde yanık izleri bırakarak. Benim masalımı bana zehir eden kişi benim öz babamdı bu acı ama gerçekleri yanımda olmadığı halde bedenime bıraktığı izler yüzünden ruhum bir kuyunun içinde cayır cayır yanıyordu onun yaktığı gibi. Dudaklarımda oluşan acı bir tebessümle başımı yavaşça iki yana salladım, acılarımı dindirmem sandığım kadar kolay olmayacaktı, bana annemin remini bile göstermeyen, annemi ona sorduğum içi n bana bağıran gözleri öfkeyle dolan adam benim babamdı. İki günlük dünyada neden bu cefayı uzatıyordu? Ben istedim ki beni sevsen ama bu isteğimi yakıp kül etmişti. Yatağın üzerinde duran çantamı ve kabanımı alıp odadan çıkıp beni arabada bekleyen Ali'nin yanına gittim, düşünmekten dolmuş zihnim her an patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Arabanın kapısını açıp arabaya bindiğimde Ali'nin arabayı çalıştırmasını bekledim, gözleri bir müddet bende dolaşıp arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. ''Kemerini tek pedaliza.'' Kadifemsi sesi kulaklarımda talan ederken boş gözlerle ona bakıp dediğini yaptım. ''Nereye gidiyoruz.?'' Diye sordum sakin bir şekilde. ''Gidince görürsün.?'' Kaşlarımı çatarak ona baktım. ''Neden söylemiyorsun ki.?'' Gözlerim onun üzerinde dolaştı usulca, yine baştan aşağıya siyah giyinmişti siyah gömlek, siyah pantolon, siyah kaban, hafif uzamış sakalları, alnına sürekli düşen saçları, toprak rengi gözleri ve sağ gözünün altındaki ben ile nefes kesici gözüktüğünü itiraf etmeliydim. ''İyi inceledin ha.'' Sesi kulaklarıma ulaşmasıyla anında yanaklarıma uluşan sıcaklık ile vücut ısım bir anda tavan yaptı, utanarak başımı önüme eğip alyansım ile oynamaya başladım. Yolculuğun kalan kısmında ne o nede ben konuşmuştum sessizce arabadan inip geldiğimiz yere baktım kitap dükkanlarının olduğu bir yere gelmiştik, kaşlarımı çatarak Ali'ye baktım neden buraya gelmiştik.? ''Neden buraya geldik.?'' Telefonunu kabanın içine koyarak yanıma geldi. ''Canım seninle birlikte gezmek istedi.'' Gözlerimi büyüterek ona baktım. ''Neye ki.?'' Başı hafifçe göğe doğru kaldırdı, gözüm adem elmasında takılı kaldığı için söylediklerini pek anlamamıştım. ''Allah'ım sen bana sabır ver, bir insan neden bir insanla neden gezmek onunla vakit geçirmek ister pedaliza.?'' Toprak rengi gözlerini gözlerimi iliştiğinde saf saf ona baktım. Uzun kemikli parmaklarını alnıma getirip kâküllerimi geriye doğru yatırdı. ''Senin beynine gerçekten bunlardan dolayı oksijen gitmiyor.'' Kaşlarımı çatıp sert bir şekilde eline vurduğumda dudaklarının arasından bir 'ah' sesi döküldü. ''Senin de elin bayağı ağırmış he!'' Omuzumu silkip umursamaz bir şekilde bozduğu kâküllerimi düzelttim. Elini elime kenetleyerek yürümeye başladığında bende ona ayak uydurarak yürümeye başladım, büyük bir kitap evinin önünde durduğumuzda dudaklarımda istem dışı bir gülümseme oluştu, kitapları gerçekten çok seviyordum özellikle kokularını. Kitap evine girip üst kata çıkan ahşap merdivenleri takip ederek üst kata çıkarken meraklı gözlerle etrafa bakıyordum, burası fazla güzeldi. Yavaşça üst kata çıktığımızda ortamın güzelliyle içime huzur doldu, boydan boya olan camın önünde olan renk renk minderler 'L' şeklinde olan devası büyüklükteki kitaplık ve tavandan aşağıya sarkan renkli aydınlatmalar. Başımı Ali'ye çevirip baktığımda bakışlarımız kesişmişti. ''Beğendin mi.?'' Başımı olumlu anlamda sallayıp gülümseyerek ona baktım başımı kaldırarak, yavaşça kitaplığın önüne ilerleyip kitaplara bakmaya başladığımızda aklıma takılan soruyu Ali'ye yönelttim. ''Neden kimse yok burada.?'' Umursamaz bir şekilde omuzunu silkip eline bir tane kitap alıp incelemeye başladı. ''Bilmem, demek ki kimsenin kitap okuyası gelmedi.'' Gözlerimi devirip önümdeki kitapları incelemeye başladım, ellerimi yavaşça kitapların üzerinde gezdirdim hepsi bir birinden güzeldi. Ali'nin aniden önüme doğru kitap uzatmasıyla irkilerek ona baktım. ''Kürk mantolu modanna okumak istediğini söylemiştin.'' Başımı olumlu anlamda sallayıp kitabı elinde alıp yerdeki minderlere doğru ilerlemeye başladım, hemen arkamdan yankılanan adım sesleri bana güven veriyordu. Yerdeki sarı mindere oturup bacaklarımı uzatarak sağ bacağımı sol bacağımın üzerine koydum. Ali arkama oturup sırtını sırtıma yasladığında hızlanan kalp atışlarımı umursamadan kitabı okumaya başladığımda bu sefer Ali başını omuzuma koydu, saçlarında yayılan gardenya kokusu yüzünden kendimi kitaba veremiyordum. Kaç saat böyle oturuyorduk bilmiyorum ama aynı şekilde durmaktan sırtıma ağrılar başlamıştı, huysuz bir şekilde yerimde kıpırdayıp Ali'nin uyanmasını umdum ama umduğum olmadı. ''Ali.'' Diye kısık seslendiğimde herhangi bir cevap alamamıştım, sıkıntılı bir şekilde nefesimi dışarıya bıraktım. Aklıma gelen sinsilikle hafifçe gülümseyerek tekrardan ismini söyledim ama herhangi bir cevap alamamıştım, aklımdaki şeyi yapıp yapmama arasında gidip geliyordum ya bana kızarsa diye düşünmeden edemedim. İçimden gelen deli cesaretle bir anda Aliden kendimi uzaklaştırdım Ali sert bir şekilde benim oturduğum mindere düştüğünde anlamayan gözlerle etrafa bakıyordu, onun bu haline kıkırdamadan edemedim. Ali'nin çatık kaşlarıyla bana baktığını fark ettiğimde yüzümdeki tebessüm yavaşça silindi, galiba sinirlenmişti. ''Şey ben sinirlendirmek istememiştim.'' Gözlerimi ondan kaçırıp bakacak başka yer aradı ürkek gözlerim, bir anda bacaklarımdan tutup beni hafifçe kendisine doğru çekip başını bacaklarımın üzerine koydu, şaşkınlıkla ona bakarken o kollarını göğüs hizasında bağlayıp gözlerini yumdu. ''Rahat dur pedaliza, uykumun bölünmesinden hiç hoşlanmam.'' Gözlerim yüzünü incelerken derin bir iç çektim fazlasıyla yakışıklı bir adamdı, elimi yavaşça kaldırıp saçlarına dokunmak istedim ama o cesareti kendimde bulamadım, ona alışırım diye cesaret edemedim. O kadar masum uyuyordu ki küçük bir çocuk gibi tek sorun kaşlarını çatıyor olmasıydı onu rahatsız eden şey onu rahat bırakmıyordu. İşaret parmağımı yavaşça kaldırıp kaşlarının ortasına koydum dokunuşumla kaşları normale dönerken bu sefer parmağım gözünün altındaki bene koydum, her zaman dikkatimi çeken o siyak küçük bene. Parmağımı yavaş yavaş benin üzerinde gezdirip elimi çekeceğim sırada Ali elimi tutup kendisine doğru çekip parmaklarımı dudaklarına bastırdı, şaşkın gözlerle ona baka kaldım, gözlerini ağır ağır açarak bana baktı. ''Hiç uslu bir pedaliza değilsin.'' Gözlerimi gözlerinden ayırıp bakışlarımı ellerimize indirdim o az önce parmaklarımın ucundaki yanık izlerini öpmüştü. ''Neyse eve gidelim artık akşam oldu.'' Dizlerimden kalkıp pantolonun paçalarını düzeltip bana baktı, hızla oturduğum yerden kalkıp yerdeki çantamı alarak oturmaktan uyuşmuş baçaklarımı zorlayarak yürümeye başladım. Elimde hissettiğim sıcaklıkla kaçamak bakışlarla ona banktım ona bakmamı hissetmiş bir şekilde oda bana baktı utanarak bakışlarımı ondan kaçırıp çıkış kapısına çevirdim. Kitap evinden çıkıp sokakta yürümeye başladığımızda kulaklarıma telefonumun sesi geldi, elimi Ali'nin elinden ayırıp çantamdaki telefonu çıkardığımda gördüğüm isimle adımlarım yavaşladı, arayan Volkandı. Sertçe yutkunup telefonu açtım. ''Efendim Volkan.'' Diye konuştum sessizce. Ali'nin bakışları bir anda bana dönmüştü, kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu, anlamaya çalışarak. ''Sare sana bir şey söyleyeceğim ama panik yapma yapma.'' Vücudumu saran korkuyla Aliye baktım. ''Nedir.?'' Sesim içimde bir yerlere saklanmış beni terk etmiş gibi çıkmıyordu, oysaki ona çok ihtiyacım vardı neden hiç olmayacak bir anda beni terk edip gidiyordu. ''Babanın adamları arkanızda sizi takip ediyor.'' Zaten yavaşlayan adımlarım duyduğum şey ile ayaklarımın bağı çözülmüş bir şekilde durmuştu, vücudum boş bir çuval gibi yere yığılmak için zaman kolluyordu. ''İyi misin ne söyledi sana.?'' Bakışlarım toprak rengi gözlere kaydığında korkuyla ona baktım, elimdeki telefonu alıp baktığında Volkan'ın kapattığını görüp sinirli gözlerle bana baktı. ''Bembeyaz oldun ne söyledi sana.?'' Sert bir şekilde yutkunup fısıldadım. ''Babamın adamları arkamızdaymış.'' Korkulu gözlerle Ali'ye baktım. Kaçmalıydık yoksa işte bu kısmı düşünmek istemiyordum, beynim korkudan uyuşmuştu adeta. Ali'nin büyük kemikli parmakları benimkileri sararken donuk bakışlarımı ona cevirdim. ''Sakin ol bir şey olmayacak, şimdi arkana bakmadan kaç buradan.'' Tek kaşımı kaldırarak ona baktım, onu burada tek başına bırakmamı mı istiyordu? Hayır...hayır bunu asla ama asla yapmayacaktım benim yüzümden ona zarar gelmesine asla izin vermeyecektim, hırçın bir şekilde başımı iki yana salladım. ''Yaklaşıyorlar pedaliza git hadi sana zarar gelmesini istemiyorum.'' Beni ikna etmeye çalışsa da boşuna çalışıyordu onu burada asla tek başına bırakmayacağım. Sinirle kaşlarımı çatıp başımı kaldırarak ona baktım. ''Bende sana zarar gelmesini istemiyorum.'' dudaklarımın arasından dökülen kelimeler tek tek beynime ulaştığında söylediğim şeyi daha yeni yeni fark ediyordum. Ali tek kaşını kaldırarak bana baktı şaşkınlıkla böyle bir şey söylemem onu oldukça şaşırmıştı aslına bakarsak bende şaşırmıştım elimi sıkıca kavrayıp gözlerime baktı bir an bile gözlerini kaçırmadan. ''Üç dbyince kaçıyoruz.'' Hızlı hızlı başımı sallayıp gözlerine baktım onun yaptığı gibi. ''Üç.'' Bir anda kaçmaya başlamasıyla sendelesem de koşmaya başladım bire ve ikiye ne olmuştu hem. ''Bire ve ikiye ne oldu.?'' Diye sordum nefes nefese koşarken, onun bir adımı benim üç adımımdı adete ona yetişmem için depar atmam gerekiyordu. ''O kadar vaktimiz yoktu.'' Başımı arkaya çevirip baktığımda on kişiye yakın siyah takım elbiseli adamların peşimizden koştuğunu gördüm, yakalanırsak bizim acımızdan hiçte iyi olmayacağı gözle görülür bir gerçekti. Dar bir sokaktan girip koşmaya devam ettiğimizde daha fazla koşmayacağımı fark ettim, aldığım nefesler ciğerlerime yetmiyordu artık. Ara sokaklardan birine girip duvar arasına saklandığımızda nefes nefese Aliye baktım, ciğerlerimi çiziyordular sanki. Ali beni kendisi ve duvar arasına akıp beni korumaya çalıştı, kaşlarımı hafif çatarak dizginlemeye çalıştığım nefesimle başımı kaldırarak ona baktım. ''Sessiz nefes al pedaliza yakalanacağız şimdi.'' Sessizce fısıldamasıyla nefesi yüzüme vurup havaya karıştı, başımı olumlu anlamda sallayıp onu onayladım haklıydı çok hızlı ve sesli nefes alıyordum. Nefesini düzene koyup duvarın kenarından gelen var mı diye bakmak için yeltendim lakin Ali kolumdan tutup beni geriye çekmesiyle buna engel oldu. ''Ne yapıyorsun.?'' Kaşlarını çatarak sinirli bir şekilde konuşmuştu. ''Geliyorlar mı diye bakacaktım.'' ''Sakın öyle bir şey yapmayı aklından geçirme.'' ''Neden alt tarafı kenardan geliyorlar mı diye bakacağım.'' Alinin konuşmasına fırsat vermeden kenardan bakmamla bir tene adamla göz göze gelmem bir oldu hızla geriye çekilip panik dolu gözlerle Aliye baktım. Kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. ''Ali bir tane adamla göz göze geldim sanırım babamın adamıydı.'' Sesim içime kaçmıştı adeta saklanmış çıkmıyordu gün yüzüne. ''İyi halt ettin, sen niye beni dinlemiyorsun ki?'' Sinili bir şekilde konuşması ona korkarak bakmama neden olmuştu. Adamların bir anda önümüzde belirmesiyle korkuyla Ali'nin gömleğini sıkı sıkıya tutup sertçe yutkundum, bizi her an parçalayacaklarmış gibi duruyorlardı. Ali koluyla beni arkasına saklayıp önüme geçti. ''Ali..'' diye fısıldadım korkuyla. ''Korkma bir şey olmayacak.'' Nasıl korkmamamı söylerdi on tane adam karşı şuan bir kişi vardı, adamlar Ali'nin üstüne doğru hamle yapmasıyla korkuyla vücudum titredi adeta. Ali kendisine savrulan ilk yumruktan kurtulup diğer adamın kafasını tekme atmasıyla adamın bayılasını sağlarken diğer adam Aliye hamlede bulundu Ali adamın kolunu tutup ters yöne çevirip karnına sert bir tekme attı, tüm bunları sessizce dolmuş, ürkek gözlerle bir köşeye sinmiş izliyordum ona bir şey olmasından deli gibi korkuyordum. Ali'nin karşısında ki adam ona tekme atması sendelemesine sebep olurken ağzımdan korku dolu bir çığlık firar etti. Ali yere düştüğünde ağzındaki kanı yere tükürüp yerde duran demir sopayı alıp adamın karnına sert bir şekilde vurup düşmesini sağladı. Hızla yerden kalkıp ona vurmak için atakta bulunan adamın karnına tekme atıp yerde kıvramasına sebep olmuştu. Ali'nin arkasından ona sessizce yaklaşan adamı fark ettiğimde korkuyla gözlerimi açtım, ona zarar verecekti hızla çömeldiğim yerden kalkıp etrafıma telaşlı gözlerle baktım. Yerde gördüğüm sopayı hızla elime alıp adama doğru koşmaya başladım elimdeki sopayı tüm gücümle adamın kafasına vurduğumda acı içinde inleyerek sinirli bakışlarını bana çevirdi, korkak adımlarla geriye doğru giderken bakışlarım Ali'ye çevrilmişti. Karşısındaki adama son bir kez vurup onu bayılttığında arkasından gelen adam ona ensesinden vurup yere düşürdüğünde bakışları beni buldu. Sırtım soğuk duvarla buluştuğunda karşımdaki adam sinirle saclarımı çekti, acıyla inleyip dolmuş gözlerle ona baktım, adam elini kaldırıp bana vurmak için hamle yaptığında Alinin sesi doldu kulaklarıma. ''Sakın! sakın ona vurmayı aklından geçirme.'' Öyle bir bağırmıştı ki yerimde sıçramama neden olmuştu, sesinde yatan öfke karşısındaki insanı eritecek kadar çoktu. ''Ne yapıyorsun geri zekâlı eğer ona vurursan Mustafa bey seni öldürür.'' Diye konuştu Ali'yi tutan adam. Karşımdaki adam saçlarımdaki elini ateşe tutmuş gibi geriye çekmesiyle fırsattan yaralanarak bacak arasına sert bir şekilde vurdum, adam acıyla kıvranırken hızla ondan uzaklaştım. Dolmuş gözlerimle Ali'ye baktım, yüzü hep kan olmuştu. Acıyla yutkunup sinirli bir şekilde onu tutan adama baktım sonrada elimde tuttuğum sopaya.'' ''Sare hanım lütfen daha fazla zorluk çıkarmayın.'' Sinirli gözlerle adama bakıp, öfkeyle bağırdım. ''Kes sesini geri zekalı.'' Karlarımla Ali'yi gösterip konuştum gözümdeki yazları silerken. ''Bırak onu.'' ''Eğer benimle gelirseniz onu bırakırım.'' Kaşlarımı sinirle çatarak adama bakmaya devam ettim, onunla gitmek mi.? tabi ki böyle bir aptallık yapmayacaktım. ''Sana bana şart sun demedim, kocamı bırak dedim.'' Sinirle elimdeki sopayı adamın kafasına atıp sendelemesini sağladığımda Ali hızla yerden kalkıp adamın karnına vurup yere düşmesini sağladı. Ali yavaş adımlarla yanıma gelip korkudan titreyen gözlerime baktı. ''Demek kocam he.'' Sesimdeki eğlendiğini tını beni sinir etse de umursamadım şuan için tek düşündüğüm şey kanayan kaşı ve dudağıydı, elimi yavaşça kaldırıp kanayan kaşının üzerine kordum. ''Kanıyor.'' Dedim kısık sesimle. ''Pansuman yaparsan kanamaz.'' Dudaklarımda oluşan hafif tebessümle baktım gözlerine, benim için zarar görmüştü. ''Yaparım.'' Yüzündeki elimi indirip yanık izi kalan parmak uçlarımı öptü. ''Hadi gidelim buradan çok korktun.'' Başımla onu onaylayıp koşarak geldiğimiz yolu sakin adımlarla dündük. ############### Sessizlik aramızda hükümdarlığını sürdürerek eve gelmiştik, tedirgin gözlerle ona baktığımda dudağındaki ve kaşındaki kan durmuştu, içimde bir yerlerde canım sıkışıp kalmıştı. Uzun kemikli kan bulaşmış parmaklarını zile bastırdı içeriden gelen adım sesleri nefesimi tutmama sebep olmuştu korkuyordum onun bu halini görüp verecekleri tepkiden iliklerimi titretecek kadar çok korkuyordum. Acılan kapının arkasında bize şaşkınca bakan Hüma acıyla yutkunup telaşlı sesiyle konuştu. ''Abi ne oldu sana.?'' Ali elimden tutup beni peşi sıra sürüklemesiyle ona ayak uydurdum. ''Panik yapacak bir şey yok Hüma ortalığı boşuna velveleye verme.'' Umursamaz bir şekilde konuşması içimde kırılan cam parçalarını tek tek kalbime batmasına sebep oldu, benim yüzümden bu hale gelmişti, benim yüzümden acı çekiyordu. ''Ne demek yok yüzün gözün kan içinde kalmış.'' Hüma'nın panikli konuşmasını duyup gelen Asiye hanım ve Selim bey küçük çaplı bir şok yaşayıp kaşlarını heybetle çatmalarına neden oldu. ''Tövbe estağfurullah ula ne oldi sa, hangi tren çarpti sa.?'' Dedi Asiye hanım şaşkınlık içerisinde. ''Ben ona hangi trenin çarptığını gayet iyi biliyorum, sen şu yanındaki yolcudan kurtulmadığın sürece o tren sana çok çarpacak Ali bey.'' Hüzünle başımı önüme eğip acı acı yutkundum, her şeyin farkındaydım bu evde Selim bey tarafından istenmediğimi biliyordum, bu evden zamanı geldiğinde gideceğimde peki neden o günü bekliyordum neden şimdi gitmiyordum.? Benim yüzümden insanlara zarar gelirken neyi bekliyordum, sanırım Ali için bekliyordum, onun annesi için yaptığı fedakarlık için bekliyorum. ''Baba lütfen seninle tekrar tekrar aynı şeyler konuşmak istemiyorum.'' Öne doğru bir adım atıp durdu. ''Yolumdaki yolcu son nefesime kadar benimle olacak, hadi pedaliza.'' Hızlı hızlı merdivenleri çıkıp odaya çıktık, Ali kapıyı sert bir şekilde kapatıp kendisini koltuğa bıraktı sağ koluyla gözlerini kapatıp derin derin nefes alması beni biraz ürkütse de korkumu umursamadan banyodan ilk yardım çantasını alıp yanına geldim, dizlerimi kırıp yere çömeldim. Gözlerinin üzerindeki kolunu yavaşça çekmemle toprak rengi gözleri beni buldu az önceki sinirli halinden eser kalmamıştı, hüzünle gözlerimi ondan ayırıp yerdeki çantadan biraz pamuk alıp üzerine tentürdiyot döktüm. Pamuğu yavaşça yaralarının üzerinde gezdirip yarlarını temizledim ardından yara bandını yapıştırdım, canını yakmadan. Gözlerim usulca tekrar ona kaydı o kaybolası gözlere. Sağ elini yavaşça kaldırıp yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı, aldığı derin nefesle vücudunu bana doğru döndürüp fısıldar gibi sesiyle konuştu. ''Pedaliza'm .'' Eli saçlarımda dolaşırken heyecandan nefesimi tuttum. ''Daha ne kadar görmezden geleceksin.?'' Nefesini sıkıntılı bir şekilde bırakıp derin derin baktı mavilerime, ne söylemem gerektiğini bilmeden bilemeden eğdim usulca başımı. ''Daha ne kadar susacaksın.?'' Beynim arafta kalmıştı bir yanım sev derken diğer yanım sevme yanarsın diyordu, kimi hangisini seçmeliydim.? Acıyla yutkunup dolmuş gözlerle ona baktım, ışıldayan o gözlerin umarım söyleyeceklerimle solmazdı toprak gözlü güzel adam. Derin bir nefes alıp titreyen dudaklarıma inat konuştum. ''Ali.'' ''Söyle pedaliza'm.'' ''Ben zamanı geldiğinde bu evden defolup gideceğim o yüzden... görmezden, duymazdan gelmem en iyisi..'' Sonlarına doğru sesim kısılırken saçlarımda dolaşan eli durup hızla ayağa kalktı. ''Nereye gideceksin? Hiçbir yere gitmene izin vermem.'' Sessiz kalıp susmayı seçtim, ne diye bilirdim ki.'' ''Susma konuş pedaliza konuş, senden çok mu zor bir şey istiyorum? Yanımda kalmanı istiyorum çekip gitmeni değil bu istediğim çok mu açgözlüce söyle.?'' Gür sesiyle sinirli bir şekilde konuşması olduğum köşeye daha çok sinmeme sebep olmuştu, onun sinirli halleri beni korkutuyordu. Gözyaşlarım bir sel misali akmaya başlamıştı çoktan. Sinili bir şekilde saçlarını çekiştirip odada volta atmaya başladı. ''Bana bakan için daha ne kadar çabalamalıyım pedaliza.?'' Titrek dudaklarımı zorla acıp onun gür sesinin aksine cılız sesimle konuştum. ''Özür dilerim, özür dilerim Ali aşkına karşılık veremediğim için gerçekten özür dilerim.'' Hıçkırıklarımın arasından doğru kelimeye bulmaya çalıştım boğazıma takılı kalan nefesimle. Sinirli gözleri beni bulurken acıyla yutkundum. ''Özür mü diliyorsun.?'' Başını olumsuz anlamda sallayıp elini hızla dolabın camına vurdu, elinden oluk oluk kan akarken korkuyla çığlık attım. Sırtını dolaba yaslayıp yavaşça yere oturdu, ona gitmek için yerimden kalkmak istesem de bedenim buna izin vermedi. ''Sen beni hiç anlamaya çalışmadın.'' Az öncekine göre oldukça kısık olan ilişti bu kez aciz kulaklarıma, dışarıdan gelen adım sesleri buna eş değerdi. ''Ali ne oluyor içerde.'' Diye sordu selim bey telaşala. ''Bir şey olmuyor gidin.'' Gözlerini yere sabitleyip elinden akan kanı izledi, gözlerinden akan yaşar bana acı kararken sessizce fısıldadı. ''Sadece biraz ölüyorum.'' İçimde kopan fırtınaya inat adını fısıldadım. ''Ali.!!'' Hüzünlü gözleri beni bulurken gözlerimde ki yaşı silip yanına gitmek için hamle yaptığımda kısık sesi buna engel oldu. ''Gitme, pedaliza sevmesen de olur gitme.'' Başını dolaba yaslayıp fısıldar şeklinde konuştu, gözlerinden akan yaşlar içimi yakıyordu, susuz bir çöle dönüyordum, ruhumun acısına inat baktım ona. ''Kalbim senin için bu kadar acı çekerken gitme.'' Yaşlı gözleri beni bulduğunda dudaklarımı birbirine bastırıp dolmuş gözlerimle baktım ona, oturduğu yerden kalkıp önüme çömeldi. Ellerini kaldırıp gözlerimdeki yaşı silmesiyle daha çok ağlamaya başladım, ben giderken kalbimi geride bırakıp gidecektim. ''Ağlama... ağlama kıymamam ben san.'' Elimi kaldırıp kesilen elinin üzerine koydum gözlerinde gördüğüm acı beni tekrar tekrar vurup param parça ediyordu. Kollarımı kaldırıp sıkıca boynuna kolları belime sarılırken içimde yanan ateşe rağmen diyemediklerime ağladım. Konuşsam faydasızdı sussam dilim yanıyordu kocaman bir boşluğun tam ortasındaydım, beni buradan kurtaracak tek kişi vardı onu da param parça ediyordum gururumla. Beni kucağına alıp yatağa yatırıp üzerimi örttü, elleri saçalarım da dolaşırken ona bakmaya devam ettim hüzün dolmuş kalbimle. ''Ağlama pedaliza'm.'' Gözlerimi yavaşça kapat kendimi uykunun kollarına bırakmak istemesem de saçlarımda dolaşan elleri uykumu getiriyordu. ''Sen sevmesen de seni seveceğim pedaliza'm.'' Alnımda hissettiğim dudakları içimi ürpertirken söylediği sözler tekrar tekrar yaktı bu aciz bedenimi. Seni en soluma yazmak istiyorum güzel insan, gözlerine bakıp şiirlerini kağıtlara mısra mısra yazmak istiyorum , kalbimin acısını unutup ellerini tutmak istiyorum. Sen bilmesen de, ben bilmesem de sen benim saklımsın güzel insan.. bana ısmarladığın o sıcacık gülüşün bir gün bitecek diye korkmalı mıyım bilmiyorum, kalbime, aklıma itiraf edemesem de sen benim saklımsın toprak gözlü güzel adam..
|
0% |