Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@eminefuruncu

 

Keyifli okumalar dilerim, hatalarım varsa kusura bakmayın.

Kalbim korkuyla çarparken kulaklarımı tırmalayan bağırış sesleri bedenimin korkuyla titremesine sebep oluyordu.

Beni arkasında saklayan beden, beni korumak için önüme bir kalkan gibi yerleşmişti adeta. Seri adımlarla ilerleyip bir arabanın arkasına saklamadığımızda Yavuz Selim belindeki silahı çıkartıp silah sesi gelen yere doğru ateş etmeye başladı.

Korkuyla ağzımdan kaçan çığlığa mani olamazken başıma saplanan keskin ağrı ve midemin bulantısı beni çıkmaza sürüklüyordu.

"Poyraz ekibe haber ver." Yavuz Selim gür sesiyle bağırıp, keskin gözleriyle karşısındaki adamlara bakıyordu. Bakışlarım yan tarafımızdaki arabanın arkasına sakanmış Poyraz ve Nur'a kaydı. Poyraz kulağına yasladığına telefonla öfkeyle konuşurken bir yandan da sağ eliyle tuttuğu silaha ateş ediyordu, Nur korkuyla onun yanına sinmiş dururken o Nur'un başını göğsüne saklayıp onu korumaya çalışıyordu.

Elimi tutan eli farkında olmadan sıktım, kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Sertçe yutkunup başımı Yavuz Selim'in koluna yasadım. Titreyen dizlerimin üzerine oturup gözlerimi sıkıca yumdum.

"Ezka, iyi misin.?" Gözlerimi açıp bana telaşla bakan Yavuz Selime baktım. Büyük elleriyle yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Ezka."

"İyiyim, korkma." Sertçe yutkunup korkunun yerleştiği gözlerini yüzümde gezdirdi. Etrafa yayılan siren sesiyle bakışlarını benden ayırıp gelen polis arabaların çevirdi.

"Sen burada bekle beni sakın bir yere ayrılma, geleceğim yanına." İtiraz etmeme izin vermeden başıyla Poyraza işaret vermesiyle Poyraz Nur'a bir şeyler söyleyip ondan ayrılıp arabaların arasından saklanarak ilerlemeye başladı. Yavuz Selim ellerini yüzümden ayırdığında sertçe yutkundum, gitmesini istemeyen bir tarafım vardı.

Siren sesine karışan silah sesleri ve onları takip eden korku dolu bağırış sesleri kulaklarımı tırmalarken başımdaki ağrı gittikçe artıyordu sanki. Gözlerimi kapatıp başımı arkamdaki arabaya yasadım. Başımdaki bu ağrının dinmesini istiyordum ama olmuyordu.

Yanımda hissettiğim hareketlikle başımı oraya çevirdiğimde gördüğüm yabancı simayla kaşlarımı çattım. Elindeki silahı bana doğrultmuş gözlerindeki soğuk bakışlarla bana bakıyordu, usulca yutkundum bulanan midemi bastırmak istercesine.

Bir mızrak gibi olan parmakları kolumu kavradığında kaşlarımı çatarak kolumu ondan kurtarmaya çalıştım.

"Benimle geliyorsunuz küçük hanım." Kolumu tutan elinin üzerine tırnaklarımı bastırıp onu itmeye çalışsam da gücü beni eziyordu adeta.

"Sende kimsin? bırak beni." Kolumu sıkıca kavradığı parmakları canımı yakıyordu. Bakışlarım Nur'a kaydı usulca, Yavuz Selim ve Poyraz'ın gittiği yöne bakıyordu.

"Nur!" Diye bağırdım beni duyması umuduyla. Nur'un bakışları anında beni bulurken mavi gözeri korkuyla büyüdü "Yardım et." Telaşa etrafına bakındı beni kurtarmak için.

Kolumu çekiştiren adam beni zorla yerden kaldırdığında dudaklarımın üzerinde hissettiğim sıcaklıkla parmaklarımı oraya değdirdim. Parmaklarıma bulaşan kanı gördüğümde sertçe yutkundum.

"Bırak beni." Kolumu adamdan kurtarmaya çalışırken bir yandan da içimdeki korkuyu bastırmaya çalışıyordum.

"Zorluk çıkarma yürü." Peşi sıra beni çekiştirmeye başladığında kolumu tutan elini ısırdım. Adam acıyla elini kolumdan çektiğinde bir kaç adım gerilemiştim. Görüş açım gittikçe bulanıklaşıyor, bulanan midem, keskin bir şekilde ağrıyan başım ve kanayan burnum sinsi bir ok gibi yayılıyordu bedenimde.

Adam bana öfkeli gözlerle bakıp saçlarıma asıldığında dudaklarımın arasından acı dolu bir inilti döküldü.

Adamın kafasına atılan taşla adam saçlarıma doladığı parmaklarını acıyla inleyerek kaşına bastırdı elini. Nur adamın saçlarından asılıp onu öne doğru eğip kırdığı yüzünü adamın yüzüne sert bir şekilde vurdu. Adam acıyla burnuna tutup kıvranırken şaşkınlıkla aralanan gözlerimle Nur'a baktım.

Dudaklarımın üzerini süsleyen kanı elimin tersiyle sildim umursamazca. Nur telaşla yanıma gelip koluma dokundu.

"İyi misin Ezka.?" Diye sordu telaşlı sesiyle. Başımı olumlu anlamda sallayıp onu onayladım lakin iyi değildim bunu oda biliyordu. "Hadi gidelim." Başımı olumlu anlamda sallayıp yürümek için bir adım attığımda kolumdan çekilmesiyle geriye doğru savruldum.

Başımda hissettiğim metalle korkuya Nur'a baktım. Gözlerindeki korkuyu görebiliyordum, oda tıpkı benim gibi korkuyordu.

"Sen benime geliyorsun küçük hanım." Korkuyla etrafıma baktığımda onuna göz göze gelmiştim, gözlerinden geçen korkuyu buradan bile görebiliyordum.

"Bırak beni." Dudaklarımın arasından çıkan her kelime korkumu gösterirken titreyen sesim onu destekliyordu. Kolumu ondan kurtarmaya çalıştıkça kolumu saran parmakları canımı daha da yakıyordu.

"Bırak onu." Nur korku dolu sesiyle bağırıp bize yaklaşmak için adım attığında adam başıma dayadığı silahı daha çok bastırarak, acımasız sesiyle konuştu.

"Yaklaşırsan ölür." Korkuyla yutkundum. Bakışlarım onu bulduğunda üzerindeki şoku atlatıp bize doğru koşarken gördüm Yavuz Selim'i. Silahı başıma dayayan adam onun bize doğru koştuğunu gördüğünde başımdaki silahı ona doğrulttu.

"Yaklaşma." Yavuz Selim adamın sesini duymamış gibi gözlerini kaplayan öfkeyle koşmaya devam etti. Adam elindeki havaya kaldırıp ateş etmesiyle korku dolu bir çığlık kaçtı dudaklarımın arasından. "Yaklaşma dedim sana savcı." Yavuz Selim'in adımları adamın ikazlıya durmuştu bu kez.

Burnumdan akan kanı elimin tersiyle sildim. Yüzüme ve ellerime bulaşan kan umurumda değildi. Her an bayılacak gibi duran bedenim korkudan mı titriyordu bilmiyorum.

"İndir o silahı." Diye konuştu sert sesiyle Yavuz Selim.

"Uzaklaş savcı." Adam uzaklaşması için ona işaret verse de o bunu umursamamıştı. Bakışları biran arkama kayıp tekrar bana tutunmuştu, bakışlarında güven vardı. Nur tedirginlikle arkamıza bakarken arkamızda bir şeyler olduğunu anlamıştım.

"İndir silahı." Poyrazın sert sesini duyduğumda kolumu sıkıca saran parmaklar duyduğu sesle gevşemişti. Adamın yaşadığı şaşkınlıktan yararlanarak hızla kolumu ondan ayırıp Yavuz Selime doğru koşmaya başladım, onun bana koştuğu gibi.

Titreyen adımlarımla bana doğru koşan adıma koşarken geceyi inleten bir silah sesi daha karıştı gecenin karanlığına. Titrek adımlarım şimdi tamamen durmuştu.

Etrafımdaki sesler silikleşti, gözerim dolu dolu karşımdaki adama baktım. Omuzundan akan kan parmaklarından kayarak yere damlıyordu. Adımları karşımda durduğunda korku dolu gözlerle ona baktım.

Titreyen elimi uzatıp omuzunun üzerine koydum.

"Yavuz Selim." diye fısıldadım kısık sesimle. Yüzümü ellerinin arasına alıp başımı kaldırarak ona bakmamı sağladı. Gözlerimin önünden gitmeyen bir görüntü vardı, cansız iki beden gözlerimin önünden gitmiyordu.

"İyiyim." Gözümden düşen bir damla yaşla bakışlarımı yarasından ayırıp gözelerine çevirdim. Kendimden beklemediğim bir şey yaparak parmak uçarımda yükselerek kollarımı boynuna sardım. Bedeni bir taş gibi kasırken kolları iki yanında asılı kamıştı.

Saniyeler bir birini kovalarken o bana sarılmıyordu, bana sarılmayacağını anlayıp geriye geriye çekileceğim esnada kollarını bedenime sardı, sanki kendisine katmak istercesine. Elini başımın arkasına koyup bana sıkıca sarıldı.

Kararan gözlerim ve dönen başım gözlerimi sıkıca kapatmama sebep olmuştu. Yorgun bedenim onun kolları arasında boş bir çuval yığıldığında ismim onun dudaklarının arasından dökülmüştü.

#########

Kulaklarıma dolan fısıldaşma sesleri kaşlarımı hafifçe çatmama neden olmuştu. Boğazımda hissettiğim kuruluk yutkunmam için beni zorluyordu, başımda hissettiğim ağrı ise gözkapaklarımı açmama engel oluyordu. Sanki gözkapaklarımın üzerinde tonlarca ağırlık varmış gibi hissediyordum.

Boğazımdaki kuruluğu gidermek zorlukla yutkunup birbirine yapışan gözkapaklarımı araladım.

Bakışlarım beyaz tavanla buluştuğunda başımı usulca çevirip etrafıma bakındım, nerede olduğumu anlamak kavramak için.

"Uyanmış." Nur telaşlı sesiyle yanıma gelirken onun hemen arkasında Poyraz vardı.

"İyi misin Ezka.?" Telaşlı sesiyle konuşurken sağ eliyle elimi kavramıştı. Benden bir cevap beklercesine gözlerimin içine bakıyordu.

"Ne oldu bana.?" Diye sordum kuru sesimle.

"Bayıldın dün akşamdan beri uyuyordun." kaşlarımı çatarak Nura baktım, neden bayıldığımı hatırlamıyordum. Bakışlarım pencereden dışarıya kaydığında batmak üzeri olan güneşi gördüm.

"Neden bayıldım.?" Nur gözlerini benden kaçırıp sessizce yutkundu.

"Hatırlamıyor musun.?" Gözlerinde gizleyemediği bir korku vardı. Kaşlarımı çatarak ona baktım, buraya nasıl geldiğimi, ne olduğunu hatırlamıyordum. Beynim yine bana oyun oynuyor hafızamı görünmez bir silgiyle siliyordu.

Boğazımı takılan tükürüğümü güçlükle yutup başımı olumsuz anlamda salladım.

Nur narin eliyle elimi kavrayıp güven verircesine sıktı.

"İyi olacaksın." Anlamayan gözerle ona baktım. "Her şeye rağmen iyi olacaksın bizi unutmayacaksın." Mavi gözlerinden düşen bir damla yaşa inat dudaklarının üzerine yerleştirdiği emanet gülümsemeyle baktı gözlerime.

"Neden böyle konuşuyorsun.?" Diye sordum çekimser bir şekilde. Omuzunu umursamazca kaldırıp indirdi.

"Hiç öylesine, sen bayılınca korktum sanırım." Söylediklerine her ne kadar inanmasam da başımı sallayarak onu onayladım. Başımı yorgunca geriye yasayıp gözlerimi kapattım.

Bir anda gözlerimin önüne gelen görüntülerle gözlerimi hızla araladım, kulaklarıma dolan sesler başımın içinde yankılanıyordu.

Yavuz Selim vurulmuştu. Sol yanımda hissettiğim ince sızı ilmek ilmek bedenimi sararken ona korku eşlik ediyordu. Kolumdan destek alarak yattığım yerden doğruldum, buz tutmuş gözlerimden bir yaş düştüğünde acıya yutkundum.

Ben onu ikinci kez unutmuştum.

Boğazıma takılan nefesler bende emanet duruyordu, emanet duran hafızam gibi.

"Yavuz... Selim nerde.?" Dudaklarımın arasından sessizce dökülen kelimelerle Nur yerdeki bakışlarını kaldırarak bana baktı. "O iyi mi.?" Dolmuş gözlerimle karşımdaki kıza baktım öylece.

"İyi.. iyi merak etme sen." Diye konuştu sesine yuva yapmış endişeyle. Üzerimdeki hastane örtüsünü kenara atıp, kolumdaki serumu çıkartıp bacaklarımı yataktan sarkıttım. Yatağın kenarında duran terlikleri giyinip kalkmaya çalıştığımda Nur bana engel olmaya çalışıyordu.

"Onu görmek istiyorum." Nur kolumdan tutup beni yatağa oturtmaya çalışıyordu, kolumu ondan kurtarıp buna engel oldum.

"Ezka lütfen otur, o iyi." Yüzüme dökülen saçlarımı geriye atıp başımı kaldırarak ona baktım. Dudaklarımı aralayıp konuşacağım esnada odanın kapısı önce çalındı ardından yavaşça açıldı.

İçeriye genç bir erkek doktor girip kapıyı yavaşça kapatarak yanıma yaklaştı.

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Ezka hanım.?" Doktorun bakışları çıkardığım seruma gittiğinde derin bir nefes aldım.

"İyiyim ve buradan çıkmak istiyorum." Doktor anlayışla başını sallayıp yatmam için yatağı gösterdi.

"Öncelikle serumunuz bitmeli ardından çıkış işlemlerini yaparak çıkabilirsiniz." Omuzlarım yenilgiyle düşerken itiraz etmeyip yatağa geri yattı. Doktor çıkardığım serumu yerine çıkıp bakışlarını Poyraza çevirdi.

"Benimle dışarıya kadar gelir misiniz poyraz bey.?" Poyraz başını sallayıp doktorun ardından odadan çıktığında Nur ile baş başa kamıştık.

Nur yatağın kenarına oturup elimi güven verircesine sıktı.

"O iyi korkma." Nur'un sözlerine inanmak isteyen tarafım ağır basarken ağırlaşan gözkapaklarım bana kolaylık sağlamıyordu. Usulca gözerimi kapatıp beni içine çeken uykuya teslim odum.

########

Yüzük parmağımın üzerinde hissettiğim dokunuşlar kaşlarımı çatmama sebep olsa da gözkapaklarımı bir türlü aralayamıyordum, beni içine çeken bu karanlık bırakmıyordu.

"Yavuz Selim yatıp dinlenmelisin, böyle ayakta durmamalısın." Kulağıma doluşan fısıltı sesleri kaşlarımı huzursuzca kıpırdatmama sebep oluyordu.

"Beni merak etmiş." Diye konuştu Yavuz Selim kısık sesiyle. " Sen söyle nasıl gideyim." Derin derin alınıp verilen nefesler gözerimi usulca aralamama sebep olmuştu. Mavi gözlerim ilk önce beyaz tavanla karşı karşıya gelmiş ardından yatağın boş kenarında oturan adamı bulmuştu.

Kahverengi gözleri beni içine hapis etmek ister gibi bakıyordu bana, benim mavilerim ise öylece ona bakıyordu. Bakışlarım usu usul vücudunda dolaşıp tişörtünün altından belli olan sargı bezinde durdu.

Ona iyi olup olmadığını sormak istiyordum ama dudaklarım sanki bana küsmüş gibi kıpırdamıyordu.

Elini elimin üzerinden ayırıp yavaşça oturduğu yerden kalktı. Tepkisizliğim, sessizliğim onun canını yakıyor, kalbini kırıyordu bunun farkındaydım ama ona karşı nasıl davranacağımı bilmiyordum.

Bana bakarken parlayan o kahverengi gözler beni savunmasız bırakıyordu.

"İyi misin.?" Diye sordu gözlerini benden biran bile ayırmadan. Başımı sallayarak onu onaylayıp bakışlarımı bitmiş olan seruma çevirdim.

"İyiyim ama burada durmak istemiyorum."

"Ben çıkış işlemlerini halledeyim." Poyraz sırtını yasladığı duvardan ayırıp odadan çıkıp gitmişti. Nur oturduğu yerden kalkıp Yavuz Selim'in yanına geldi.

"Yavuz Selim abi ayakta durma otur lütfen." Yavuz Selim nefesini bıkkınlıkla dudaklarının arasından bırakıp, kahvelerini Nura çevirdi.

"Altı üstü omuzumdan vuruldum Nur abartma." Bedenimi biranda ele geçiren duyguya sertçe yutkundum. Beni korumak ,isterken yaralanan bu adama bir teşekkür bir etmemiştim, hepsini geçtim nasıl olduğunu bile sormamıştım. Sanırım ben fazla bencil biriydim.

Nur pes etmişlikle boş koltuğa oturup kollarını çapraz bir şekilde göğüs hizasında bağladı.

Odanın içinde yayılan sessizlik kapının açılma sesiyle son buldu. Poyraz içeriye girip kapıyı kapatmadan konuştu.

"Çıkış işlemleri tamam çıkabiliriz." Nur oturduğu yerden kalkıp odanın içerisinde bulunan dolaba ilerledi.

"Siz bizi kapının önünde bekleyin beş dakikaya geliyoruz." Yavuz Selim ve Poyraz'ın odadan çıkmasıyla Nur dolaptan aldığı gri eşofman takıyla yanıma geldi. Yattığım yerden doğrulup ayaklarımı yataktan sarkıttım. Nur elindekileri yatağın üzerine bırakıp yardım etmek için hamle yaptığında elimle onu durdurup yataktan kaktım.

"Kendim hallerim Nur." Başını usu usul sallayıp koltuğa oturup sakince giyinmemi bekledi. Üzerimdeki hastane önlüğünü çıkartıp eşofman takımını giyindim, kazağın içinde kalan kahverengi saçlarımı dışarıya çıkartıp eğilip yerdeki ayakkabılarımı giyindim.

Hazırım dercesine Nura baktığımda Nur beni başıyla onaylayıp odanın kapısını açıp çıktı, onu takip ederek peşinden bende odadan çıktım.

Odadan çıkmamızla Yavuz Selim Ve Poyraz konuştuğu şeyi yarıda bırakıp yaslandıkları duvardan sırtlarını ayırıp önümüzden ilerlemeye başladırlar.

Yanımda yavaş adımlarla ilerleyen Nur'un koluna girip onun gibi yavaş adımlara ilerlemeye devam ettim. Nur'un üzerindeki durgunluğu fark ettiğimde başımı ona çevirdim.

"İyi misin sen.?" Dalgın bir şekilde önüne bakan Nur soruma irkilerek başını olumlu anamda salladı.

"İyiyim." İyiyim dese de iyi olmadığı her halinden belli oluyordu. Üzerine gidip onu bunatmak istemediğim için sessiz kamıştım.

"Teyzemin bu olanlardan haberi var mı.?"

"Yok telaş yapmasınlar diye söylemedik." Aramızda gecen bu kısa konuşmadan sonra ikimizde daha fazla konuşmamıştık. Hastaneden çıkıp arabaya bindiğimizde de bu sessizlik devam ediyordu.

Başımı arabanın camına yaslayıp yorgun bakışlarımla yolu izledim. Araba kısa süre sonra Yavuz Selim'in evinin önünde durduğunda başımı yasladığım camdan ayırdım.

"Olayla ilgili bir gelişme olursa bana haber et saat kaç olursa olsun Poyraz." Yavuz Selim sert sesiyle konuşup arabadaki sessizliği ortadan kaldırmıştı.

"Olur haber ederim." Başını sallayıp Yavuz Selimi onaylarken bakışları dikiz aynasından Nura kaydı. "Kendinize dikkat edin." her ne kadar genel anlamda konuşsa da daha çok Nura söylemiş gibi duruyordu.

Nur ona göz ucuyla bakıp arabadan inip benim tarafıma gelerek kapımı açtı, onu çok bekletmeden arabadan çıktığımda Nur arabanın kapısını sert bir şekilde kapattı. Biran irkilmedim desem yalan olurdu.

Seri adımlarla kapıya ulaşıp elindeki anahtarla kapıyı açıp içeriye girdi. Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girerek kenardaki terlikleri giyindim.

Kapının ağzında durmuş Nurla birbirimize bakıyorduk. Tek kaşımı kaldırarak sorgularcasına ona baktım.

"Seni bu kadar sinirlendiren nedir.?" Gözlerini benden ayırıp omuzunu umursamazca kaldırıp indirdi.

"Hiç.... hadi sen yat dinlenmelisin." Gözerimi devirerek ona baktım.

"Bir gündür yatıyorum zaten." Nur koluma girip benim itirazlarımı dinlemeden beni üst kata çıkartıp kaldığım odaya soktu, odanın ışığını açıp yatağa doğru ilerletti.

"Sen yat dinlen bir şeye ihtiyacın olursa seslenmen yeterli." İtiraz etmeyip söylediklerini onayladım. Nur bana tebessüm ederek kapıya doğru ilerleyip "İyi geceler." diyerek odadan çıktı.

Bakışlarımı odanın içerisinde gezdirip derin bir nefes alıp yatağın kenarına oturdum. Beynimin içinde dolaşan düşünceler başımı ağrıtıyordu. O adam neden başıma silah dayamıştı bilmiyordum.

"Of." Yüzüme dökülen saçlarımı geriye doğru itip kendimi yatağın üzerine bıraktım.

"Acaba ona nasıl olduğunu sormalı mıyım.?" Kendi kendime sorduğum soruyu başımı olumsuz anlamda sallayarak reddettim. Bu saatte yanına gidemezdim.

"Ama benim yüzümden yaralandı." Beynimin içinde dönüp duran düşüncelerle sesli bir savaşa girmiştim adeta. Yattığım yerde dönüp camdan dışarıya baktım. Gökyüzünde bir tane bire yıldız yoktu bulutlar onların yerini çalıp yağmurun habercisi olmuştu.

Dudaklarımın arasından soluğumu sert bir şekilde serbest bırakıp yattığım yerden kaktım. Eğer şimdi gidip ona nasıl olduğunu sormazsam veya bakmazsam sabaha kadar uyuyamayacağımı biliyordum.

Gözlerim duvardaki saate iliştiğinde saatin 22.28 olduğunu gördüm. Acaba uyumuşumdur.

"Uyuduysa geri dönerim." Kendi kendime konuşarak aldığım kararla hıza yataktan kakıp çıkardığım terlikleri giyinip sessizce odadan çıktım, etrafı saran sessizlik herkesin yattığını gösteriyordu.

Sessiz olmaya özen göstererek odasının önüne gelip kapıyı çaldım. Kısa bir bekleyişin ardından istediğim yanıtı alamayınca içimi sebepsiz bir hüzün sarmıştı.

Alt dudağımı ısırarak kapıyı yavaşça aralayıp bakışlarımı odanın içersin de gezdirdim, uyuyordu.

Girip girmemek konsun da kararsız kasamda sonunda girmeye karar vererek odaya girdim. Yavaş ve sessiz adımlarla yanına doğru ilerledim.

Düzeni bir şekilde alıp verdiği nefesler derin bir uykuda olduğunu gösteriyordu. Yatağın kenarında duran adımlarım telaşsızdı sanki vuslatına kavuşmuş gibi.

Yarasına daha dikkatli bakmak istesem de sargısı giyindiği beyaz tişörtün altından kalmıştı, usulca yutkunup onu izledim. Bu yüz benim geçmişimdi ama ben geçmişimi unutmuştum, ben onu unutmuştum.

Bakışlarım sağ elinin üzerindeki yara izine düştüğünde gözerimin önüne gelen karartıyla sıkıca gözlerimi kapatıp açtım. Karanlığın içinde korkuyla koşmam bir perde misali serilmişti gözlerimin önüne.

Ona yaklaşıp elimi uzatıp elinin üzerindeki yaraya değdirdim parmak uçlarımı. Bakışlarım onu bulduğunda usluca yutkundum.

Gördüğüm kahverengi gözlere biranda korkuya geriye çekildim, ayaklarımın birbirine dolaşmasıyla sert bir şekilde yere düştüm. Dudaklarımın arasından çıkan acı dolu nidayla telaşla yattığı yerden kakıp yanıma gelmişti.

"İyi misin Ezka.?" Sesindeki telaşı fark etsem de ona hala şaşkın bir şekilde bakıyordum, o uyumuyor muydu az önce. Utanca gözlerimi kapattım, rezillik tam anlamıyla rezillik adam resmen onu izlerken yakalamıştı beni.

"İyiyim.. iyi." Telaşla düştüğüm yerden kalkıp odadan çıkmak için arkamı döndüğümde Yavuz Selim kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Bir şey mi oldu, neden buradaydın.?" Alt dudağımı ısırıp yüzümü yavaşça ona dönüp nasıl bir cevap vermem gerektiğini düşündüm.

"Şey..." Diyerek ağzımın içinden geveledim.

"Ney?." Hızlı sorusuyla başımı kaldırarak ona bakıp gözlerimi kıstım.

"Ne demek ney az bir dur da vereceğim cevabı düşüneyim." Ani çıkışımla Yavuz Selim şaşkınlıkla bana baktı.

"Anlamdım.?" Tek kaşını kaldırarak bana baktı. Kolumu onun elinden kurtarıp omuzumu umursamazca kaldırıp indirdim.

"Seni merak etmiştim, bende bakamaya geldim." Ağzımdan çıkan her kelime kulaklarıma doğduğunda gözlerim şaşkınlıkla aralanmıştı. Yavuz Selimde benimle aynı duyguları paylaşıyor olacak ki bana hala şaşkınlıkla bakıyordu. Usulca yutkunup bakışlarımı ondan kaçırdım, düşüneyim derken bunları söyleyeceğimi düşünmemiştim.

Loading...
0%