@eminefuruncu
|
Bedenim eksi sıfır derece soğuğun altında kalmış gibi soğuktan titrerken sarıldığım yorgana daha çok sarılıp bacaklarımı karnıma doğru çekip cenin pozisyonunu aldım, neden bu kadar soğuktu burası.? Boğazımda hissettiğim acıyla yutkunmak istediğimde tükürüğüm boğazıma bir taş gibi yarıp geçti adeta. Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatıp, tonlarca ağırlık çökmüş gibi hissettiğim gözlerimi usulca aralamaya çalıştım. Birisi bedenimi ele geçirmiş yapmak istediklerime mani oluyordu sanki, kendimi o kadar yorgun o kadar bitkin hissediyordum ki saki büyük bir savaştan çıkmışım gibi. Alnımda hissettiğim soğuk şeyle kaşlarımı çatarak huysuz bir şekilde başımı oynatıp alnımın üzerinde duran duran soğuk şeyden kurtulmaya çalıştım. "Güzelim uyan hadi çok ateşin var." Gözlerimi zorlukla aralayıp yanımda bana endişeyle bakan Ali'ye baktım. Üzerimdeki yorganı çektiğinde olduğum yerde soğuktan titremeye başladım. "Üşüyorum ört onu lütfen." Boğazıma takılı kalan taşlar konuşmama mani oluyor, canımı yakıyordular. Boğazımda hissettiğim acıyla yüzümü buruşturup Ali'ye baktım. "Boğazım acıyor." Diye konuştum güçlükle. Ali soğuk parmaklarını tekrar alnıma değdirip yüzünü buruşturarak hızla yataktan kalktı. "Sirkeli su yapıp geliyorum, üzerini örtme." Gözlerimi ağır ağır kapatıp açarak arkasından baktım, o kadar çok üşüyordum ki sanki bedenim birazdan bir buz kütlesine dönüşecek gibi hissediyordum. Ayaklarımın dibinde olan yorganı ayaklarımla kendime doğru çekip sıkıca sarıldım yorgana, ayaklarımı birbirine sürtüp ısınmaya çalıştım. Gözlerim kendiliğinden tekrar kapandığında kapının açılıp kapanma sesini duydum ama gözlerimi açıp bakamadım gelen kişiye. Üzerimdeki yorganın bir anda çekilmesiyle korkuyla yerimde sıçrayıp gözlerimi şaşkınlıkla açtım, Ali bana çatık kaşlarıyla bakarken ben ona bayık gözlerle bakıyordum. "Sana üstünü örtme dedim değil mi pedaliza.?" Dedi sert sesiyle. Kurumuş dudaklarımı ıslatıp üşüyen ayaklarımı birbirine sürterek ısıtmaya çalıştım. "Ama çok üşüyorum." Dedim masum olduğumu düşündüğüm sesimle. Ali masanın üzerine koyduğu kabın kenarındaki bezi alıp ıslatıp sıkmaya çalıştığında yüzünü buruşturduğunu gördüm, yaralı olan omuzu acımıştı. Islattığı bezi kâküllerimi geriye yatırıp alnıma koyduğunda soğuktan titreyen dişlerimi birbirine vurdum. Baygın gözlerle ona baktığımda ıslattığı diğer bezi bana doğru yaklaştırdığında güçlükle elimi kaldırıp elini tuttum. "Çok üşüyorum lütfen koyma." Diye mızmızlandım altı yaşındaki kız çocuğu gibi, lakin Ali beni dinlemeyip ayağa kalkıp banyoya doğru yürüdü ağır adımlarla. Elimi ağırca kaldırıp bezi alacağım sırada Ali odaya girdi gözlerimiz kesiştiğinde kaşlarını çatarak bana bakmasıyla yutkunarak ona baktım, başı iki yana sallayıp yanıma gelip yatağın kenarına oturdu. Elinde tuttuğu ateş ölçeri bana uzattığında anlamayarak ona baktım. "Kolunun altına koyda ateşinin kaç olduğunu öğrenelim." Diye açıklama yapmasıyla başımı ağır ağır sallayıp elindeki ateş ölçeri alıp kolumun altına koydum. Gözlerimi ondan ayırmadan onu izliyordum, dağılmış siyah saçları alnın üzerine düşmüştü giydiği siyah tişörtten her hareket edişinde belli olan kasları onu eşsiz kılıyordu. Alnımın üzerinde hissettiğim soğuklukla gözlerimi ona çevirip baygın gözlerle baktım, alınımdaki bezin yenisini koymuştu, o an içimde olan buruklukla kurumuş dudaklarımı titredi. İlk kez hasta olduğumda birisi benimle böyle ilgileniyordu, ilk kez birisi tarafından iyileştirilmeye çalışılıyordum. Dolan gözlerimi ondan kaçırıp kolumun altında öten ateş ölçere çevirdim, Ali ateş ölçeri elimden alıp çatık kaşlarıyla bana baktı niye böyle bakıyordu ki sonuçta hasta olmayı ben istememiştim. "Ateşin 38 derece olmuş sen hala bezi koymamam için direniyorsun, kalk hadi duş al böyle düşmeyecek ateşin." Kolumu bile kaldırmaya mecalim yokken o duş almamı istiyordu, masum masum ona bakıp çatallaşmış sesinle konuşmaya çalıştım. "Ama.." Ali hızla yataktan kalkıp diyeceğim cümleyi boğazıma tek tek dizdi, alnımdaki bezi alıp yandaki kabın içine koyarak çatık kaşlarıyla bana baktı. "Aması yok sen duş alıyorsun bende hüma' ya senin için bir şeyler hazırlamasını söyleyeceğim o esnada. Annemim doktoru Ahmet amca onu kontrol etmeye gelecek birazdan senada bakar kalk hadi." Kurmuş olduğu uzun cümleyle bayık bayık gözlerimi şaşkınlıkla aralayarak ona baktım, tek solukta konuşmuştu resmen. Beklentiyle bakan gözleriyle vazgeçmeyeceğini anlayıp dirseklerimin üzerine doğrulup kalktım yataktan, memnuniyetle başını sallayıp kapıya doğru yöneldiğinde durup bana baktı. "10 dakika içerisinde yıkanmış ol ve sakın" Eliyle yorganı gösterip " O şeyi örtünme." Başımla onu onayladığımda odadan çıktı. Derin bir nefes alıp dolabın yanına ağır adımlarla yaklaşıp içerisinden aldığım kıyafetlerle banyoya girdim. Ayaklarımı parkelere sürte sürte duşa kabine yaklaşıp suyun ısısını ayarlayıp üzerimdeki fazlalıklardan kurtulup kısa bir duş alıp çıktım duşa kabinden, vücudumu kuruladığım havluyu kenara bırakıp yanımda getirdiğim kıyafetleri giyindim saçlarımdan damlayan suları umursamadan saçlarımı tepemden dağınık bir topuz yaparak çıktım banyodan. Odada göz gezdirdiğimde Alinin olmadığını fark ettim, ayaklarımı sürte sürte dolabın yanına gelip alt çekmecesinden aldığım kalın çorapları giyinip yatağın sağ tarafına dönüp dizlerimi karnıma kadar çekerek buz tutmuş ellerimi dizlerimin arasına koyup gözlerimi yumdum uyuyunca üşümenin gitmesini umut ederek. Gözlerimi ürkekçe etrafımda gezdirdiğimde korkuyla yutkundum bulunduğum yer içimi ürpertiyordu, ağaçların arasından gelen hayvan sesleri buna eşlik ediyordu, yavaşça adım attığımda ayağımın acımasıyla acı nidaları döküldü dudaklarımdan. Gözlerimi ayaklarıma çevirdiğimde ayaklarımın çıplak olduğunu fark ettim, üzerimdeki siyah elbisenin uçları ayaklarıma değiyor ayaklarımdaki kanlar elbisenin uçlarına bulaşıyordu. "Sare." İsmimin telaffuz edilmesiyle hızla başımı kaldırıp etrafıma baktım. Ağaçların arasında gördüğüm adamla gözlerim dehşetle açıldı zira giyindiği beyaz gömlek kan içindeydi. "Ali." Diye ismini korku içinde söyledim, ayaklarımın altına batan taşları umursamadan ona doğru koşmaya başladım. "Beni sen öldürdün gelme." Kulaklarıma ilişen sözlerle ayaklarım çivi gibi olduğum yere çakıldım. dolan gözlerime mani olamadan ona baktım benim aksime üzerindeki beyaz gömlek ve pantolonu kan içerisindeydi ve bu kan gittikçe artıyordu. Başımı iki yana sallayıp dermanı kalmayan ayaklarımla zorlukla ona doğru yürümeye devam ettim. "Ben bir şey yapmadım Ali." Başını iki yana sallayıp hüzün dolmuş gözlerle bana baktı, ben ona yaklaştıkça o geriye gidiyordu. Gözlerimden süzülen yaşları elimin tersiyle sildiğimde elimde hissettiğim sıcaklıkla elime baktım, kandı bu. Korkuyla yutkunup elimdeki kanı elbisemin üzerine sil semde kan gitmiyordu. "Beni sen öldürdün bak delili ellerinde" Dehşetle başımı iki yana sallayıp ona baktım, gidiyordu. "Ali.!" Diye haykırdım ismini ama o duymamazlıktan gelerek ilerlemeye devam etti, acıyan ayaklarıma inat peşinden koşmaya başladım. "Ali!" diye tekrar ismini haykırdığımda bu kez tamamen kaybolmuştu gözlerimim önünden, dudaklarımın arasından hıçkırıklarla dizlerimin üzerine düştüm yere, ellerimdeki kana bakıp sert bir şekilde elbiseme silsem de gitmiyordu aksine sildikçe kan artıyordu. "Güzelim uyan hadi." Gözlerimi korkuyla açtığımda bana telaşla bakan Ali'yi gördüğümde gördüğüm rüya gözlerimin önüne geldi, titreyen dudaklarımı birbirine bastırıp ağlamaya başladım. Önceden gördüğüm rüyada 'da onun benim yüzümden ölüğünü söylemişlerdi, içimi saran korkuyla sarsılarak ağlamaya başladım ona benim yüzümden bir şey olmasından deli gibi korkuyordum. Kolumdan nazikçe tutup beni yataktan kaldırıp sıkıca sarıldı güven vermek istercesine, korkudan titreyen parmak uçlarımla tişörtünün kenarını tutup sıkıca sarıldım ona. "Geçti, ben yanındayım ağlama." Sesi insanın içini rahatlasa da buz kütlesine dönmüş bedenim rahatlamıyordu, korkudan kas katı kesilmiştim. "Ali." Diye fısıldadım güzel adını, elleriyle saçlarımı okşayıp çenesini başımın üzerine koydu. "Söyle güzelim." Acıyla yutkunup titreyen kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne daha çok gömdüm. "Rüyamda.... benim yüzümden öldüğünü söylüyordun, ellerimde senin kanın vardı." Hıçkırıklarımın arasında zorlukla kurduğum cümleyle Ali'nin saçlarımın üzerindeki eli yavaşça durdu. "Rüya sadece pedaliza'm ağlama." Beni kendisinden uzaklaştırıp gözlerime baktı. "Yanındayım bak." Kemikli parmaklarıyla yanağımdan süzülen yaşları sildi. "Sen ağladıkça kalbim acıyor ağlama." Titreyen dudaklarımı birbirine bastırıp başımı önüme eğdim, çenemden tutarak başımı kaldırdı, elinin tersini alnıma koyup ateşimi kontrol etti.. "Hadi yat dinlen biraz." Başımı usulca sallayıp yatağa yattım, dayak yemiş gibi hissediyordum ne hissedeceğime bile şaşırmıştım öyle bir girdabın içineydim ki her yer çıkmaz sokağa çıkıyordu. Bakışlarım Ali'yi bulduğunda gözlerimiz birbirine asılı kaldı, sessiz bir şekilde beni izliyordu belki de içinde fırtınalar kopuyordu ama ben duymuyordum. Kapının çalmasıyla ikimizin de bakışları oraya döndü, ellili yaşlarda bir adam ve tahminen yirmi beş yaşlarında olan genç bir adam girdi görüş alanımıza. "Ali oğlum müsaitseniz annene bakmadan önce Sare kızıma bir bakayım." Diyerek Aliden gelecek olumlu cevabı beklediler. Ali oturduğu yerden kalkıp kenarda duran battaniyeyi üzerime örtüp bakışlarını kapıdaki kişilere çevirdi. "Müsaidiz Ahmet amca buyur." Yattığım yerde biraz doğrulup oturdum, ıslak kirpiklerimin arasından Ahmet amcaya baktığımda onunda bana samimi bir gülümsemeyle bakarken buldum. Elindeki çantayı yatağın boş tarafına koyup arkasında duran genç adama baktı. "Tolga sen Ali'nin yarasına pansuman yap ben Sare'yi pansuman ederken." Adının Tolga olduğunu öğrendiğim genç adam başını olumlu anlamda sallayıp Ali'ye baktı. "Şöyle oturun isterseniz.?" Dedi eliyle koltuğu gösterirken Ahmet amcanın yatağın üzerine bıraktığı çantadan gerekli malzemeleri alıyordu. "Gerek yok Ahmet amca." Alinin itiraz dolu sesini işittiğimde kaşlarımı çatarak ona baktım, neden kendisine hiç önem vermiyordu. Derin titrek bir nefes aldığımda gözleri beni buldu. "Nasıl yok Ali dikkat etmezsen mikrop kapar pansuman yapılması gerek." Ali derin bir nefes alıp istemeye istemeye kabul ettiğinde rahatlamıştım. Tolga onun yarasıyla ilgilenirken Ahmet amcada beni muayene etmişti, elindeki ilaçları masanın üzerine bırakıp yatağın üzerindeki çantayı toparlayıp eline aldı. "Sare kızım üşütmüş biraz masanın üzerindeki iki ilaç onun için diğeri senin için Ali, ikinizde iyileşene kadar ilaçlarınızı için lütfen." Babacan bir tavırla gülümseyip elini Alinin omuzuna vurdu. "Kendinize dikkat edin şimdi izninizle anneni muayene edeceğim. Ali durgun bir şekilde başını sallayıp durgun gözlerle Ahmet amcanın arkasından baktı. Annesi için üzüldüğünü anlamam fazla üzün sürmemişti, hüzünle başımı önüme eğip ellerime baktım ellerimi gördüğümde rüyamdaki kanlı ellerim aklıma geliyordu. Bakışlarım tekrar Aliye kaydığında koltuğa oturmuş bacaklarını iki yana açıp sağlam olan kolunu dizine koyarak başını eline dayamıştı içim titredi o an resmen annesinin öleceği günü bekliyordu bu gerçek insanın içini öyle yakıyordu ki söndürmesi mümkün değildi aksine yangın daha da büyüyor her tarafımızı sarıyordu. Dolan gözlerimle ona bakmaya devam ettim sessizce, kırılmış kanatlarını iyileştirmek için çırpındı aciz kalbim lakin olmuyordu iyileştirmeye çalıştıkça daha çok kanatıyordum, farkında olmadan onu daha çok incitiyordum. Onu teselli bile edemiyordum kollarımı ona sarıp 'Geçecek' diyemiyordum o kadar aciz, o kadar dipteydim ki hapis olduğum kuyudan çıkıp ona yardım edemiyordum.t "Ali." Diye fısıldadım ismini, kızarmış gözlerini bana çevirdiğinde acıyla yutkundum o gözlerde çaresizlik vardı. "İyi misim.?" Sorduğum sorunun cevabını bile bile sordum dilim yana yana. Dudaklarının üzerine kondurduğu buruk tebessümle başını ağır ağır salladı. "İyiyim yani sanırım" Dudaklarımı birbirine bastırıp yaptığım topuzdan çıkan sacı kulağımın arkasına koydum. "İyi olmalısın onun için." Yaklaşan adım sesleriyle başımı kaldırarak ona baktım, ayağındaki terlikleri çıkartıp yatağa oturdu, elini uzatıp tekrardan yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına koydu, bir şey söylemek istiyordu lakin söyleyemiyordu. "Bir şey mi söyleyeceksin.?" Diye sordum merakıma yenik düşerek, dudaklarını aralayıp konuşacağı sırada evin içinde Araf beyin sesi yankılandı. "Sen kimsin de ona bakıyorsun lan şerefsiz." şaşkınlıkla Aliye baktığımda Ali hızla yataktan inip kapıya doğru yöneldi, kısa bir an gözleri beni bulduğunda şaşkınca ona baktım. "Sakın odadan çıkma." |
0% |