Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@eminefuruncu

 

Okumaya başladığınız tarihi yazar mısınız.?

Keyifli okumalar dillerim, hatalarım varsa kusura bakmayın.

5 YILÖNCE

Çaresizliğin köşe bucak sardığı bu hayattan kurtulmanın bir yolu yoktu, belki de kalmadığını düşündüğüm içindi bu pes ediş. Evet kesinlikle öyleydi ailemin bir anda elimden kayıp gitmesi, kalbimin durmuş gibi yaşam belirtisi vermeyişi, tepkisizliğim hepsi... hepsi ailemin ellerimin arasından bir anda kayıp gitmesiyle beni köşe bucak saran çaresizliğimdi.

Ürkek gözlerimi yavaşça etrafta gezdirip sessizce yutkunup bir sel misali hiç durmaksızın akan gözyaşlarımı silerek etrafa silerek etrafa ürkek bir şekilde bakmak yerine nefret saçan gözlerle baktım. Hemen karşımda acımasız suratıyla hayatımı benden çalıp beni buraya hapis eden adam varken sakin kalmam dikensiz gül kadar imkansızdı.

Oturduğu sandalyeden kalkarak ağır adımlarla yanıma yaklaşmaya başlamasıyla ondan hızlı davranıp oturduğum yerden kalkarak boğazımı yırtarcasına bağırdım.

"Yaklaşma bana!" Sanki sesim havada asılı kalmışta ona ulaşamamıştı, beni duymamış gibi yaparak sert bakışları eşliğinde karşımda durdu.

"Ailen öldü küçük kız... şimdi sen burada benim için burada o güzel zekanı çalıştıracaksın." Sesi ne kadar ürkütücü olursa olsun ondan korktuğumu korktuğumu belli etmemek için cesur bir şekilde karşısında durdum.

"Bunu bana ailemi öldüren katil mi söylüyor.?" Evet o benim ailemin katiliydi gözlerimin içine bakarak bir an bile tereddüt etmeden onları öldürmüştü, içimdeki fırtına o anı hatırladıkça daha da harlanıyordu, nefret ile baktım karşımdaki adama. Fırtına daha da kuvvetli esmeye başlıyordu ona bakmaya devam ettikçe.

"Onların ölmesinin sorumlusu sensin küçük kız." Başımı inanmıyor casına hızlı bir şekilde sağa sola salladım. Ailem benim yüzümden ölmüş olamazdı biz.... biz dün akşama kadar çok mutlu bir aileydik bizi dağıtan beni böyle yalnız ve çaresiz tek başıma bu hayatta bırakan karşımdaki bu adam nasıl olurda beni suçlardı.

"Ne saçmalıyorsun sen.?" Kaşlarımı çatarak ona baktığımda bana bir adım adım atarak yaklaşmasıyla farkında olmadan bir adım geriledim, ondan içten içe korksam da beni şurada öldürse gıkım çıkmazdı korkumu içimde yaşarım yine de ona yansıtmazdım.

"Seni buraya neden getirdim biliyor musun.?" Tek kaşımı kaldırarak ona baktım anlamayan gözlerle. Büyük bir adım atarak saclarımı kavrayarak çekmesiyle ağzımdan kaçan çığlığa engel olamamıştım. Elindeki küçük kumandanın düğmesine basıp bulunduğumuz odanın perdelerini açarken saçlarımın arasındaki parmaklarını daha da sıkıştırıp saçlarımı çekerek konuştu sert bir şekilde.

"İyi bak anla o zaman." Acılan camdan dışarıyı gördüğümde nutkum tutulmuştu adeta 15- 16 yaşlarındaki çocukların bazıları bilgisayar başında bazıları ellerinde tuttuğu tüplerle başlarında onlara emir veren adamların sözlerini yerine getiriyordu ama asıl dikkatimi çeken şey hepsinin üzerinde aynı önlük olması ve önlüğün üzerinde kartal amblemi olmasıydı.

"Ailen senin yüzünden öldü çünkü sen yaşıtlarına göre fazlasıyla zeki olan bir çocuksun ve ben zeki çocukları çok seven bir adamım. Ailen seni almam için küçük bir engeldi onu da akşam hallettim." Saçlarımdaki elini tutup ani bir hareketle ona dönüp yüzüne tokat attım, yaptığım hareketle sendeleyip bir iki adım geriye giderken yüzündeki alaycı sırıtışla bana bakıp baş parmağıyla dudağındaki kanı sildi.

"İşte seni bu yüzden seçtim hem cesursun, hem de fazlasıyla zekisin." Yüzünde takındığı alaycı sırıtışı silip tam önümde durdu ona nefret dolu gözlerle bakmaya devam ederken. Ailemi öldürmüştü ama bundan hiç pişman değildi, içimdeki nefreti fırtınaya çevirdi.

"Ama küçük kız zeki ve cesur olman seni buradan kurtarmayacak, sen benim tutsağımsın." Başımı çevirip camdan dışarıya bakarken sert bir şekilde konuştu.

"Tıpkı diğerleri gibi." Yanılıyordu ben burada kurtulacaktım, ben kimsenin tutsağı olacağı bir insan değildim hele ki o kişi ailemi öldüren kişiyse. Başımı dikleştirip cesur bir şekilde tıslarcasına konuştum.

"Yanılıyorsunuz ben sizin ne tutsağınızım nede burada kalacak olan bir kişiyim."

"Haklısın bu zeka ile sıradan bir kişi olamazsın sen benim en değerli hazinemsin." Arkasını dönüp rahat bir şekilde odada bulunan siyah deri koltuğa rahat bir şekilde oturup el hareketi ile adamları bana yaklaşmaya başladı, kaşlarımı çatarak onlardan uzaklaşmaya çalıştığımda sert bir şekilde kollarımda tutup odadan çıkarmaya çalıştılar.

"Bırakın beni." Gitmemek için onlara direnirken onlar için beni sürüklemek oldukça kolaydı.

"Dokunma bana, bırakın diyorum size." Sesim boş koridorda yankı yaparak tekrar bana ulaşıyordu kollarımı öyle çok sıkıyorlardı ki moraracaklarına emindim.

Siyah bir kapının önünde durup kapıyı açarak beni içeriye adeta boş bir çuval gibi atıp odanın kapısını tekrar kapattılar, dengemi kuramayıp sert bir şekilde yere düşerken acıyla gözlerimi yumdum.

Böyle olmamalıydı insanlar karşısındaki insanın hayatını umursamadan bu kadar rahat davranmamalıydılar. O adam benim ailemi öldürmüştü ama hiçbir pişmanlık belirtisi yoktu yüzünde. Birinden hayatını çalıp hiçbir şey olmamış gibi davranmak bu kadar mı kolaydı?. Tek sucum zeki olmamdı, ailemi kaybetmemin tek sucu yaşıtlarıma göre fazla zeki bir kız olmamdı. Henüz 15 yaşındaydım ama yaşıtlarımdan daha zeki olduğumu henüz 5 yaşındayken fark edilmişti ve ben bu fark edişten gün geçtikçe nefret ediyordum.

Düştüğüm yerden kalkıp hazla kapıya ulaşıp kapıyı yumruklamaya başladım, ben kimsenin tutsağı olabileceği bir insan değildim hele ki ailemin katilinin tutsağı öleceğimi bilsem olmazdım.

"Açın kapıyı." Sesim boğazımı yırtarcasına çıkıp ses tellerimi acıtmaya başlamıştı artık, bu kaçıncı bağrışımdı bilmiyorum sanırım sayısını unutacağım kadar çoktu , sert bir şekilde kapıya vurmaya devam ederken bir yandan da bağırıyordum. Vurmaktan ellerim acımaya başlamıştı.

"Ben senin tutsağın olmam aç şu kapıyı." Kapının bir anda açılmasıyla geriye doğru büyük bir adım atıp cesur bir şekilde karşımdaki adama baktım nefret dolu gözlerle.

"Bana bak küçük kız buraya alışsan iyi edersin çünkü buraya gelenler buradan bir daha kurtulamazlar haa ola ki kaçtın ne olur biliyor musun? daha önce kaçanlara olan olur yani ölürsün." Sözleri benim için hiçbir şey ifade etmiyordu öyle bitmiş öyle tükenmiştim ki uçurumun kenarında hissediyordum kendimi ayağımı uzatsam aşağısı boşluk. Bir adım atarak tam karşımda durdu.

"Senin hayatın artık benim ellerimde buna alışsan iyi edersin artık küçük kız." Duygusuz bir şekilde nefret saçan gözlerine baktım, bu gözlerden ömrüm boyunca nefret edecektim. Dolan gözlerimi ondan kaçırdım acizliğimi görsün istemedim.

$$$$$$$$

Gözlerimi açtığımda başımda soğuk bakışlarıyla bana bakan adama tepkisiz bir şekilde baktım. Elindeki siyah üzerinde kartal amblemi olan ölüğü üzerime doğru fırlatıp elini pantolonun cebine koyarak konuştu.

"Çalışma vakti küçük kız, şimdi kıvrak zekanı bana göster bakalım." Kaşlarımı çatarak ona bakmaya devam ettim boş gözlerle, gerçekten onun söylediklerini yapacağımı düşünüyor olması saçmalıktı.

"O çok değerli Aile'nin ölmesi bir şeye yaramalı değil mi?" Hışımla yattığım yataktan kalkıp güçsüz parmaklarımla boğazına yapıştım, ondan güçsüz olduğumu olduğumu biliyordum istese beni bir hamlesiyle yere sere bilecek bir güçteydi ama ondan daha cesur olduğumu da biliyordum, nefret saçan gözlerle gözlerine vurdum.

"Seni gebertirim duydun mu beni seni gebertirim." Bağrışımla ses tellerim sızım sızım sızlarken sızlamaları umurumda bile değildi, elleriyle ellerimi sert bir şekilde kendisinden kurtarıp beni geriye itip boş tehditlerime alayla güldü.

"Eğer böyle davranmaya devam edersen ben seni gebertirim Ezka Arkın." Bir adım atarak önümde durup ellerini yavaşça saçlarıma daldırıp başımı geriye doğru çekti canımın bir an bile yandığını ona yansıtmadım, o benim düşmanımdı öleceğimi bilsem yine de ona boyun eğmem. Saçlarımı yavaşça bırakıp tıslayarak konuştu.

"Şimdi giy şu önlüğü." Gözlerimin üzerine binen ağırlık ile göz kapaklarımı ağır ağır açarak nefret dolu gözlerimi ona bahşettim. tuttuğu nefesini sert bir şekilde dışarıya verip başıyla yanındaki kadına ölüğü işaret etti. Gözlerim kadına iliştiğinde siyah saçlarını sıkı bir at kuyruğu yapmış siyah gömlek ve siyah etek giyinmişti, önlüğü alıp zorla bana giydirmeye çalışmasıyla kolumla onu itmeye çalıştım.

"Giy şunu." Ağzının içinden tıslarcasına konuşması ona kızgın bakışlarımı iletmemi sağladı, başımı asi bir şekilde iki yana sallayıp ondan uzaklaştım.

"Hayır giymeyeceğim." Kadının bakışları yanındaki adamı bulurken ondan bir hamle bekledikleri aşikardı, kolumu sert bir şekilde tutup ona bakmamı sağladı.

"Bana bak küçük fare sen çok olmaya başladın ben Ekrem Kaya'yım ve burada benim sözlerim geçer, hemen giyin şunu." Kolumu sert bir şekilde bırakıp odadan çıkarken sert sesi odanın içinde yankılandı.

"Deney odasına getir şunu."

$$$$$$$$

2 HAFTA SONRA

Gözlerimi ağır ağır kapatıp açarak duvarda asılı duran büyük saate boş gözlerle baktım her yerde ve her şeyde olduğu gibi saatin üzerinde de kartal ve E.K harfleri vardı. Sıkı sıkıya tuttuğum nefesimi yavaşça bırakıp oturduğum yataktan kalkıp odanın içindeki cama ağır aksak adımlarla yaklaştım.

Tam tamına iki haftadır bu lanet olası yerdeydim, istemediğim halde bir sürü deney yapmak zorunda kalmıştım, camdan dışarıya bakıp dolan gözlerime engel olmaya olmalıydım yoksa buradan ancak cesedim çıkardı.

Ailemi öldüren, hayatımı benden çalan bu adama asla ama asla boyun eğmeyecektim, o benim mutluluğumu elimden alıp beni bu dört duvara hapis ederek istemediğim şeyleri yaptırıyordu. O benim gülüşümü çalmıştı, o benim benliğimi benden çalmıştı.

Koridordan gelen artık aşinası olduğum sesle yavaşça kapıya yaklaşıp konuşmalarını dinledim bu yaptığım doğru değildi farkındaydım ama buradan kaçmak için bir yol bulmam gerekiyordu, elime geçen her fırsatı değerlendirmeliydim.

" Bu flaşı Ekrem beyin odasındaki kasaya koyman gerektiğini söyledi Ekrem bey kasının ve kapının şifresini senden başka bilen olmadığını ayrıca belirtti yani flaşa bir şey olmasın Hakan. olursa ne olacağını biliyorsun sanırım." Kaşlarım bir yay misali havaya kalkmıştı ne vardı o flaşın içinde önemli bir şey olduğu kesindi, derin bir nefes alıp o flaşı almanın yollarını düşündüm.

"Anladım." Hakan karşısında ki kişiyi sert sesiyle onaylayıp sessizlik olmasını sağladı kısa süreliğine, uzaklaşan adım sesleriyle gittiklerini anlayıp kapıyı yavaşça açıp başımı uzatarak etrafı kontrol ettim. Kimse yoktu sadece koridorun sonuna doğru ilerleyen Hakan denilen adam vardı. Yavaşça odadan çıkıp sessiz olmaya özen göstererek Hakanı takip etmeye başladım, o flaşı alacaktım.

Koridoru dönüp ilerledikten sonra asansöre basıp gelmesini bekledi, kısa sürede gelen asansöre bindiğinde hızla hazla merdivenleri çıkmaya başladım tekrardan asansörün gelmesini beklersem hangi odaya girdiğini göremezdim. Bir kat yukarıya çıkıp asansöre baktım 4.kata çıkıyordu hızlı bir şekilde 4. kata çıktığımda ciğerlerimin nefessiz kalmasıyla nefes almak için yandı tutuştular adeta ama yapamazdım kaybedecek bir saniyem bile yoktu. Hakan asansörden inip boş koridorun sonuna doğru ilerliyordu, şuan burada kimsenin olmayışı benim için verilmiş bir nimetti adeta.

Hakan cam kapılı bir odanın önüne gelip kenardaki şifre yerine şifreyi girdi 30288 şifreyi aklıma not edip sertçe yutkunarak etrafıma göz gezdirdim, her yerde gizli kamera varken o flaşı alma şansım yok denecek kadar azdı, beni fark edip o odaya hapis etmeleri an meselesiydi bu yüzden hızlı olup o flaşı alıp buradan kaçmalıydım.

Hızlı adımlarla Hakan' nın girdiği girdiği kapının önüne gelip derin bir nefes alarak aklımda tuttuğum şifreyi yazıp kapıyı açarak içeriye girdim cesurca. Kapının açılıp kapanma sesiyle Hakan panikle bana baktı, bu kat özel bir kattı Ekrem denilen adamın izni olmadan kimse giremezdi.

"Senin ne işin var burada.?" Gözlerim elinde tuttuğu flaşa takılı kalmıştı, ona bir kaç adımla yaklaşıp elimi uzattım.

"Flaşı ver." Oldukça iri yarı bir adamdı beni alt etmesi oldukça kolay olurdu onun için. Dediğim şeye alayla gülüp bana yaklaştı.

"Oldukça cesursun ama cesur olman burada pek bir işe yaramıyor küçük kız." Tepkisiz bir şekilde yüzüne baktım, sürem kısıtlıydı flaşı hemen alıp kaçmam gerekiyordu. Ona bir kaç adımla yaklaşıp sağ dizimi kaldırıp karnına sert olduğunu düşündüğüm tekmemi attım, sendeleyip bir kaç adım geriledi bana şaşkınlıkla bakıp kaşlarını çattı böyle bir hamleyi benden beklemediği aşikardı, babamın tekvando hocası olması sanırım en çok benim yararıma olmuştu.

"Bana bak küçük kız karşı cinsimden birine vurmak benim kitabımda yok, o yüzden akıllı olsan iyi olur." Diye konuştu sert sesiyle, sesindeki sertlik beni ürkütmeye yetiyordu. Alayla gülüp hızla bacağımı kaldırıp yüzüne tekme attım, burnundan oluk oluk kan akmaya başlarken elinde tuttuğu flaş yere düşmüştü. Flaşı almak için hamle yaptığımda beni itmesiyle sert bir şekilde yere düştüm yüzümü buruşturarak ona baktım.

Hakan flaşı almak için eğildiğinde hızla yerimden kalkıp onu itip yere düşmesini sağladım aceleyle flaşı yerden alıp gözlerimi odada gezdirdim gözlerim masanın üzerinde duran kelebek bacağı alıp hızla çıktım odadan, koridorun diğer tarafında adım sesleri gediliyordu. Korku tüm vücudumu yavaşça ele geçirmeye başlamıştı, korku ve panikten birbirine dolanan ayaklarıma komut verip koridorun sonundaki merdivenlere koşup seri bir şekilde merdivenleri inmeye başladım.

Korkudan nefes nefeseydim ne kadar cesur olmaya çalışsam da bir tarafım deli gibi korkuyordu. Çıkış kapısına geldiğimde hızla açmaya çalıştım ama kilitliydi ne bekliyordum ki. Bıçağı yuvaya sokup kilidi açmaya çalışıyordum ama korkum panik yapmama neden oluyordu, derin bir nefes alıp sakin olmaya çalışıp tüm dikkatimi kapıya vererek yaklaşan adım seslerini ve bağrışlara kulak kapatıp kapıyı açmaya çalıştım, kapıdan gelen 'Tık' sesiyle tutuğum nefesimi dışarıya bırakıp koşmaya başladım.

"Yakalayın şunu sizi aptallar." Ekrem Kaya'nın bağrışı etrafta yankılanırken iki sonra gökyüzüne bakıyor olmak içimde burukluk oluşturmuştu.

Ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladım tüm hızımla, yavaşça arkamı dönüp arkama baktım arkamda bir ordu dolusu adam vardı benim yakalanmam yüksek ihtimaldi, flaşı saklamam gerekiyordu çünkü yakalansam bile oradan tekrar kaçaktım kaçtığımda flaş çok işime yaracakmış gibi hissediyordum, bu flaşın içinde önemli bir şeyler olduğu gün gibi ortadayım.

Sağıma soluma bakıp biraz ilerledikten sonra ağacın dibinde çömelip ağacın dibini bıçakla eşelemeye başladım, soluk soluğa kalmıştım korkudan nefeslerim titrek bir şekilde çıkıyordu. Üzerimdeki siyah yağmurluğun bir kısmını kesip flaşı ona güzelce sarıp eştiğim yere flaşı koyup üzerini güzelce kapatıp üzerine daha kolay hatırlamam için orta boy bir taş koydum.

Hızla olduğum yerden kalkıp etrafımı kontrol ederek koşmaya başladım. Bacaklarım artık isyan ediyordu, yorulmuştum aralıksız 10 dakikadır koşuyordum nefesim arık bana yetmiyordu daha fazla oksijen diye bağırıyordu ciğerlerim.

Ayaklarım birbirine dolaşıp sert bir şekilde yere düşmeme sebep olduğunda acıyla inledim, dizlerim ve avuç içlerim yaralanmıştı ama biliyordum ki kalkmasam daha fazlası olacaktı, yavaşça doğrulup titreyen bacaklarımın üzerinde durdum, ormanın içerisinde Ekrem Kaya'nın sesi yankılanıyordu ve bu beni ürkütüyordu. Titrek bir nefes alıp geriye bakacağım esnada bir elin ağzımı kapanmasıyla gözlerimi korkuyla büyüttüm, bedenim bir ağacın arakasına çekilmesiyle korku içinde yutkundum.

Ağzımın üzerindeki büyük elin üzerine elimi koyup ondan kurtulmaya çalıştım ama olmuyordu. Etrafımızı siyah maskeli ve şapkalı adamlar sarmıştı, bunlarda kimdi böyle korku tüm vücudumu ele geçirmişti. Arkamdaki adamdan kurtulmak için çabaladıkça o beni daha sıkı tutuyordu, elimde tutuğum bıçağı sıkıca kavrayıp ağzımın üzerindeki elin üzerine batırıp derin olduğunu düşündüğüm bir çizik attım.

Arkamdaki kişi acıyla inleyip elini çekmesiyle hızla arkamdaki kişiye baktığımda karanlıkta bile parlayan kahverengi gözleriyle karşılaştım. Gözlerinin altına kadar gelen siyah siyah maskesi ve siyah şapkasıyla gizemli bir hali olduğunu bağırıyordu adeta ve ben durumdan koruyordum.

Hızla ondan uzaklaşıp elimdeki bıçağı yere atıp koştum nefessiz kalana kadar. Ayağımın taşa takılmasıyla sert bir şekilde yere düşüp ormanın derinliklerine doğru yuvarlanmaya başladım, dünya dönüyordu ve ben çaresizce olanları izliyordum sert bir şekilde başımı taşa vurmamla gözlerimden yaşlar yavaş yavaş kurumuş toprağı ıslattı.

İki günlük dünya ama cefası bitmiyordu bu dünyada güçsüzlere yer yoktu, bu dünyada masunlara yer yoktu iki günlük dünyaya bir onlar fazla geliyordu. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken etrafta yankılanan silah sesleri beynimi uyuşturuyordu bir daha çiçek açmamak üzeri gözlerimi yumuyordum, acı bir tebessüm belirdi kurumuş dudaklarımda, solan gül tekrar canlanmazdı benim gibi.

Loading...
0%