@emlyce
|
"Hadi Teo! Bak işte burda da var." diye seslendi küçük kız, arkadaşı Teo'ya. Hızla kızın yanına koşan Teo önce biraz soluklandı sonra kıza baktı "Barca nerde hani?" dedi meraklı gözlerle beklerken. Kız parmağını küçük kelebeğin olduğu yöne çevirip "Bak işte orda.. ama yavaş ol korkmasın Teo." dedi Barca. Teo dikkatlice yaklaştığı kelebeğin üzerine, elindeki ağ parçasını bir hamlede fırlattı lakin ağ o kadar eski püsküydü ki arasındaki yırtıklardan geçerek kaçmayı başarmıştı küçük kelebek. Teo kelebeğin kaçmasına üzülen Barca'yı teselli etmek için elini Barca'nın yanağına koydu "Üzülme Barca başka bir tane buluruz." dedi tebessüm ederek. Teo'nun tebessümüne karşılık Barca'da gülümsedi "Gidelim o zaman Teo.. annem yemek vaktinde evde olmamı istedi." dedi mahcup bir tavırla, Teo başını sallayıp onayladı küçük elini Barca'nın yanağından çekip "Önce giden kazanır." dedi ve koşmaya başladı, Barca daha ne olduğunu anlamadan Teo'nun arkasından koştu "Ama bu haksızlık Teo!!" diye bağırdı. Barca'nın evinin önüne geldiklerinde ikiside nefes nefese kalmıştı, biraz soluklandılar. Teo fırsattan istifade kızım yanağına küçük bir öpücük kondurdu, utancından kızaran Barca'da hızla Teo'nun yanağını öpüp evine koştu. Bu öpücüğü beklemeyen küçük Teo bir kaç saniye orada öylece dondu kaldı, sonunda kendine geldiğinde elini Barca'nın öptüğü yanağına koydu, yüzünde kocaman bir sırıtışla kendi evinin yolunu tuttu. Çok uzak değildi evi, Barca'nın evinin arka sokağındaydı bu yüzden eve gitmesi uzun sürmemişti. * Kardeşinin yüzünde koca bir sırıtışla yanına geldiğini gören Nico şaşkınlıkla Teo'ya baktı "Yüzüne bakılırsa bu kez o da seni öptü." diyip kıkırdadı Nico, kardeşinin sözleriyle kendine gelen Teo öksürdü "Ne alakası var Nico?" dedi ciddi bir tavır almaya çalışarak "Tabi tabi hiç alakası yok, elin yanağında olduğuna göre tokat attı o zaman?" dedi Nico kendinden emin bir şekilde. Kardeşler kendi aralarında şakalaşıp sohbete devam ettiler, gece olunca uyumak için yataklarına gittiler lakin Teo Barca'nın öpücüğünü bir türlü aklından çıkaramadığı için uyuyamıyordu, yatakta bir sağa bir sola dönüp duruyordu "Uyu artık Teo benide uyutmuyorsun!" dedi Nico. Teo'nun kımıldanmalarından dolayı o da uykuya dalamamıştı. Kardeşini rahatsız etmek istemeyen Teo yatağından kalktı, masadan kağıtlarını, mürekkep ve tüy kalemini alıp sesizce bahçeye indi. Ay'ın ışığının altında bir ağacın dibinde oturup yıldızları izledi bir müddet, sonra aklına Barca geldi, onu düşündü Teo, gülüşünü, gözlerini, bakışlarını, samimiyetini ve iyi kalbini. Düşündükçe ilham doldu Teo Barca için bir şiir yazmak istedi. Yarım saatin sonunda saat gece yarısı olmuş Teo'nun etrafı buruşturulmuş kağıtlarla dolmuştu, ne yazarsa yazsın beğenmiyordu Teo, Barca'ya layık bulamıyordu hiç bir yazdığını. En son yazdığı şiire baktı "İşte bu.. bu çok güzel oldu" dedi. Nihayet yazdığı bir şiiri beğenmişti. Bunu yarın Barca'ya hediye etmeye karar verdi, güzelce sarıp iple bağladı. Etrafa dağıttığı buruşuk kağıtları da toplayıp yatmaya gitti. * Barca koşarak eve girdi, yanakları kızarmıştı sonunda Teo'nun sevgisine karşılık göstermiş o da onu öpmüştü. İçeri girdiğinde annesi Barca'yı bekliyordu "Nerede kaldın? yemek vaktinde evde olmanı söylemiştim." dedi annesi sitem ederek. "Teo ile oyuna daldık, vakit nasıl geçti anlamadım." diye cevap verdi Barca. Annesi eli ile sofrayı işaret ederek "Yemek bitti, kalanlarla karnını doyur ve sofrayı topla." diyip odasına çekildi. Barca ile annesi yaşıyordu sadece evde, babası Barca 4 yaşındayken hastalıktan ölmüştü. Babasının ölümünden sonra annesi toparlayamamıştı, tek başına mücadele etmek zorunda kalmıştı. Barca'nın tüm sorumluluğu onun omuzlarına düşmüştü bu yüzden zaman geçtikçe daha katı birine dönüşmüştü. Barca bu durumu anlayamıyordu. Barca kalan yemeklerden yiyip sofrayı toparladı sonra uyumak için odasına gitti. Yastığa başını koydu Teo'yu düşündü, yüzünde tebessüm oluştu. Onu gerçekten seviyordu, tek dileği büyüdüklerinde de bu sevginin devam ediyor olmasıydı. Barca Teo'yu düşünerek uykuya daldı. * Sabah erken uyanan Teo ailesiyle kahvaltısını edip doğruca Barca'nın evine yol aldı. Barca çoktan kapıya çıkmış Teo'yu bekliyordu, uzaktan onun geldiğini gören Barca'nın yüzünde gülümseme, kalbinde ise kelebekler uçuşuyordu. Teo Barca'nın yanına geldiğinde önce ona selam verdi sonra cebinden bir kutu çıkarıp Barca'ya uzattı. Kutuyu heyecanla alan Barca büyük mutlulukla kutuyu açmak istedi ama Teo onu durdurdu "Ben yokken aç lütfen Barca." dedi. Barca neden böyle istediğini anlamadı lakin yine de kabul etti. "Şimdi gitmem gerekiyor Barca, babam eve çabuk dönmemi söyledi." dedi Teo suratını asarak, "Tamam Teo ama işin bitince gel kelebeklerin olduğu yere gidelim yine." içi buruk bir şekilde söylemişti Barca bunu, sanki başlarına gelecek olanları hissetmişti. Teo Barca'ya el sallayıp hızla evine döndü. Barca'da kutunun içindekini merak ettiği için evine girip hızla odasına çıktı. Barca odasına girip kapıyı kapattı ve yatağının üzerine oturdu, kutuyu karşısına koydu heyecanlıydı kalbi küt küt atıyordu, daha fazla dayanamayıp kutuyu bir çırpıda açtı, içinden çıkan bir not ve bir kolye vardı. Barca önce kolyeyi eline aldı, ipe geçirilmiş kelebek figürlü bir ucu vardı, mavi kanatlıydı camdan yapılmıştı. Kolyeyi çok beğenen Barca, hemen kolyeyi takıp notu açtı. Şiir Teo ona bir şiir yazmıştı. Mutluluktan gözleri doldu bir damla düşüp eskimiş kağıdın kenarını ıslattı. Barca bunu görünce elinin tersiyle göz yaşlarını sildi ve şiiri okudu. Şiirde Teo Barca'ya aşkını ilan etmişti. Barca sevinçten kağıdı göğsüne basıp sarıldı, sildiği göz yaşları tekrar akmaya başladı. O da gidip Teo'ya aşkını ilan etmek istedi, hızla odasından çıkıp evden ayrıldı. Teo'nun evine yaklaştığında etraftaki gürültü çoğaldı, çığlıklara döndü. İçini korku kaplayan Barca'nın adımları hızlandı. Teo'nun evinin önüne geldiğindeyse etrafta Osmanlı askerlerini gördü, çocukları toplamış gidiyorlardı, aralarında Teo'yu da gören Barca "Teo!" diye bağırdı ama nafileydi, etraftaki gürültüden kimse onu duymamıştı. Giden at arabasının arkasından koşmaya başladı kız, küçük bacaklarında derman kalmayıncaya kadar koştu. Teo onu fark ettiğinde gözünden yaşlar süzülüyordu "Barca!" dedi son gücüyle bağırarak ama yanındaki asker onu susturup yerine oturmuştu. Koşmaya gücü kalmayan Barca at arabasının arkasında bıraktığı toz bulutunun içinde yere çöktü, hüngür hüngür ağlıyordu, çok sevdiği arkadaşından aşkından koparılmıştı. * -Teo'nun Parga' dan gitmesinden 9 yıl sonra- Barca 19 yaşına basmıştı, annesi hastaydı yataktan kalkamaz olmuştu bu durum Barca'yı hayliyle üzüyordu. Ara sıra Teo aklına geliyordu ve gözlerinden yaşlar süzülürken boynundaki kolyeyi avcunun içinde sıkıca tutuyordu. Kolye onun tek dayanağı, tek tesellisi olmuştu. Kız yatakta yatan annesine bir bardak su içirdi. Öksürük içinde annesi "Barca.. Ben çok hastayım.. bu hastalık beni öldürecek ökh-ökh(öksürük) " dedi, " Lütfen böyle konuşmayın beni daha fazla üzüyorsunuz." dedi Barca hüzünle, "Doğrular bunlar Barca.. ökh-ökh benden sonra sana ne olur ben onu.. düşünüyorum.." dedi sudan bir yudum daha alıp devam etti "Seni köle olarak verdim Barca.." dedi annesi, şakınlık içinde annesine bakan kız "A-anlamadım.." dedi, "Bu halde sana bakamam, zengin bir çiftliğe verdim seni ökh-ökh" dedi zar zor nefes alarak annesi. Barca ne diyeceğini bilemedi, yaşadığı topraktan kopup gitmek istemiyordu ama ne yapabilirdi ki annesi kararını çoktan vermişti. "Birazdan seni almaya gelecekler Barca.. git hazırlığını yap." dedi annesi emir veren ses tonuyla. Kız hüzünle kalktı eşyalarını hazırlarken evlerinin kapısı tıklandı, kapıyı açtı karşısında askerler kılıklı adamlar ve bir adım önlerinde duran güzel giyinimli kadını gördü. Başını önüne eğip selam verdi. "Hazır mısın?" diye sordu güzel giyinimli kadın, Barca kafasıyla onayladı, "iyi." diyip askerlere döndü "Eşyalarını alın! Kızın elini kelepçeleyin.Geç kalmadan dönelim." diye ekledi. Barca son kez annesine sarıldı, annesinin yıllardır ona mecburen baktığını biliyordu, ilk fırsatta ondan kurtulmuştu. Bileğine kelepçe geçirilen Barca'nın ruhu sızlıyordu sanki bileklerine takılan bu kelepçeleri ruhuna da takmışlardı. Evden çıktığında dönüp tekrar baktı büyüdüğü eve, ne çok hüzün, ne çok mutluluk yaşamıştı burda üzüntüyle önüne dönen kız kadını takip ederek doğup büyüdüğü topraklardan ayrılmıştı, daha önce hiç görmediği bilmediği bir yere gidiyordu. Aklının ucundan bile geçmeyen bir kader onu bekliyordu... BÖLÜM SONU😌 (WATTPADE ERİŞİM ENGELİ GELDİĞİ İÇİN KURGUMA BURADAN DEVAM ETMEYE KARAR VERDİM, YARIM BIRAKMAK İSTEMEDİM, İBRAHİM VE RÜYA'NIN AŞKININ YARIM KALMASINADA GÖNLÜM EL VERMEDİ. UMARIM WATTPADE GELEN ENGEL KISA SÜREDE KALKAR💖) |
0% |