@emlyce
|
Pargalı duyduğu şeyle şaşırmış haldeydi. O kolyenin aradığı kolye olup olmadığını anlamak istiyordu. Pargalı : Aynı kolye mi? Sümbül : Bilemiyorum.. ben şahsen görmedim. Pargalı : Tamam.. git. Sümbül eğilip odadan çıktı. Pargalı düşünmeye çalıştı eğer aradığı kolye Rüya'ya ait ise ilk aşkı olan Barca oydu. Barca'nın yüzünü hatırlamaya çalıştı, Rüya ile benzerliği var mıydı? Lakin üstünden o kadar vakit geçmişti ki Pargalı Barca'nın yüzünü hatırlamıyordu. Sultan Süleyman Pargalıyı çağırmıştı, adam hızla hünkarının yanına gitti. Pargalı : Hünkarım bir isteğiniz mi var? Sultan Süleyman : Rüya hatun, çağırın gelsin. Pargalı eğilip selam verdi ardından has odanın kapısına çıktı. Düşünceleri daha da yoğunlaştı çünkü Rüya ilk aşkıysa o artık hünkara aitti. Bu düşünce onu bir hayli endişelendiriyordu. Hem gerçeği öğrenmek hem öğrenmemek istiyordu. Ağalara kızı çağırmalarını emretti. * Akşamın karanlığında odamı aydınlatan meşalenin altında sevdiğim bir kitabı okuyordum, odaya giren Nigar kalfayla dikkatim dağıldı. Nigar : Rüya hatun hünkarımız sizi istiyor. Kitabı kapatım divanın üzerine bıraktım. Hazırlanıp Nigar kalfayla odadan çıkıp altın yola gittik. Has odanın önünde Pargalı bekliyordu, eğilip selam verdik. Pargalı : Siz gidebilirsiniz Nigar. Nigar ikiletmeden yardımcı kızlarıda alıp gitti. Pargalı : Sizinle konuşmak istediğim bir husus var Rüya hatun. Rüya : Nedir has odabaşım? Pargalı : Şöyle geçelim. Eliyle kendi odasını işaret ettiğinde içime bir korku düştü ya odasına girenin ben olduğumu anladıysa, korkumu belli etmeden odasına yürüdüm, kapıyı açıp beni içeriye davet etti girdiğimde ardımdan kapıyı kapattı. Vazo kırıkları yoktu odası temizlenmişti. Rüya : Benimle konuşmak istediğiniz nedir? Pargalı : Size ait bir şeyin kayıp olduğunu duydum. Rüya : Ah evet.. lakin artık kayıp değil bulundu. Pargalı bir adım daha yaklaştı. Pargalı : Bu kayıp olan şey neydi? Rüya : Bu sizi ilgilen- Cümlemi bitirmeme fırsat vermeden bir kaç adım daha atıp önümde bitti. Pargalı : Bir kolye? Rüya : Ne?.. Pargalı : Ucunda kelebek olan bir kolye? Rüya : Neyden bahsediyorsunuz anlamıyorum?.. Pargalı : Ayşe hatunun boynunda bulduğum kolye size mi aitti? Gözlerini gözlerimden hiç çekmeden konuşuyordu, köşeye sıkışmış hissediyorum. Rüya : Evet ve hayır.. O an Pargalı'nın gözleri büyüdü birden fazla duyguya girdi sonunda kendine geldiğinde konuştu. Pargalı : N-nasıl? Hem evet hem hayır? Rüya : O kolye çok yakından tanıdığım bir kızın emaneti.. bu sizi neden ilgilendiriyor? Pargalı : Hiç sadece.. neyse hünkarımız sizi bekliyor buyurun.. Bir iki adım atıp tekrar ona döndüm. Rüya : Barca.. Pargalı : Ne? Rüya : Pargadan birlikte geldiğim masum kız.. ne yazık ki çiftliğe geldiği ilk gün öldü.. bunu size bir yanlış anlaşılma olmaması için söylüyorum.. hünkarımıza ihanet ettiğimi düşünmenizi istemem.. Pargalı hızla kapıyı açıp beni dışarıya çıkardı, bende has odaya gittim. İçeri girdiğimde eğilip hünkara selam verdim. Sultan Süleyman : Gel Rüya.. Yüzümde tebessümle hünkara yaklaştım. Hünkar ayağa kalkıp karşıma geçti i, ellerini iki omuzuma koydu. Sultan Süleyman : Memleketini özlüyor musun Rüya? Rüya : Elbette hünkarım.. Sultan Süleyman : O zaman size güzel bir haberim var. Ellerini omuzumdan indirip arkasında birleştirdi. Sultan Süleyman : Mücevherlerde kullandığım taşlar Parga'ya kadar getirildi lakin ondan sonrası için güvenliği sağlayamıyorlar bu nedenle gidip taşları bizzat alıp getirmenizi istiyorum. Rüya : Beni Parga'ya mı gönderiyorsunuz? Mutluluktan gözlerimin içi parlamıştı. Sultan Süleyman : Evet Rüya, böylece hasret kaldığın memleketinide görmüş olursun diye düşündüm. Sevinçle hünkara sarıldım. Rüya : Teşekkür ederim.. Süleyman.. Hünkar önce tepki vermedi lakin sonra o da bana sarıldı. Geri çekildiğimde yüzünde tebessüm vardı. Sultan Süleyman : Bu kadar sevineceğini bilseydim daha evvel gönderirdim seni. Rüya : Beni mazur görün hünkarım- Sultan Süleyman : Yalnızken bana adımla hitap et Rüya tıpkı az önceki gibi. Rüya : Peki.. Beni mazur gör Süleyman.. Yıllar oldu orayı görmeyeli.. Mahcupça ellerimi önümde birleştirdim. Kafamı kaldırıp tekrar hünkara baktım. Rüya : Ne vakit gideceğim? Süleyman : Yarın sabah erkenden yola revan olursun. Gittiğini kimse bilmeyecek.. * Sabah erkenden yola çıktım içim kıpır kıpırdı yıllar sonra doğup büyüdüğüm topraklara dönecektim. En son çiftliğe giderken binmiştim gemiye şimdi tekrar binmek garip hissettirdi. Denizin dalgasına bakıp derin bir nefes aldım, havada ki ılık rüzgarlar saçlarımı uçuşturuyordu. Yol heycanımla birlikte hızlıca geçti. Toprağa ayağımı bastığımda gözlerim yaşardı, buralar artık hatırladığım gibi değildi değişmişti. Hünkarın değerli taşlarını teslim almaya gittim. Yaşlı beli bükülmüş bir adam getirmişti taşları, alıp yanımda gelen hizmetkara sandığa koyması için verdim daha sonra biraz etrafta dolaştım. Acaba annem nasıl? diye düşündüm, evimin yolunu hatırlamaya çalıştım, bir kaç sokaktan geçtiğimde tanıdık gelen evleri takip ettim. Biraz ileride duran bir adam dikkatimi çekti, adamın arkası dönüktü bir anlığına bu tarafa döndüğünde gördüm. Rüya : Pargalı? Burda ne işi var? Ne zaman geldi? Adama doğru yürüdüm yanına geldiğimde arkası dönüktü. Rüya : Has odabaşım? Beni duymamış gibiydi. Elimle omuzunu dürttüm. Rüya : Pargalı! Burda ne işin var? Adam bana döndü, yüzünde anlamsız bakışlar vardı. ?? : Anlamadım? Rüya : Burda ne işin var? ?? : Ben burada yaşıyorum.. Küçük bir kahkaha attım. Rüya : İlahi has odabaşım, benimle dalga geçmekten vazgeçmeyecek misin? ?? : Bir dakika Barca?.. sen misin? Rüya : N-ne..? ?? : Benim Niko! Adam bana bir anda sarıldı. Kafama dank ettiğinde gözlerim kocaman açıldı. Niko Teo'nun kardeşiydi.. Teo gittikten sonra annemin hastalığından dolayı onu bir daha görmemiştim.. ama o şeye benziyor.. İbrahim'e.. Niko : Seni tekrar gördüğüme çok sevindim! Niko geri çekildiğinde yüzümün asıldığı fark etti. Niko : Barca? Sensin değil mi? Rüya : E-evet.. benim Niko.. Pargalı, Teo mu? Hislerim birbirine girmişti, kalbimin atışları hızlandı sonra Pargalı'nın kolyeyi sorduğunu hatırladım. Kolyeyi tanımıştı. Rüya : Benim gitmem gerek Niko.. seni gördüğüme bende sevindim.. Adamın konuşmasını beklemeden yanından ayrıldım. Burası Teo'nun eviyse iki sokak ötesinde benim evim olmalıydı. Evimin olduğu yere yürürken düşünceler kafamı patlatacak gibiydi, ruhum buraya gelirken ne kadar da huzurluydu oysa, şimdi can çekişiyordum. Evimin önüne geldiğimde etrafa göz gezdirdim sonra ilerleyip kapıyı tıklattım. Kapının açılmasını bekledim. Kapı gıcırtıyla aralandı, içeriden bir kadın çıktı. Bu annem değildi.. ?? : Buyurun? Rüya : Rena'ya (anne) bakmıştım.. ?? : Rena teyze buradan gitti. Rüya : Nereye gitti? ?? : Bilmiyorum.. Rüya : Tamam teşekkürler.. Evin önünden ayrılıp gemiye yöneldim. Geri dönmem gerekiyordu. * Sümbül ağa elinde kıvrılmış parşömenle Pargalı'nın odasına koştu, kapıyı tıklayıp içeriye girdi. Sümbül : Has odabaşım Hünkarımıza bir mektup geldi.. Pargalı Sümbül'ün elinden parşömeni alıp ağayı yolladı. Kağıdı açıp okuduğunda hızla odasından çıktı. Has odaya gitti, kapı açıldığında içeri girdi. Hali telaşlıydı, Hünkar bu telaşı görünce hızla oturduğu yerden kalktı. Sultan Süleyman : Ne oldu İbrahim? Pargalı :Hünkarım size bir mektup geldi.. Mektubu hünkarına uzattı. Hünkar mektubu alıp aceleyle açtı. Sultan Süleyman : Bu ne demek! Bu ne cüret! Pargalı : Rüya hatunu kaçırmışlar.. Sultan Süleyman : Derhal adamlarını hazırla İbrahim! Onu bulmadan dönme! Pargalı hızla eğilip çıktı. En iyi adamlarını toplayıp yola çıktı. * BÖLÜM SONU 🙂 |
0% |