@eminefuruncu
|
Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumlar dilerim Sessizlik kulaklarımızı tırmalıyor ama dilimizi mühürleyip gözlerimizle derdimizi anlatmaya çalışıyorduk sessizlik yemini etmişiz gibi. Yorgun bakışlarımı karşımda oturan Volkana çevirdim usulca, içten içe ne söyleyeceğini merak etsem de bunu dile getiremedim. Ali derin bir nefes alıp öne doğru eğilip ellerini masanın üzerinde birleştirerek soğuk bakışlarını Volkana sundu. "Ne konuşacaksan konuş artık, akşama kadar seni bekleyemeyiz." Volkan başını usul usul sallayıp Ali gibi eğilip ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Bakışları beni bulduğunda tepkisiz gözlerle gözlerine baktım. "O adamdan yani Mustafa'dan kurtulmanız için size yardım edebilirim eğer isterseniz." İçimde yeşeren umut tohumlarıyla baktım ona. Annemin katili olan o adamdan kurtulmak en çok istediğim şeydi, ellerine annemin kanı bulaşmış birisinin ne sesini duymak nede yüzünü görmeye tahammülüm yoktu. "Nasıl.?" Diye sordum sesime yansıyan merak tınısıyla. "O gece.." Volkan gözlerini benden ayırıp masanın üzerindeki ellerine çevirdiğinde o gecenin hangi gece olduğunu net bir şekilde anladım. Annemin öldüğü gece. "O geceye ait elinde kamera kayıtlarının olduğu bir CD var, o CD'yi bulup polise verirsek ondan kolayca kurtulursun." Boğazıma dolanan eller nefes almamı zorlaştırırken gözlerim çoktan dolmuştu. Annemin ölümünün oldu bu CD basit bir CD değildi, içinde kan vardı, ölüm vardı. "Sen nerden biliyorsun böyle bir CD olduğunu.?" Diye sordu Ali sert sesiyle. "Duymamam gereken bazı şeylere kulak misafiri oldum diyelim." Diye konuştu Volkan sakin sesiyle. Ali sıkıntıyla arkasına yaslanıp masanın üzerindeki parmaklarını ritimle masaya vurmaya başladı. "Peki bunu ne karşılığında yapacaksın.?" Ali sert konuşmasından taviz vermeyerek konuştuğunda Volkanın bakışları bana dönüp buruk bir tebessümle bana baktı. "Çek o gözlerini." Alinin bir anda bağırmasıyla korkuyla yerimde sıçradım. Gözlerindeki öfkeyle Volkana bakıyor, her an üzerine atlayıp onu dövecekmiş gibi duruyordu. "Bir şey karşılığında yağmayacağım sadece o pislik adamın ait olduğu yerde olmasını istiyorum." Ortamdaki gerginlik beni ürkütse de sessizce oturmaya devam ettim. Volkana karşı anlam veremediğim bir öfke vardı Alinin içinde. O Volkanın beni sevdiğini düşünse de ben öyle düşünmüyordum, Volkan o evde yaşadıklarıma şahit olmuş birisi olarak bana yardım ediyordu sadece. "Tamam, bul o CD'yi bul ve o adamdan biran önce kurtulalım." Volkan başını ağır ağır sallayıp onu onaylayıp oturduğu yerde dikleşerek oturdu. "Bu biraz zaman alabilir, basit bir yerde sakladığını sanmıyordum ama ben elimden geldiğince hızlı olacağım." oturduğu yerden kalktığında Alide onunla birlikte kalkıp elini Volkana doğru uzattı. Volkan Aliye anlamayan gözlerle bakıp sorgularcasına başını salladı. "Telefonunu ver." Derin bir nefes alıp telefonunu onun avucunun içerisine bıraktı. Bakışlarımın ikisi arasında giderken anlam veremeyerek onlara bakıyordum . Ali telefonun bir kaç tuşuna basıp telefonu volkana uzattı. "Herhangi bir şey olduğunda o numaradan beni ara, onu değil." Şaşkınlıkla ona baktığımda o umursamaz bakışlarıyla karşısındaki adama bakıyordu. Volkan başını ağır ağır sallayıp evden çıkıp gitti. bakışlarımı yanımdaki adama çevirdiğimde bakışlarımız kesişti. Gitmek için ayağa kalktığında hızla oturduğum yerden kalkıp karşısına geçtim. 
Dolan gözlerimi ondan ayırdım usulca. Ne sanıyordum ki dün akşam bana sarıldı diye beni affedeceğini mi. Ne yazık ki öyle sanmıştım, bu saf kalbim bir kez daha kırılmıştı. "Affetmeyeceksin beni değil mi.?" Diye sordum titreyen sesimle. Konuşmadı, öylece sustu. Dolu dolu olmuş gözlerimle ona baktım. "İnanmayacaksın da." İfadesiz bakışları sinirlerimi alt üst ediyordu. Sinirle acıyan boğazımı umursamadan bağırdım. "Neden anlamıyorsun korktum diyorum sana korktum. O adam seni öldürür diye korktum sevdiğim adamı benden alır diye korktum neden inanmıyorsun bana." Ellerimin tersiyle gözyaşlarımı hırçın bir şekilde silip yıkılmış bir şekilde baktım ona. Gözlerinden beni nasıl sevdiğini görüyordum bana inandığını da ama o bunları dile getiremiyordu, ona engel olan neydi bilmiyorum. Acıyla yutkunup ıslak kirpiklerimin arasından baktım güzel yüzüne. "Yani diyorsun ki sen benim için..... bir hiçsin.... öyle mi.?" Diye konuştum zorlukla titreyen sesimle. yüzünde gördüğüm sarsılış onunda acı çektiğini gösteriyordu. Havada asılı kalan sorumla başımı eğip çöken omuzlarımla çıktım mutfaktan. Titreyen bacaklarımı zorlayarak salona geldiğimde Asiye babaannenin telaşlı bakışlarıyla karşılaştım, bağırış seslerimi duymuştu anlaşılan. Yanına oturduğumda şefkat dolu bakışlarıyla karşılaştım, elini uzatıp gözyaşlarımı sildiğinde içimdeki buruklukla gülümsedim ona. "İyi misin güzel gözlü kızım.?" Omuzumu umursamazca kaldırıp indirdim. İyi olup olmadığımı bende bilmiyorken bunun cevabını veremezdim. "Dizlerinde yatsam saçlarımı okşar mısın babaanne.?" Diye sordum masumca. Bana şefkatle gülümsediğinde burnumu sesli bir şekilde çekip başımı dizlerinin üzerine koyup dizlerimi karnıma çekerek küçüle bildiğim kadar küçülüp acımın içinde kaybolmak istedim. "Sana türkü söylememi ister misin.?" Usul usul başımı sallayarak onu onayladım. Parmakları saçlarımın arasında usul usul dolaşmaya başladığında sızlayan gözlerimi kapattım. Bebeğin beşiği çamdan Bebek beni del eyledi Kızlar gelin çaydan geçek Usul usul gözlerimden süzülen yaşların her biri içimdeki acıyı temsil ediyordu. Titrek bir nefes alarak gözlerimi usulca araladım, kapının eşiğine oturmuş bana buğulanmış gözleriyle bakan adamın gözlerine bakıp acıyla yutkundum. Ne o çekti topraklarını benden ne de ben mavilerimi ondan ayırdım, mavilerimden düşen her yaş onun topraklarında ölüyordu. Asiye babaannenin sesi beni etkisi altına aldığında usulca kapattım gözlerimi. Yorgun bedenim yavaş yavaş kendisini uykunun kollarına bırakmak için an kollarken ben inatla ona direniyordum, içimdeki acı uyumama izin vermiyordu. Yaklaşan adım seslerini duyuyordum lakin gözlerimi açıp bakacak gücü kendimde bulamıyordum. "Ateşi var sanki uşağum." Diye fısıldayarak konuştu Asiye babaanne. Alnımda hissettiğim soğuk dokunuşla huysuza kaşlarımı çatıp başımı soğuk temastan kurtarmak için başımı huysuzca oynattım. Bedenimin bir anda havalanmasıyla korkuyla gözlerimi aralayıp baygın bakışlarımla ne olduğunu anlamaya çalıştım. Alinin güzel çehresini gördüğümde içimde tarifsiz olan o his baş gösterdi. "Ben şimdi ona tavuk çorbası yaparım bir şeyi kalmaz." Sesler kulağıma silik bir şekilde geliyordu, uyku beni kolları arasına almak istiyordu ama ben ısrarla ona direniyordum. Başımı Alinin boyun girintisine koyup ona sokulduğumda , verdiği derin nefes saçlarımın arasında kaybolmuştu. Bedenimin yumuşak bir şeye temas etmesiyle gözlerimi hafifçe aralayarak yatağın kenarında oturmuş bana dikkatle bakan adama baktım. Soğuk parmakları tekrardan alnıma değdiğinde parmaklarının soğukluğuyla irkilip başımı yana çevirdim. Bedenim karın altında kalmış gibi tir tir titriyordu. Alinin yanımdan kalkıp banyoya girmesiyle yan tarafımdaki yorganı üzerime çekip dizlerimi karnıma çekerek sıkıca sarıldım yorgana. Yavaş yavaş kapanan bilincim bir anda üzerimdeki yorganın çekilmesiyle açılmıştı, korkuyla yerimde sıçrayıp bana kızgın gözlerle bakan adama masum masum baktım. "Ateşin var ve sen yorganı örtünüyorsun." Sesinde hissettiğim kızgınlıkla gözlerimi ondan ayırdım. Hala beni düşünüyor oluşu işten içe beni mutlu etmişti. "Doğrul da şu kazağı çıkaralım üzerinden." Şaşkınlıkla aralanmış gözlerimle ona baktım. "Bakma öyle üzerindeki o kazakla ateşin düşmez." Bakışlarımı üzerime çevirdiğimde içten içe ona hak verdim. Derin bir nefes alıp halsiz bir şekilde yattığım yerden doğruldum, bedenimi saran utanç duygusu ona bakmama engel oluyordu, onun karşısında ilk kez öyle duracaktım bu duygu zaten sıcak olan yanaklarımı daha da ısıtıyordu. Ali kazağın eteklerinden tutup çıkardığında karşısında atletle kalmıştım. başımı Alinin omuzuna yaslayıp titrek bir şekilde nefesimi bıraktım, bıraktığım nefesler Alinin boynuna çarpıyordu. "İnan bana, ben ne yaptıysam sana olan sevgimden yaptım. "diye fısıldadım sessiz sesimle. Halsiz bir şekilde kollarımı kaldırıp Alinin beline dolayıp ona biraz daha sokuldum. Gözümden süzülen yaş onun boynunu ıslatıyordu. Alinin sert bir şekilde yutkunuşu kulağıma ilişti. Bekledim belki bir şey söyler diye ama söylemedi. "Ben..... ilk kez birsini seviyordum, ilk kez böyle hissediyorum ama o da bana inanmıyor." Dudaklarımın arasından kaçan hıçkırık soğuk havaya karıştı. Soğuktan titreyen halsiz bedenimi ondan ayıracağım esnada kollarını sıkıca bana dolayıp bana sıkı sıkı sarıldı. "İnanıyorum sana her şeyden çok inanıyorum." Diye fısıldadı sessizce. Şaşkınlıkla aralanan gözlerimle başımı kaldırıp ona baktım, o benim aksime başını eğerek bana baktı. "Gerçekten mi.?" Diye sordum masumca gözümden süzülen yaşlarla. Alnını alnıma yaslayıp derin bir nefes aldı. "Gerçekten.. senin yerin öyle derin ki senin gücün bile yetmez seni oradan almaya." Dudaklarımın üzerine yerleştirdiğim tebessümle içimdeki sevince mani olamayarak kollarımı boynuna dolayıp dudaklarımı boynuna bastırdım . "Seni çok seviyorum." Diye fısıldadım sevinçle. Elini saçlarımın üzerine koyup usul usul okşadı saçlarımı, saçlarımın arasın bir buse kondurup beni kendinden ayırdı. "Yat hadi dinlenmelisin." Başımı sallayıp yatağa uzandım. Ali kısa bir süre gözlerini üzerimde dolaştırıp komodinin üzerine bıraktığı kabın içinden bezi alıp sıktıktan sonra alnımın üzerine bezin soğukluğuyla irkilip kaşlarımı çattım. Ali oturduğu yerden kalktığında korkuyla elini tuttum, bakışları beni bulduğunda ona baygın bakışlarımla baktım. "Gitme.!" Diye fısıldadım cansız sesimle. gözlerinde gördüğüm parıltı içimde küsen küçük kızı sevindirmişti, bakışları eskiden baktığı gibiydi. İnsanı içine çeken ama öldüremeyen o bakışlar. "Çorbanı alıp geleceğim." Sakin bir şekilde konuşması beni rahatlatmıştı lakin hala gitmesini istemiyordum. İstemeye istemeye elini bırakıp bakışlarımı ondan ayırdım. "Tamam." Diye fısıldadım gitmesini istemediğimi belirtircesine. Ali odadan çıktıktan sonra bedenimi yan döndürüp camdan yağan karı izledim sızlayan gözlerimle, her yutkunuşumda acıyan boğazım eşlik ederek üşüyen bedenim bana hiçte kolaylık sağlamıyordu. Gözlerim usul usul kapanmaya başladığında odanın kapısı açılmıştı. Alnımda hissettiğim soğuk parmaklarla bu kez tepki vermemiştim. Soğuk parmakları çıplak omuzlarıma dokundu beni ürkütmekten korkarcasına, gözlerimi aralayıp ona baktığımda sıcak bakışları karşıladı beni. "Çorbanı iç hadi." Derin bir nefes alıp yattığım yerde hafif doğrularak oturdum. canım hiç istemese de yemek zorunda olduğumu biliyordum. Halsiz bir şekilde Alinin elindeki tabağı alacağım sırada bana mani oldu. Anlamayarak ona baktım. "Ben yediririm." Dedi erkeksi sert sesiyle, kaşlarımı çatarak ona baktım, buna gerek yoktu kendim yiye bilirdim yemeğimi. "Gerek yok ben yerim." acıyan boğazım konuşmamı zorlaştırıyordu. Elindeki kaşığı çorbaya daldırıp bana doğru uzattı, ona dik dik baktığımda sıkıntıyla dudaklarının arasından bir nefes verdi. "Ayakta zor duruyorsun inat etmede iç şunu." Beni çocuk gibi azarlamasıyla şaşkınlıkla ona baktım. Gözleriyle kaşığı gösterip "Hadi." dediğinde diretmeyip çorbayı bana içirmesine izin verdim. ilk defa hasta olduğumda birisi tarafından böyle bakılıyordum, daha önce kimse kendi elleriyle çorba içirip, böyle şefkatle bakmamıştı bana. Gözlerime hücum eden yaşları sıkı sıkı tutup akmalarına mani oldum. Dudaklarımın kenarına sürünen çorbayı silip içmem gereken ilaçları bir bebekle ilgilenir gibi ilgilenerek içirmişti bana. Elindeki tepsiyi kenara bırakıp bana döndü. "Uyu biraz." Gözlerimi kırpmadan ona bakıyordum. Elimi uzatıp elini tuttum sıkıca, ona olan sevgimi her şekilde ona göstermek istiyordum. Yatakta biraz kenara kayarak ona yer açtım yatması için, onun kokusuyla uyumak istiyordum. Ona anlatmak istediğimi anlayıp yanıma uzanıp üzerimize ince battaniyeyi örttü. Yüzlerimiz birbirine dönük bir şekilde konuşmadan öylece birbirimize bakıyorduk, aslında biz susuyorduk gözlerimiz konuşuyordu. "İçime öyle bir işledin ki ilmek ilmek, sökülme sökülmüyor ama insanda gururda bırakmıyor, her defasında bir çift mavi göze yeniliyorum." Diye fısıldadı. Dolan gözlerimi saklamadan baktım gözlerine, ona doğru kayıp başımı katlayıp başının altına koyduğu kolunun üzerine koydum. Ali beni kendisine çekip sarıldığında ondan cesaret bularak bende ona sarıldım. 
"Ağlama gözünü sevdiğim." Sesinden nasıl acı çektiğini anlıyordum. Başımı kaldırarak ona baktım dolu gözlerimle, titreyen elimi usulca kaldırıp yanağının üzerine koydum, avuç içime batan sakalları beni rahatsız etmiyordu. "Ağlamam." Dedim söz verircesine. Benim gibi elini yanağımın üzerine koyup alnını alnıma yasladı. "Gözünden akan her damla bana dert oluyor." Baş parmağımı usul usul yüzünde gezdirdim. "Eğer bir daha beni arkanda bırakırsan bunu kaldıramam pedaliza." Başımı ondan uzaklaştırıp asi bir şekilde salladım. "Asla... asla bir daha seni arkamda bırakmam, seni bu kadar çok severken bir daha seni asla arkamda bırakmam." Dudaklarının üzerine yerleşen tebessümle baktı gözlerimin içine. beni kendisine çekip başımı boyun girintisine koyup sarıldı sıkıca. "Senin beni seven o kalbine ölürüm ben." Diye fısıldadı kulağıma. dudaklarıma yerleşen gülümsemeyle ona sokulup dudaklarımı tekrar boynuna bastırdım, parmakları usul usul saçlarımda dolaşıyor uykumu getiriyordu. Onun kokusunu içime çekerek kendimi uykunun kollarına bıraktım.^ ############### Dudaklarıma yerleşen tebessümle karşımda masumca uyuyan adamı sessizce izlemeye devam ettim. Kaç saattir onu böyle izliyordum bir mi iki mi? saymayı çoktan bırakmıştım, onun güzelliği karşısında beynim bir zaman sonra işlevini yitiriyordu. Sağ elimi usulca kaldırıp parmak uçlarımı güzel sinesine dokundurdum. Uyanmasından korkuyordum ama ona dokunmak da istiyordum. Parmak uçlarım benden bağımsız bir şekilde sağ gözünün altındaki benin üzerinde durmuştu. Alinin huysuz bir kaç mırıltısı kulağıma dolduğunda yüzüme yayılan gülümsemeye mani olamadım. Elimi yanağına indirip sakallarının avuç içime batmasına izin verdim. Dudaklarımı o benin üzerine bastırmak istiyordum sebepsizce, içimdeki küçük kızın beni cesaretlendirmesiyle kaybettiğim cesaretimi azda olsa buldum. Yavaşça ona yaklaşıp titrek bir nefes alıp hafifçe başımı kaldırıp dudaklarımı gözünün altındaki benin üzerine bastırdım. 
Şaşkınlıkla gözlerim aralanırken gözlerinde gördüğüm o ifade sertçe yutkunmama neden olmuştu. Hızla geriye çekilip kendi tarafıma yattım, utançtan kızaran yanaklarım bana hiç yardımcı olmuyordu. Gözlerimi ondan kaçırıp karşımdaki cama çevirdim. Bakışlarını hala üzerimde hissediyordum, bu daha çok utanmamı sağlıyordu. "Pedaliza." Diye koştu yeni uyandığı için kalın ve boğuk çıkan sesiyle. Çekingen bakışlarımın ona döndüğünde hala aynı ifadeyle bana baktığını gördüm. Bakışlarımı üzerime çevirdiğimde üzerimde kazağımın olmadığını fark ettim, şaşkınlıkla büyüyen gözlerimle battaniyeyi üzerime çektim. Üzerimde kazağın olmadığını nasılda unutmuştum, içten kendime kızarken yanaklarımın kızardıkça kızardı kırmızının farklı bir tonunu aldı. "Şey.... bakma." Diye konuştum zar zor bulduğum sesimle. Alinin dudaklarından dökülen şen gülüşüyle şaşkınlıkla ona baktım, yataktan çıkıp banyoya giderken bir yandan da konuşuyordu. "Ah pedaliza ah." Şaşkınlıkla ve utançla arkasında bakarak banyoya girişini izledim. Derin bir nefes alıp yattığım yerden doğruldum, gözlerim dün akşam çıkardığım kazağı arasa da bulamamıştı. Hızla yataktan kalıp dolabın kapağını açıp Alinin siyah kazaklarından bir tanesini alıp üzerime geçirdim, uzun gelen kollarını yukarıya katladım, kazak bana bir hayli büyük gelmişti resmen içinde kaybolmuştum. Kazaktan buram buram Alinin meftunu olduğum o kokusu geliyordu, bu beni gülümsemişti. Yüzümdeki gülümsemeyle yatağı toplayıp kenarına oturup Alinin banyodan çıkmasını bekledim. Banyonun kapısı açılmasıyla bakışlarımı ona çevirmeyip kazağın uzun gelen kollarıyla oynamaya devam ettim, hala utancımın geçtiği söylenemezdi. "Abime söyleyeyim de senin eşyalarını getirsin." Başımı çekingen bir şekilde kaldırıp ona baktığımda yüzündeki gülümsemeyle üzerimdeki kazağa bakıyordu. "Aslında benim kıyafetlerimde sana baya yakışmış söylemesem mi acaba.?" Gözlerimi ondan kaçırıp hızla oturduğum yerden kalkıp koşar adımlarla banyoya girdim. Soğuk suyu defalarca yüzüme çarpsam da bir etki ettiği söylenemezdi. Yüzümü kurulayıp derin bir nefes alarak banyodan çıktım, bakışlarımı odanın içerisinde gezdirdiğimde onun çoktan gittiğini anlamıştım. Rahatlayan bedenimle nefesimi yavaşça dışarıya bırakıp burada oyalanmanın bir faydası olmadığını fark odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Ağır adımlarımla merdivenleri inip mutfağa geçeceğim esnada kapının sert bir şekilde çalınmasıyla korkuyla yerimde sıçradım. Alinin duyup açmasını bekledim ama kapının ısrarla çalmasıyla tedirgin adımlarla kapıya yaklaşıp yavaşça kapıyı açtım. Başımı kaldırıp karşımdaki kişiye bakacağım esnada yüzüme yediğim tokatla neye uğradığımı şaşırmıştım. Tokadın şiddetiyle bir iki adım gerilemiştim, gözlerim yanağımda hissettiğim acıyla dolarken yana düşen başımı korkudan kaldırıp karşımdaki kişiye bakamıyordum. Saçlarımdan tutulup başımı sert bir şekilde çevrilmesiyle gözlerimden birer yaş süzüldü. Saç tellerimin koptuğunu hissediyordum. "Sen ne utanmaz bir insanmışsın be." Gözlerindeki öfkeyle bağırıp yüzüme tekrardan indirdiği darbeyle ağzımın içerisine yayılan kan tadıyla yüzümü buruşturdum. Nereden geldiğini anlamadığım Araf abi Hüma'yı benden uzaklaştırmaya çalışsa da pek başarılı olduğu söylenemezdi, Hüma gözlerindeki tüm nefreti üzerime kusuyordu. "Hüma yeter, bırak kızı." Araf abinin sert sesi etrafımızda yankılanırken Hüma ona bakıp öfkeyle bağırdı. "Ne yeter ne, abim bu kız için onca acıyı çekmedi mi şimdi hangi hakla geriye geliyor." Araf abi Hüma'nın saçlarımın arasındaki elini çekmek istediğinde Hüma saçlarımı daha sıkı tuttu, dudaklarımın arasından kaçan acı nidasına engel olamamıştım. "Ne oluyor burada Hüma.?" Alinin bağırış sesiyle korkuyla yerimde sıçramıştım, gözlerimden akan yaşlara mani olamıyordum. "Ne mi oluyor, abi bu kız seni bırakıp gitmedi mi? sen onun yüzünden acı çekmedin mi? ama küçük hanım ne yaptı canı sıkılınca gitti, canı sıkılınca da geriye gelip kendisini sana yamayacak." Hüma'nın söylediği şeyle dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçtı, bana böyle bir ithamda bulunması zoruma gitmişti. Ali sert bir şekilde Hüma'nın elini benden kurtarıp elini geriye doğru savurdu. Beni kolumdan nazikçe tutup arkasına almıştı ondan korumak istercesine . başımı onun sırtına yasladım usulca, canım hiç bu kadar yanmamıştı. "Sen ne dediğinin farkında mısın? " diye öfkeyle bağırdı Ali. Hüma'nın dudaklarının arasından alaycı bir gülüş nidası döküldü. "Yalan mı? Önce gitti sonra baktı olmuyor geri gelip ken.." Ali cümlesini tamamlamasına izin vermeyip hiddetle bağıdı. "Kes sesini." Titreyen bacaklarımın üzerinde daha fazla duramayıp kendimi yere bırakmıştım. ben hayatımda bu kadar aşılandığımı hissetmemiştim, ben hayatım boyunca böyle yok olmamıştım. Dizlerimi kendime çekip kimseyi umursamadan içli içli ağlamıştım. "Abi Allah aşkına al git şunu." Hüma konuşmak için araladığı dudaklarını bu sefer Araf abinin bağırmasıyla kapattı. "Kes sesini Hüma, yürü gidiyoruz." Hüma'yı kolundan tutup götürmeye çalıştığında Hüma nefret saçan gözleriyle gözlerime bakıp son nefret kırıntılarını üzerime akıttı. "Seni düşündüğüm için suçlu oluyorum öyle mi, hem de bu kız için seni bırakıp giden kız için. Önceden nasıl bırakıp gittiysen şimdide defolup git, sen abimi hak etmiyordun." Titreyen dudaklarımı birbirine bastırıp başımı olumsuz anlamda salladım, asla böyle bir hatayı yapmayacaktım öleceğimi bilsem de onu bırakmayacaktım. "Beni böyle düşüneceksen hiç düşünme şimdi git lütfen." Dişlerinin arasından konuşup öfkeyle saçlarını çekiştirdi Ali. Araf abi Hüma'nın tekrar konuşmasına fırsat vermeyip onu alıp gittin de başımı dizlerimin arasına koyup ağlamaya devam ettim, tek yaptığım şeyi yaparak. Önüme çömelen bedeni görsem de başımı kaldırıp bakamıyordum, böyle ağır konuşması kanayan yaralarımı daha da kanatmıştı. Utanıyordum sebebini bilmediğim bir şekilde şuan ondan utanıyordum. Soğuk parmaklarını çeneme koyup başımı kaldırıp ona bakmam için beni zorladığında gözlerimi kaçırmıştım ondan. "Gözlerini benden kaçırma." Diye fısıldadı az önceye göre gayet yumuşak sesiyle. Gözlerimi ona çevirip ıslak kirpiklerimin arasından ona baktım, parmak uçlarıyla gözyaşlarımı silip sıcak dudaklarını şefkatle yenisi akan gözyaşlarımın üzerine bastırdı. "B.. ben." Ağlamaktan kısılan sesim konuşmama engel oluyordu. Ali yüzümü avuçlarının arasına alıp gözlerime derin derin baktı. "Aklındaki saçma düşünceleri sil at." Diye konuştu sert sesiyle. "Ama o..." Başını bana yaklaştırıp alnına alnıma yasladı. "Onun ne dediğinin bir önemi yok, sen benim pedalizamsın masumluğunum her zerresine şahit oldum ben, gerisi boş." Başını benden uzaklaştırıp baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi. nefesimi titrek bir şekilde bırakıp buğulu gözlerle ona bakmaya devam ettim. Hiç beklemediğim bir şeyi yaparak sıcak dudaklarıyla dudaklarımı örttüğünde şaşkınlıkla açılan gözlerimle öylece kalmıştım. |
0% |