Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@eminefuruncu

 

Bu dünya bir bana kör bir bana sağır olmuştu, çaresizliğimi göremeyecek kadar kör, ağlayışlarımı duymayacak kadar sağır olmuştu bana karşı halbuki omuzlarımdaki ağırlık artık haddinden fazla ağır olmaya başlamıştı, kaldıramıyordum. Ama o her şeyde olduğu gibi bununda farkında değildi.

Başımı çevirip ona baktığımda onunda ifadesiz bir şekilde bana baktığını gördüm. Bakışları sert bir şekilde yutkunmama neden olmuştu, fazla soğuk bakıyordu.

"Ailemize hoş geldin Sare ben Alinin abisi Araf." Başımı sesin geldiği yöne çevirip baktığımda tahminlerimin beni yanıltmadığını gördüm, abisi diye tahmin ettiğim kişi abisi çıkmıştı. Bakışlarımı dizleriminim üzerindeki ellerime odaklayıp konuştum.

"Memnun oldum." Dedim sessizce hoş buldum diyemeyecektim maalesef.

"Bende Alinin en yakın arkadaşı Murat hoş geldin." Başımı kaldırıp baktığımda imamın yanındaki genç adam olduğunu gördüm, imamın çoktan gittiğini fark ettim bu esnada.

"Memnun oldum." Diye aynı şekilde cevapladım onu da.

"Bende Buğlem sen şimdi amcamın karısı mı oldun.?" Küçük kızın konuşmasıyla hafif bir tebessüm ettim. Mavi gözleri ile babasına çok benziyordu, Ali onu kucağına alıp konuştu.

"Ablaya soru sorup onu bunaltmak yok Buğlem."dedi kızar gibi yaparak.

"Ama neden ki ?."derken dudaklarını büzdü, fazlasıyla tatlı bir kızdı.

"Bu kız yüzünden başımıza gelecek olanları anladığımız zaman bakalım hala hoş gelmiş olacak mı.?" Diye sinirli bir şekilde bağırdı babası, Ali yerinden kalkıp babasına döndü.

"Ne gelecekmiş başımıza? açıkça söylesene baba.?" dedi sakin ama bir o kadarda soğuk sesiyle.

"O adam bu kızın bu eve de olduğunu öğrenince anlarsın." gözlerim hâlâ ellerimin üzerinde dolaşırken gözlerim dolmaya başlamıştı çoktan, babam yüzünden gittiğim yerde bile istenmiyordum. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle silip yavaşça yerimden kalktım, bu dünyaya gerçekten fazlaydım.

"Selim lütfen sus artık." Dediğini duydum annesinin.

"Susayım öyle mi Ayşe? O adamın yaptığı şeyden sonra susayım.. Bu kız vakti geldiği zaman bu evden defolup gidecek. Ruhum daralıyordu artık, kaldıramıyordum istenmemeyi.

"Ne yapmış ya ne yapmış, hep aynı şeyi yapıyorsun başını söyleyip sonunu söylemiyorsun.?" Diye Alinin bağırmasıyla korkarak ona baktım, fazla sinirli duruyordu.

"O adam.." Diye başladığı lafı annesi kesti.

"Selim sus artık." Diye bağırdı güçsüz bir şekilde.

"Susmayacak, Sema hanım annemi odasına götürün." Kapının kenarında sessizce duran kız "peki efendim" diyerek annesinin yanına doğru ilerlemeye başladı. Hüma'ya baktığımda Buğlemi elinden tutup üst kata çıkarırken gördüm, sanırım benimde buradan gitmem gerekiyordu, en azından bu odadan. Adım attığım sırada gözlerimin kararmasıyla tutunacak yer aradım ama aradığım o yeri bulamadım, gözlerimi kapatıp geçmesini bekledim bekledim bir müddet ardından tekrar yürümeye başladığımda sendeleyerek yürüdüğünü fark ettim, her an düşe bilirdim öylede oldu dengemi kuramayıp yere düştüm, gözlerimde bana ihanet ederek kapanmıştı çoktan.

######

Yavaşça gözlerimi açıp etrafıma baktığımda ,yatağın karşısındaki siyah koltuğa oturmuş dirseklerini dizlerine koymuş öne eğik bir şekilde duran Aliyi görmeyi tabiy ki beklemiyordum. Fazla düşünceli duruyordu. Yavaşça yerimde doğrulup oturdum, başım hala dönüyordu, kalktığını gören Ali başını kaldırarak bana baktı.

"Sen en son ne zaman yemek yedin.?" Dedi soğuk sesiyle, dediğini biraz düşündüm galiba en son dün sabah yemiştim.

"Sanırım dün sabah." Diye sesiz bir sesle. Oturduğu yerden kalkıp konuştu.

"Üzerini değiştir daha sonrada mutfağa gel." diyerek odadan çıktı. Gözlerimi devirerek oturduğum yerden kalktım.
Banyodan içeriye girip aynadaki yansımama baktım fazlasıyla yorgun gözüküyordum. Sabah Hüma'nın bağladığı şalı uyuşuk hareketlerle çözdüm ardından da boneyi, kâküllerime taktığım tokaları tek tek çıkartıp kâküllerimi serbest bıraktım, sıkıca bağladığım topunuza çözüp ellerimle saçlarımı tarar gibi yapıp saçlarımı ensemin üzerinden bol bir şekilde bağladım, en azında topluyken daha düzgün duruyorlardı.

Banyodan çıkıp tekrar odaya döndüğümde ne yapacağımı bilemedim, bana üstümü değiştirmemi söylemişti ama benim burada kıyafetimin olmadığını unutmuştu galiba, ayaklarımı sürte sürte dolabın önüne geldim, açıp açmamak arsında kalsam da açtım. Siyah gömlekler, siyah pantolonlar, siyah ceketler siyah siyah siyah bu odadaki her şey neden siyahtı.? Açtığım kapağı kapatıp diğer kapağı açtım, az önceki göre burası beyaz ve beyaza yakın tonlar hakimdi, dolabın arka taraflarına doğru siyah kıyafetlerde vardı, kıyafetler renk tonlarına göre dizilmişti ben incelerken kapıya vurulmasıyla kapıya döndüm kapı yavaşça açıldı. Hüma gülümseyerek içeriye girdi, yanıma doğru yaklaşırken konuştu.

"Gelmeyince abim bakmamı istedi." açıklama yaparken yanıma tamamıyla gelmişti.

"Ben kıyafet bulamadım da." Dedim bu sefer açıklamayı ben yaparak. Hüma elini alnına vurarak konuştu.
"Nasıl unuttum ya dolabın bu kısmı sana ait diğer kısmı da abime." Gözlerimi büyüterek ona baktım onunla aynı odada mı kalacaktım? Yok artık .

"Aynı odada mı kalacağız.?" Dedim şaşkınca.

"Şey.. evet." dedi Hüma verdiğim tepkiden dolayı çekinerek.

"Neden? Başka oda yok mu?." Hüma ne diyeceğini bilemez bir şekilde bana baktı.

"Bence üstünü değiştirmelisin şu an bizi bekliyorlar da "dedi geçiştirmek adına. Başımı olumsuz anlamda sallayıp dolaptan rastgele beyaz kalpleri olan siyah gömlek ve kalın askıları olan krem rengi elbiseyi alıp banyoya girdim ,pratik bir şekilde giyinip banyodan çıktım Hüma hala beni bekliyordu, elimdeki elbiseyi siyah koltuğun üzerine bırakıp Hüma'ya baktım hazırım dercesine.

Hüma'nın odadan çıkışıyla ben de odadan çıktım, ellerimi önümde birleştirip onu takip etmeye devam ettim, merdivenlerden indikten sonra mutfak diye düşündüğüm yere doğru ilerlemeye başladı, mutfak kapısının önüne geldiğimizde yemek yediklerini gördüm ama Ayşe hanım ve adının Sema olduğunu hatırladığım kız yoktu. Masanın bir başında babası Selim bey diğer başında abisi Araf bey vardı. Hüma Buğlem'in yanına oturunca bende Ali'nin yanına oturmak zorunda kaldım, önümdeki tabaktaki balığa bakarak yüzümü buruşturdum, ben balık sevmezdim. Başımı eğip dizlerimin üzerindeki ellerimi incelemeye başladım. Şu an üzerimde dolaşan gözleri hissede biliyordum, kulağımda hissettiğim nefes ile ürkerek geriye çekildim.

"Neden yemiyorsun pedaliza.?" Başımı kaldırıp ona baktığımda önündeki balıkla ilgilendiğini gördüm.

"Şey.. ben balık yemem." Dedim çekinerek. Şaşırarak tek kaşını kaldırdı neden şaşırmıştı ki?

"Bir Trabzonlu olarak balık yemem ilginç." Dedi sessizce duya bileceğim şekilde.

"Hüma Sare'ye yumurta yapar mısın?"dediği şeye şaşırarak bakan ben olmuştum bu sefer.

"Neden, Balık sevmiyor musun.?" Sevsem zaten şu an yiyor olurdum demek istesem de diyemedim.

"Hadi Hüma sormada yap ." Hüma başını sallayıp yerinden kalkacağı sırada masaya bırakılan sert bardak sesiyle serimden sıçradım.

"Otur yerine Hüma, bu evde önüne ne konulursa o yenir unuttun mu Ali bey.?" Selim beyin sesli bir şekilde bağırmasıyla gözlerim doldu, resmen fazlalıktım, yavaşça oturduğum yerden kalkıp konuştum.

"Size afiyet olsun." diyerek mutfaktan çıkacağım sıradan Sema içeriye girdi, ağladığımı gördüğü için bana şaşırarak baksa da umursamadan ilerlemeye devam ettim.

"Ayşe hanımın yemeğini ve ilaçlarını verdim Selim bey ben çıka bilir miyim?"

"Çıka bilirsin." Konuşmayı umursamadan hızla mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim.' Dünyada fazlalığız biz bu evde olmamız çokta bir şeyi değiştirmez.' Diye konuşan iç sesime hak vermemek imkansızdı, bir ben fazlalıktım zaten. Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip odaya girdim, yatağa yaklaşıp yerdeki siyah halinin üzerine oturup dizlerimi kendime çekip sırtımı yatağa dayadım. Babamın sevgisizliği yüzünden boğuluyordum bu hayat da ama o bunu fark etmiyordu bile, sevilmediğimi de değerli olmadığımı da biliyordum ama bunu her gün yüzüme vurmaları ne kırılmadık bir kalp ne'de uçmaya hazır bir kanat bırakıyordu.

Kapının yavaşça açılmasıyla başımı kapıya çevirdim, o gelmişti yalnızlığımı yüzümüze daha da vurduran kişi. Yavaş adımlarla yanıma yaklaşıp karşımda durdu.

"Kalk." Dedi emir vererek söyleyiş şekline göz devirirken onu duymazlıktan gelip oturmaya devam ettim, bir yandan da beni hiç yalnız bırakmayan göz yaşlarımı sildim.

"Bazen o alnının önündeki saçlardan beynine oksijen gitmediğini düşünüyorum pedaliza." Kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Ne alaka?"

"Genellikle sana dediğim şeyi ikinci söylememde yapıyorsun da ondan."

"Dediklerini yapmak istemiyorum çünkü."

"Kalk şuradan pedaliza." Sinirle yerimden kalktım.

"Kalktım oldu mu.?"

"Oldu, gel benimle." Diyerek yürümeye başladı, elimin tersiyle son kez göz yaşlarımı silerek konuştum.

"Nereye.?"

"Gel pedaliza." Oflayarak onu takip etmeye başladım. Odadan çıkıp az önce çıktığım merdivenleri inerek tekrar mutfağa geldiğimizde mutfakta kimsenin olmamasıyla rahat bir nefes aldım.

Az önce yemek yedikleri masaya yaklaşıp oturduğu sandalyeye tekrar oturdu, masanın üzeri toplanmıştı.

"Dikilmeyi bırak da bir şeyler hazla kendine" dedi sandalyenin arkasına yaslanırken, ellerimi önümde birleştirdim ben yemek yapmayı bilmiyordum ki.

"Şey ben yemek yapmayı bilmiyorum." Dedim çekinerek. Tek kaşını kaldırarak bana baktı ardından da başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

"Seninle bayağı işimiz var pedaliza." derken bir yandan da buz dolabından iki tane yumurta ve tereyağını tezgâhın üzerine koyup gömleğinin kollarını dirseklerine kadar katladı.

"Hiç mi yemek yapmadın.?" Bir yandan konuşurken yandan da dolapta yumurta tavasını alıp ocağın üzerine koydu.

"Bir kez yumurta kırmıştım."

"Kabuklumu.?" Dedi bu esnada yumurtayı kırmış üzerine tuz seriyordu.

"Yooo kabuğu yoktu." Başını bana çevirip baktı, dudağının sağ kenarı hafif yukarıya doğru kıvrıldığını görür gibi oldum.

"Orada dikilmede dolaptan kahvaltılık koy masaya." Galiba az önce benimle dalga geçmişti, uyuşuk adımlarla dolabın önüne geçip kapağını açtım içinden kahvaltılık bir kaç şey çıkartıp masaya koydum, ona baktığımda bardaklara çay döktüğünü gördüm.

"Otur sen." diyerek bana bakmadan konuşmasıyla az önce Buğlem'in oturduğu sandalyeye oturdum ,elindeki çayların birini benim önüme koyarken diğerini de kendi önüne koyup yerine oturdu, masanın üzerindeki siyah telefonunu eline alıp kurcalamaya başladı.

"Bana eşlik etmeyecek misin.?" Toprak rengini anımsatan gözlerini benim mavilerime sabitleyerek konuştu.

"Ben'de yumurtayı sevmiyorum pedaliza." Tek kaşımı kaldırarak ona bakmayı sürdürerek konuştum.

"Başka bir şey ye."

"Az önce ben yemeğimi zaten yedim pedaliza." Bir yandan da çayını içiyordu.

"Tek yemek yemeyi pek sevmem, zaten şu zamana kadar hep kendim yedim." Derken önümdeki yumurtayı inceliyordum sarısıyla beyazını bir birine çok karıştırmadan pişirmişti. Nefesini sert bir şekilde dışarıya vererek yerinden kalkıp dolaptan üzüm reçeli diye tahmin ettiğim şeyi alarak yerine oturdu ardından masanın üzerindeki ekmek sepetinden ekmek alıp yemeye başladı, yaptığı bu ince davranışa tebessüm ederek önümdeki yumurtayı yemeye başladım.

Kısa sürede yemeğimi bitirmiştim, fazla açılmıştım. Önümdeki boş yumurta tavasını ve diğer kirlenmiş şeyleri alarak tezgâha doğru ilerledim, önce sudan geçirip sonra bulaşık makinasına güzelce yerleştirdim. Alinin de önündeki boş bardağı ve tabağı almak için döndüğümde ona çapmamla dengemi kaybedip düşecekken ona tutularak düşmekten kurtuldum. Toprak rengini anımsatan gözlerine baktığımda onunda benim mavilerime bakarken buldum. Gözlerim gözünün altındaki bene kayarken nefesini yüzümde hissediyordum.

Loading...
0%