@eminefuruncu
|
Keyifli okumalar dilerim hatalarım varsa kusura bakmayın.
Geriye çekilip sertçe yutkunup şaşkınlıkla ona baktım benim aksime gayet rahat bir şekilde bana bakıyordu, dudaklarına yayılan gülümseme beni esiri altına alıyordu, eğer onu anlatmaya kalkarsam kelimeler yetersiz kalırdı. ''Alt tarafı öptüm pedaliza neden buzhane balığı gibi bakıyorsun.?'' Şaşkınlığımı bir köşeye bırakıp alttan alttan ona baktım şuan ayakta olduğu için benden bir hayli uzun duruyordu. ''Sensin buzhane balığı.'' Tek kaşını havaya kaldırıp yatağın boş tarafına oturup sırtını yatak başlığına yasladı, ona göz ucuyla bakıp önüme döndüm. ''Eeee ilk kim yapıyor.?'' Erkeksi sesi kulağıma dolup, içime huzur olarak yayıldı. Bacaklarımı kendime doğru çekip bağdaş kurarak oturup ona baktım onun bana baktığı gibi, dudaklarıma hafif bir gülüş yerleştirip gözlerine baktım. Toprak rengi gözleri parlıyordu. ''Sen.'' Kaşlarını yukarıya doğru kaldırıp alnının üzerine düşen saç tutamlarını eliyle geriye doğru attı, o saça dokunmak için can atan parmaklarımı dizginleyip gözlerine bakmaya devam ettim. ''Bak sen, Neden ilk ben yapıyormuşum.?'' ''Çünkü...'' Deyip biraz düşündüm, ne diye bilirdim ki sesini çok merak ediyorum mu.? ''Çünkü.?'' Dedi Ali sorarcasına. ''Çünkü... şuan çok .yorgunum.'' Aklıma gelen ilk şeyi söyleyip beklentiyle baktım gözlerine. ''Kabul etmiyorum.'' Dedi itiraz eden ses tonuyla, ona hafif kaşlarımı çatarak baktım. ''O zaman taş, kağıt , makas yapalım kaybeden ilk yapar.?'' Aklıma gelen fikri ona sunduğumda tek kaşını kaldırarak bana baktı. ''Peki öyle yapalım.'' Dudaklarımda oluşan tebessümle içime heyecan gün yüzüne geldi, Ali'de benim gibi yatakta bağdaş kurarak oturduğunda dizlerimiz birbirine değiyordu içimdeki küçük kızın heyecanını görmezden gelip ellerimizi yumruk yaparak öne doğru uzattık. ''Üç deyince.'' Başımla onu onaylayıp saymasını bekledim sabırsızca. Ali'nin üç demesiyle demesiyle ellerimizi açtık, bir kendi elime kendi elime bakıp sevinçle yerimde sıçradım, ellerimi çocuk gibi birbirine vurup bana değişik bir şekilde bakan Ali'ye baktım. Ellerimi yavaşça indirip anlamayan gözlerle ona baktım. ''Ne.. neden öyle bakıyorsun.?'' Ali başını iki yana sallayıp oturduğu yerden kalktı. ''Çocuk gibisinde ona bakıyorum.'' Dediği şeye alayla gülüp eline köşede duran aldığı gitara baktım, o gitarı daha önce hiç fark etmemiştim. Tekrar yatağa bağdaş kurarak oturup bana baktı. ''Hangi şarkıyı söylememi istersin.?'' Dudaklarımı büzüp omuz silktim, benim için şarkı fark etmezdi o söylesin yeterdi, sesini merak ediyordum çünkü. Uzun ince kemikli parmaklarını yavaşça gitarın tellerine dokundurup söylemeye başladı, Dizlerimi kendime doğru çekip başımı dizlerime koyarak onu dinledim tüm benliğimle. Sarabilsem kollarımla göğsüme Kadifemsi sesi kulaklarıma dolduğunda gözlerimi yumup dinledim o eşsiz güzelliği. Bu hayat girdabında inandığımsın benim Bilebilsen şu sinemde neler var Bu hayat girdabında inandığımsın benim Şarkı bittiğinde gözlerimi usulca açıp ona baktım, parmaklarını yavaşça gitardan bana baktı. Sesi öyle güzeldi ki içime huzur getirmişti, insanı etkisi altına alacak kadar güzel sese sahipti. ''Mutlu sona inancımdan dayanıyorum pedaliza'm.'' Başımı usulca eğdim, ne söylemem ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum, bana umutla bakan o gözlere ne söylemeliydim bilmiyordum belki de en iyi yaptığım şeyi yapıp kaçmalıydım. Başımı usulca kaldırıp ona baktım toprak gözlerine hüzün bir bulut gibi çökmüştü. Yavaşça oturduğum yerden kalkıp çalışma masasının üzerinde duran A4 kağıdı, çizim kalemi ve bir defter alıp yatağa oturdum. ''Nasıl çizmemi istersin.?'' Benim yaptığım gibi dudaklarını büzüp omuzunu silkti, sırtını yatak başlığına yaslayıp gözlerime baktı. ''Ön profil çiziyorum.'' Başını olumlu anlamda salladı usulca. kalemi elime akıp çizmeye başladım en ince ayrıntısına kadar. Yarım saatin sonunda yarısını çizdiğim resme gülümseyerek baktım, güzelliği basitçe çizilmiş bir karakalem resminden bile anlaşılıyordu. Balımı kaldırıp ona baktığımda yatakta biraz aşağıya kaymış uyuya kaldığını gördüm, başı sağ omuzuna düşmüş kaşları hafif çatıktı. Elimdekileri masanın üzerine bırakıp tekrar yatağa oturdum, elimi yavaşça omuzuna götürüp sarstım hiçbir belirti alamayınca bir kez daha daha sert bir şekilde sarstığımda gözlerini hafif aralayarak bana baktım. ''Şey.. böyle uyuma boyun tutulur.'' Dedim sessizce. Yatakta biraz daha aşağıya kayıp battaniyenin içine girip kolumdan tutarak beni de yanına yatırdığında şaşkınlıktan büyüyen gözlerimle ona baktım. Belimden tutup beni kendisine çekerek göğsüne yatırdığında kalbim delice atmaya başladı sebepsizce. ''Buzhane balığı gibi bakmada sarıl.'' Dudaklarımın üzerine sinen tebessümle başımı göğsüne yerleştirdim, sarılıp sarılmamak arasında gidip gelen benliğim içimdeki küçük kızın bana verdiği cesaretle kolumu beline sarıp uykuya teslim oldum. ###### Usulca gözlerimi açıp karşımdaki eşsiz güzelliğe baktım, dokunsam elim yanacak elimi yakacak beni enkazın altında bırakacak kadar masum bir güzelliğe vardı, yüreğinin güzelliği yüzüne güneş gibi doğmuştu bu adamın. Keşke diyorum içimden keşke bana o gün 'Annem gidince sende defolup gidersin.' dememiş olsaydı, keşke benimle annesi istediği için değil de gerçekten beni babamdan korumak istediği için evlenseydi, ona darılamıyordum bile içimdeki küçük kız çocuğu bile onu haklı bulup onu üzdüğüm için bana küserken ona darılamıyordum Boğazıma takılan tükürüğümü yutamadım o an gerçekler boğazıma takışmıştı gitmiyordu boğuluyordum ama duyan olmuyordu. Parmak uçlarımı siyah gür saçlarına değdirmek istedim, yeni çıkmaya başlayan sakallarına dokunmak istedim ama sadece istemekle kaldım. Ali'nin yerinde kıpırdamasıyla gözlerimi sıkıca kapatıp başımı göğsüne yasladım. Saçlarımda dolaşan parmakları uyandığının güzel bir işaretiydi, sakallarının enseme değmesiyle huysuzca yerimde kıpırdadım, ensemden aşırı huylanan ben şuan gülmemek için kendimle büyük bir savaş veriyordum. Ensemde hissettiğim dudakları kıkırdamama sebep olmuştu ama ben ısrarla başımı göğsünden kaldırmıyordum. İçimde horon tepen kelebekleri bir kenara bırakıp kıkırdayarak konuştum huysuzca yerimde kıpırdarken. ''Yapma ya huylanıyorum.'' Sesim her ne kadar boğuk çıksa da söylediğim şey kolaylıkla anlaşılıyordu. Beni omuzumdan tutup kendinden uzaklaştırıp gülümseyen güzlerle bana baktı gözlerimi ondan ayırıp odanın duvarlarında gezdirdim, yanaklarımı çoktan kızardığına eminim öyle ki sıcaklığı hissediyordum. ''Benim masum pedaliza'm.'' Sesindeki huzur içimi yakıyordu gerçekler içimi dağlıyordu. Uzun kemikli parmaklarını çeneme koyup ona bakmamı sağladı, dudaklarını bu sefer yanağımda hissettiğimde şaşkınlıkla açıklan gözlerimle ona bakarken kapının açılmasıyla korkuyla yerimde sıçradım. Ali geriye çekilip gelen kişiye baktı, karşımızda bize şaşkınlıkla bakan Buğlem'e aynı onun gibi şaşkınlıkla baktım. ''Amcacım neden kapıyı çalmadın.?'' Yattığım yerden doğrulup bizi hâlâ şaşkınlıkla bakan Buğlem'in bu haline istemsizce tebessümle baktım. "Şey... amca dedem sizi uyandırmamı istedi, eğer biraz daha uyursanız geç kalırmışsınız." Tatlı tatlı konuşması onu ısırmak istememe yol acıyordu. "Saat kaç ki.?" Ali'nin sorduğu soruyla başımı yana çevirip saate baktım 9:55 ti. "9:55" Dedim sessizce. Buğlem koşarak yanımıza gelip Ali'nin kucağına oturdu. "Amca sen neden yengemi öpüyordun.?" Yanaklarıma hücum eden sıcaklıkla başımı önüme eğdim resmen el kadar çocuğa rezil olmuştuk. "Çünkü o benim karım, evli olan kişiler birbirlerini öpe bilir yani prenses." Onlara baktığımda Buğlem çatık kaşlarıyla Ali'ye bakıyordu sanırım bir şeyleri hesaplıyor gibiydi. "Ama o büyük onu öpeme beni öp sen." Kollarını küsmüş gibi göğüs hizasında bağlayıp sinirli sinirli bana baktı, beni amcasından kıskanmıştı ve şuan ki bana olan bakışları tedirgin olmama yol açtı. "Hmm ikinizi de öpsem olmaz mı prenses.?" Ali'nin bana sırıtarak bakarak konuşması daha çok utanmamı sağlamıştı, sağ elimle koluna vurup gülmesinin son bulmasını umdum, dudaklarından dökülen acı nidaları odayı doldurdu hadi ama o kadar hızlı vurmamıştım. "Kolum çıktı be güzelim." Gerekten acımış mıydı? Masum masum ona bakıp yaptığım hatayı telafi etmeye çalıştım. "Bana ne işte küsüyorum sana sen yengemi daha çok seviyorsun." Buğlem ağlamaklı sesiyle konuşup Ali'nin kucağından inerek koşarak çıktı odadan. Şaşkınlıkla arkasından baka kalmıştım böyle amca sevgisi ilk kez görüyordum, şaşkın bakışlarım Ali'yi bulduğunda onunkilerde beni buldu. "Küstü sanırım sana." Elini saçlarına daldırıp başını arkaya yasladı. "Küstü ve küsünce zor barışır." Bacaklarımı yataktan sarkıtıp yataktan kalktım biraz daha durursak dersi kaçıracaktık, göz ucuyla tekrar saate baktım 10:00'dı. "Geç kalacağız." dolaptan aldığım siyah kot pantolon ve beyaz sweet alıp banyoya girdim, hızla üzerimi giyinip saçlarımı at kuyruğu yapıp kâküllerimi düzeltip dişlerimi fırçalayıp banyodan çıktım. Ali çoktan giyinmiş beni bekliyordu, baştan aşağıya siyah giyinmişti yine siyahların efendisi. ####### Okula geldiğimizde Ali dersi olduğu sınıfa bense kendi dersimin olduğu sınıfa girip sessizce oturdum, sınıfta gözlerim dolaştığında herkesin kendi halinde olduğunu fark ettim bir kişi haricinde. Yiğit yine bana bakıyordu, sertçe yutkunup gözlerimi ondan kaçırdım, yanımda olan haraketlilikle başımı uyuşuk bir şekilde yana çevirip gelen kişiye baktım, gördüğüm kişiyle içime sıkıntı taş misali oturdu. "N'aber.?" Göz ucuyla ona bakıp umursamaz bir havayla önüme döndüm. "Arkadaş olduğumuzu sanıyordum." Gözlerimi devirip ona baktım kendi kendine gelin güvey olmak bu olsa gerek onunla zorunla kaldığım için bir kere kahve içmem arkadaş olduğumuz anlamına gelmezdi. Onun bakışları hala beni rahatsız ederken onunla arkadaş olmazdım. "Yanlış sanmışsın." Dedim barındırmayan sesimle. ''Kalkar mısın arkadaşım gelecek yanıma." Aslında kimsenin geleceği yoktu sadece kalması için uydurulmuş basit bir bahaneydi benimkisi. "Kim.?" Kaşlarımı çatarak ona baktım, sorduğu sorunun mantığını aradım ama bulamadım ona neydi ki? Tam ağzımı açıp kocuşacakken Elif yanıma geldi yüzündeki kocaman gülümsemeyle. "N'aber kiz.?" Gülümseyip minnetle ona baktım. "İyi gelsene." Yiğit'e bakıp kalkmasını bekledim sabırla, derin bir nefes bahşedip ciğerlerine kalktı yanımdan, sıkıntıyla nefesimi verip Elif'in oturmasını bekledim. Sıkıcı gecen bir dersten sonra Elif ile kafeteryaya inip kendimize çay alarak boş bir masaya oturduk. Elif şu zamana kadar gördüğüm en konuşkan insandı, sürekli bir şeyler anlatıyordu ama bu anlatış insanı bunaltmıyor aksine gülümsetiyordu. Önümde duran bir çift beyaz spor ayakkabıyla başımı kaldırıp kim olduğuna baktım, simasından hatırladığım kadarıyla üst sınıflardan olan bir kızdı, neydi adı Busu mi Sude mi? sanırım Buseydi. Kaşlarımı çatarak anlamayan gözlerle ona baktım, halimi hatırımı sormaya gelmediği yüzüne yapışan pis gülüşten anlaşılıyordu. Elinde tuttuğu meyve suyunu üstüme dökmesiyle şaşkınlıkla gözlerimi açtım, kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "Melis hocanın selamı ver canım sana." Geriye doğru çekilip pis sırıtışla bana bakmaya devam etti, o an midemin bulandığını fark ettim. O selam Ali içindi, sinirle ellerimi yumruk yaptım. "Pardon canım ya kazayla oldu." Hiçbir şey olmamış gibi alaycı konuşması damarlarımda dolaşan kanı kaynatmıştı. Sinile yerimden kalkıp masanın üzerindeki sıcak çayı üzerine döküp attığı çığlıkları umursamayıp saclarını elime dolayıp sertçe konuştum. "Bana bak asıl sen o Melis hocana selamını söyle, o pis gözlerini kocamın ve benim üzerimden çekmezse gözlerini çıkartıp eline veririm." Kafeteryadaki herkes işini bırakmış bize bakıyordu. Elif'in kolumdan tutup çekmesiyle karşımda onu gördüm, tek kaşı havada muzip bir gülümsemeyle bana bakıyordu, onu bu kadar mutlu eden şey neydi? Kaşlarım çatık bir şekilde karşısına geçip gözlerine bakarak elini tutup okunun çıkışına doğru yürümeye başladım, peşimden de Ali. |
0% |