@eminefuruncu
|
Hayat, ben farkına varmadan nefes nefese koşarak kaçtığım o enkazdan beni alıp başka bir enkazın kollarına itiyordu, iteceğini bilseydim nefes nefese kaçtığım o enkazdan kaçmazdım belki, belkide kaçardım. Evet kaçardım çünkü sevilmemiştik hissi de insanı uçurum kenarına itiyordu. Kendini o uçurumdan bırakmak istiyorsun sonra vazgeçiyorsun son gücüyle çırpınan o kanatları yarı yolda bırakmak istemiyorsun. Güneş doğmaktan vazgeçmediği gibi ben de enkazdan kaçmaktan vazgeçmiyordum. Yüzüm de hissettiğim o nefesi içimin ürpermesine neden oluyordu. Gözlerim enteresan bir şekilde dikkatimi çeken benini incelerken son anda vazgeçip toprak rengini anımsatan gözlerine tırmandı. Boyu benimkine nazaran bayağı bir uzundu 1.90 falan var mıydı acaba.? Başımı kaldırarak ona baktım. Mimiklerini oynatmadan gözlerime bakıyordu, gerçekten çok soğuk bakışları vardı, beni ürküten bakışlar, sert bir şekilde yutkunup geriye doğru bir adım attım ve ondan uzaklaştım, gözlerimi ondan kaçırarak konuştum. "Ben fark edemedim kusura bakma." Bir şey söyleme gereği duymadan yanımdan geçip gitti, bu hareketine gözlerimi devirerek bende mutfaktan çıktım. Uyuşuk adımlarla merdivenleri çıkarken annesinin odasından gelen konuşma sesleri dikkatimi çekti, normalde hiç huyum olmayan bir şey yapıp kapıya yaklaşıp durdum, konuşanları duya bilmek için biraz kapıya yaklaştım. "Selim onun bir sucu yok biliyorsun." Bu annesinin sesiydi, sesi gerçekten çok yorgun geliyordu ne hastasıydı acaba.? "Annesi yüzünden oldu bütün o olanlar bunu biliyorsun Ayşe." Dedi babası, sesindeki siniri görmesem bile hissetmiştim. "İkisinin de bir suçu yok hele Sare'nin O hiçbir şey bilmiyor." "Söyle o zaman ne duruyorsun.?" Bir anda arkamdan gelen öksürme sesiyle korkuyla yerimden sıçradım, arkama korkarak döndüğüm de sinirli toprak rengi gözlerle karşılaştım. "Kapı dinlemek çok ayıp bir şeydir pedaliza." "Şey...ben." Saçma bir açıklama yapacağım sırada beni durdurdu. "Odaya geç." Bu adam beni gerçek anlamda ürpertiyordu, ellerimi önümde birleştirip başımı önüme eğerek odaya geçtim, odanın kapanma sesiyle o tarafa baktım. Ellerini pantolonun ceplerine koymuş bir şekilde karşım da durdu. "Bir pedaliza'ya göre fazla meraklısın." İkide bir söylediği o kelimenin anlamını gerçekten merak etmeye başlamıştım. "Nüfus cüzdanın yanında mı.?" Tek kaşımı kaldırarak sorduğu soruyla tamamen ona baktım. "Hayır, yani ben evden panikle ayrıldığım için hiçbir şey alamadım yanıma." "Bende öyle olduğunu düşünmüştüm zaten." "Neden sordun.?" "Resmi nikâh için." Gözlerimi büyüterek ona baktım bu kadar acele niyeydi.? "Neden bu kadar acele ediyorsun.?" Dedim kaşlarımı çatarak. "Çünkü iki hafta sonra okullar açılıyor." Diye konuşurken bir yandan da dolaptan battaniye ve yastık alıp kanepenin üzerine bıraktı. "Eee başlasın ne olmuş." Dedim anlamamış bir şekilde hayır gerçekten anlamamıştım ne olmuş okul başlıyorsa, vücudunun yarışı bana dönük bir şekilde konuştu. "Sence soyadının bir den bire değişmesi okulda dikkat çekmez mi?" Bir yandan da battaniyeyi kanepeye seriyordu. "İnsanların soyadları üniversite okurken de değişe bilir ne var ki bunda.?" "Soyadın benimkinle aynı olursa baya bir dikkat çeker bence." "Sen ne alaka.?" Gerçekten aklım karışmıştı. "Aynı üniversite de aynı bölüm de senin hocanım." Dediği şeyle gözlerimi mümkünmüş gibi daha da büyütüp ona baktım. "Yok deve." Diye şaşkınlığımı gün yüzüne çıkararak, gerçekten yok artık bu kadar şanssızlık zaten ancak bende olurdu. Kaşlarını çatarak bana baktı ardından başını iki yana salladı. "Yarın o evden nüfus cüzdanını almamız gerekiyor." Derken bir yandan da dolaba doğru yürüyordu. Kaçtığım o enkaza tekrar gitmemi istiyordu kanatlarımı kanatma pahasına kaçtığım o enkaza. Bedenimden çok ruhumu acıtan enkaz. "Ben o eve tekrar giremem." Dedim sesizce, dolabın kapağını açıp içinden bir şeyler alıp tekrar bana döndü. "Ben yanında olacağım korkma." Durdu ve ekledi. "Yenisinin çıkmasını bekleyecek kadar zaman yok." Bu bir nevi kendini bile bile ateşe atmaktı. "Bence gitmemeliyiz babam beni görürse pek iyi olmaz." Diye konuştum sessizce. "Bir şey olmayacak korkma." Nasıl bu kadar emin kanuşabiliyordu.? "Pijamaların dolapta, sen yatak da ben kanepede yapacağım, şimdi üzerimi değiştireceğim müsaadenle." Başımı uyuşuk bir şekilde sallayarak dolaptan siyah ama ağırlıklı olarak beyaz olan takımı alıp banyoya girdim, pijamaları üzerime uyuşuk hareketlerle giyinip odaya tekrar girdiğimde Ali'nin çoktan yattığını gördüm, ışığı kapatıp bende uyuşuk hareketlerle yatağa yattım. ####### Gözlerimi rahatsız eden güneş ışıklarıyla yerimde huzursuzca kıpırdanıp elimle güneşin yüzümle buluşmasını engellemeye çalıştım. Güneş usanmadan yüzümü gıdıklamaya devam devam ediyordu, uyuşuk bir şekilde gözlerimi açıp boş gözle camdan baktım, güneş asla pes etmiyordu vazgeçen biz vazgeçiren o oluyordu. Ali çoktan uyanmış yattığı yeri toparlıyordu, üzerine baktığımda çoktan hazırlanmış olduğunu fark ettim. Siyah keten pantolonu ve siyah gömlek giyinmişti anlaşılan siyaha takıntılıydı. Katladığı battaniyeyi ve yastığı alıp dolaba yöneldiğinde benim onu izlediğimi gördü, resmen onu izlerken yakalanmıştım, utançla başımı battaniyenin üzerindeki ellerime indirdim. "Beni izlemeyi bırak da kalk hazırlan." Neden sürekli emrediyordu bu adam.? Bu huyunu hiç sevmemiştim, kaşlarımı çatıp masanın üzerindeki saate bakarak konuştum. "Neden? Saat daha 8:23 ." Elindekileri dolaba koyup yavaşça kapağını kapattı. "Öğlene kadar uyumayı düşünmüyorsun herhalde." Dedi tek kaşını havaya kaldırırken ,bir yandan da az önce topladığı koltuğa doğru yürümeye başladı. Ellerimle kabaran saçlarımı düzeltirken banyo yapmam gerektiğini hatırladım, iyice kokarca gibi olmuştum. "Hayırda saat daha erken o yüzden dediydim." "Çoğu insan güne erken başlayarak başarıya ulaşır pedaliza şimdi sallanmada kalk o yataktan." Sağ elini pantolonun cebine sokarak koltuğa oturdu, ardından rahat bir şekilde arkasına yaslandı. "Ben sallanmıyorum üstelik bana bir şeyler emretmekten vazgeç." Battaniyeyi sinirle kenara iterek yataktan kalktım, çıplak ayaklarım parkeyle buluşunca biraz ürpersem de umursamadan ayaklarımı yere vura vura banyoya yürümeye başladım, beni tek kaşı havada izlerken onu umursamayıp banyoya girdim. Yüzüme soğuk su vurup sinirimin geçmesini bekledim kaba şey. Saçımdaki tokayı çıkartıp kenara koyup ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalıştım ama düzeltmekle olmayacağını anlamak fazla uzun sürmemişti, taramam gerekiyordu. Elimi dolabın kapağına uzattığımda buranın bana yabancı bir ev olduğunu hatırlayıp banyodan çıktım, bıraktığım şekilde koltukta oturmuş kitap okuyordu ne okuduğunu görmesem de fazla takılmadım. "Şey benim saçlarımı taramam gerek." Dedim ellerimi önümde birleştirip ayak parmaklarımı incelerken. "Dolabın üst rafında tarak var onu kullana bilirsin." Başımı belli belirsiz sallayıp tekrar banyoya girdim, dolabın kapağını açıp tarağı aradı gözlerim, tarağı görmemle gözlerimi devirdim, en üst rastaydı, ayaklarımı kaldırıp almaya çalıştım alamadım, tekrar denediğimde tarak ileri gelecekken daha da geriye gitti, derin bir nefes alarak gözlerimi yumdum ondan yardım istemeyi düşünsem de bu düşünceyi hemen sildim aklımdan, etrafıma alabilmeme yardımcı olacak bir şey göremeyişimle ayaklarımı yere vura vura banyo kapısını sert bir şekilde açıp çıktım banyodan, ne gerek vardı ki o kadar yükseğe koymaya. Dolabın bana ait olduğunu öğrendiğim kısmın kapağını açıp beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon aldım, tekrar banyo ya yöneldiğimde tek kaşı hafif kalkık bir şekilde bana baktığını gördüm. "N...Ne Oldu." Dedim bir anda kekeleyerek. "Biraz daha sert basarsan yere parkeleri karacaksın." O kadar sert mi basıyordum.? "Şey... Ben fark etmedim kusura bakam." Dedim sağ gözünün altındaki bene bakarak. Gözlerini bir kaç saniye saçlarımda dolaştıktan sonra elindeki kitabı yavaşça kapatıp kenara koyarak ayağa kalktı, benim aksime yere gayet yumuşak bir şekilde basarak banyoya girdi. Meraklı gözlerle peşinden gidip kapının kenarında durdum, benim az önce bir türlü alamadığım tarağı kolay bir şekilde alarak bana doğru uzattı. "Boyun kaç senin 1.50 falan mı?" Sesindeki alaycı tını beni sinir ediyordu. "1.58 Bir kere benim boyum." Dedim sinirle. "Haklısın 8cm baya önemli." Sinirle elindeki tarağı alıp konuştum. "Devede de boy var ama gel gör ki akıl yok." Dedim meydan okurcasına. "Diyorsun." Derken sağ elini pantolonun cebine koydu. "Öyle demiş atalarımız ama baya doğru demişler." Başını sallayıp. "Peki." Diyerek banyodan çıktı, uzun uğraşlar sonunda ulaşabildiğim tarakla saçlarımı tarayıp bu sefer alt rafa koyup dolabın kapağını kapattım. Pijamalarımı çıkartıp dolaptan aldığım kıyafetleri giyinip çıktım banyodan. Göz ucuyla ona baktığımda telefonuyla ilgilendiğini gördüm. "Neden bekliyorsun.?" Başını telefondan kaldırıp bana baktı ama bir şey söylemedi. "Hazırsan yatağı düzelt de çıkalım şu odadan." Gözlerimi devirerek yatağın yanına yaklaştım, örtünün kenarlarından tutup düzeltmeye başladım kısa sürede düzeltip ona döndüm. "Bitti." Başımı olumlu anlamda sallayıp oturduğu yerden kalktı. "Hadi." Diyerek ondanın kapısına doğru ilerlemeye başladı, yine emir vermişti. Yavaş adımlarla onu takip ederek mutfağa girdiğinde bende onunla birlikte girdim. Herkes yerine oturmuş kahvaltısını yapıyordu, Selim bey bizim geldiğimizi fark edince ağzının içinde bir şeyler homurdanıp ayağa kalktı. "Araf çok geç kalma." Diyerek çıktı mutfaktan başımı önüme eğip ellerimi incelemeye başladım, benim yüzümden insanlar rahatsız oluyordu. Onları rahatsız etmeye hakkım yoktu. "Ali bey Ayşe hanım sizi görmek istiyormuş." Yan tarafımdan gelen yumuşak sesle bakışlarımı o tarafa çevirdim ,adını yanlış hatırlamıyorsam konuşan kız Semaydı, Ali oturduğu yerden yavaşça kalkıp konuştu. "Tamam geliyorum, siz gidebilirsiniz." Sema başını olumlu anlamda sallayıp mutfaktan ayrıldı ardından da Ali . "Gözlerin çok güzel. " "Seninkiler daha güzel." "Hüma ben gidiyorum Buğlem sana emanet." Diyerek yerinden kalkan Araf bey Hüma'nın onu başıyla onaylamasıyla mutfaktan ayrıldı. En fazla 30 yaşında birisiydi Ali'ye göre daha yapılı bir vücuda sahipti, tuhaf olan şu ki ben onun eşini hiç görmemiştim, Hüma'ya sorup sormamak arasında gidip geldim bir müddet en sonunda merakım üstün geldi. "Şey acaba bir şey sorabilir miyim.?" Hüma bakışlarını bana çevirerek konuştu. "Tabi ki sorabilirsin, elimden geldiğince cevaplarım." Bir yandan bana cevap verirken bir yandan da Buğlem'e meyve suyu içiriyordu. "Şey acaba onun annesi nerede.?" Dedim kısık bir sesle Buğlem'in duymaması için. Hüma biraz durduktan sonra Buğlem'in ağzını peçete ile silip onu sandalyeden indirdi. "Hadi bakalım halacım sen çizgi filmi izlemeye başla ben de geliyorum." Diyerek Buğlem 'ı mutfaktan gönderdi, Hüma bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra konuştu. "Yengemi bir trafik kazasında kaybettik." Dediği şeyle gözlerim büyüdü, Buğlem'de benim gibi annesiz büyüyecekti ama o ileride annesinin nasıl öldüğünü öğrenecekti ama ben asla öğrenemeyecektin. "4 yıl oluyor." Diye ekleme yaptı sesi hüzünlü geliyordu. "Ben özür delerim üzmek istememiştim." Diyerek başımı önüme eğdim, sanırım sormamam gereken bir şey sormuştum. "Önemli değil zaten illaki öğrenecektin." Biraz durdu sonra tekrar konuştu. "Bu arada Sema annemin kişisel bakıcısı." Merak ettiğim bir diğer soruyu ben sormadan o cevaplamıştı. "Annen ne hastası.?" Kahve gözlerini mavilerime sabitleyip konuştu. "Mide kanseri....bir de belden aşağısı tutmuyor. Nasıl felç olduğunu babamdan hariç evdeki kimse bilmiyor." Başımı olumlu anlamda sallayıp bakışlarımı önümdeki tabağa çevirdim, tabağın kenarındaki çatalı alıp küçük bir peynir dilimi attım ağzıma. Mutfağın içinde yankılanan ayak sesleriyle bakışlarım o yöne döndü. Gelen kişi Ali 'idi "Kahvaltını bitirdiysen gidelim." Kulaklarımda yankılanan ruhsuz ses ile hafifçe başımı sallayıp oturduğum yerden kalktım. "Sana afiyet olsun." Diyerek Hüma'ya ruhsuz bir tebessüm bahşettim. Ali'yi takip ederek sesiz adımlarla arabaya bindim, yağmur ince ince yağarken ince giyindiğim için kendime kızdım burası Trabzon'du her an yağmur yağa bilir. Kemerimi takıp arabayı çalıştırmasını bekledim. Arabası oldukça güzel bir arabaydı her şeyi gibi bu arabada siyahtı ben bunları düşünürken o çoktan arabayı çalıştırmıştı bile. "Şey.. acaba arabanın markası ne.?" Diye sordum bir anda, başını yavaşça bana çevirip soğuk bir şekilde baktıktan sonra tekrar önüne döndü, yanlış bir şey mi söylemiştim altı üstü arabanın markasını sormuştum. Ellerimi dizlerimin üzerinde birleştirirken "soğuk nevale." Diye fısıldadım. "Volvo xc90 üstelik seni duya biliyorum pedaliza." Omuzumu umursamaz bir şekilde salladım, açıkçası duyup duymaması umurum da değildi. "Duy!" Diye mırıldandım ağzımın içinden. "Bir pedaliza için fazla cesurun." İkide bir söylediği o kelimenin anlamını artık geçekten merak etmeye başlamıştım, başımı çevirip ona baktım oldukça güzel bir yüzü vardı siyah saçları onlarla uyumlu kaşları , ve yine onlara eşlik eden itinayla dizilmiş gibi duran uzun kirpikleri ve kirli sakalları, geçekten güzel bir yüzü sahipti. "Anlamı ne?." Dedim sakince. Tek eliyle direksiyonu kullanırken itiraf etmeliyim ki oldukça cool gözüküyordu. "Neyin.?" "Söylediğin o kelimenin." Tek kaşını kaldırarak göz ucuyla bana bakıp tekrar önüne döndü. "Gerçekten bilmiyor musun.?" "Bilseydim sormazdım." "Sen Trabzonlu olduğuna emin misin.?" "Neden ki.?" "Söylediğim o kelime Trabzon'da kullanılır. " "Ben daha önce duymadım." Duymama imkan verilmemişti çünkü hapis hayatı yaşarken nasıl duya bilirdim ki?. "Merak ettiysen araştırıp öğren anlamını." "Neden sen söylemiyorsun.?" "Canım söylemek istemiyor." Gözlerimi devirerek önüme döndüm. Bir müddet sonra araba kendimi parçalayarak kaçtığım o evin daha doğrusu hapishanenin önünde durdu. Oraya ev demek pek doğru olmazdı. Yerimde huzursuzca kıpırdanıp Ali'ye döndüm, korkuyordum ya yakalanırsam ya tekrar o eve hapis kalırsam. "Ben'de seninle içeriye gireceğim, korkma." Sesindeki tını beni rahatlatmak için yumuşak çıksa da olmuyordu vücudum buz kütlesine dönmüştü. "Hadi in." Yavaşça kapıyı açıp arabadan indi, sert bir şekilde yutkunup ben de indim arabadan uyuşuk adımlarla yanına gelip kanatlarımı kanamaya mahkum eden eve baktım. "Ev'de olup olmadığını bile bilmiyoruz ya evdeyse nasıl alacağız?" "Şu an ev de koruma yok sadece o ve en yakın adamı var." Dedi rahat bir şekilde, başımı ona çevirip kaşlarımı çatarak konuştum. "Nereden biliyorsun.?" "Murat polis araştırdı sağ olsun." Başımı olumlu anlamda sallayarak önüme döndüm. "Mutfak kısmındaki kapıdan girelim." "Peki." Diyerek yürümeye başladı ben de ona eşlik ederek yanında yürümeye başladım, evin arkasından dolanıp mutfak kapısının önüne geldiğimiz de korkum halt safhaya ulaştı. Kapının kolunu kavrayıp hafifçe aşağıya doğru eğdim ama açılmadı başımı çevirip Ali'ye baktım. "Açılmıyor. " Beni kenara itip kapıyı kendisi açmaya çalıştı ama sonuç aynı oldu, gözüm hafif aralıklı duran cama iliştiğinde Ali'nin koluna vurarak konuştum. "Cam açık." Baktığım yere bakıp bu sefer o konuştu. "Oradan gireceğiz." Camın önüne gelip önünde durduk, camı eliyle geriye doğru iterek bana baktı. "Önce ben gireyim." Başımı olumlu anlamda sallayıp girmesini bekledim, rahat bir şekilde içeriye girip etrafı kolaçan ederek girmemi bekledi bendede o bacaklar olsaydı bende hemen girerdim, bir elimle camın kenarından tutarken diğer elimle de destek alarak zor olsa da içeriye girdim, üzerimdeki gömleği düzeltirken mutfak kapısından içeriye giren Volkan'ı görmemle dona kaldım. Korkuyla sağ elimle Ali'nin elini tutarken sol elimle de sıkıca kolunu tuttum. Volkan bir bana bir elime bir de Ali'ye bakıyordu, Ali'de aynı şekilde bir bana bir elime bakıyordu, Volkan mutfağın kapısını yavaşça kapatıp bana baktı. "Neden buradasın.?" Korkuyla yutkunup ona baktım. "Almam gereken bir şey varda onu almak için geldim." Bana doğru yaklaşırken tekrar konuştu. "Senin bu eve dönmeni sağlayacak kadar önemli bir şey yok bu evde, üstelik bu adam kim.?" Çenesiyle Ali'yi gösterdi, Ali'nin bir an kolundaki kasların gerildiğini hissedir gibi oldum. "Kocasıyım." Dedi Ali sert bir şekilde Volkan gözlerini büyüterek bana baktı, gözlerinde hayal kırıklığı vardı. Başını olumlu anlamda sallayarak konuştu. "Alman gereken şeyi söyle ben getireyim baban çalışma odasındaydı tehlikeli olabilir senin çıkman." "Dolaptaki siyah çantanın içinde nüfus cüzdanım var onu alacaktım." "Bu adam az önce kocasıyım dedi." "İmam nikâhımız var." Başını olumlu anlamda salladı. "Bu adamla evlenmek zorunda değilsin bunu biliyorsun değil mi?" "Sende çok konuşmaman gerektiğini biliyorsundur İnşallah. "Dedi Ali sert sesiyle ,Volkan Ali'yi duymamış gibi yaparak cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı. Anlamayan gözlerle ona baktım. "Senin telefonun." Telefonumun onda ne işi vardı. "Neden sende.?" "İçin de anneni hayal ederek çizdiğin resimlerin olduğunu biliyorum bir gün alacağını düşünerek sakladım." Tebessüm telefonu aldım. Hiç görmediğim annemi hayal ederek resimlerini çizerdim ama babam her şeyde olduğu gibi bunda da hayallerimi yok ederdi, resimleri o yırtmadan önce çekerdim ama çoğu kez çekmeyi bırak resimlerim yarıda kalmıştı onun yüzünden. "Ben gidip getireyim." Diyerek çıktı mutfaktan Volkan. Sıkı sıkıya tuttuğum Ali'nin elini ve kolunu bırakıp bir adım yana kaydım. "Kim bu." Başımı çevirip ona baktım. "Babamın en iyi adamı." "Nerden bileyim şu an babanın yanına gitmediğini kendin dedin en iyi adamıymış." Eğer öyle bir şey yapacak olsaydı daha önce kaçtığımda da babama söylerdi saklamazdı. "Öyle birisi değil o." Dedim kaşlarımı çatarak. Ali'de kaşları çatık bir şekilde bana bakarak konuştu. "Nerden biliyorsun.?" Tam cevap verecekken mutfak kapısı yavaşça açılıp Volkan içeriye girdi. Rahatlayarak nefesimi dışarıya verdim. Volkan nüfus cüzdanını bana uzattığında almak için elimi kaldırdığımda Ali sinirli bir şekilde çekip aldı Volkanın elinden nüfus cüzdanını. Evin içinde yankılanan babanın sesiyle korkuyla gözlerimi büyüttüm, babam buraya geliyordu. Volkan Ali'ye yaklaşıp konuştu. "Vur." "Anlamadım." Dedi Ali anlamadığını belli ederek. "Büyük ihtimalle bir dakika sonra içeriye girecek ve sizi görecek daha sonra ise bana neden onu yakalayamadığımı söyleyip ya döver öldürür mü orası meçhul elimden kaçtılar diye bilmem için hadi." Ali biraz durduktan sonra Volkan'a sert bir yumruk attı, Volkan yere düşerken mutfağın kapısı açıldı ve babamın gözlerinden hiç eksilmeyen o sinirle karşı karşıya geldim. Ali'nin elimi tutarak koşmaya başlamasıyla resmen peşinden sürüklenerek ona ayak uydurdum.. |
0% |