@eminefuruncu
|
Keyifli okumalar. İnsanlığa yaraşır bir şekilde yaşaya biliyor muyduk? Bu sorunun cevabı bana göre koca bir hayırdı. Kimse kimsenin ne hissettiğini, ne düşündüğünü düşünmeden hareket eder olmuştu, seni oradan oraya savuruyorlardı ama kimsenin umurun da değilsin. Artık kanayan sadece kanatlarım değil ruhum da kanatlarına eşlik etmeye başlamıştı, ağır gelmişti narin kanatlarıma bu olanlar, onlara da hak veriyordum aslında seni umursamayan bir dünya dolusu insanla nasıl başa çıksınlar ki? Verdiğim cevap herkesin şaşırmasına neden olurken benim asıl şaşırdığım şey Ali'nin verdiğim cevapla sıkı sıkıya tuttuğum tabiri yerindeyse yapıştığım kolundaki kasların kasılmasıydı. Murat babamı ve korumaları zorla dışarıya çıkarırken babam bana sinir yuvası olmuş gözleriyle bakıp konuştu. "Sana söylediğim o şeyi hatırlıyorsun değil mi? Hah işte onu bana yapmayı farz kıldın artık küçük kızım." Diye bağırarak evden yaka paça çıkarıldı. Dizlerimin üzerine çömelip ellerimle yüzümü kapatıp kimseyi umursamadan hüngür hüngür ağlamaya başladım, beni öldüreceğini söyledi resmen, korku tüm bedenimi ele geçirirken babam tarafından sevilmediğime tekrar tekrar ağladım. Ali önüme çömelip ellerimi yüzümden çekmeye çalışsa da ona izin vermedim, veremezdim bana acımasını istemiyordum. "Ağlama, ne söyledi o adam sana.?" Sorusunu duymazlıktan gelip ağlamaya devam ettim. "Ne söyledi pedaliza.?" Bir anda bağırmasıyla yerimden sıçradım, ellerimi yüzümden yavaşça çekerek ona baktım. Kaşının kenarı kanamıştı, itinayla taradığına emin olduğum saçları karma karışık olmuştu. Gözlerimi mutfakta gezdirdiğimde sadece ikimizin olduğunu fark ettim, diğerleri hangi ara gitmişti? Ali sinirle ellerini saçlarına götürüp kaşır gibi yaptı. "Eğer biraz daha susarsan gidip o adamdan öğreneceğim." Sinirli gözlerime ona baktım. "Sana ne ya sana ne zamanı geldiğinde bu evden defolup gidecek birisinden sana ne." Dedim sinirle bağırarak. "Ne söyledi bana biliyor musun.?" Sağ elimin tersiyle göz yaşlarımı silip bir yandanda umursamadan burnumu çekiyordum. "Annen gibi benden başka adama gidersen seni öldürürüm dedi." Mimiklerini oynatmadan yüzüme bakıyordu, şu an ne hissettiğini anlayamıyordum. "Yani kısacası seni öldüreceğim dedi." Sağ elimi kaldırıp göz yaşlarımı sileceğim sırada beni bileğimden tutup göğsüne yasladı, boşta kalan elini başıma koyup saçlarıma masaj yaparken şaşkınlığımı gizleyememiştim, buda neydi şimdi.? "Öyle bir şeyin olmasına izin vermem korkma." Sesindeki saf merhameti hissetmemek için buzdan kale olmak gerekiyordu. "Nefesim yettiği sürece seni o adamdan koruyacağım pedaliza." Neden annesi istediği için mi? "Annen istediği için mi?" Aklından geçenleri serbest bıraktım, hapis etmenin bir alemi yok. Ali'nin sertçe yutkunuşu ilişti kulaklarıma, saçlarıma masaj yaprak dolaşan parmaklarının hareketi durmuştu, zaten uykumu getirmişti ,başımı kaldırıp baygın gözlerle ona bakıp burnumu çektim. "Uykum geldi." Başını olumlu anlamda sallayıp oturduğu yerden kalktı, ona aşağıdan bakınca gerçekten uzun olduğunu anladım, sağ bileğimden tutup yavaş bir şekilde beni de oturduğum o soğuk zeminden kaldırdı. O önde ben onun arkasında sağ eli sağ bileğime kenetlenmiş bir şekilde mutfaktan çıktık, gözlerim bileğimdeki eline kaydığında gözlerimi büyüterek baktım, bunlar ondan beklemediğin hareketlerdi. Siyahların hüküm sürdüğü odaya geldiğimizde bileğimi bırakıp elini kaşına götürdü, ardından yüzünü buruşturdu, büyük adımlar atarak banyoya girip çıktı, çok hızlıydı. "Üzerini banyo da değiştire bilirsin ben kaşıma pansuman yapacağım." Siyah koltuğa oturup elindeki küçük çantayı açtı, onun aksine küçük adımlarla yanına yaklaşıp konuştum. "Ben yapabilir miyim.?" Ellerimi önümde birleştirip cevap vermesini bekledim, benim yüzümden dayak yemişti sonuçta. Biraz şaşırsa da çok belli etmemeye çalışarak elinde tutuğu pamuğu bana uzattı. Bir kol mesafesi olacak şekilde koltuğa oturdum, elindeki pamuğu yavaşça alıp çantanın içindeki tentürdiyot den üzerine bir kaç damla damlatıp pamuğu kaşının kenarına hafifçe dokundurdum, hafif kaşlarını çatarak bana baktı, canını mı yakmıştım yoksa? "Canını mı yaktım? özür dilerim." Toprak rengini anımsatan gözlerini kırpmadan benim mavilerime bakıyordu, yanlış bir şey mi yaptım diye düşünmeden edemedim. Sorduğum sorunun cevabını alamayınca pamuğu yaranın üzerinde gezdirmeye devam ettim. Gözlerim gözünün altındaki bene kaydığında bir müddet orada takılı kaldı, nedense o bene dokunmak istiyordum. Ali bileğimden tutup yavaşça aşağıya indirdi. "Yeterli, gerisini ben hallederim." Başımı olumlu anlamda sallayarak elimdeki pamuğu çantanın kenarına bırakıp ayağa kalktım, dolaba doğru küçük adımlarla yaklaşırken sırtımda dolaşan gözleri hissedebiliyordum. Dolabın kapağını açıp içindeki pijamalarımı alarak odadan çıkıp banyoya girdim, üzerimdeki kıyafetleri yavaş hareketlerle çıkartıp kenardaki kirli sepetine atıp pijamalarımı giyindim, saçlarımı sabah taradığım tarakla arayıp bol bir topuz yaptım, kâküllerimi ellerimle düzeltip tarağı yerine koyacağım sırada dolapta hiç açılmamış duran diş fırçasını fark ettim, acaba benim için mi konmuştu.? Banyodan çıkıp odaya tekrar girdiğimde Ali'nin yatağını kurduğunu gördüm, hafif öksürür gibi yapıp beni fark etmesini sağladım. "Şey.... acaba dolaptaki diş fırçasını kullanabilir miyim?" Diye sordum çekinerek. Ali battaniye yi koltuğa serdikten sonra doğrulup bana baktı. "Sormana gerek yok oradaki açılmamış her şey senin için konuldu oraya." Tek kaşımı yukarıya kaldırarak ona baktım ince bir davranıştı doğrusu. Başımı olumlu anlamda sallayıp tekrar banyoya girip açılmamış paketi açıp üzerine naneli diş macunundan sıkıp dişlerimi fırçaladım. Odaya girdiğimde Ali'yi gördüğümde istemsizce dudaklarımda bir tebessüm belirdi, buruk bir tebessümdü ama, keşke dedim bende böyle güzel namaz kılmayı bilseydim ama ne yazık ki bana dinimi güzelce öğreten birisi olmamıştı. Yavaş adımlarla yatağa yaklaşıp battaniyeyi başıma kadar çekerek uyumaya çalıştım. "Nefes alacak yer bıraksaydın keşke kendine pedaliza bozulacaksın orada." Dalmak üzere olduğum uykudan Ali'nin sesiyle tekrar uyandım. "Şey ben ışıkta uyuyamam da." Sesim battaniyeden dolayı boğuk çıkmıştı. Ali'nin bir şeyler mırıldandığını duydum ama uykulu halimden dolayı anlamamıştım, bir kaç dakika sonra ışığı kapattığını anlayıp battaniyeyi üzerimden attım, havasızlıktan ölecektim az daha. "Pedalizalar narindir çok havasız kalamazlar aklında bulunsun." ####### =Bir hafta sonra= Bugün hayatımın dönüm noktasıydı benim için ya güç bela bulduğum bu enkazın altındaki toprak rengini anımsatan o gözlere sığınıp kanatlarımın iyileşmesini bekleyecektim ya da güç bela kaçtığım o enkaza tekrar mahkûm olacaktım, galiba toprak rengi gözleri seçecektim. Evet ondan' da vakti geldiğinde gidecektim ama şu an ona ihtiyacım vardı mecburdum, denizin ortasında küçük bir kayıkta kalmış gibiydim, rüzgarın etkisiyle kayıptan düşsem denizin o tuzlu suyu boğulmama neden olacaktı, peki düşmesem sanırım küçük kayıkta tek başıma yalnızlıktan ölecektim. Aynanın karşısındaki yansımama baktım son kez, gelindiğimin eteğinin kenarlarından tutarak hafif yana doğru açtım, güzel gelinlikti tıpkı hayalimdeki gibi. Etek kısmı tül olan gelinliğin üst kısmı ve kollarında tüllü olup üzerinde küçük çiçek motifleri vardı, saçlarımı ensemin üzerinde özenli bir şekilde bağlanmıştı, elimle alnımın üzerine düşen kâküllerimi düzeltip son kez kendime baktım, sade ama güzel gözüküyordum. Kapıya vurulmasıyla yavaşça kapıya dönüp "gel" dedim Hüma başını yavaşça içeriye uzatıp konuştu. "Hazırsan abim gelecek." Dedi sorar gibi başımı olumlu anlamda sallayıp gelmesini bekledim, Hüma kenara çekilip abisine yol verdi. Ali yavaşça içeriye girdi, baştan aşağıya siyah olan takımı, ön kısmını yukarıya doğru taradığı siyah saçları ve toprak rengini anımsatan gözleriyle çok iyi gözüküyordu. Bana yavaş adımlarla yaklaşırken adem elmasının yukarı aşağı gidişini izledim. Ellerini uzatıp duvağımın uçlarından tutarak yüzümü kapattı, ardından sağ elini bana uzatıp bekledi. Sabahtan beri tuttuğum nefesimi yavaşça bırakıp elimi kaldırıp elinin içine teslim ederken tepkisiz bir şekilde bana bakıyordu. Soğuk nevale insan 'güzel olmuşsun 'der diye içimden geçirmeden edemedim. Kolumu koluna yerleştirip diğer elini pantolonun cebine koyarak yürümeye başladı, ona eşlik ederek bende yürüdüğüm sırada kulağımda hissettiğim nefes ile irkilerek yerimde sıçradım. " Pedalizalar hep böyle güzel olmak zorunda mı?." Dediği şeyle utanıp başımı önüme eğdim. Pedalizanın anlamını bir ara öğrenmem gerekiyordu. Büyük sarı kapının önüne geldiğimizde Hüma Buğlem'in elini tutarak arkamızdan bize eşlik ediyordu, salondan içeriye girdiğimizde içeride fazla kişinin olmadığını fark ettim. "Neden az kişi var.?" Diye sordum, sorunun cevabını tahmin ettiğim halde. "Fazla kişiye gerek yok çevre duysa yeterli." Diye benim gibi sesiz sesiyle sesiyle cevapladı beni, Başımı olumlu anlamda sallayıp masaya ilerlemeye devam ettik. Masaya gelince Ali sandalyemi çekip oturmama yardımcı oldu, ardından da kendisi oturdu, ben nikâh memurunun yanında oturuyordum, başımı çevirip şahitlere baktığımda imam nikahında olduğu gibi bunda da ağabeyi be Murat şahitti. Nikâh memurunun sorusuyla başımı yavaşça ona çevirdim, vereceğim cevabı bekliyordu, sertçe yutkunup önümdeki mikrofona eğilerek cevapladım. "Evet, ediyorum." Diyerek gözlerimi geçen gün Ali'nin vadiyi alyansa sabitledim. Nikâh memuru aynı soruyu Aliye de iletince bu sefer ondan cevap bekledik, annesi için kabul ettiği bu evliliği tabi ki 'Evet' diyecekti. Önündeki mikrofona uzanıp çok sesli olmayacak şekilde erkeksi sesiyle "Evet " dedi Şahitlerde cevaplarını verdikten sonra imza atmamız için defteri uzattı. Nikâh memurunun uzattığı kalemi alıp titreyen ellerimle imzamı atıp kalemi defterin üzerine bırakıp Ali'ye ittim defteri, oda imzasını attıktan sonra ağabeyine uzattı defteri, şahitlerde atınca nikâh memuru ayağa kalkarak elinde tutuğu aile cüzdanını bana uzattı. "Belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri karı koca ediyorum damat bey gelin hanımı öpe bilirsiniz." Diyerek masadan uzaklaşan kısa boylu nikâh memuruna baktım keşke canı gönülden istiyor musunuz diye sorsaydın. Belki de şu an babamdan kurtulmam için en mantıklı şeyi yapmıştık, zaten Ayşe hanım da öyle demişti 'bizim soyadımızı alarak o adamdan kurtula bilirsin' peki kurtulabilecek miyim? işte bunu canı gönülden istiyordum. Ali ayağa kalkınca bende ayağa kalktım, Ali'nin bana dönmesiyle bende ona döndüm, âdeta bir kukla gibiydim hangi tarafa çekersen o tarafa gidiyordum. Ali duvağımın uçlarından tutup duvağı yüzümden kaldırıp arkama doğru attı. Omuzlarımdan tutup hafifçe beni kendine çektiğinde ona baktım, dolgun dudaklarını hafifçe alnıma değdirip "Tekrardan hoş geldin pedaliza."Diye kulağıma fısıldadı. Şaşkın gözlerle ona bakmaya devam ettim. "Ben birazcık dinlenmek istiyorum." Dedim son kalan ses kırıntılarımla. '' olur mevlit kısmına geçene kadar odada biraz dinlen." Başımı olumlu anlamda sallayıp yürümeye başladım, hemen yanımda' da Ali. Az önce çıktığımız gelin odasına tekrar gelmiştik, beyaz koltuğa oturup geriye yaslandım ,başım ağrıyordu ellerimle masaj yapıp hafifletmek istedim ama pek işe yapamıyordu. "Başın mı ağrıyor.?" Ali'nin sorusuyla mavi gözlerimi onun toprak rengi gözlerine sabitledim. "Şeyy.. Evet sanki beynimin içinde bir fil dans ediyor." Dedim sessizce. Kaşlarını çatarak bana baktı, hemen karşımda duran masaya kalçasını yaslamış bacaklarını öne doğru uzatmış, sağ bacağını solun üstüne atmış bir şekilde bana bakıyordu. "Fil mi.?" Dedi sol kaşını yukarıya kaldırarak, başımı olumlu anlamda sallayarak onu onayladım. "Biraz değişik bir fil." Dedim hafif tebessüm ederek, başını iki yana sallayıp yaslandığı masadan ayrıldı. "Ben sana ağrı kesici getireyim." Diyerek odadan ayrıldı. Başımı koltuğun başlığına yaslayıp gözlerimi kapattım Ali gelene kadar biraz gözlerimi dinlendirmekte yarar vardı. Kapının sesiz bir şekilde açılıp kapanma sesini duyduğumda başımı kaldırmadan aynı şekilde durdum, ne çabuk gidip gelmişti? Bir dakika bu kadar erken gelemezdi değil mi? Hızla gözlerimi açıp odaya baktığımda korkuyla çığlık attım. Babam hemen karşımda bana silah çekmiş bir şekilde duruyordu onun arkasında' da Volkan ifadesiz bir şekilde bana bakıyordu. "Yolun sonuna geldin küçük kızım." Pis bir şekilde gülmesiyle korkuyla gözlerimi büyütüp sertçe yutkundum, bana yaklaşıp kolumdan hiçte kibar olmayacak şekilde beni kaldırdı. "Yürü." Silahı belime dayayarak yürümemi istediğinde dediğini yapmayarak olduğum yerde durmaya devam ettim, korkudan dolayı gözlerim çoktan dolmaya başlamıştı bile. "Yürü lan." Diye bağırmasıyla bir anda odanın kapısı açıldı, içeriye Ali ve Araf bey girdi. Babamın elindeki silahı başıma dayayarak konuştu. "Eğer ters bir hareket yaparsanız gözümü kırpmadan vururum onu." Dedi babam sanki ondan bir parça değilmişim gibi, gözümden akan yaşı silip konuştum. "Yapma lütfen.!" Ona baba demeye dilim varmıyordu artık." "Bırak onu." Dedi Ali gayet sert sesiyle. Babam Ali'yi duymazlıktan gelerek beni beni peşinden sürüklemeye başladı. "Peşimden gelmeye kalkarsanız onu vururum." Diye bağırsağında odadan çıkmıştık. "Murat nerde.?" Ali'nin bağırmasıyla ona baktım yalvaran gözlerle. "Kurtar beni lütfen." Dedim duya bileceği şekilde ,Ali sinirle ellerini saçlarına götürüp çekiştirdi. "Korkma! Kurtaracağım seni." Dedi sakin tutmaya çalıştığı sesiyle. Babam silahı başıma bastırıp beni çekiştirmeye devam etti ederken düğün salonundan çıkmıştık, ağlama gittikçe artıyordu. "Ali lütfen kurtar beni." Son gücümle bağırdığımda babam beni arabanın içine sert bir şekilde atmıştı. |
0% |