Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Ci̇n Düğünü

@emrah

instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın.


Benimde sizinle paylaşmak istediğim yaşadığım bir korku hikayesi var. Bu yaşadıklarımın etkisinden kurtulamıyorum ve kime anlatsam bana deli gözüyle bakıyor. İlk olarak kim olduğumun bilinmesini istemiyorum o yüzden nerede yaşadığımı gizleyeceğim ve ismimi değiştireceğim. Adım Hakan olsun. Ben şehir merkezinde tek başıma yaşıyordum. Dedemlerde başka bir şehrin köyünde yaşıyordu. İş güç nedeniyle pek fazla ziyaretlerine gidemezdim misal uzun zaman gitmeyince köyün yolunu bile unutmuştum. Bir gün teyzemin vefat ettiğini öğrendim. O da dedemlerle aynı köyde yaşıyordu. Cenazeye gitmem gerekiyordu. Teyzemin ölüm haberi beni yıkmıştı. Annemle babam da haberi alır almaz köye gitmişler. Beni arayıp söylediler bende tamam yola çıkarım birazdan dedim. Dedim ama size de söylediğim gibi köyün yolunu doğru düzgün hatırlamıyordum.


Neyse dedim.


Bildiğim yere kadar giderim, sonra gördükçe hatırlarım, hatırlamazsam da sora sora bulurum. Bismillah dedim çıktım yola. Yol nerden baksanız 6-7 saat sürecekti. Sonuç olarak cenazeye gidiyorum ve üzgünüm. Müzik falan açmıyorum ve içim inanılmaz sıkılmaya başladı. Öyle daraldım ki yolu yarıladım demeyeceğim neredeyse geri döneceğim. Gittikçe arttı sıkıntı, gittikçe arttı. Bir benzinlikte durdum. Herhalde yorgunluktan ve üzüntüden böyle oluyorum diye düşündüm. Ondan sonra bir şeyler yedim kendime gelmeye başladım.


Ondan sonra tekrar çıktım yola. Bildiğim yere kadar gittim. Sonrasında şehre girince köyü sorarım dedim. Birilerine sordum o tarife göre gittim. Şehir yolundan çıkınca yollar iyice bozuldu. Bilirsiniz kum taş klasik köy yolu. Biraz daha ilerleyince tekerden bir ses geldi hemen durdum inip baktım. Lastik patlamış yanımda da yedek lastik yok. Acele ile çıktım zaten düşünemedim. Öyle bir yerde kalmıştım ki kimse geçmiyor. Etraf boş. Nasıl patladı onu da anlayamadım. Boydan boya yarılmış teker. Dua ediyorum artık birileri geçsin diye. Aksilik bu ya telefonda çekmiyor. Bekledim, bekledim. Sonra bir çoban gördüm bir koyun sürüsü ile geliyor ama çok şaşırdım. Çünkü en yakın köye bile daha bir saatlik mesafe vardı o da arabayla. Bir çoban bu kadar uzak yere neden gelir? Buralarda ne yapar? O kadar yolu nasıl yürür? Başka bir deyişle hayret ettim.


Hemen yanına koştum.


Selamun aleykum. Böyle böyle yolda kaldım diye anlattım. "Geçmiş olsun." dedi. "Ben sana yardım ederim ancak biraz beklemen lazım henüz vakti değil." Dedi. Bu ne demek diye düşündüm içimden nasıl yardım edecek ve neyin vakti değil. Dayanamadım sordum. "Ne yapacaksın, nasıl yardım edeceksin?" dedim. "Sen bekle." dedi. "Tamam." dedim. Zaten başka çare yok. Koyunların başında bekliyor adam bir şey yapmıyor. "Aç mısın?" dedi. "Yok." dedim. Yolda bir şeyler yemiştim. "Ben geleceğim birazdan." dedi. Tamam dedim yine çaresiz. Çoban gitti koyunlarıyla uzaklaştı. Ayrıca "Nereye gidiyor bu adam?" diyorum içimden. Habire uzaklaşıyor köyden çünkü.


Neyse arabaya bindim. Beklemeye başladım. Çoban da gözden kayboldu. Hava kararmaya başladıkça içimdeki sıkıntı arttı. İndim arabadan telefonun çektiği bir yer arıyorum geziyorum orda ama hiçbir yerde çekmiyor. Tekrar döndüm arabaya. Sinirden ve sıkıntıdan gözlerim doluyor utanmasam ağlayacağım. Bir kişi bile geçmiyor. Sonra cama tıklattı biri sıçradım açtım camı. Çoban gelmiş yine. Sevindim görünce. "Vakit geldi." dedi. İndim arabadan 3 kişi daha var. "Sen şöyle otur." dediler bana. "Biz hallederiz." "Nasıl halledeceksiniz?" dedim. "Başka lastik yok." "Sen otur." dediler. Bu sefer de şüphelenmeye başladım. Bir kötülük mü edecekler arabadan bir şey mi çalacaklar diye. Beni uzaklaştırmaya çalışıyorlar çünkü.


Çekildim kenara. En fazla ne olabilir dedim beklemeye başladım. Aradan 5- 10 dakika geçti. "Tamam." dediler. "Ne tamam?" dedim. "Araban hazır, hayırlı yolculuklar." dediler. "Nasıl oldu bu?" dedim. Hemen gelip baktım, lastikte hiçbir sorun yok. Ne diyeceğimi bilemedim çok şaşırdım. "Çok teşekkür ederim, Allah razı olsun sizden ama nasıl yaptınız?" dedim. Cevap vermediler. Ancak ben "Sizi bırakayım gideceğiniz yere." dedim. "Yok biz gideriz." dediler. Arabaları yoktu ve dediğim gibi şehre de köye de uzak mesafedeydik. İyice şaşırmıştım. Tam arabaya bindim, gidecektim. Çoban bana "Başın sağolsun." dedi. Tüylerim diken diken oldu bir anda. Ben cenazeye geldiğimden bahsetmemiştim bile. Ellerim titredi arabayı zor çalıştırdım. Ondan sonra teşekkür edip ayrıldım oradan.


Yol dümdüz gidiyordu zaten.


Bende yolu takip ediyordum. Köyün tabelasını gördüm en sonunda derin bir nefes aldım. Telefon hala çekmiyordu ama. Biraz daha ilerledim. Hava iyice kararmıştı zaten. Işık falan yok. Farlar aydınlatıyor yolu. Derken korktuğum başıma geldi ben yolu şaşırdım. İndim arabadan birilerine sorayım diye ama yine kimse yok. Bir ses duydum sonra. Bir yerden davul zurna sesi geliyor. Oraya doğru gideyim dedim. Düğün var herhalde sorarım onlara diye. Ondan sonra sonra sesin geldiği yöne sürdüm. Yolun bitimine kadar geldim ancak devamına araba ile gidilmezdi. Ses ormanın içinden geliyordu çünkü. Bıraktım arabayı ormanın içine doğru yürüdüm.


Ayrıca düğünü neden ormanın içinde yapıyorlar ki diye düşünüyordum bir yandan da.


Biraz daha ilerleyince inanılmaz bir kalabalık gördüm. Bildiğiniz düğün oluyordu. Ondan sonra Yaklaştıkça herkes bana bakmaya başladı. Sanki uzaylı görmüş gibi bakıyorlardı. Bu bakışlar beni çok korkutmuştu. Davul sesi bile kesildi. Herkes bana bakıyor. Bu nedenle kaçıp gitsem mi diye düşündüm bir an. Ancak yaklaştım ve selam verdim.


Ondan sonra "Ben falanca köye gidiyordum. Aslında tabelanın oradan döndüm ancak yanlış yere çıktım sanırım. Bir tarif edebilir misiniz?" dedim. İçlerinden genç bir adam koluma girdi. "Gel önce, gidersin hele otur düğünümüze katıl." dediler. Ben cenazeye gidiyordum zaten düğüne katılamazdım. "Yok." dedim. "Çok acelem var." Adam tuttu kolumu bırakmıyor sıkmaya başladı. Geç otur hele soluklan katıl düğüne dedi. Nerden geldim buraya diye söylenmeye başladım. "Benim gitmem lazım. Ayrıca hayırlı olsun düğününüz. Kalmayı çok isterdim ancak gerçekten acil gitmem lazım." dedim. Arkamı döndüm kolumdan tuttu yine çevirdi. Herkes bana aşırı sinirli ve öfke dolu bakıyordu.


O an anladım ki bunlar insan değil, olamaz. Suratları değişik bir hâl aldı. Kalbim durmak üzereydi. Bayılacaktım. Ondan sonra "Bırakın gitsin." dedi biri. Kalabalığın içinden. Baktım, az önce bana yardım eden çoban. Benden önce nasıl gelmiş? Koyunlar nerde? Bunlar rüya mı, kabus mu? Dondum kaldım. Çoban öyle deyince bıraktılar beni. "Cenazesi var onun. Teyzesi öldü, oraya gidiyor. Düğüne katılamaz." diye devam etti. "Başın sağolsun." dediler. Ben de hemen uzaklaştım oradan.


Uzaklaşmak derken bayağı koşuyorum tüm gücümle.


Arabaya bindim ellerim ancak ayaklarım tir tir titriyor. Ondan sonra tam arabayı çalıştıracağım cama tıklattı biri ancak daha fazla heyecana dayanamazdım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi zaten. Açtım camı o çoban. "Bende geleyim seninle yolu tarif ederim." dedi. Ona karşı korksam da içimde garip bir güven duygusu vardı. Ancak arkaya bindi. Yanıma binmedi. "Ben sana tarif ederim yolu." dedi. Ben hem korkuyorum hem kurtuldum diye seviniyorum. Çobana aklımdan bir sürü soru sormak geçiyor. "Koyunlar nerde? Buraya benden önce nasıl geldin? Cenazeye gittiğimi nasıl biliyorsun? Lastiği nasıl tamir ettiniz?" gibi ancak soramıyordum. çünkü duyacağım cevaplardan korkuyordum. Sadece yolu tarif etti başka bir şey konuşmadık. Arada aynadan bakıyordum. Ondan sonra geldiğimiz de "Bak şurası ev." dedi. Direk teyzemin evini gösterdi. Ondan sonra aynadan baktım yine arkaya ama çoban kaybolmuştu.


Nefesim kesildi.


Hemen indim arabadan sağ sola baktım ama kimse yok. Deliriyorum desem hani öyle bir adam hiç olmadı desem ben hayal gördüm. E araba nasıl düzeldi o zaman ayrıca evi nasıl buldum? Sonuç olarak korka korka bindim tekrar arabaya teyzemlerin evin önüne çektim. İçerisi cenaze evi tabi herkes üzgün. Annemler de orada. "Cenaze yarın defnedilecek." dediler. Benim suratım bembeyaz olmuş yaşadıklarımdan. Anlatamıyorum da kimseye herkes üzgün zaten. Geçtim içeriye ama ağlamaya başladım, kendimi tutamadım. Hem teyzem için hem de yaşadıklarım için ağlıyordum. Sabaha kadar uyumadan bekledik. Ayrıca gelen giden de çoktu yani kalabalıktı.


Ertesi gün cenazeyi defnettik ama ben o esnada kalabalığın arasında teyzemi gördüm. Kendi gömülüşünü izliyordu. Yanında da o çoban vardı ve çoban da teyzemi görüyordu. Ondan sonra defin bitince teyzem de çobanda kayboldu. Sonuç olarak bu olanları ben açıklayamıyorum. O çoban cinse ki yüksek ihtimal öyle teyzemle ne ilgisi var? Tüm bunlar neden yaşandı, neden sadece ben gördüm? Ancak hiçbirinin cevabını bulamadım. Benim yaşadıklarım bunlardı. Her şeyden önce hala da etkisinden kurtulamadım. Düşündükçe ürperiyorum.


instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın.


Loading...
0%