@emrah
|
Size anlatacağım olay yıllar önce başımıza geldi. O zaman çocuktum. Bu işlere aklım ermiyordu ama şimdi başımıza gelenleri daha iyi idrak edebiliyorum. Benim babam eskiciydi abla. Hurdaları toplar satardı. Annem ev hanımıydı. Ben de o zamanlar 7-8 yaşlarındaydım. Biz bir gecekonduda oturuyorduk. Evin arka bahçesi genişti. Babam çoğunlukla getirdiği hurdaları buraya koyardı. Bizim de oynayacak tek alanımız oraydı. Babam bazen eski bisiklet falan getirirdi. Sağı solu kırık. Onlarla oynardık. Vaktimiz bu şekilde geçerdi. Bir de bilirsiniz çocukların hayal gücü geniştir. Siz yerde bir değnek görürsünüz sadece ama o bir çocuk için çok farklı oyuncaklara dönüşebilir. Ben de böyleydim. Babamın getirdiği ne olduğunu bilmediğim pek çok nesneyi oyun oynamak için kullanırdım. Bir gün yine oynarken karıştırıyordum oraları. Ne bulabilirim diye. Yığılı duran demirlerin altında parlayan bir şey fark ettim. Demirleri indirdim ve o şeyi aldım. Çok değişikti. Hemen fark ediliyordu. Onu o eskilerin arasına yakıştıramadım. Çok değerli olduğunu hissettim. Şekli üçgen gibiydi, dışı parlaktı. Boyutuna göre de ağır sayılırdı. El kadar bir şey. Ben bununla oyun oynamaya başladım. Önce kumlara bastırıp üçgen şekli verdim onunla. Oynarken fark ettim ki biraz ayna gibiydi. Kendimi görüyordum ama çok garip siyah beyaz gösteriyordu sanki. Renkler çıkmıyordu. Çok şaşırdım bu duruma. O gün biraz daha oynadıktan sonra eve getirdim onu. Odama koydum. Gelip gidip kendime baktım. Annem kızar diye de eve getirdiğimi söylememiştim. Aradan birkaç gün geçti ve çok garip bir şey yaşadık. Akşam vaktiydi. Babam annem ben evdeydik. Kapı çaldı. Ben de misafir geldi diye sevinerek kapıya koştum. Açtığımda 4 tane takım elbiseli adam vardı karşımda. Hemen babama seslendim. Babam geldi. "Buyurun." dedi. Adamlar da direk konuya girdi. Bize satılan bir sembolün olduğunu ve bunu istediklerini söylediler. Babam anlamadı tabi. "Ne sembolü?" falan diye sordu. Adamlar da tıpkı benim odama koyduğum o şeyi tarif ettiler. Babam adamlarla arka bahçeye gitti. Talan ettiler ama bulamadılar. Ben de bende olduğunu söyleyemedim. Çocuk aklı oyuncağımı benden alırlar diye düşünüyorum. Tabi bir de eve getirdiğim için kızacaklarını düşünüyorum. Aradılar taradılar. Bulamayınca babama telefon numarası verdiler. "Karanlıkta bulamıyoruz herhalde. Sen yarın gündüz gözüyle iyice bakarsın. Bulduğunda bu numarayı ara." demişler. Annem de babam da çok şaşkındı tabi. Çünkü bu kadar önemli olan neydi merak etmişlerdi. Adamlar akşam akşam çıkıp bize gelmişlerdi. Üstelik araştıra araştıra babamı bulmuşlardı. Tüm bunlar aradıkları şeyin ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Bense onu vermemekte kararlıydım. Akşam olunca onu yatağıma aldım. İyice inceledim. Sağına, soluna baktım. Bakarken de öyle uyuyakalmışım. Sabah annem elimde görmüş. Hemen aldılar elimden. Bana da kızdılar söylemedim diye. Babam evde yoktu o an. "Akşam gelince arasın şu adamları da verelim." dedi. Ben üzüldüm tabi. Annem aldı odasına koydu. Neyse akşam babam geldi. Annem de evin temizliğiydi, yemekti, bulaşıktı derken unuttu gitti. Babam da yorgun zaten. Biraz durduktan sonra "Yatalım." dediler. Ben unuttular diye seviniyorum tabi. Gece bir çığlıkla uyandım. Annemin çığlıydı. Koştum annemlerin odasına girdim. Titriyordum kötü bir şey oldu diye. Odaya girdim. Hiç unutmuyorum. Annemgilin yatağı pencerenin önünde. Annemle babam sabit bir şekilde karşıdaki duvara bakıyor. Babam bana baktı, o anın şokuyla "Gelme." dedi bana. Gelmemi o şeyi görmemi istemedi. Ama ben çoktan görmüştüm. Babamgilin baktığı yerde değil. Onların tam başucunda, pencere tarafında bir varlık görmüştüm. Donup kalmıştım. Annemgil başka yere bakıyordu, ben başka yere bakıyordum ama gördüğümüz şey aynıydı. Bir süre böyle kaldıktan sonra annemle babam dua okumaya başladı. Dua okudukça o şey giderek küçüldü. İlk gördüğümde tavana kadar uzanın çok korkunç bir şeydi. Sonra giderek küçüldü ve yok oldular. Annem ağlıyordu. Ben babama koştum sarıldım. Kafamı göğsüne yasladım. Belli etmiyordu ama kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Odadan çıktık salona geldik. Annemlerle oturdum. Ben de korkuyordum onlar da korkuyordu. Normalde ben bir şeyden korkunca annem korkacak bir şey yok kızım der. Ama bu sefer hiçbir şey diyemiyorlardı. Biraz sakinleşince salonda uyumaya karar verdik. Hep beraber salonda yattık. Doğru düzgün uyuyamadık tabi. Yatak odasından garip garip sesler geliyordu. Annem her ses geldiğinde bana daha sıkı sarılıyordu ve fısıldayarak dualar okuyordu. Bu da beni daha çok korkutuyordu. Kapı gıcırtısı sesi duyuluyordu en çok. Sanki biri evin içinde tüm odaları geziyor sadece salona gelmiyordu. Ayak seslerini bile duyuyorduk. Artık saat kaç oldu hatırlamıyorum ben uyumuşum gece. Bir süre uyuduktan sonra annemin sesiyle uyandım. Gözümü açtım annem de babam da yok yanımda. Hemen kalktım sese doğru gittim. Yatak odasından geliyor annemin sesi. Ben de anne diye seslenerek odaya girdim. Annem yatağa oturmuştu. Gülümsüyordu bana. "Gel kızım." dedi. Yanına gittim. Oturdum yanına. Gidelim mi dedi? Hala anlatırken kötü oluyorum. Tüylerim diken diken bunları yazarken. "Nereye gideceğiz anne?" dedim. "Kapat gözlerini bırak kendini." dedi. "Kapattım." "Bırak kendini." dedi tekrar. Korktum o an. Gözlerimi açtım. Çok yüksek bir yerde buldum kendimi. Yanımda annem yok ve o ses bana "Bırak kendini atla." diyordu. Annemin çığlığı ile kendime geldim. Gözümü bir açtım. Arka bahçedeyim. Bu arada arka bahçenin bir kısmında odunluk gibi bir yer var. Üstü kapalı çatı var üstünde. İşte o çatının üstündeyim. Ucundaymışım kendimi atacakmışım. Babam çıktı indirdi beni. Bir çocuğun oraya çıkması gerçekten imkansız. Babam bile zor çıktı. Annem sarıldı deli gibi ağlıyor. Ben şoktayım. Yani titriyorum ve buraya nasıl geldiğimi düşünüyorum. Beni aldılar yine mecbur eve girdik. Sabah olmuştu bu arada. Bu olaylar sabah gerçekleşti. Niye gittin nasıl çıktın oraya diyor annem. Anlattım. "Sen beni çağırdın, gözünü kapat." dedin diye. Ben anlattıkça annem korkarak dinliyor. Okuyor bir taraftan. Babam bizi de aldı çıktık evden. Hoca bulalım diye. Sonra babamın tanıdığı varmış. Sonra hemen oraya gittik. Durumu anlattı adam da çok şaşırdı. Ne yaptınız onları bu kadar kızdırdınız diye. Bakım da yaptı. Tam hatırlamıyorum oraları ama en sonunda eve hocayla beraber döndük. Hoca geldi baktı. Buraları biraz annemin anlattığı şekilde anlatıyorum. Çünkü tam hatırlayamıyorum ben. Hoca "Yatak odasında ne var böyle?" dedi. Oraya girdi ve üçgen parlak sembolü buldu. Gözleri fal taşı gibi açıldı. "Bunun sizde ne işi var?" dedi. Anlattılar durumu. Meğer o sembol gayb alemi ile bağlantı kurulmasını sağlayan bir araçmış. Genelde bunu kullanan bir tarikat varmış. Tarikatın adını ailem de hatırlamıyor. Bu tarikat da bu sembolden sınırlı sayıda varmış ve her nasıl olduysa biri de bizim eve gelmiş. Babam kimden aldığını da hatırlamıyor. Niye böyle önemli bir şeyi üç kuruşa satmışlar bilemiyoruz. Hocam bizim eve gelip bunu almak istediler ama o zaman bulamamıştık diye anlattı ailem. Arayın verin dedi. Başınız hem o öteki alemle hem de bu alemde belaya girer dedi. Sonra verdikleri numarayı babam aradı. Bulduk diye. Kısa sürede almaya geldiler. Sonra babam da sormuş ne diyecekler acaba diye. Nedir bu kadar önemli olan diye. Adamlarda "Sen boş ver bunun önemini." demişler. Anlatmamışlar. O şey evden gidince biz rahatladık. Bir daha böyle bir şey yaşamadık. Hani demiştim ya gece salonda yattık. Salon hariç her odanın kapısı açılıyor gibiydi diye. Şu an düşünüyorum da salonda kuran vardı. Belki de o yüzden salona gelemediler. Benim hikayem de böyle. Okuduğunuz için teşekkür ederim. instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın.
|
0% |