@eminefuruncu
|
Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
Küçük bir serçenin narin kalbi kadar hızlı atıyordu. Yanakları kızarmaya usul usul başlarken, parmakları utançla genç adamın gömleğinden ayırdı. Ortamı saran sessizlik onu gereken yanlış bir şey söylediğini düşünerek sert bir şekilde yutkunarak başını Cihangir’in omzundan kaldıracağı esnada Cihangir elini genç kızın başının arkasına koyarak başını omzuna yasladı. Şaşkınlıktan lal olan dili konuşmasına izin vermezken dudaklarının üzerine yerleşen kuru tebessüme mani olamadı genç adam. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atarken, derin bir nefes alarak genç kızın güzel kokusunu ciğerlerine doldurdu. Dudaklarını yavaşça Mihrimah’ın saçlarına bastırıp parmak uclarını usul usul saçlarında gezdirdi. “Bir şey söylemeyecek misin.?”Diye konuştu genç kız kısık çıkan sesiyle. Cihangir, genç kızı yavaşça geriye yaslayıp kehribar gözlerini genç kızın gözlerinde gezdirdi. Gözlerine yerleşen telaşı görebiliyordu genç adam. “Yoksa kızdın mı bana.?” Mihrimah dolan gözlerini saklamak için başını önüne eğerek dizlerinin üzerine koyduğu parmaklarını birbirine doladı. Kalbi duyacağı cevaptan deli gibi korkarken, bir yanı duymak için can atıyordu. “Hayır.” Cihangir kaşlarını hafifçe çatarak Mihrimah’a bakıp derin bir nefes alarak ona doğru hafifçe yaklaşıp genç kızın yüzünü yavaşça elleri arasına aldı. Küçük yüzü onun elleri arasında kaybolmuştu adeta. “Hayatımda duyduğum en güzel cümleydi.” Mihrimah gözlerine yerleşen parıltıya mani olamazken dudakları sevinçle kıvrılmıştı. Lakin kalbi istediği yanıtı alamamış olmanın acı hüznünü yaşıyordu. Cihangir baş parmağını usul usul genç kızın elmacık kemiği üzerinde dolaşırken kısık sesiyle konuştu. “Doldurma o kahvelerini. Belki benden beklediğin sözcükleri söyleyemem ama kalbim sana doğru akıyor bunu bil.” Mihrimah gözünden düşen bir damla yaşa engel olmazken, yüzünde büyüyen tebessümde ona eşlik ediyordu. Elini yavaşça kaldırıp Cihangir’in elinin üzerine koydu. Genç adam hafifçe genç kıza yaklaşarak dudaklarını genç kızın kızaran yanağına baştırdı. Sakalları Mihrimah’ın yüzüne batarken bu onu rahatsız etmemişti. “Kiraz çiçeği..” Odanın içini dolduran telefon sesiyle Cihangir yavaşça yutkunarak bedenini genç kızdan uzaklaştırıldı.Mihrimah ne zaman tuttuğunu bilemediği nefesini usulca bırakırken, kalbi acımasızca göğüz kafesini dövüyordu. Cihangir cebindeki telefonu çıkarıp ekrana baktığında çatık olan kaşları ekrandaki yazıyı görmesiyle bir yay gibi gerilmişti. Dudaklarının üzerine yerleşen gülüşle telefonu açarak kulağına yasladı. “Efendim babaanne.” Yavaşça oturduğu yerden kalkıp cama doğru ilerlerken elini pantolonun cebine koydu. Yüzüne yerleşen keyifli gülüşle birazdan duyacağı kelamların habercisiydi. “Sen ne yaptığını sanıyorsun Cihangir.? Evden kovduğun yetmedi birde gece gece kapımıza polisi mi dayadın.?” Hatice hanım öfkeli sesiyle telefonun karşı tarafından bağırırken, Cihangir başını yavaşça çevirip omzunun üzerinden yatakta sessizce yatan karısına çevirdi. Kehribar gözleri genç kızın üzerinde gezinirken içine dolan öfke yine gün yüzüne çıkmıştı. “Kendi evimizden onu kovarak ona ceza falan mı vereceğimi düşündünüz yoksa.? Yaptığı her şeyi bedelini ödeyecek.” Sert sesi odanın içinde yayılırken Mihrimah başını kaldırıp hafifçe çattığı kaşlarıyla başını sesin geldiği yöne çevirdi. “Sen iyice haddini aştın, şikayetini geri alacaksın.” Cihangir babaannesinin söyledikleriyle alay dolu bir gülüş bıraktı dudaklarının arasından. “Hatice hanım asıl haddini aşan sen ve senin yüzsüz torunun. Yaptığının bedelini ödeyecek, benim karıma kimse zarar veremez buna sende dahilsin.” Telefonu kapatıp koltuğun üzerine atarak derin bir nefes aldı. Babaannesinin hala o kızı savunuyor olması damarlarının öfkeyle dolmasına sebep oluyordu. “Cihangir.” Genç kız tedirgin bir şekilde genç adamın ismini söylediğinde kalbini saran telaşa mani olamıyordu. Cihangir kehribar gözlerini Mihrimah’a çevirdiğinde genç kızın yüzüne yerleşen telaşı görmüştü. İçinde tuttuğu nefesi sıkıntıyla dudakları arasından bırakıp usul adımlarla genç kıza doğru ilerledi. Adımları yatağın kenarında durduğunda yavaşça yatağın kenarındaki boşluğa oturup, usulca genç kızın yüzüne elleri arasına aldı. “Korkma, o gözlerini korku sarmasın.” Baş parmağı usul usul genç kızın elmacık kemiği üzerinde dolaşıyordu. “Ne oldu.? Neden sinirlendin.?” Diye sordu genç kız sakin sesiyle. Uzun kirpiklerini hızlı hızlı kırparken merakla genç adamın söyleyeceklerini bekliyordu. “Bir şey olmadı. Pınarı sana kasten zarar vermeye çalıştığı için şikayet ettim, polisler alıp götürmüşler.” Mihrimah gözlerini şaşkınlıkla aralarken yavaşça yutkunarak kuruyan dudaklarını araladı. “Neden böyle bir şey yaptın ki.?” Diye sordu kısık çıkan sesiyle. Bu zamana kadar bu denli güzel korunmamış olmanın ağır hüznü sarmıştı dört bir yanını. Kalbi hem korku, hemde heyecanla çarpıyordu. “Ne demek neden yaptın.? Sana zarar verdi, hemde bile isteye, farkındasın değil mi.?” Cihangir sesine yansıyan sert tınıyı bastıramazken çattığı kaşlarıyla genç kıza bakmaya devam etti. Mihrimah başını öne eğdiğinde Cihangir’in eli yanağından düşmüştü. “Farkındayım ama gerek yoktu, sonuçta gitti bu evden.” Bir fısıltıyı anımsatan sesiyle konuşup, yavaşça yutkundu. Genç adam aldığı derin nefesle gözlerini ağır bir şekilde kapatıp açarak sakin sesiyle konuştu. “Sen bunları düşünme, geç oldu dinlenmelisin.” Genç adam yavaşça yatağın kenarından kalkıp kenarda duran ilaçları tek tek genç kıza verip içmesini sağladı. Mihrimah bedenini yavaşça yaslandığı yatak başlığından ayırdığında kaburgalarında hissettiği ince sızıyla yüzünü buruşturdu. Üzerindeki kıyafetleri çıkarmak istiyordu lakin bunu tek başına bu halde yapamayacağını biliyordu. Cihangir genç kızın yüzünü saran ifadelerden ne düşündüğünü az çok anlayarak ona doğru bir adım attı. “Üzerini değiştirmeye yardım edeyim mi.?” Diye sordu genç adam temkinli sesiyle. Mihrimah hızla başını kaldırıp şaşkınlıkla gözlerini araladı. Yanaklarını saran sıcaklık çoktan onu ele geçiriyordu. “Ne.? Ha.. hayır, yani gerek yok.” Telaşlı sesi odanın dört bir yanını sararken stresten kuruyan dudaklarını ıslattı yavaşça diliyle. “Böyle mi yatacaksın. Üzerinde etek var.” Mihrimah başını hızlı hızlı sallayıp onu onaylarken Cihangir yüzünü saran tebessümle başını yavaşça olumsuz anlamda sallayak giyinme odasına girerek genç kıza ait olan yerden bir pijama takımı alarak oradan ayrılıp genç kızın yanına geri geldi. “Gözlerimi kapatacağım.” Genç adam kendinden emin sesiyle konuştuğunda Mihrimah başını sesin geldiği yöne çevirdi. Bedenini saran utanç duygusu ne söylemsi gerektiğini ona unuttururken yavaşça yutkundu. “Ama…” Cihangir yavaşça eğilerek genç kızın elini tuttu. “Söz gözlerimi kapatacağım, güvenmiyor musun bana.?” Güven veren sesi genç kızın usul usul başını sallamasına sebep olurken Mihrimah yavaşça dudaklarını araladı. “Güveniyorum ama…” “O zaman kalk hadi, söz gözlerimi kapatacağım.”Genç kız titrek bir nefes doldurdu ciğerlerine, kalbi yerinden çıkacakmış gibi atarken gittikçe ısısı artan yanaklarıda ona eşlik ediyordu. “Tamam, ama kapatacaksın bak gözlerini.” Cihangir gülerek başını olumlu anlamda salladı. Kehribar gözleri genç kızın kızaran yanaklarında dolaşıyordu usulca. “Tamam.” Sakin sesiyle genç kızı onaylayıp yavaşça yataktan kalmasını sağladığında, Mihrimah’ın kenarda duran elini alarak kapattığı gözlerinin üzerine koydu. “Kapattım.” Mihrimah başını usulca salladığında Cihangir önce genç kızın pijamasının üstünü ardından altını giydirdi dikkatli bir şekilde. “Bitti, Açayım mı gözlerimi utangaç güzel.” Keyifli sesi genç kızın kulaklarına dolarken Mihrimah omzunu hafifçe kaldırıp indirdi. “Keyfin bilir.” Cihangir gözlerini yavaşça aralayarak kıvrılan dudaklarıyla genç kıza bakarak ona doğru bir adım attı. Mihrimah, Cihangir’in üzerine doğru geldiğini hissettiğinde geriye doğru bir adım attı. “Bak sen. Keyfim başka bir şey istiyor.” Genç kızı belinden tutup kendisine doğru hafifçe çektiğinde Mihrimah kirpiklerini hızlı hızlı birbirine değdirdi. Kalbi deli gibi atarken yanakları artık kırmızının farklı bir boyutuna geçmişti. “Mesela seni öpmek gibi.” Mihrimah titreyen parmaklarına inat elini Cihangir’in koluna koyarak onu itmeye çalıştı lakin olmadı genç adam bir milim bile oynamadı yerinden. “Öpmek mi? O da nereden çıktı şimdi.?” Kalbi acımasızca göğüs kafesini döverken kirpik uçlarına kadar kızardığını hissediyordu genç kız. Cihangir yüzündeki gülüşle genç kıza bakarken kalbinin hiç olmadığı kadar hızlı attığını hissediyordu. “Hem… hem benim uykum var.” Mihrimah titreyen parmaklarıyla Cihangir’i tekrar ittiğinde Cihangir sağ elini kaldırarak genç kızın omzuna düşen saç tutamını yavaşça geriye doğru attı. “Emin misin uykun geldiğine.?” Diye sordu Cihangir keyifli sesilye. Mihrimah başını hızlı hızlı sallayıp onu onaylarken bir adım geriye çekilmek istesede başaramamıştı. “Evet.. hem sen çekilsene üzerimden. Hastayım ben hiç hasta bu kadar zora sokulur mu.?” Huysuz sesiyle konuşup, başını hafifçe kaldırıp kaşlarını çattı. Cihangir geriye doğru bir iki adam atıp başını ağır ağır salladı. “Peki küçük hanım yatında dinlenin.” Mihrimah dikkatli bir şekilde yatağa yatıp battaniyeyi üzerine çektiğinde üzerindeki utangaçlığı hala atmamıştı. Cihangir genç kıza doğru bir adım atarak üzerindeki battaniyeyi üzerinden çekti. “Lakin size kötü bir haberim var küçük hanım, başından yaralandığın için bu gece uyumaman gerekiyor.” Mihrimah biranda üzerinden çekilen battaniyeyle gözlerini aralayıp Cihangir’in söylediklerini duyduğunda kahverengi gözlerini hüzünle kapatıp açtı. “Ama sen dinlen dedin az önce.” Huysuz sesi odanın içine yayılırken Cihangir onun bu haline kıvrılan dudaklarıyla bakıyordu. “Seninde dediğin gibi dinlen dedim, uyu demedim.” Mihrimah küçük bir çocuk gibi yüzünü düşürüp sol omzunu nazlı bir edayla kaldırıp indirdi. “Ama uykum var benim.” Kısık sesiyle mırıldanırken Cihangir giyinme odasına girip üzerindeki kıyafetleri çıkarıp rahat bir şeyler giyinirken odanın içine doğru seslendi. “Sakın uyuma geliyorum.” Hızla üzerini giyinip odaya geri döndüğünde genç kızın uykulu gözlerini gördü. Gözleri kapanmak için can atarken genç kız güç bela buna mani oluyordu. Cihangir odanın içini aydınlatan ışığı kapatarak yatağın boş tarafına uzandığında, Mihrimah uykulu gözlerini yavaşça araladı. Cihangir kolunu başının altına koyup kehribar gözlerini Mihrimah’ın üzerine çevirdi. Elini uzatıp genç kızın yanağına dokundu yavaşça. “Uyuma.” Diye konuştu kızgın tutmaya çalıştığı sesiyle. Mihrimah gözlerini kocaman açarak uykusunun gitmesi için uğraşırken göz kapaklarına serpilen uyku tohumları buna izin vermiyordu. “Sabaha kadar böyle mi bekleyeceğim? Uykum var benim.” Genç adam bedenini yavaşça genç kıza yaklaştırarak, genç kızın başını kaldırarak yastığın üzerine doğru uzattığı kolunun üzerine koydu. “Bilmem, ne yapmak istersin.?” Uzun parmakları Mihrimah’ın yastığın üzerine dağılan siyah saçlarında dolaşırken sıcak nefesi saçlarının arasında kayboluyordu. Mihrimah aklına gelen şeyle yavaşça yutkunarak başını hafifçe kaldırdı. “Şey.. aslında ben bazı şeyleri merak ediyorum.” Çekingen sesilye konuşup başını genç adamın koluna yasladı. Cihangir tek kaşını kaldırarak meraklı bakışlarını genç kıza çevirdi. “Ne gibi şeyler.” Mihrimah kararsız bir şekilde yutkundu. Aklını kurcalayan soruları sorduğunda karşısındaki adamın nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu lakin iliklerini kadar kaplayan merak duygusu onu çıkmaz yola sürüklüyordu. “Şey.. Yusuf’un annesi nasıl öldü.?” Ciğerlerini tırmalayna soruyu yavaşça dudakları arasında özgür bıraktığında kalbi tedirgin bir şekilde atıyordu. Cihangir duyduğu soruyla, genç kızın saçlarında dolaşan parmakları bir an sekteye uğrasada kısa sürede kendini topralamıştı. “Peki madem merak ediyorsun anlatayım sana.”Dilini yavaşça kuruyan dudaklarının üzerinde gezdirip derin bir nefes aldı. “Sevda benim bu hayattaki en büyük yanılgımdı. Evet onunla kendi isteğim ile evlendim ama ben aramızdaki şeyi kısa sürede olsa sevgi zannettim. Bunun sevgi olmadığını anladığımda her şey için çok geçti.” Parmakları usul usul genç kızın saçlarında dolaşırken sessizce konuşuyordu gecenin karanlığına. “Aynı hastanede çalışıyorduk, arkadaş ortamıyla tanıştık. Sevda’nın bana karşı olan hislerinin farkındaydım, ilk başlarda umursamdım ama sonradan bir şans vermek istedim ve o şans verme bizi evliliğe kadar sürükledi. Neyse bir süre sonra evlendik, annem onun doğru kişi olmadığını bana söylesede dinlemedim ve evlendik. Evlendikten bir süre sonra Savda Yusuf’a hamile kaldı.” Zihnine dökülen görüntüler genç adamın derin bir nefes almasını sağlamıştı. “Yusufu istemedi. Ondan kurtulmak için herşeyi yaptı ama oğlum beni bırakmadı.” Boğazına dizilen zehirli taşlar usulca yutkunmasını sağlarken ağızına yayılan acı tat yüzünü buruşturmuştu genç adamın. “Daha ilk günden istemedi onu, defalarca kavga ettik. Hal ve hareketleri değiştikçe benimde ona karşı olan tavrım değişti, oğlumu istemeyen kadını görmeye bile tahammül edemiyordum. Yusuf Doğduğunda ise onu bir kere olsun kucağına almadı, bir kere emzirmedi hepsini geçtim oğlunun suratına bir kere olsun bakmadı.” Ortamı saran acı sessizlik ortalıkta kol geziyordu. “Yusuf geceleri açlıktan ağlarken o onu emzirmek yerine arkasını dönüp uyuyordu. Bende mecbur mama vererek doyuruyordum onu. Bir sabah uyandığımda baş ucumda bir mektup buldum gittiğine dair bir mektup, nereye gittiğini umursamadım bile o gün direkt boşanma davasını açtım ve ilk celsede ondan boşandım. Belki oğlu için düzelir umuduyla beklesemde boşunaydı. Bir iki hafta sonra hastaneye gelip her şey için üzgün olduğunu söyledi, gözünden düşen her damla yaş ona olan nefretimi artırıyordu sanki.” Mihrimah parmaklarını Cihangirin tişörtünün kenarına koyup, tişörtünü parmakları arasına haps ederken duyduğu her kelam onu şaşkına çeviriyordu. “Onu ne dinledim, nede sahte gözyaşlarına inandım. Bir gün sonra ise öldüğü haberini aldım, kendisini asarak intihar etmiş. Öldüğünü duyduğumda içimde yaprak bile kıpırdamadı. Yusuf açlıktan ağlarken o kılını bile kıpırdatmamıştı çünkü, içimdeki ona karşı olan tüm duyguları o zaman öldürmüştü.” Cihangir derin bir nefes alıp sustuğunda Mihrimah konuşmanın bittiğini anlamıştı. Bir annenin bebeğine karşı bu kadar acımasız oluşu genç kızın kanını dondurmuştu. Mihrimah tedirgin bir şekilde başını hafifçe kaldırıp elini genç adamın yüzüne koydu. Parmak uçları Cihangir’in yüzünde dolaşırken genç adam parlayan kehribar gözlerle ona bakıyordu. “Cihangir.” Diye fısıldadı genç kız kısık sesiyle. Genç adam boştaki elini kaldırıp genç kızın elinin üzerine bıraktı. “Efendim.” “Ben Yusuf’u ve seni seviyorum. Ben sizi bırakmam.” Genç adam sert bir şekilde yutkunarak genç kızın avucuna bir buse kondurdu. Mihrimah aylardır Cihangir’in neden böyle davrandığını şimdi daha iyi anlıyordu. Onları bırakıp gideceğinden ve Yusuf’u sevmeyeceğinden korkmuştu genç adam. “Biliyorum kiraz çiçeğim.” Genç kızı kendisine doğru çekip saçlarının kokusunu derince içine çekip ardında öptü. “Kokun çok güzel.” Mihrimah duyduğu kelamlarla utanarak başını yavaşça eğip parmak uçlarıyla genç adamın tişörtünün kenarını kavradı. “Cihangir.” Diye fısıldadı kısık sesiyle. Genç adam gözlerini kapatmış genç kızın kokusunu solurken dudaklarının arasından bir kaç onaylayan mırıltı döküldü. “Şey.. ben acıktım.” Cihangir yavaşça Mihrimah’tan uzaklaşıp kıvrılan dudağının kenarıyla ona baktı. “Hmm, ne yemek istersiniz küçük hanım.?” Diye sordu oldukça keyifli sesiyle. Mihrimah utanğaç bir şekilde başını eğip omzunu yavaşça kaldırıp indirdi. “Bilmem ki, yani bana fark etmez ama mararna olsa güzel olur sanki.” Genç adam yattığı yerden doğrularak oturup bedenini hafifçe genç kıza doğru eğip dudaklarını tüy kadar hafif bir şekilde yanağına bastırdı. “Yapıp geliyorum, sakın uyuma.” Genç kız başını ağır ağır sallarken Cihangir odadan çıkıp gitmişti. Mihrimah utançtan yanın yanaklarına buz kesmiş parmaklarını bastırıp yavaşça yutkundu. Cihangir’in bu ani hareketleri onu oldukça heyecanlandırıyordu. Dakikalar amansızca birbirine kovalarken Mihrimah gittikçe ağırlaşan göz kapakları ile mücadele ediyordu. Heran kapanacak gibi duran göz kapakları onu derin bir uykunun kollarına çekmek için an kolluyordu. Kapının yavaşça açılıp kapandığını duyan genç kız uykulu göz kapaklarını yavaşça araladı. Kendisine yaklaşan adım seslerini duyduğunda, burnuna dolan kokudan gelen kişinin Cihangir olduğunu anlamıştı. “Kalk bakalım uykucu.” Cihangir elindeki tepsiyi yatağın kenarındaki komodinin üzerine bırakıp yavaşça yatağın kenarındaki boş kısma oturdurup Mihrimah'ın biraz doğrularak oturmasına yardım etti. Kenara koyduğu tepsiyi eline alıp dizlerinin üzerine koydu. Tepsideki çatalı yaptığı soslu makarnaya batırıp genç kızın dudaklarına doğru yaklaştırdı. “Al bakalım.” Mihrimah hiç itiraz etmeden uyku sersemi haliye Cihangir’in uzattığı makarnayı yavaş yavaş yedi. “Güzel olmuş mu?” Genç adam merakla genç kızın vereceği tepkiyi beklerken kehribar gözleri genç kızın yüzünde dolaşıyordu. Mihrimah ağzındaki lokmayı yavaşça yutup başını yavaş yavaş salladı. “Evet, güzel olmuş. Ellerine sağlık.” Cihangir yüzüne kondurduğun tebessüm ile çatala batırdığı makarnayı genç kıza uzattı. “Bu eller sadece ameliyat yapmakta yetenekli değil.” Mihrimah, Cihangir’in söylediklerine dudaklarını kıvırıp uzattığı makarnayı yavaşça çiğnemeye başladı. “Hemende kendini öv.” Diye mırıldandı genç kız kısık sesiyle. Cihangir biten makarnayla elindeki tepsiyi kenara bırakıp genç kızın dudaklarının kenarını peçeteyle sildi yavaşça. Yavaşça oturduğu yerden kalkıp yatağın boş tarafına geçerek yattı. “Kaç saat daha böyle durmam gerekiyor? benim uykum var.” Cihangir, Mihrimaha doğru yaklaşıp başını yavaşça kaldırarak uzattığı kolunun üzerine koyarak onu yavaşça kendine doğru çekti. “Bir iki saat daha dayanman gerekiyor.” Diye konuştu genç adam sakin sesiyle. Mihrimah nefesini sıkıntıyla bırakıp parmak uçlarıyla Cihangir’in tişörtünün kenarını kavradı. Genç adamın bakışları kısa biran oraya kayıp ardından genç kızın siyah saçlarına düştü. Aradan geçen dakikalar saatlere dönerken yorgun bedenler uyumamak için direniyordu. Cihangir heyecanla atan kalbini susturamıyordu. Kalp atışının sesleri genç kızın kalp atışının seslerine karışırken kısık sesiyle konuştu. “Hadi uyuyalım kiraz çiçeği.” Mihrimah sanki bu kelamları söylemesini bekliyormuş gibi başını usulca sallayıp yüzüne kondurduğun huzurlu tebessümle başını genç adamın omzuna iyice yerleştirip başını olumlu anlamda salladı belli belirsiz. Cihangir parmaklarını usul usul genç kızın siyah saçlarında gezerken yavaşça yutkunarak saçlarına bir buse bıraktı. “Kalbim çoktan sana doğru akmış, ben farkında olmadan çoktan senin olmuş kiraz çiçeğim.” |
0% |