@emlyce
|
Pargalı'ya pusu kurulduğunu duyar duymaz hünkar haber vermek için gittim ama yoktu, hızla hareme döndüm Sümbül ağayı arıyordum, kenarda kızlarla sohbet ettiğini gördüm hemen yanına gittim. Ortalığı ayağa kaldırmamak için gizliden yürütmeliydim planımı. Rüya : Sümbül ağa? Sümbül ağa : Rüya hatun ne oldu? Rüya : Size bir şey sormak istiyorum. Diğer kızlardan uzak bir köşeye çektim Sümbül ağayı. Rüya : Hünkarımız istediğim zaman dışarı çıkabileceğimi söylemişti.. Sümbül : Evet Rüya hatun buna izniniz var. Rüya : Kapıdaki adamlar çıkmama izin vermediler. Sümbül ağa : Ben onlara hadlerini bildiririm siz merak etmeyin.. Bir şey sorucaktınız? Rüya : Ah.. evet.. şey av köşkü varmış buralarda sanırım. Sümbül ağa : Evet hünkarımız sık sık oraya giderler. Sarayın doğu yolu tarafında kalıyor. İşte bu benim sormama gerek kalmadan Sümbül söyledi köşkün ne tarafta olduğunu, şimdi tek yapmam gereken yakalanmadan sarayın dışına çıkmak. Sümbül ağa : Neden merak ettiniz orayı? Rüya : Kızların birinden duymuştum.. Sümbül ağa : Hangi kız o? Ne meraklı bir adam çıktı bu Sümbül. Onu başıma bela etmeden savuşturmam lazım. Tam o sırada Gülçiçek ilişti gözüme. Rüya : Gülçiçek'ten, neyse ben biraz bahçeye çıkmak istiyorum siz kapıdaki ağaları söyleyinde beni durdurmasınlar gene. Sümbül ağa : Gidiyorum hemen. Sümbül gider gitmez odama çıktım. Yatağımın altına koyduğum oklarımı ve yayımı çıkardım, çiftlikte rahat iş yapmak için kullandığım bez pantolon ve gömleği gidip kemerimi taktım, siyah pelerini üzerime geçirdim iplerini düğümledim. Okları ve yayı pelerinin içinde gizlemek daha kolay olacaktı, sıra yüzümü saklamaktaydı bunun için ise uzun siyah bir kumaş parçası işimi görecektir. Hızla haremden çıktım, koridorun sonunda ki kapıya ulaştım bu kez kapı ağaları beni durdurmadı kolayca dışarı çıktım. Köşk ne kadar uzak tam bilmiyordum bu yüzden bana bir at lazımdı, kıyıya köşeye saklanarak ahıra ulaştım. Etraf sessizdi kimse görünmüyordu. Ahırın dışında ağaca bağlı bir at duruyordu hedefim oydu. Yavaş adımlarla ata yaklaştım, hayvanı da ürkütmek istemiyordum yakalanma riskim var. Ağaca bağlı düğümü çözüp atı biraz ilerideki ağaçlara çektim. Kimseye yakalanmadan atı alabilmiştim, hızla ata binip sarayın doğu yolunda ilerledim. * İbrahim olan bitenden bi haber av köşkünden Saraya dönüyordu çok yolu kalmamıştı. At arabasının içerisinde oturmuş kitap okuyordu bir anda araba durdu. Pargalı : Ne oluyor?! ?: Yola ağaç düşmüş has odabaşım, merak etmeyin hemen ilgileniyoruz. Pargalı önce umursamadı ama daha sonra aklına dank etti. Pargalı : Tuzak! Arabadan dışarı çıktı bir hışımla ama artık çok geçti, korumaları ve at arabasının süreni çoktan öldürmüştü haydutlar. Pargalı'nın etrafını saran haydutlar ona kılıçlarını çekmişlerdi. Pargalı ne yapacağını bilmez bir haldeydi, kendine kızıyordu neden daha fazla önlem almamıştı ki? Bu tuzağa nasıl düşebildi? Pargalı : Ne istiyorsunuz?! Haydut : Yolun sonuna geldin Pargalı! Pargalı : Siz kimsiniz! Bu ne cüret! Haydut : Ecelin Pargalı.. biz senin eceliniz! * Atı olduğunca hızlı sürmeye çalışıyordum, kalbim at kadar hızlı atıyordu. Biraz ileride siluetleri gördüğümde atı durdurup indim. Yolun yukarısındaki tepeye çıktım, atı bir ağaca bağlayıp ilerledim. Orman oldukça kasvetliydi. Kendime güvenli bir nokta bulunca durdum, bu oydu Pargalı'ydı tuzağa düşmüştü. Onu kurtarmam gerekiyordu. Pelerinin içine gizlediğim yayı ve okları çıkardım, okun birini alıp yayın kirişine yerleştirip var gücümle çektim kirişi bırakır bırakmaz birini indirdim ama diğerleri fark edip hareketlendi, diğer oklarıda sırayla attım. Hepsi hedefi tutturmuştu geriye sadece bir adam kalmıştı, adam hançeri çıkarıp Pargalı'yı kendine siper etti. Pargalı öfkeyle adamı itmeye çalışıyordu ama adam hançeri boğazına basınca durmak zorunda kalmıştı. Pargalı onu kurtarmaya geleni görmek istercesine etrafi süzüyordu, benim olduğum noktaya gelince daha dikkatli bakmaya başladı, umarım beni tanımaz. Son kalan okuda yayıma geçirdim. Tek ok tek şansım vardı. İçinden dua ederek oku bıraktım bir temennim vardı o da Pargalı'ya değilde adama denk gelmesiydi. Benim oku bıraktığımı gören Pargalı kafasını yana eğdi, saniye farkla ok Pargalı'nın başını sıyırıp haydutun alnının tam ortasına saplandı, adam yere yığılınca Pargalı'nın rahat bir nefes aldığını gördüm. Burada işim bitmişti ama gördüğüm şeyle şok olmuştum Pargalı benim olduğum yere geliyordu, ona yakalanmamam lazım. Aceleyle atı bağladığım yere gittim. Ata binip geldiğim hızla Saraya geri döndüm. * Pargalı kendini kurtaran kişiyi görmek için bulunduğu yere gelmişti ama o çoktan gitmişti. Pargalı'nın aklına biri geliyordu ama ihtimal veremiyordu. Ormanda esen rüzgarın sesini dinledi Pargalı daha sonra at arabasına geri döndü, atın birinş arabadan çözüp üzerine bindi, bir an önce Saraya dönüp kafasında ki ihtimalin geçrek mi yoksa değil mi olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. * Sarma döner dönmez atı yerine bırakıp doğru odama koştum, eğer pargalı ben olduğumu anlarsa olaylar karışır. Odama girdiğimde pelerini çıkardım, okve yayla birlikte yatağın altına sakladım. Ona kurulan pusuyu bozmuştum, içimde anlam veremediğim bir sevinç vardı, sahi onu neden kurtarmak istemiştim bilmiyorum, bana iyi davranmıyordu, ölse benim için belki herşey daha kolay olurdu ama içimden bir ses kurtarmamı söyledi bende yaptım işte. Pencerenin önünde duran küçük divanıma oturdum. Kapım tıklandı ve açıldı içeri Sümbül ağa girdi. Sümbül ağa : Rüya hatun.. has odabaşı sizi çağırdılar. İşte korktuğum başıma geldi, ben olduğumu anlamışmıdır öyle olsa bile sonuna kadar inkar etmem gerek. Rüya : Neden çağırıyor? Sümbül ağa : Ben nerden bileyim hatun! Bu da bana ters Allah Allah ya. Ayağa kalkıp Sümbül'e göz devirip odadan çıktım. Altın yoldan geçip onun odasının önünde durdum. Derin bir nefes alıp verdim sonra kapıyı tıklamak için elimi kaldırdığımda kapı birden açıldı. Pargalı karşımda duruyordu. Pargalı : Rüya hatun.. Rüya : Beni çağırtmışsınız has odabaşım? Pargalı : Geç. Kapının kenarına çekilip eliyle içeriyi işaret etti. Bende hiç bozuntuya vermeden içeriye girdim, arkamdan kapıyı kapatıp bana doğru döndü. Bende ona döndüm. Elleri arkasındaydı, kafasını hafif sağa eymişti. Pargalı : Bu gün neredeydiniz Rüya hatun? Rüya : Odamda. Pargalı : Başka bir yere gitmediniz mi? Rüya : Bir ara has bahçeye çıktım. Bunu söylediğimde kaşları hafif yukarıya kalktı. Rüya : Hünkarımızım izni var elbette. Bir kaç adım atıp tam önümde durdu. Nefes alış verişimi kontrol etmeye çalışıyordum zira kontrolden çıkmıştı. Pargalı : Onun sen olduğu biliyorum Rüya.. Rüya : Afedersiniz ama anlamıyorum?.. Gözlerini gözlerime dikti gene sanki içimi okumaya çalışıyor gibi. Pargalı : Bu gün bir pusudan kurtuldum, biri beni kurtardı.. iyi ok kullanan biri.. Rüya : Bu kişinin ben olduğumu düşünmeniz gururumu okşadı lakin sizi kurtaran ben değilim. Pargalı : Pusu kurulduğuna şaşırmış görünmüyorsunuz. Rüya : Siz hızla yükselen birisiniz elbette düşmanlarınızın olması normal.. Sözlerim onu pek ikna etmiş gibi görünmüyordu. Bir adım daha attı aramızda santimler vardı artık. Şaşkınlıkla yüzüne bakakaldım. Gözleri yüzümün her köşesini inceliyordu, bakışları gözlerimi bulduğunda tekrar durdu. Pargalı : Bana yalan söyleme Rüya.. Sesi daha önce hiç duymadığım bir tonda naif geliyordu. Rüya : B-ben.. ben yalan söylemiyorum. Pargalı : Neden kekeliyorsun öyleyse?.. Rüya : Beni tedirgin ediyorsun. Yüz ifadesi sanki başka birşey söylememi bekliyormuş gibi değişti. Bir adım geriledim. Rüya : Tanıştığımız ilk günden bu yana bana hiç iyi davranmamış birini neden kurtarayım ki? Kafamı iki yana salamıştım bunları söylerken. Onun gözleri ise düşünceyle yere daldı. Ona tekrar bakıp odasından çıktım. Koridordan ileri gittiğimde köşesinde durup duvara yaslandım. Rüya : Bu da neydi böyle?.. Elim istemsizce kalbime gitti çok hızlı atıyordu. Aklıma Teo geldi.. kalbim en son böyle attığında bana yazdığı şiiri okuyordum. Yıllar sonra bu hissi tekrar yaşamıştım.. ama bir yandan Teo'nun hatırasına ihanet etmişim gibi hissettirmişti. Kendime geldiğimde yoluma devam edip hareme girdim. Gülçiçek kenarda gene tek başına oturmuş nakış işliyordu. Yanına gittim selam verip oturdum. Gülçiçek : İyi misiniz Rüya hatun? Rüya : E-evet.. ne işliyorsun? Konuyu değiştirmek istedim zira bunu bilmesi gerekmiyordu. Gülçiçek : Mendilimin kenarlarına gül motifi işliyorum. * Pargalı, Rüya odasından çıktığından beri orada öylece kalmıştı. Rüya'dan başka sözler bekliyordu. Duydukları onu üzmüştü ama doğruyduda.. kıza hiç iyi davranmamıştı belki başta iyi davransa herşey daha farklı olurdu. Kalbi acıyordu nedenini o da bilmiyordu, en son kalbi Küçükken sevdiği kızdan ayrıldığı gün böyle acımıştı. O gün Barca'nın at arabasının arkasından koşuşunu hatırladı ne çok yanmıştı canı.. Yere dalan gözlerini pencereye çevirdi, bulutlar toplanıyordu. Pargalı : Keşke daha farklı olsaydı herşey.. * BÖLÜM SONU ❤️ |
0% |