Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@emineylmzz

İnsan beyni gördüğü, duyduğu, hissettiği her anı kaydeder ama ilginç olanları hep hatırlardı. Bu akşam bahçede gördüğü rüya bunlardan biriydi. Rüyasında gördüğü kadınların benzerliği genç kız için sürpriz değildi. Yıllardır uykularını süsleyen kadının belleğine nasıl sızdığını bilmiyor olsa da büyük bir yeri olduğunu bugün yeniden anlamıştı. İki kadın arasındaki en büyük benzerlik, gerçek olamayacak kadar masalsı olmalarıydı. 


     Bahçede uyuduğu zaman genç kızı korkutmuş olsa da şimdi eskiz defterine, efsanelere ait olduğunu düşündüğü kadının, güzelliğini çizmekle meşguldü. Beyaz kağıdın üzerinde kalemi dans ederken, parmakları bilinçsizce hareket ediyor, gördüğü şaheserin ilginç gözlerini itina ile resmediyordu. Çocukluğunda o gözlere olan kıskançlığını hatırladığında yüzünde küçük bir tebessüm oluştu.


     İki duvarın birleştiği köşeye konumlanmış çalışma masasının üstünde heyecanla resmini çiziyordu. Sağ ve sol tarafında bulunan duvarlarda büyük iki cam mevcuttu. Resminden kafasını kaldırdığında sağ tarafta ki camdan arkadaşı Kader'in odasının ışığının yanıp yanmadığını kontrol ediyordu. Saat çoğu insan için uyku vakti olabilirdi ama iki kız gündüzden çok geceye aşıktı. 


     Gece gökyüzünü süsleyen Yıldızlara olan hayranlığı, genç kızın uykularında ise yıldız gözlü masal kahramanları kılığına giriyordu. Dilek rüyasını kimseye anlatmadı. Resmini çizmek için uğraştığı düşleri sadece ona aitti.


      Farklı renklere sahip irislerin resmedildiğinde, gerçeği ile mukayese edilemeyecek kadar cansız ve ruhsuz olduğunu fark etti. Bitirdiği resmine dikkatle baktığında uzun ve parlak saçları ve pürüzsüz teni, ince kırmızı dudakları ile resmini bile çizmekten aciz hissediyordu. Gözlerinde on üç rengi çizmesi kolay gibi görünse de beyaz kağıdın üzerinde ki irisler cansız, renksiz ve ruhsuzdu.   


     Gözleri ile gördüğü kadının resmini çizmek zordu. Kelimelere dökmenin mümkün olmadığını biliyordu ve hiç sesli olarak anlatmayı denemedi. Bazı gizemler sahibi için de sırdı. Sadece uykularını süsleyen bir rüyaydı ama ona ait olmalıydı. Kalbi ve aklı arasında konuşulan, bedeninin muhafaza ettiği, öldüğünde ise toprağa emanet edeceği hoş bir gizdi.


     Çizmeyi bitirdiği resme bakmayı bırakarak, çalışma masasının alt çekmecesine, çizdiği diğer resimlerin yanına bıraktı. Birkaç yıl önce Kader ve Elif ile gittikleri kara kalem kursu sayesinde edindiği alışkanlık, Dilek için vazgeçilmez bir aktiviteydi. Hayallerini, anılarını, sırlarını resim defteri ile paylaşmayı seviyordu. Arkadaşları sıkılıp bıraktığında Dilek devam ederek eğitimi tamamlamıştı. Kalemini ve silgisini çalışma masasının üstündeki ahşap kalemliğe koyarak masasından kalktı.


     Kader'in evine bakmak için cama doğru yaklaştı ama bütün gece olduğu gibi yanmayan ışıklarla karşılaştı. Bunun anlamını biliyordu. Ev halkı uyumadığı için Kader evden çıkamıyordu. Bu durumda beklemenin bir anlamı olmadığını düşünerek perdeyi tekrar kapattı. 


     Gardıroptan pijama takımını aldı. Siyah renkli şort ve kısa kolludan oluşan takımı giydikten sonra dişlerini fırçalamak için odasından çıkarak banyoya ilerledi. Evin sessizliğini özlemişti. Küçük canavarların uyuduğu belli oluyordu. Aksi taktirde Arda ve Anıl top oynar, Ece ise onunla oynamayan abilerine bağırarak vaktini geçirirdi. Bu durum kulaklarına, sabrına ve ev halkına büyük bir sınavdı.


     Banyoda işlerini bitirip odasına döndüğünde yatmaya hazırdı. Şimdi rahat bir uyku uyumak istiyordu. Yumuşacık yatağı ile buluştuğu an yorgunluğunu hissetmişti. Gözlerini kapatıp kendini uykuya teslim etmesi uzun sürmedi.


     Dilek yatağında uyumaya devam ederken dışarıda onu izleyen gözler tetikteydi. Algulei tetikte beklerken henüz bir hareketlilik hissetmiyordu. Bu durumun uzun sürmeyeceğini biliyordu. Dilek için gelecek düşman fazla beklemeyecekti.  Dünya'ya ayak bastığı an hissettiği çekimle genç kızı bulması zor olmamıştı. Genç kızın etrafına yaydığı enerjiyi hissetmemek mümkün değildi. Misiza'nın bahsettiği renkli gözleri fark edilmeyecek gibi değildi. Büyüleyici renkleri ve parlaklığı görmek onu şaşırtsa da söylenenleri hatırladı. "Yüce Miryus sana bir mucize emanet ediyor. " Demişti. Misiza, Algulei'i görevine hazırlamıştı ama Muhafızın büyüleyici efsunundan bahsetmemişti. 


     Gür ve uzun koyu renkli saçları, uzun boyu ve güzelliği ile tüm dikkatleri üzerine çekiyor olmalıydı. Düşüncelerine küçük tebessümü eşlik etti. İnsanlar bu güzellikten bir haberdi. Algulei'nin gözünden görme şansları olsaydı neler olurdu.  Kelimeleri usulca dudaklarından serbest bıraktı. "Yok olurdu." İnsanların tüketmek gibi bir huyu vardı. Sevgiyi, güzelliği, şefkati, masumluğu, yeşili ile maviyi ve kendilerini... 


     Algulei, etrafı dolaşmak için oradan ayrılmaya karar verdi. İri cüssesini rüzgar gizlediği için fark edilmesi imkansızdı. Dünya ondan bir haberdi. Dilek ise yakın zamanda tanışacaktı. 


    İnsanlar yataklarında karanlığa veda edip, Güneşi selamlamak için zaman kollarken bu geceki karanlığın gitmek için Güneşin de doğmak için acelesi yoktu.


     Gökyüzünün en güzel süsü bu gece Dünya 'dan ışığını da görkemini de esirgiyordu. Bu gece ki karanlığa ne ay ne de milyonlarca Yıldız çare olabilirdi . Sokaklar sessizdi bu gece evleri, ormanları saran karanlık öyle heybetliydi ki sesleri bile karanlığıyla gizliyor, rüzgar esmekten çekiniyordu.


     Dilek yatağında uykusunun en tatlı yerinde birden sıçrayarak uyandı. Sanki uyumamış gibi zihni tetikteydi, huzursuzdu, saç dipleri ter içinde kalmıştı. Cama doğru kafasını çevirip açıp açmadığını kontrol etti. Elini kaldırıp alnındaki teri sildi. Sıcak havaya anlam veremiyordu çünkü buralar da geceler serin olurdu. İçindeki huzursuzluğu aniden uyanmasını yüzünden olduğunu düşündü.


     Göğsünde ki baskının sebebini düşünürken etrafına baktı, sıcaktan başka her şeyin diğer geceler gibi olduğunu düşündü. Kuruyan boğazını yumuşatmak ve biraz serinlemek için baş ucunda ki suyu içti, uyurken açık bıraktığı bahçe ye bakan camı es geçip sokağa bakan camı açmak için yatağından çıktı.


     Ayakları ahşap zemine değdiği an odada ki tek ses olan saat birden bire sustu. Duvar saatinin susmasını bekleyen sokak lambaları söndü artık daha karanlık daha sessizdi, bu gecenin kasvetine yakışan sıcak, Dilek'i daha da huzursuz ediyordu. Baş ucundaki komodinin üstündeki telefonunu bakarak saatin kaç olduğunu öğrenmek istedi ama telefon kapalıydı.


     "Hay aksi " bu gece hiçbir şey Dilek'ten yana değildi. Kafasını cama tekrar çevirdiğinde hareket etmeyen perdeyi araladı, kapalı camı tamamen açtı, sokak lambaları sönmüştü, dışarıda ne bir hareket ne de ışık vardı. Dışarıyı izlemeyi bıraktığında gözleri duvarda ki saate ilişti, karanlığına alışan gözleri gecenin üçünü gösteren saatle duraksadı. Bu saatte ne için uyandığını bilmese de içinde ki huzursuzluk genç kızı korkutuyordu. Bu gece dışarısı da hissettiği duygular gibi normal değildi.


     Yatağına tekrar yatmak istiyordu ama uyumak bir yana korkudan gözünü bile kırpamazdı. Yukarıya çıkmalıydı küçük Ece'nin odasında beraber uyumak çok iyi bir fikirdi .


     "İki dakika daha durursam korkudan bayılacağım" neden korktuğunu bilmese de yalnız kalmak olmak istemedi.


     Kendi kendine cesaret verirken kapıya yöneldi. Dönmesiyle kapının açılması aynı anda oldu Dilek korku ile çığlık attı ama gördüğü kişiyle hem rahatla hem de şaşırdı.


     "Kader" burada ne işi vardı bilmiyordu ama gelmesi çok iyi olmuştu daha sonra aklına gelen ihtimalle tedirgin oldu.


     "Bu saatte neden geldin?" Konuşmayan kız Dilek'in endişelenmesine sebep oldu. Açık bıraktığı saçları, iri mavi gözleri ile bir eli kapı kulpunu tutarken, kapıda dikilmeye devam eden kız konuşmamaya yemin etmiş gibiydi. Bir ayağı odanın dışında diğeri odanın içinde sadece bekliyordu. Üzerinde ki mavi pijama takımı, çıplak ayaklarıyla, yüzünde takındığı boş ifadesi ile sadece Dilek'in gözlerine bakıyordu.


     "Kader konuşsana, içeri nasıl girdin?


     "Kapıyı kilitlemeyi mi unuttuk?"


     "Neden konuşmuyorsun ?


     Kader duymuyor gibiydi hatta hareketsiz gözleriyle gördüğünden bile emin değildi. Konuşmadı odanın içinde olan ayağını dışarı yönlendirip, elini kapının kolundan çekti. Odanın karşısındaki kapıdan çıktı merdivenleri hızla inip kendini dışarı attı. Dilek şaşkınlıktan ne yapacağını bilemezken arkadaşının arkasından hareketlendi Kader'e yetişmek için hızla yürümeye başladı.


     Arkadaşının arkasından dışarı çıktığında gecenin karanlığında çıplak ayakları ile yürüyen arkadaşını takip etmeye başladı. Korkarak takip ettiği dostu bir kez bile arkasına bakmayıp, seri adımlarla yürüyordu.


     Gecenin bir yarısı yürüyen kızları bir gören olsa yarın bütün köy kendi gözleriyle görmüş gibi bir kişiden duyduğunu konuşmaya başlar birde üzerine hikâyeler yazardı. Birileri duyacak korkusuyla seslenemiyordu, yakalamakta pek mümkün değildi. Gecenin karanlığı ve sessizliği daha da çok korkmasına sebep oluyordu.


     "Nereye gidiyor bu kız"


     "Kader" sessizce ismini telaffuz etse de bırakın duymayı onu takip ettiğinin farkında bile olmayabilirdi. Sadece hızlı hızlı yürüyordu. Köydeki evleri geride bıraktıklarında genç kız arkadaşının girmek üzere olduğu bahçeye girmeden onu yakalamak için daha hızlı koşmaya başladı. Dilek, Kader'i bahçe kapısından içeri adım atmadan yakaladı.


     "Kader burada ne işin var? Bak bu evi sevmiyorum hadi gidelim. "Arkadaşının donuk gözleri, buz gibi teni ile ne yapacağını şaşırdı. Bu kızı nasıl kendine getirecekti ki daha kendine hakim olamıyordu. Bacakları titriyor, sürekli kuruyan dudaklarını diliyle ıslatıyordu.


     Bulundukların evin bahçesi, buradaki insanların gündüz bile gelmek istemeyeceği bir yerdi.  Gecenin bir yarısı aklını kaçırabilirdi.


     "Kader neyin var. Konuşsana ne bu haller, kızım buraya gündüz bile gelmeyiz." Kader duymuyor, dikkatli bir şekilde sadece bahçe kapısında dikilmiş karşıya bakıyordu. Arkadaşının bu haline şaşırsa da korkusu daha baskın geliyor, hisleri buradan hızla uzaklaşmasını söylüyordu. Kader'i burada bırakmaya niyeti yoktu ama nasıl dikkatini çekeceğini bilmiyordu. Onu kendine getirmenin yollarını düşünürken, içinde bulunduğu durum düşünmesini engelliyor  tedirginliği Dilek'in mantıklı davranmasına engel oluyordu. Arkadaşının içinde bulunduğu durumun ciddiyeti hakkında bilgisizliği, elini kolunu bağlıyordu. Arkadaşı hasta mıydı? En iyi arkadaşı büyük bir şokta olmalıydı, bu tavrının hiçbir açıklaması yoktu.


     Kader beklenmedik bir hamle yapıp, kolunu Dilek'in elinden kurtardı. Evin bahçesine girdi. Dilek artık ne gece olmasını ne de duyulmayı umursamayıp bağırmaya başladı.


     "Kader" ne yaparsa yapsın Kader dönüp bakmıyordu. Düşünmeden arkadaşının arkasından ilerlerken yanından geçtiği mezarlar sanki şimdi açılacak ve içinde sakladığı bedenler ayaklanıp Dilek'i yakalayacaktı.


     "Çarpılacağız " bulundukları yeri ve Kader'in kendinden geçmiş halini düşününce aklına gelen tek çözüm Kader'i alıp gitmekti. Büyük evin yanında ki dar yoldan arka bahçeye girdiğinde bir süre gördüğünü hazmetmesi gerekti.


     Karşisinda ki manzara kalbinin hızlanmasına sebep oldu. Gözleri gördüklerinin karşısında büyüdü, kalbi göğsünden çıkmak için çabalarken, ayakta durmak artık mümkün değildi. Titreyen bacakları vücudunu taşımadı ve dizlerinin üstüne düştü.


     "Şaka mı yapıyorlar ?"


     "Olabilir mi?" arkadaşları bunu yapmazdı ama karşısında ki manzaranın başka bir izahı yoktu.


     "Kader"


     "Elif" sesini duymuyorlar ya da duymak istemiyorlardı. Karşısındaki on iki kişi yarım ay şeklinde dizilmiş karşıya bakıyorlardı. Sanki bakmayı bıraktıklarında kaybolacakmış gibi davranıyorlardı. Dikkatli, bina kadar hareketsiz ve onları bu işten alıkoyacak her şeye duyarsızlardı. Burada Dilek'in korkudan öldüğünün farkında değiller miydi? Diğerleri kimdi bilmiyordu ama bu durumdan oldukça sıkılmıştı.


     İçindeki korku yerli yerinde dururken ayağa kalktı ve arkadaşlarının yanına doğru adımlar atmaya başladı. Titreyen bacakları işini zorlaştırsa da yürümeye devam etti. Kader duymuyordu ama belki Elif'i kendine getirip Kader'i de alıp buradan giderlerdi.


     "Boş versene bir defa seslenir tüyerim, şakalarına başlayacağım" Başta duran Elif'in yanına yaklaşırken diğerlerine yakından bakma şansı oldu.


     Elif'in yanında ki üç kişiyi tanımıyordu ama Kader'in yanında Cesur ve Hasret'in ne işi vardı. Hasret beş yıldır buraya gelmemişti ve birkaç gün içinde köye gelmediğinden emindi. Ellerini yüzüne götürüp acısını umursamadan sıvazladı. Cesur'un ne zaman geldiğini düşünmeye başladı ama bir cevap bulamadı.


    "Siz nasıl bir manyaksınız lan; Kader, Elif bunun acısını çok kötü çıkaracağım" Hiddetle tekrar bağırdı. "Geri zekalılar" ne olduğu umurunda değildi ama bu durumdan kurtulduğunda yaşadığı korkunun hesabını sormak istiyordu.


     Burada olan on iki kişiden sadece dört kişiyi tanıyordu. Elif'in önüne geçip kollarından tutup sarsmaya başladı. Bedeninin hareketsizliği, gözlerinde ki ifadesizlik Dilek'i tamamen çileden çıkardı. Artık burada kalmayacaktı hayal mi yoksa gerçek mi olduğunu bile ayırt edemiyordu.


     Buradakiler ona şaka mı yapıyor yoksa hepsi birlikte kafayı mı yedi, merak etmiyordu. Ellerini Elif'ten çekip gitmek için geriye doğru bir adım atacağı esnada Elif'in gözleri büyüdü, milyonlarca yıldız bir anda irislerinde parladı. Elif'in heyecan ve mutluluktan parlayan kahverengi gözleri Dilek'in o tarafa bakmasına sebep oldu. Hızla geriye dönüp arkasında ki karanlığa bakmaya başladı.


     Derin nefesleri artık yetmiyor, kalbi göğüs kafesini parçalıyordu. Hissettiği korku ve panik yüzünden midesi yaşadığı adrenalin sebebiyle alt üst olmuştu. Kaskatı olmuş vücudu artık hareket etmek istemiyor ne yapacağını bilmeden karanlığı yarıp, ansızın beliren tabuta bakıyordu.


     Hafızasından bu geceyi silmek mümkünse zaman kaybetmek istemiyordu. Kapağı olmayan kutu çürümüş, küçücük bir temasta tuzla buz olacak gibi duran ahşap parçalarına bakmaya devam ediyordu. Bedeni yaprak gibi titriyor, buradan biran önce kaçmak istiyordu. Sesini çıkaramadı nasıl konuşulacağını unutmuş gibiydi.


     "Gitmek istiyorum" gözünden yaşlar dökülmeye başladığında artık ne bir akıl kırıntısı kaldı nede kaybettiği cesareti bulmak gibi bir derdi vardı. En iyi fikir kaçmaktı ama hareket etmek istediğinde yapamıyordu.


     "Lütfen şaka ise artık bu son verin" arkadaşlarına yalvarsa da arkasına dönüp bakamıyordu. Elini çıkacak gibi atan göğsüne koydu. Ciğerlerine aldığı nefesler yetmezken, karşısında duran tabuttaki hareketlilik aklını başından aldı.


     Genç kızın aldığı çığlıklar gecenin sessizliğine inat tüm köyden duyulacak kadar güçlüydü. Kaçmak istedi ama yaprak gibi titreyen vücudu o kadar güçsüz haldeydi ki rüzgar esse yıkılır, biri dokunsa ölebilirdi.


     Karşısında ki hareketlilik durmuyordu. Tabutun içinden yükselen beden bu gece genç kızın ölümün habercisiydi, karşısında yükselen ışıl ışıl bedenle artık sadece bakıyordu. Bu gece burada ölecekti ve buna engel olmak için yapacağı hiçbir şey yoktu.


     Beyazlar içinde ki genç kızın ışığı yaşlı gözlerini daha da etkiliyor Dilek'i kör ediyordu. Tabutun korkunç görüntüsünü içinden çıkan beden güzelliğiyle yok etmişti. Topuklarına kadar uzun, gür, beyaz saçlarıyla, beyaz teniyle inanılması imkansız bir rüyaydı. Üzerindeki uzun beyaz elbise teninin beyazlığı ve ışıltısının yanında gri gibi duruyordu. Gözlerine bakmak yürek isterdi. Ceviz büyüklüğünde ki renkli gözleri birkaç saat önce rüyasında görmüştü.


     Yaklaşan beden sanki karşısında dans ediyordu. Genç kız gibi görünüyordu. Yeşil çimenlerin üzerinde hareket eden ne olduğunu bilmediği muazzam yaratığın hareketleri bale yapar gibi narin olsa da ayrı ayrı altı rengi barındıran birbirinden farklı gözleri kararlı ve öfkeliydi. Genç kızın ki hayranlık değildi çaresizlikti. Burada ölecekti ve neden olduğunu kimse bilmeyecekti. Hastalıklı beyni ona oyun oynayıp korkudan ölmesine sebep olacaktı.


     Parlak on iki rengi içinde barındıran yıldız şeklinde gözleri, bedeni gibi parlak ve eşsizdir.


Gitmesi gerekiyordu yavaş yavaş yaklaşan yaratıktan kaçmak istiyordu. Farklıydı; rüyasında gördüğü kadın aynı olsa da hissettirdiği çok farklıydı. Akşam üstü gördüğü rüyasında yeşilliklerin arasında mutlu başlamıştı. Şu an rüyada değildi ve korku ve çaresizlik içinde kıvranıyordu. 


     Bedenini toplamak aklını toplamaktan daha uzun sürdü. Son bir gayretle arkasını dönüp kaçmak istediğinde arkasında sıra sıra dizilmiş bedenler, dikkatle kadına bakıyordu. Dilek'i daha da korkutan ayrıntı arkasındaki bedenlerin gözlerinin renkleriydi. Her biri parlak ve birbirinden farklıydı. Ne olduğu umurunda değildi, buradan gitmesi gerekiyordu.


     Halsiz bedenini adım atmaya zorladı, yürüyecek hali yoktu, etrafında ki her şey şeffaf bir hal almıştı. Korkusu çoğaldıkça gerçekle olan bağı koptu. Yürüyordu ama ilerleyemiyordu, nefes alıyordu ama ciğerlerine yetmiyordu. Midesi tekrar bulanmaya başladı, bacakları durmak üzereydi, evin yanındaki dar yoldan ilerlerken halsiz bedenini toplamak için evin duvarına yaslandı.


     Biçare bedenini ayakta tutması oldukça zordu. Gözleri kapanmak için sabırsızdı. Çevresinde ki hiçbir şeyi idrak edemiyordu. Kafasını arkasını görmek için çevirdiğinde birkaç adım uzağında onu izlediğini fark etti. Kötüleşen midesine söz geçiremedi, bedeni kasılırken kusmaya başladı. Boş midesine kramplar giriyordu. Derin nefes alarak kendini toparlamaya çalıştı. Bedenini hareket etmeye zorlasa da başarılı olamıyordu. Arkasında hissettiği yaratıkla bedeni olduğu yere yığıldı. 


     Genç kız, bedeninin ve aklının ihanetine uğradı. Karanlığın ortasında, yalnız başına ölecek ve ruhu serbest kalacaktı. Buz gibi toprak onu daha da soğuttu; çaresizce g özlerini kapatıp açtı, celladı karşısında dikilmiş gözlerine bakıyordu. Göz yaşları teri ile karıştı ve bedenini gece ile toprağa emanet etti. Aklımda ki tek şey artık ailesine kavuşacağıydı. Bedenine neler olacağını bilmeden gözlerini kapattı.


     Dilek hayatının burada son bulacağını bilemezdi. Ölümü bu gece yakınında hissetmişti.  Dilek'te neden bunları yaşadığını öğrenmeden gözlerini kapadı. Bedeni ve aklı rahatladı, gözlerinden akan yaşlar durdu. Derin bir nefes aldı ve bilincini tamamen kaybetmeden önce yavaş yavaş bıraktı. 


Loading...
0%