Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm

@eminefuruncu

 

 

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim.

 

 

 

 

 

Tarfetü’l ayn, genç kız göz kapaklarını açıp kapayana kadar geçen kısa sürede kulaklarına dolan aşinası olduğu ses usulca yutkunmasına sebep olmuştu. Göz kapaklarının üzerine çöken sis bulutları gözlerinin görüş açısını engellese de, karşısındaki silik suletin kime ait olduğunu biliyordu.

 

Kuruyan dudaklarını yavaşça arayarak tek kaşını sorgularcasına kaldırdı ağır bir şekilde.

 

“Senin burada ne işin var.?” Diye sordu sakin sesiyle. İçindeki merak usulca gün yüzüne çıkarken, bedenini saran tedirginlikte ona eşlik ediyordu. Kendisine yaklaşan adım seslerini duyumsadığında sisli bakışları odanın içerisinde dolaştı, çaresizce.

 

“Duydum ki ameliyat olmuşsun, bir geçmiş olsuna geleyim dedim.” Genç kız sisli bakışlarını sesin geldiği yöne doğru çevirip dizlerinin üzerinde duran elini usulca sıktı.

 

“Git buradan Pınar.” Bu kızın ona en son yaptığı zihnine dolduğunda, kalbi usulca titredi. O an hissettiği korkuyu tekrar hissediyordu genç kız. Karşısındaki genç kız yüzüne yerleşen nefretin tohumlarıyla dudaklarının arasından alay dolu bir gülüş bıraktı hastane odasına.

 

“Gideyim öyle mi.? Ben senin yüzünden hapse giriyordum az daha.” Sert adımlarıyla yatakta yatan genç kıza yaklaşıp parmaklarını bir yılan gibi genç kızın ince boynuna doladı. İçindeki öfke bir bir gün yüzüne dökülüyor, bu öfkeyi acımasızca karşısındaki genç kıza kusmaktan biran bile çekinmiyordu.

 

Mihrimah titreyen parmaklarını boynuna dolanan ellerin üzerine koyarak kendisini o ellerden kurtarmaya çalıştı. Gözleri yaşlarla dolarken, boğazı acıyla yanıyordu.

 

“Bırak beni, sen kendi aptallığının bedelini ödedin.” Ciğerleri nefessizlikten sızlarken gözünden düşen bir damla yaş yanağına süzüldü usulca. Pınar dudaklarının arasından alay dolu bir gülüş bırakarak uzun tırnaklarını genç kızın boynuna batırdı. Mihrimah hissettiği acıyla inlerken odanın içerisindeki lavabonun kapısının açılma sesi doldu uğuldayan kulaklarına.

 

Süreyya duyduğu seslerle aceleye lavabodan çıktığında gördüğü manzarayala gözleri şaşkınlıkla aralanırken, üzerindeki şaşkınlığı atarak hızla adımlarala ilerledi. Pınarı kollarından tutarak çekmeye çakıştığına Pınar onu hızla geriye doğru savurdu.

 

“Manyak mısın kızım sen? Bıraksana yengemi.”

 

“Evet manyağım. Her şey bu kız yüzünden oldu.” Pınar’ın gür sesi odanın içerisinde yankılanırken Süreyya içine dolan öfkeyle elini hızla kaldırıp Pınar’ın uzun saçlarına dolayarak onu geriye doğru çektiğinde odanın kapısı hızla açılmıştı.

 

Mihrimah titreyen ellerini acıyan boğazına sarıp öksürürken Cihangir telaşla genç kızın yanına koşarak genç kızın ellerini sardığı boynuna bakmaya çalıştı.

 

“Mihrimah, Ne oldu burada.? İyi misin.?” genç adam peş peşe sıraladığı soruların cevabını alamıyordu. Genç kız korkuyla genç adam sarılıp sarsılarak ağlarken Cihangir usulca kollarını genç kızın beline sarıp sakinleşmesini bekledi.

 

Süreyya, Pınar’ı geriye doğru itip yere düşmesini sağlayıp genç kızın yüzüne sert bir tokat attı.

 

“Sen ne gurursuz, ne onursuz bir kızsın be, seni görmeyen birine yetiyor gücün değil mi.?” Pınar yüzünde hissettiği acıyla düştüğü yerden kalkmaya çalışsada, Süreyya elini genç kızın saçlarına dolayıp öfkeyle ona baktı.”Normalde hiç bir şekilde şiddet yanlısı bir insan değilimdir ama sen bunu çoktan hak ettin.” Elini hızla havaya kaldırıp genç kızın yüzüne savurdu.

 

Vural ve Taner şaşkınlıkla birbirine bakarken şaşkınlığı ilk üzerinden atan Vural olmuştu.

 

“Ne bakıyorsun ayırsana.” Taner hızla başını olumsuz anlamda sallayıp geriye doğru bir adım attı.

 

“Süreyya’nın gazabına uğramak istemiyorum.” Vural gözlerini devirip genç kıza doğru ilerleyerek onu kolundan tutarak çekmeye çalışsa da başarılı olamamıştı.

 

“Süreyya.!”

 

“Bırak be beni, bu gurursuz yılanla görülecek hesabım var.” Genç adam, genç kızı iki kolundan tutarak geriye doğru çekmeye çalıştı, genç kızın canını yakmaktan çekinerek. Süreyya yerden uzaklaştığını hissettiğinde bacaklarını fütursuzca etrafa savuruyordu. “Bırak beni diyorum sana.”

 

Odaya giren hastane görevlileri çatık kaşlarıyla odanın içerisine bakarak ne olduğunu anlamaya çalışırken Taner yerde yatan genç kızı gösterdi parmağının ucuyla.

 

“Her şey bu kızın suçu. Onu alıp gitseniz kafi.” Süreyya başını olumsuz anlamda sallayıp kendini tutan kollardan kurtulmaya çalıştı.

 

“Hayır, boğaz sıkmak nasıl olur daha gösteremedim o gurursuz yılana. Sende bırak be beni.” Genç genç hızla elini geriye doğru savurduğunda eli genç adamın gözüne gelmişti. Vural acıyla inlerken, Süreyya duyduğu sesle asi olan hareketlerini usulca durdurdu.

 

“Gözüm.” Genç adam acıyla mırıldanırken ellerini usulca genç kızdan çekerken Süreyya panikle ona döndü.

 

“Vural abi.” Diye fısıldadı şaşkın ve telaşlı sesiyle. Vural gözünü kapatıp kalabalık odadan çıktığnda genç kızda peşinden çıkmıştı.

 

Odanın içerisindeki görevliler yerde saçı başı dağılmış Pınarı kaldırıp götürürken Taner’de sessizce odadan ayrıldı.

 

“Güzelim.” Diye fısıldadı genç adam sakin tutmaya çalıştığı sesiyle. Genç kızı hafifçe kendisinden uzaklaştırmaya çalıştığında genç kız titreyen parmaklarıyla Cihangir’in kazağının kenarını kavradı. “Bak bana.” Mihrimah başını olumsuz anlamda sallayıp yavaşça yutkundu.

 

“Gitmek istiyorum buradan.” Kırgın sesi usulca etrafa yayılırken genç adam sert bir soluk doldurdu ciğerlerine. Genç adam parmaklarını usul usul genç kızın saçlarında dolaştırırken içini kaplayan öfkeyi bastırmaya çalışıyordu. Sert bir şekilde yutkunarak başını ağır ağır salladı genç adam.

 

“Tamam gidelim.” Cihangir usulca genç kızı kendinden ayırıp dolaptaki montunu almak istediğinde Mihrimah titreyen kollarını sıkıca Cihangir’in boynuna sararak ondan uzaklaşmasına engel oldu.

 

Genç kız titreyen dudaklarını birbirine bastırıp dudaklarının arasından kaçacak hıçkırığa mani oldu. Boğazında hissettiği acı gözlerinin acıyla dolmasına sebep oluyordu.

 

Cihangir sağ kolunu genç kızın ince beline dolarken sol kolunu dizlerinin altından geçirerek onu usulca kucağına alarak ayağa kalktı. Sert adımlarıyla odanın içerisindeki dolaba ilerleyerek Mihrimah’ı tek koluyla sabitleyerek dolabın içerisindeki montu alarak genç kızın üzerine örttü.

 

Hastane odasından çıkıp sert adımlarla koridorda ilerlerken kehribar gözleri oturma alanında bekleyen Süreyya ve Vural’a takıldı. Başıyla odayı gösterip ardından çıkışı işaret ettiğinde Süreyya abisinin ne söylemek istediğini anlayarak başını sallayarak onu onayladı.

 

Genç adam boynuna düşen bir damla gözyaşıyla sert adımları bıçağın en ağır darbesini hissederek durmuştu. Ciğerlerine titrek bir soluk doldurarak kehribar gözlerini başını boynuna gömen karısına çevirdi.

 

“Canını acıttığı kadar onun canını açıtmazsam bende Cihangir değilim.” Çenesini sıkmaktan dişleri acısada umrunda değildi. Çattığı kaşlarıyla hızı hızlı yürüyerek hastaneden çıkarak otoparktaki arabasının yanına geldi. Genç kızı tek koluyla tutup, cebindeki anahtarı çıkarıp arabanın kapısını açtı.

 

Genç kızı yavaşça koltuğa bırakıp ağır bir şekilde geriye çekildiğinde Mihrimah usulca kollarını genç adamın boynundan çekti. Akan burnunu sert bir şekilde çekerek titreyen dudaklarını birbirine bastırıp başını önüne eğdi yavaşça.

 

Cihangir keskin bakışlarını genç kızın boynunda dolaştırdığı her saniye çatık olan kaşları mümkünmüş gibi daha çok çatılıyordu.Elini usulca kaldırıp genç kızın boynuna dokunduğunda Mihrimah korkuyla irkilerek geriye doğru çekilerek eğdiği başını kaldırdı.

 

Boynundaki tırnak izleri ve morluklar her geçen saniye daha çok kendini belli ediyordu. Cihangir, genç kızın kızarmış gözlerine çevirdi öfkeyle yanına kehribar gözlerini. Mihrimah korkunun esir aldığı sisli bakışlarıyla karşısındaki adama bakıyordu sessizce.

 

“Bunun hesabını soracağım o kızdan.” Sert sesi arabanın içinde yayılırken parmak uçları usul usul genç kızın boynundaki izlerde dolaşıyordu. “Benim çiçeğimi böyle incitmek neymiş görecek.” Bedenini usulca genç kıza yaklaştırıp dudaklarını hafifçe genç kızın boynundaki izlere basrırdı.

 

Mihrimah şaşkınlıkla gözlerini aralarken, boynunda hissettiği sıcak dudaklar kalbinin acımasızca göğüs kafesini dövmesine sebep oluyordu. Genç adam bedenini geriye çekip bakışlarını genç kızın üzerinde kısaca gezdirerek arabanın kapısını kapatıp kendi tarafına geçerek arabayı çalıştırdı.

 

 

 

####

 

 

Süreyya giden genç adamın arkasından içini kaplayan suçluluk duygusuyla ilerledi yavaş adımlarla. Kuruyan dudaklarını usulca diliyle ıslatırken adımları genç adamın yanında durmuştu.

 

“Vural abi.. Şey özür dilerim.” Kısık sesi genç adamın kulaklarında yankılanırken Vural bakışlarını genç kıza doğru çevirdi. Gözünün üzerindeki elini yavaşça gözünden ayırıp şaşkın gözlerle karşısındaki genç kıza baktı.

 

“Senin bu kadar hırçın birisi olduğunu bilmiyordum.” Bir adım atarak karşısında çekingen bir şekilde duran genç kıza yaklaştı. “Neredeyse gözümü çıkaracaktın.” Süreyya bakışlarını genç adamın gözüne çevirdiğinde Vural’ın kızaran gözünü gördüğünde mahçup bir edayla başını önüne eğdi.

 

“Kusura bakma, ben çok sinirlendim bir anda. Sana zarar vermek istemezdim.” Kısık sesi genç adamın kaşlarını çatlamasına sebep olurken, Vural elini genç kıza doğru uzattı eğdi başını kaldırmak için lakin genç kıza dokunamadı. Kaldırdığı elini geriye indirip bakışlarını genç kızdan kaçırdı.

 

“Önemli değil.”Sert sesiyle konuşup geriye doğru bir adım attığında onlara doğru yaklaşan Taner’i fark etti.

 

“Benim acil bir işim çıktı ikiz gitmem gerekiyor.” Süreyya tek kaşını kaldırarak karşısındaki ikizine baktı sorgularcasına.

 

“Ne işi.?” Diye sordu merak dolu sesiyle. Taner elini ikizinin omzuna vurup ardından saçlarını karıştırdı.

 

“Fazla merak iyi değil. Hadi kaçtım ben sen abimle gidersin eve.” Süreyya konuşmak için dudaklarını aralayacağı esnada Taner arkasını dönerek hızla uzaklaştı yanlarından.

 

“Konuşmama bile fırsat vermedi.” Kaşlarını çatarak giden ikizinin ardından bakıp sessizce söylenirken onu duyan adamın farkında değildi.

 

Vural gözlerini genç kızın az önce ikizi tarafından dağılan saçlarında dolaştırdı usulca. Kararsızlık tüm bedenini sarsa da elini yavaşça genç kıza doğru uzatıp genç kızın dağılan saçlarını düzeltti. Süreyya saçlarında hissettiği dokunuşla irkilerek bakışlarını yanındaki adama çevirdiğinde onu hemen yanında görmeyi beklemiyordu.

 

Şaşkınlıkla araladığı gözleriyle karşısındaki adama bakarken genç adam heyecanla savrulan kalbiyle genç kıza bakıyordu.

 

“Taner bozmuş, ondan şey ettim ben.” Aceleyle elini geriye çekip elini kabanının cebine saklayarak bakışlarını kaçırdı. Süreyya üzerindeki şaşkınlığı atıp yavaşça gülümsedi.

 

“Teşekkür ederim.” Vural çekingen gözlerle genç kıza bakarken, Süreyya kızaran yanaklarını saklayarak kaçamak bakışlarıyla genç adama bakmaya çalışıyordu lakin her seferinde ikisi de birbirine yakalanıyordu.

 

Genç kız duyduğu kapı sesiyle bakışlarını yan tarafına çevirdiğinde gelen abisini gördü. Cihangir başıyla odayı işaret ettiğinde genç kız başını sallayarak yavaş adımlarla odaya ilerleyip dolaptaki çantayı alarak çıktığında adımları kapının önünde durdu.

 

“Ee bunlar beni beklemedi.” Şaşkın sesiyle kendi kendine konuşurken yanında duyduğu sesle irkilerek başını yan tarafa çevirdi.

 

“Ben bekledim, istersen… ben bırakabilirim seni eve.” Süreyya başını sesin geldiği yöne çevirip ona bakan ela gözlere baktı. Dudaklarının üzerinde yeşermek isteyen tebessümle çekingen bir şekilde başını sallayarak onayladı karşısındaki genç adamı.

 

 

 

#######

 

 

Araba asfalt yolda ilerlerken arabanın içini sessizlik sarmıştı. Mihrimah gözlerini kapatıp başını cama yaslayarak yaşadığı o anı aklından silmek istesede gözlerini her kapattığında boynuna dolanan o elleri sanki tekrardan boynunda hissediyordu. Titreyen ellerini birbirine dolayarak akıp giden yolun biran önce bitmesini bekledi, zira uzayıp giden bu yol nefes almasına mani oluyordu.

 

Cihangir bakışlarını genç kıza çevirip onu kontrol ederek geçen yolculuk evin önüne gelmeleriyle son bulmuştu. Mihrimah arabanın durmasıyla geldiklerini anlayarak kapalı gözlerini yavaşça araladı.

 

Cihangir arabadan inerek genç kızın tarafına gelip kapısını açarak genç kızı yavaşça kucağına aldığında Mihrimah sanki bu anı bekliyormuş gibi kollarını hızla genç adamın boynuna dolayarak başını genç adamın göğsüne sakladı.

 

Genç adam adımlarını kapının önünde durdurup, dirseğiyle zile basıp kapının açılmasını bekledi. Saniyeler sonra kapı Gül hanım tarafından açıldığında, Gül hanım şaşkınlıkla dudaklarını aralayıp konuşacağı esnada Cihangir annesinden önce konuştu.

 

“Sonra anne.” Ayakkabılarını çıkarıp bir şey söylemeden annesinin yanından geçerek üst kata çıkarak odalarına girdi. Mihrimah’ı usulca yatağın üzerine bırakıp geriye doğru bir adım attığında, genç kız hızla elini tutarak bakışlarını genç adama çevirdi.

 

“Nereye.?” Diye sordu genç kız titreyen sesiyle. Cihangir elini tutan narin eli tutup parmaklarını usulca elin üzerinde gezdirdi.

 

“Banyodan krem alıp geleceğim.” Mihrimah usulca başını sallayarak genç adamın elinden elini ayırdı. Cihangir, sert adımlarıyla banyoya girip dolapları karıştırdı aceleyle. Aradığı kremi bulduğunda banyodan çıkarak genç kızın yanına ilişti usulca.

 

Yatağın boş kısmına oturup parmağının ucuna sıktığı kremi usulca genç kızın boynuna sürerken dişlerini sert bir biçimde sıkıyordu. Kehribar gözlerini kaldırıp genç kıza baktığında, genç kızın gözlerinin dolduğunu fark etti.

 

“Çok mu acıyor.?” Diye sordu Cihangir kremi usulca Mihrimah’ın boynuna sürerken. Mihrimah yavaşça yutkunarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

“Azıcık acıyor, ama… ama gözlerimi kapatınca sanki ellerini boynumda hissediyorum.” Genç adam aldığı titrek solukla elindeki kremin kapağını kapatarak kenara koydu. Yatağın boş kısmına uzanıp genç kızıda yanına çekip kollarını sıkıca genç kıza sardı.

 

“Ben yanındayım. Gözlerin uyumak istiyor, uyu hadi.” Mihrimah başını genç adamın göğsüne yaslayıp sağ kolunu genç adamın beline dolayarak parmaklarıyla kazağını sıkıca kavradı, gitmesinden korkarcasına. Cihangir kenardaki battaniyeyi üzerlerine örtüp, ellerini genç kızın uzun saçlarında dolaştırdı.

 

Genç kız her uykuya yenik düşüp gözlerini kapattığında, boynuna dolanan ellerle gözlerini geriye açıyordu. Genç adam dakikalarca genç kızın tam anlamıyla uykuya dalması için sabırla bekledi. Genç kız en sonunda uykuya yenik düştüğünde, Cihangir usul usul genç kızın saçlarını sevmeye devam etti.

 

Genç adam usulca bedenini genç kızın bedeninden ayırıp yan odada ağlayan oğluna bakmak için odadan sessizce çıktı.

 

Odanın kapısını açıp oğlunun odasına girdiğinde annesinin ve Süreyya’nın bakışları ona dönmüştü. Cihangir ağır adımlarla annesine yaklaşarak oğlunu kucağına aldı.

 

“Ne oldu, neden ağlıyor.?” Yusuf babasının kokusunu alınca küçük ellerini babasının yüzüne uzatıp ağlamayı bıraktı.

 

“Hiç canım onun nazı bize, baksana seni görünce sustu.” Gül hanımın sitemli sesiyle genç adam dudaklarını oğlunun başına bastırıp onu öperek kokusunu içine çekti.

 

“Sen onu bunu bırakta bana hastanede olan rezilliği anlat, bu kız bu cesareti nereden buluyor Cihangir.?” Gül hanım öfkeli sesiyle konuşurken, genç adamın bakışları koltukta oturan kardeşine döndü kısa biran.

 

“Süreyya anlatmıştır zaten sana anne. Cesareti kimden buluyor bilmiyorum ama belasını benden bulacak o keskin.” Yusuf babasının sakallarını çektiğinde Cihangir oğlunun elini tutarak sakallarından ayırdı. Adımları geri dönmek için yöneldiğinde bakışlarını annesine çevirdi. “Mihrimah yalnız kalmaktan korkuyor yanına gitmeliyim. Sen ona çorba yaparsın değil mi.?” Diye sordu annesine sakin sesiyle genç adam

 

“Tabii yaparım oğlum. Sen git karının yanına.” Genç adam başını ağır ağır sallayarak kucağındaki oğluyla odadan çıkarak kendi odalarına girerek kapıyı yavaşça kapattı. Yorgun gözleri yatağın üzerinde uyuyan genç kızı bulduğunda kalbi yersiz bir teleşa kapılmıştı.

 

Yavaş adımlarla genç kızın yanına doğru adımlayıp yatağın boş kenarına oturdu. Yusuf babasının kolları arasından çıkıp uyuyan genç kıza gitmek için hareket ederken, Cihangir bakışlarını oğluna çevirdi.

 

“Çok güzel değil mi.?” Meftun olmuş ses tonu odanın içerisine yayıldı usul usul. Kehribar gözleri genç kızın yüzünü ezberlemek istercesine her santiminde dolaşıyordu, desturcasızca.

 

Yusuf ağzına koyduğu parmaklarını çıkarıp, sanki babasının ne söylemek istediğini anlamış gibi sesler çıkardı. Küçük bedeni, genç kızın yanına gitmek için uğraşırken onu tutan babası buna izin vermiyordu.

 

“Sessiz ol küçük sincap, eğer uyanırsa bozuşuruz.” Genç adam oturduğu yerden kalkıp odanın ortasın doğru ilerledi ağrı adımlarla. Kucağındaki oğlunu halının üzerine bırakıp kenarda duran oyuncak arabalarını alarak oğlunun önüne bıraktı.

 

“Biraz oyun oynayalım mı küçük sincap.” Yavaşça oğlunun yanına oturup Yusuf’un arabalarından birini eline alarak onun oyununa dahil oldu. Yusuf’un gülücük sesleri odanın içerisine yayılırken genç adamın bakışları sürekli uyuyan genç kıza dönüyordu. Uyurken çattığı biçimli kaşları huzursuz bir uykunun kollarında olduğunu gösteriyordu.

 

Yusuf elindeki arabayı babasına uzatırken Cihangir gülümseyerek oğlunun elindeki arabayı alıp dudaklarını oğlunun elinin üzerine bastırdı.

 

“O tombul parmaklarını ısırırım.” Yusuf emekleyerek babasına doğru yaklaşarak genç adamın kucağına çıktığında genç adam yavaşça oğlunu kolları arasına aldı. Genç adam bakışlarını camdan dışarıya çevirdiğinde havanın ağır ağır karardığını fark etti.

 

“Acıktın değil mi.?” Yusuf ağzına soktuğu parmaklarıyla babasına bakarken genç adam onun bu haline kıvrılan dudaklarıyla bakıtıyordu. Genç adam oturduğu yerden kalkarak kararsız bir şekilde genç kıza baktı. Eğer uyandığı zaman odada olmazsa korkacağını biliyordu.

 

Yusuf huysuzlanarak babasının kucağında hareket ettiğinde genç adam kapıya doğru ilerledi. Odadan çıkarak seri adımlarla merdivenleri inerek salona indiğinde salondaki herkesin bakışları onlara dönmüştü.

 

“Anne Yusuf açıktı.” Gül hanım ördüğü örgüden bakışları ayırıp oğluna çevirdi bakışlarını. Başını yavaşça sallayarak Yusufu getirmesini istedi Gül hanım.

 

“Tamam oğlum ben yediririm onu sen karının yanına çık.” Cihangir oğlunu annesinin kolları arasına bakıp geriye doğru bir adım attığında evin içinde yankılanan sesle kalbini saran zehirli sarmaşık kendisini usulca belli etti.

 

“Cihangir.” Kulaklarına dolan naif ses göğüs kafesini sıkıştırırken telaşlı adımlarıyla merdivenleri tırmandı. Birbirine dolaşan adımlarıyla hızla odaya girip yatağın ortasına hıçkırarak ağlayan genç kızın yanına koşarak yatağın boş kısmına oturarak, titreyen genç kızı kolları arasına aldı.

 

“Korkma buradayım.” Dudaklarını genç kızın saçlarının üzerine bastırdı içini kaplayan sızıyla. Mihrimah gördüğü kabusun etkisiyle göz pınarlarından akmak isteyen gözyaşlarını bir bir bırakıyordu. Boğazını saran eller soluğunu acımasızca keserken, korkuyla sızlayan kalbi güven dolu kollarda soluklanıyordu.

 

Dudaklarının arasından feragat eden hıçkırıklar sessiz odanın içerisinde yayılıyordu. Cihangir parmaklarını usul usul genç kızın saçlarında gezdirerek sakinleşmesini bekledi. Mihrimah titreyen parmaklarıyla genç adamın kazağını kavramış sisli bakışlarıyla ona bakıyordu.

 

Ağır bir şekilde yutkunarak kuruyan dudaklarını araladı genç kız.

 

“O.. o sanki tekrardan ellerini boynuma dolamıştı. Tırnaklarını acımasızca boynuma batırıyordu sanki.” Titreyen sesi hissettiği korkuya ev sahipliği yapıyordu. Cihangir büyük elleriyle genç kızın küçük yüzünü kavrayıp genç kızın eğdiği başını kaldırdı. Kehribar gözleri genç kızın koyu kahverengi gözlerine tutuklu kaldı.

 

“Kabustu sadece. Geçti bak ben yanındayım.” Mihrimah başını usulca sallayarak başını genç adamın göğsüne sakladı. Kuruyan boğazını ıslatmak için her yutkunmasında zihnini süsleyen görüntüler titrek bir soluk almasına sebep oluyordu.

 

Başını usul usul sallayıp kuruyan dudaklarını araladı genç kız. “ Biliyorum, sen yanımdasın.. bu yüzden bu kendimi güvende hissediyorum zaten.”

 

Mihrimah usulca yutkunarak uzun kirpiklerini kapatarak titrek bir soluk doldurdu ciğerlerine. Elinin altındaki kazağı sıkıca kavrarken başını yavaşça kaldırıp genç adam baktı. Sisli bakışları onu net bir şekilde görmesini engellese de silik çehresi gözlerinin önündeydi.

 

Cihangir başını eğerek kehribar gözlerini ona bakan genç kızın yüzüne düşürdü. Kehribar gözleri ağır ağır genç kızın yüzünde dolaşırken aralarındaki yakınlık titrek bir soluk almasına sebep olmuştu.

 

Mihrimah başını yavaşça Cihangire yaklaştırıp onu daha net bir şekilde görmeye çalışırken genç adam ne denli yaklaştığının farkında değildi.

 

Elini yavaşça kaldırıp genç adamın yüzüne koydu. Parmaklarına batan sakalları onu gülümsetirken, kahverengi gözleri ağır ağır genç adamın yüzünde dolaşıyordu.

 

“Yüzün… Çok güzel.” Dudaklarının arasından dökülen kelimeler onu kısa biran şaşkına çevirsede yüzündeki gülüşü silmemişti. Parmakları genç adamın alnına dökülen saçlarına dokunurken, genç adamın soluklarını yüzünde hissediyordu.

 

Cihangir usulca yutkunarak gözlerini yavaşça kapatıp açarak neredeyse aralarında hiç mesafe bırakmayan genç kıza baktı. Burunlarının birbine değmesine santimler kalmıştı.

 

“Kiraz çiçeği.” Diye konuştu Cihangir kısık sesiyle. Mihrimah bakışlarını genç adamın saçlarından ayırıp gözlerine düşürdüğünde ilk defa genç adamın gözlerini bu denli net görüyordu.

 

“Eğer biraz daha bana yaklaşırsan…” Elini usulca genç kızın yüzüne dökülen saçlarına uzatıp, saçlarını usulca geriye doğru itti. “Seni öpmek zorunda kalacağım.”

 

 

Loading...
0%