Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29. Bölüm

@eminefuruncu

 

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim.

 

Adım adım finale yaklaşıyoruz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Genç kız üzerindeki mavi elbisenin kalın kemerini düzeltirken bakışları aynadaki yansımasına tutunmuştu. Siyah asi saçları omuzlarının üzerini süslerken siyah saçlarının üzerini babasının ona hediye ettiği kiraz çiçeği tokası süslüyordu.

 

“Güzelim hadi, hazır değil misin hala.?” Genç kızın kulaklarına sevdiği adamın sesi dolarken irkilerek kendisine geldi. Ozunun üzerinden bakışlarını arkasına çevirip içtenlikle gülümsedi.

 

“Geliyorum.” Kenarda duran ceketini ve çantasını alarak giyinme odasından çıktı. Bakışları koltukta oturan baba oğulu bulduğunda eliyle üzerindeki elbiseyi gösterdi genç adama. “Nasıl olmuş.?”

 

Cihangir yavaşça oturduğu yerden kalkarken oğlu kolları arasındaydı. Sert adımları genç kızın önünde durduğunda ağır bir şekilde yutkundu. Elini yavaşça genç kızın ince beline uzatıp onu kendisine çekti.

 

“Güzel olmama şansı yok.” Cihangir tok sesiyle konuşup dudaklarını genç kızın alnına bastırdı yavaşça. Mihrimah utanarak gözlerini ondan kaçırırken genç adam onun bu haline gülümseyerek bakıyordu. “Hadi gidelim artık.”

 

Cihangiri, Mihrimah’ın elini sıkıca kavrayarak odadan sert adımlarla çıktığında genç kız onun büyük adımlarına yetişmeye çalışıyordu.

 

“Nereye gidiyoruz? Hem biraz yavaş olurmusun yetişemiyorum.” Genç kız sitemli sesiyle konuşurken Cihangir adımlarının hızını genç kızın adımlarına uydurarak yürümeye çalıştı.

 

“Gidince görürsün.” Evden çıkıp arabanın yanına geldiklerinde Cihangir önce oğlunu arka tarafta olan yerine yerleştirip kemerini taktı. Mihrimah çattığı kaşlarıyla Cihangire bakarak arabanın kapısını açarak arabaya bindi. “Trip mi atıyorsun sen bana.?” Genç adam şaşkın sesiyle konuşurken genç kız arabanın kapısını kapatıp omzunu nazlı bir şekilde kaldırıp indirdi.

 

Cihangir kendi tarafına binerek arabanın kapısını kapatıp bakışlarını genç kıza çevirdi. Elini uzatıp genç kızın çenesini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı.

 

“Ne oldu şimdi ben anlamadım ki.” Genç adam tek kaşını kaldırıp şaşkın sesi ile konuşurken, Mihrimah bakışlarını ona çevirip kehribar gözlerine baktı. Gözleri her geçen gün daha net görüyordu. Karşısındaki adamı net görmek hızlı atan kalbinin dahada hızlanmasını sağlıyordu.

 

“Söylemiyorsun.” Mihrimah mahsun bakışlarıyla genç adam bakarken Cihangir gür sesiyle gülerek başını arkaya doğru yasladı.

 

“Bende bir şey oldu sandım.” Kehribar gözleri yanındaki sevdiği kadını bulduğunda titrek bir soluk doldurdu ciğerlerine. Elini uzatıp genç kızın elini kavrayıp dudaklarını genç kızın avucunun içine bastırdı.

“Bugün karım ve oğlumla baş başa kahvaltı yapmak istedim, ama sayende süprizde yapamıyoruz.”

 

“Yaa öyle mi.. şey ben kusura bakma..” Mihrimah mahcup bir şekilde başını önüne eğeceği esnada genç adam buna mani oldu. Parmakları genç kızın çenesini kavrayarak ona bakmasını sağladı.

 

“Bir öpücük verirsen bakmam kusura.” Cihangir yüzündeki sırıtışla genç kıza bakarken Mihrimah utangaç bakışlarını ondan kaçırma derdindeydi. “Öpücük.?” Cihangir tek kaşını kaldırıp merakla genç kıza bakarken Mihrimah usulca yutkunarak bakışlarını ona çevirdi.

 

Oturduğu yerden hafifçe genç adama doğru eğilip dudaklarını genç adamın yanağına değdireceği esnada Cihangir başını hızla yana doğru çevirerek genç kızın dudakarının kendi dudaklarına değmesini sağladı.

 

Mihrimah gözlerini şaşkınlıkla arlayayıp hızla geriye çekilerek bakışlarını etrafta gezdirdi.

 

“Ne yapıyorsun Cihangir, ya biri görseydi.?” Genç adam keyifle parmaklarını direksiyona vurarak ritim tutarken arabayı çoktan çalıştırmış yola çıkmışlardı.

 

“Ne var canım karımı öptüm.” Mihrimah başını olumsuz anlamda sallayarak başını cama doğru çevirdi. “Yoksa sen hala utanıyor musun, dün geceden..”Mihrimah, Cihangir’in ne söyleyeceğini anlayarak başını hızla ona çevirerek eliyle ağzını kapattı.

 

“Sus.. lütfen sus Cihangir. Sen önceden böyle arsız bir adam değildin ne oldu sana.” Mihrimah hızlı atan kalbine inat çattığı kaşlarıyla genç adam bakıyordu. Cihangir dudaklarının üzerine kapana eli öperek yavaşça indirdi.

 

“Aşka geldim güzelim aşka.” Mihrimah kızaran yanaklarıyla elini onun elinden kurtarıp başını diğer tarafa çevirdi.

 

“Lütfen gideceğimiz yere kadar susarak gidelim.” Genç adam gülerek Mihrimah’ı onaylayıp keyifli bir şekilde arabayı sürmeye devam etti. Dakikalar sonra araba bir göl kenarının yanında durduğunda Cihangir arabadan inerek genç kızın inmesine yardımcı oldu. Mihrimah bakışlarını etrafta dolaştırırken Cihangir oğlunu kucağına alarak genç kızın kolları arasına verdi.

 

“Sen Yusufu tut ben eşyaları çıkarayım.” Genç kız kolları arasındaki Yusufu sıkıca tutup gülümseyerek ona baktı. Dudaklarını hafifçe Yusuf’un yanağına bastırıp geriye çekildi.

 

Yusuf kocaman açtığı gözleriyle genç kıza bakarken genç kız onun bu haline kıkırdayarak rüzgarda uçuşan saçlarını geriye doğru itti.

 

“Neden öyle bakıyorsun küçük sincap.?” Yusuf başını Mihrimahˆın göğsüne yaslayıp, genç kızın bir tutam saçlarını küçük parmakları arasına aldı. Mihrimah dolan gözleriyle Yusuf’a bakıp titrek bir nefes aldı. Onu annesi sandığının farkındaydı genç kız. Titreyen dudaklarını birbirine bastırıp dudaklarını Yusuf’un saçlarına bastırdı.

 

“Hadi gelin.” Cihangir yere serdiği örtünün üzerine oturup gür sesiyle bağırırken bakışları ilerdeki ikilinin üzerindeydi. Ona adım adım yaklaşan canından çok sevdiği iki ciğerpâresiydi. Kehribar gözleri parlayarak onlara bakarken kalbi meftun olmuş gibiydi.

 

Genç kız kucağındaki oğluyla birlikte hemen yanına oturduğunda bakışlarını onlardan çekerek yavaşça yutkundu.

 

Üzerine bal sürdüğü ekmeği genç kıza uzattığında genç kız ekmeği alarak küçük bir ısırıp kopardı ekmekten. Cihangir oğlunu kucağına alarak ona kahvaltısını yaptırdı yavaş yavaş. Bakışları arada genç kıza giderken kıvrılan dudaklarına mani olamadı.

 

“Her şeyden ye. Zaten kuş gibisin.” Mihrimah çayından bir yudum içip yediği ballı ekmeği gösterdi.

 

“Yiyorum Cihangir.” Gülüşlerin etrafa yayılarak yapmışlardı kahvaltılarını. Cihangir kucağındaki oğlunu Mihrimah’ın kolları arasına bırakıp kurduğu sofrayı topladı yavaşça. Mihrimah başını göğsüne koyarak uyuya kalan Yusufa baktı gülümseyerek. Eliyle usul usul Yusuf’un saçlarını severken bakışlarını Cihangir’e çevirdi.

 

“Uydu.” Diye fısıldadı sessiz sesiyle. Genç adam elindeki sakalma kabını yerine koyarken başını kaldırıp şaşkınlıkla tek kaşını kaldırdı.

 

“Uykucu sincap, bu kadar uykuyu sevmesi bazen beni şaşırtıyor.” Genç kız sessizce kıkırdayarak dudaklarını Yusuf’un saçlarına bastırdı.

 

Cihangir oturduğu yerden kalkıp yerdeki piknik sepetini alıp arabanın bagajına koyarak kapısını kapattı. Arabanın içinden Yusuf’un pusetini ve battaniyesini alıp genç kızın yanına geldi. Mihrimah kolları arasında masumca uyuyan Yusuf’u pusetin içine bırakıp yangını hafifçe öptü.

 

Genç adam parlayan gözlerle onları izlerken kalbi sızlıyordu güzellikleri karşısında. Elindeki battaniyeyi oğlunun üzerine örterek bakışlarını genç kıza çevirdi.

 

“Seni salıncakta sallamamı ister misin.?” Diye sordu genç adam sakin sesiyle. Mihrimah şaşkınca etrafına bakarak salıncak aradığında bakışları ağacın diğer tarafındaki salıncakta takılı kalmıştı.

 

Cihangir söyleyene kadar salıncağı fark etmemişti bile. Heyecanla bakışlarını genç adam çevirerek başını hevesle salladı.

 

“İsterim.” Cihangir oturduğu yerden kalkıp elini geç kıza doğru uzattı. Mihrimah tereddüt etmeden ona uzatılan eli tutarak oturduğu yerden kalktı. Adımları salıncağın yanında durduğunda genç adam eğilerek salıncağın üzerini temizledi.

 

Mihrimah elini genç adamın elinden ayırarak gülümseyerek salıncağa oturdu. Kalbi bu heyecanı ilk kez yaşamanın heyecanı ile atıyor, göğüs kafesini dövüyordu.Soğuktan üşüyen elleriyle salıncağın kenardaki iplerini sıkıca tutarak başını omzunun üzerinden arkaya çevirdi.

“Hadi.” Mihrimah heyecanlı sesiyle konuşurken,Cihangir gülümseyerek genç kızı hafifçe iterek sallamaya başladı. Mihrimah rüzgarda savrulan saçlarını geriye doğru itsede saçları yeniden önüne dökülüyordu. Yüzüne çarpan rüzgar onu gülmsetiyordu.

 

“Daha hızlı salla.” Cihangir biraz daha hızını artırıp genç kızı sallarken kehribar gözleri genç kızın asi siyah saçlarında dolaşıyordu. Uçuşan siyah saçlarına parlayan gözleriyle bakıyordu.

 

“Bu kadar yeterli.” Cihangir yavaşça salıncağı durdurduğunda, Mihrimah salıncaktan inip üzgün bakışlarıyla ona baktı.

 

“Biraz daha sallanmak istiyordum ama ben.” Diye konuştu masum çıkan sesiyle. Genç adam ona yaklaşıp büyük elleriyle genç kızın küçük yüzünü elleri arasına aldı.

 

“Yüzün buz gibi olmuş.” Burnunun ucuna dudaklarını bastırdı hafifçe. “Burnunun ucu kızarmış soğuktan, daha sonra yine geliriz buraya.” Mihrimah olumlu anlamda başını sallayıp kollarını genç adamın beline sardı.

 

“Peki.” Cihangir kolları arasındaki genç kıza sıkıca sarılırken ellerini usul usul saçlarında dolaştırıyordu.

 

“Saçların aklımı başımdan alıyor.” Diye konuştu genç adam usulca. Mihrimah hafifçe gülerek başını kaldırıp genç adam baktı.

 

“Biliyorum.” Gülümseyen gözlerle Cihangir’e bakarken genç adam başını eğerek kehribar gözlerini onun gözlerine esir etti. Tek kaşını kaldırarak sorgularcasına başını salladı.

 

“Bak sen nereden biliyorsun.” Mihrimah omzunu nazlı bir şekilde kaldırıp indirip başını tekrardan genç adamın göğsüne yasladı.

 

“Söylemem.”

 

“Kiraz çiçeği.”

 

“Hmm.”

 

“Nereden biliyorsun.?” Mihrimah yasladığı başını tekrardan kaldırıp gözlerini genç adama çevirdi.

 

“Gece uyurken sürekli saçlarıma dokuyorsun, birde sürekli saçlarımı kokuyorsun uyurken.” Cihangir şaşkınlıkla gözlerini aralarken eliyle kendini gösterdi.

 

“Ben mi.?” Mihrimah hafifçe kıkırdayarak başını olumlu anlamda salladı.

 

“Sen.”

 

“Ben.. Hiç farkında değilim.” Genç adam durgun sesiyle konuşurken genç kız ona gülümseyerek baktı.

“Biliyorum.” Hafifçe parmak uçlarının üzerinde yükselip dudaklarını Cihangir’in yanağına bastırdı. “Hadi gidelim, Yusuf üşümüştür.” Cihangir genç kızı onaylayıp sıkıca elini tuttu. Eğilip yerdeki puseti diğer eline aldığında bakışları hala uyuyan oğlundaydı.

 

Arabaya binip ısıtıyıyı acmasıyla genç kız hissettiği sıcaklıkla üşüyen bedeni yavaşça gevşedi. Araba asfalt yolda yavaşça giderken arabanın içinde sessizlik vardı. Sıcaklığın vermiş olduğu hisle genç kız uyku moduna girmişti çoktan.

 

Araba arslanoğlu evine yaklaşırken Cihangir gördüğü şeyle arabayı durdurup farkında olmadan bağırdı.

 

“Lan..” Mihrimah korkuyla yerinde sıçrayarak uyandığında bakışlarını telaşla Cihangir'e çevirdi.

 

“Cihangir ne oldu.?” Korkuyla konuşurken bakışları genç adamdaydı. Cihangir çattığı kaşlarıyla karşısına bakarken bakışlarını ona telaşla bakan karısına çevirdi.

 

“Bir şey olmadı güzelim, siz arabada bekleyin geliyorum ben.” Hızla arabadan inip kapısını yavaşça kapatarak sert adımlarıyla ilerlemeye başladı. Mihrimah peşinden baksada gittikçe uzaklaştığı için onu net göremiyordu.

 

Cihangir adımlarını genç çiftin hemen arkasında durdurup boğazını yalancı bir öksürükle temizleyerek dikkatleri üzerine çekti.

 

Genç çift irkilerek bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdiklerinde Süreyya abisini görmesiyle Vural’a sarılı olan kollarını hızla çözerek onu geriye doğru itti. Vural bir iki adım geriye giderken mahcup bakışları karşısındaki adamda dolaşıyordu.

 

“Abi.” Süreyya şaşkın sesiyle konuşup çekingen bir şekilde başını öne eğdiğinde Vural bir adım ilerleyerek onun yanında durdu.

 

“Sonunda bir şeyleri itiraf edebildin demek.” Cihangir kendinden emin sesiyle konuşurken keskin kehribar gözleri onların üzerinde dolaşıyordu.

 

“Sen.. farkında mıydın.?” Vural tek kaşını kaldırıp Cihangir'e bakarken Cihangir kıvrılan dudağının kenarıyla ona baktı.

 

“Uzun zamandır farkındayım… lakin bu demek olmuyor ki kardeşime sarılmana izin vereceğim, hemde sokak ortasında.”

 

“Biz konuşuyorduk sadece.”

 

“Sarılarak mı.?” Genç adam sorgularcasına karşısındaki adama bakıp derin bir nefes aldı. “Akşam bizim evde toplanacağız geç kalmadan evde olursanız iyi olur.” Cihangir arkasını dönüp gideceği esnada adımlarını durdurup omzunun üzerinde Vural'a baktı.”Temas kurmadan konuşun.” Vural başını ağır ağır sallayarak onu onayladığında Cihangir hızlı adımlarla arabaya ilerleyerek arabaya bindi.

 

Mihrimah açılan kapı sesiyle yavaşça yutkunarak başını yan tarafa çevirdiğinde sisli bakışlarıyla genç adamı gördü.

 

“Cihangir.” Tedirgin sesiyle konuşurken bakışlarında anlam veremediği bir telaş vardı. Cihangir genç kıza doğru yaklaşıp yüzünü elleri arasına aldı.

 

“Korkma kiraz çiçeğim, Süreyya ve Vural’ı gördümde bir selam vermek istedim.” Cihangir sakin sesiyle konuşurken kehribar gözleri genç kızın gözlerinde dolaşıyordu. Baş parmağı usul usul genç kızın yüzünde geziniyordu. Mihrimah tek kaşını kaldırarak anlamayan gözlerle ona baktı.

 

“Süreyya ve Vural mı.?” Diye sordu şaşkın sesiyle. Cihangir usulca başını sallayıp genç kızın yüzüne düşen bir tutam saçı geriye doğru itti.

 

“Vural.. uzun süredir Süreyya’yı seviyor. Kendisine bile yeni yeni itiraf etti Süreyya’yı sevdiğini, sonra nasıl olduysa bizim kızda tutulmuş buna ama bir türlü anlamadılar işte birbirlerini sevdiklerini. Sonunda birisi itiraf etmiş anlaşılan.” Cihangir onu şaşkınlıkla dinleyen karısının o haline gülerek yanağına bir buse kondurup geriye çekildi.

 

“Şaşırdım ama onlar adına çok sevindim.” Genç adam arabayı çalıştırıp sürmeye başlarken ağır bir şekilde başını salladı.

 

“Vural’ı kardeşlerimden ayırmam, birine güvenmem gerekirse o kişi Vural olur.”

 

 

 

#######

 

 

 

Süreyya giden abisinin arkasından bakarken telaşı gözlerini yanında gayet sakin duran adam çevirdi.

 

“Vural, neden bu kadar sakin duruyorsun.” Genç kız telaşlı sesiyle konuşurken Vural gayet bir şekilde ona bakıyordu. Elini usulca genç kıza uzatıp yüzüne düşen saç tutamını kulağının arkasını sıkıştırdı.

 

“Panik mi yapmam gerekiyor, Cihangir bu ne sana nede bana kötü bir şey söylemez merak etme.”

 

“Ama…”Vural genç kızın yüzünü elleri arasına alıp başını eğerek ona baktı.

 

“Telaş yapacak bir şey yok güzelim. Adam benim seni sevdiğimin zaten farkındaymış, burada saf durumuna düşen biz oluyoruz yani.” Süreyya gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı.

 

“Evet, birbirini sevdiğini bir türlü anlamayan iki saf.” Vural cebinden çıkardığı kolyeyi genç kızın boynuna taktı yavaşça. Bakışları genç kızın güzel yüzünde dolaşırken usulca yutkundu.

“Benim yakında göreve gitmem gerekiyor, geriye geldiğimde bu kolyeyi boynunda görmek istiyorum.” Elini usulca genç kızın eline düşürüp yüzük parmağına dokunda.”Eğer boynunda görürsem.. burada bir yüzük olacak.” Süreyya kızaran yanaklarıyla karşısındaki adamdan bakışlarını kaçırıp kısık sesiyle konuştu.

 

“Ya öyle mi.?” Sesinde bastırmadığı heyecan gün yüzüne çıkmıştı usulca. Vural yavaşça başını sallayarak onu onayladı.

 

“Öyle.. Yani eğer sende istersen olacak.” Umut dolu bakışları genç kızın gözlerinde dolaşıyordu. Süreyya hızla başını sallayıp parmak uçlarında yükselerek kollarını genç adamın boynuna doladı.

 

“İsterim.” Vural kollarını genç kızın ince beline dolayıp başını saçlarına yasladı. Usulca burnunun ucunu sızlatan kokusunu içine çekti. Yıllardır hasret kaldığı koluya sonunda kavuşmuştu.

 

 

#####

 

 

 

 

Yenilen akşam yemeğinin ardından keyifle çaylar yudumlanıyordu. Mihrimah ilk kez gördüğü Cihangir’in amcasına ve yengesine gülümseyerek bakarak sordukları soruları cevaplıyordu. Daha önce seslerini duydukları insanların yüzlerini görmek onu mutlu etmişti.

 

“Annen karımı ele geçirdi.” Cihangir yanında oturan Vural’a bakıp memnuniyetsiz sesiyle konuşurken Vural onun bu haline gülerek bakmıştı.

 

“Mihrimah’ı sevdi, ondan bu konuşma isteği.” Cihangir başını ağır ağır sallayıp Vural’ı onayladı. Ciğerlerine titrek bir nefes doldurup bakışlarını karısına çeviri.

 

“Öyle. Gözlerindeki o mutluluk insanı içine çekiyor.” Sessizce fısıldadığında Mihrimah hafifçe başını çevirip yanında oturan kocasına bakmasıyla gözleri birbirine tutundu. Genç kız utanarak bakışlarını ondan kaçırdı.

 

Süreyya, Yusuf’u uyutup salona geri geldiğinde ikizinin yanındaki boşluğa oturdu yavaşça. Bakışları karşısındaki adama takılı kaldığında onunda ona baktığını görmesiyle dudaklarının üzerini utangaç bir tebessüm sarmıştı.

 

“Bakışlarında adamı yedin.” Genç kız bir anda duyduğu sesle irkilerek yanına döndüğünde Taner’in çatık kaşlarıyla karşılaştı.

 

“Ne.?” Diye sordu genç kız anlamadığını belli eden ses tonuyla.

 

“Diyorum ki bu kadar dikkatli bakma, etrafındaki herkes sen gibi saf değil babama bakarsan ne dediğimi anlarsın.” Süreyya telaşla başını babasına çevirdiğinde Orhan bey çatık kaşlarıyla Vural ve ona baktığını görmesiyle sert bir şekilde yutkunarak başını önüne eğdi. Vural amcasının çatık kaşlarıyla onlara baktığını fark etmesiyle hafifçe boğazını temizleyerek konuştu.

 

“Benim yakın zamanda görevim çıktı.” Herkes Vural’ın söylediği şeyle bakışlarını ona çeviriken Fehime hanım dolan gözleriyle oğluna baktı.

 

“Ama elin iyileşmedi tam.”

 

“Abartma anne atlı üstü doku zedelenmesiydi.” Fehime hanım dolan gözleriyle oğluna bakarken Vural annesine gülümseyerek baktı.

 

“Ağlama anne, her gideceğimi söylediğimde gözlerini doldurma.”

 

“Tabi söylemesi kolay.” Vural oturduğu yerden kalkarak annesinin yanına oturup sıkıca sarıldı ona.

 

“Geri geleceğim İnşAllah.” Bakışlarını hafifçe Süreyya’ya çevirip “Hem bu kez geriye geldiğimde sana çok sevinceğin bir haberde vereceğim.” Süreyya genç adamın ne söylemek istediğini anlayarak utangaç bakışlarını ondan kaçırdı.

 

“Yaa öyle mi nedir.?” Fehime hanım gözünden akan bir damla yaşı silip merakla oğluna sorarken Vural sessiz kalarak arkasına yaslandı.

 

“Ne zaman gideceksin.” Diye sordu Cihangir düz sesiyle.

 

“Bir kaç güne haber gelir, haber gelince gideceğim.” Cihangir başını hafifçe sallayıp onu onaylarken kolunda hissettiği dokunuşla başını yan tarafa çevirdi.

 

Mihrimah parmak uçlarıyla genç adamın kazağının kenarını çekerek ona bakmasını sağlayıp başını hafifçe kaldırarak ona baktı.

 

“Bir şey mi oldu.?” Genç kız hafifçe başını sallayıp uykulu gözlerini yavaşça açıp kapattı.

 

“Şey.. benim uykum geldide ben gitsem bir şey olur mu.?” Genç kız çekingen sesiyle konuşurken hissettiği yorgunluktan dolayı gözleri kapancaktı neredeyse. Cihangir yavaşça oturduğu yerden kalkıp genç kızın elini tutarak onunda oturduğu yerden kalkmasını sağladı.

 

“Herkese hayırlı geceler.” Herkes başıyla onu onayladığında Cihangir salonun çıkışına doğru ilerledi yavaş adımlarla, peşindende Mihrimah. Odaya girip, kapıyı arkalarından kapattı Mihrimah. Elini genç adamın elinden ayırmak istediğinde Cihangir genç kızın elinden çekerek bedenlerinin karşı karşıya gelmesini sağladı.

 

“Ne oldu.?” Diye sordu genç kız anlamayan bakışlarıyla. Cihangir sağ kolunu genç kız beline sararken sol eliyle yüzüne düşen saç tutamını geriye itti.

 

“Hiç, karıma sarılmak istemiş olamaz mıyım.?” Diye konuştu kadifemsi sesiyle. Mihrimah hafifçe gülümseyip parmak uçlarında yükselerek ellerini genç adamın omuzlarına koydu.

 

“Tabi ki isteyebilirsin.” Genç kız gülümseyerek dudaklarını genç adamın yanağına bastırıp bedenini genç adamın bedeninden uzaklaştırdığında Cihangir ona anlamayan gözlerle bakıyordu. “Ama benim çok uykum var, hem biliyorsun uykum kaçarsa bir daha uyuyamam.” Aceleyle giyinme odasına girip hızla atan kalbinin üzerine elini koyup kapıya yaslandığında Cihangir’in bir şeyler söylediğini duyuyotdu lakin ne dediğini anlamıyordu.

 

Usulca yutkunup adımlarını dolabın önünde durup eline ilk gelen pijama takımını alarak üzerine geçirdi. Giyinme odasından çıktığında Cihangirde banyodan çıkmıştı. Mihrimah bakışlarını hızla ondan kaçırarak yatağa doğru ilerleyerek yatağın içine girip battaniyeyi üzerine örttü.

 

Gözlerini kapatıp uyumaya çalışsa da az önce olan uykusu toz duman olmuştu. Derin bir nefes alıp verdiğinde genç adamın giyinme odasından çıktığını görerek gözlerini kapattı. Yatağın diğer taradında hisettiği ağrılıkla kalbi yerinden çıkacakmış gib atıyordu, zihnine dün gecenin izleri düşerken yanakları utançla kızarıyordu.

 

Cihangir kolunu genç kızın ince beline dolayıp onu kendisine doğru çekerek burnunu saçlarına yasladı.

 

“İyi geceler kiraz çiçeğim.” Mihrimah usulca yutkunup karnının üzerindeki elin üzerine elini koydu. Kaçan uykusu yerine gelmezken başını hafifçe geriye atarak Cihangir’e bakmaya çalıştı. “Kıpırdayıp durmasana.” Mihrimah omuzunu silkip bedenini genç adama doğru çevirdi.

 

“Uykum kaçtı benim.” Cihangir yüzündeki sırıtışla Mihrimaha bakarken genç kız elini usulca kaldırıp genç adamın yüzüne dokundu. Parmak uçları usul usul yüzünde dolaşırken kalbide usul usul atıyordu.

 

“Yarım bıraktığın okulu tamamlamak ister misin.?” Diye sordu genç adam bakışlarını genç kızda dolaştırırken. Mihrimah hareket eden parmaklarını durdurup şaşkın bakışlarını Cihangir'e çevirdi.

 

“Ne.?” Diye sordu hissettiği şaşkınlığı belli ederek. Cihangir genç kızı hafifçe kendisine çekip aralarındaki mesafeyi kapattı.

 

“Diyorum ki yarım bıraktığın okula devam etmek ister misin.?” Mihrimah dolan gözleriyle başını olumlu anlamda salladı.

 

“İsterim hemde çok.” O okulu okumaya başlarken hayalleri vardı, umutları vardı ama hepsi yarım kalmıştı. Şimdi hepsi tamamlanıyordu, sevdiği adam sayesinde.

 

“O zaman yarın gidip gerekli işlemleri yaparız, oradanda annenlerin yanına gideriz.”

 

“Gerçekten mi.?” Mihrimah hızla yataktan doğrulup sevinçli sesiyle konuşurken Cihangir onu yattığı yerden başını sallayarak onayladı.

 

“Gerçekten kiraz çiçeğim.” Mihrimah kollarını genç adamın boynuna dolayıp ona sıkıca sarıldı. Sarılışı kısa sürede Cihangir tarafından karşılık görürken genç adam onu kolları arasında hapis etmişti adeta.

 

“Teşekkür ederim, herşey için teşekkür ederim.” Mihrimah titreyen sesiyle konuşurken gözünden düşen bir damla yaş Cihangir’in boynunu ıslatmıştı. Elleri usul usul genç kızın saçlarında dolaşırken, gözlerini yavaşça kapattı.

 

“Asıl ben teşekkür ederim beni bu kadar güzel sevdiğin için.”

 

Loading...
0%