Yeni Üyelik
43.
Bölüm

Davutlu Köyünde Namaz Kilan Ci̇nler!

@emrah

Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben Emel. Davutlu köyü ile pek bir ilgim yok ama bir akrabamızı ziyarete gittiğimizde yaşadığım olaylardan bahsetmek istedim. Köyün adını zaten duymayan yok. Burada yıllar önce çok fazla olay olmuş, filmleri bile var. Benim halam bu köye gelin gelmişti. Bizde halamı ziyaret etmek için gitmiştik. Yani köyle doğrudan bir bağlantım yok. Annem ben ve babam üçümüz 1 haftalığına halamın yanına gittik. Halam çok sıcakkanlı bir insandı. Daha beni kapıda görür görmez kuzum diye koşup sarıldı. Çok içten ve samimiydi. Eniştem de dünya iyisi bir insandı.

Zaten onlar çok özledikleri için bizi davet etmişlerdi. Halama ve enişteme sarıldım hemen. İçeri girdik. Halam bir sürü şey hazırlamış, eniştem de sevdiğimi bildiği için mantar toplamıştı. Sonra biraz oturup yemeklerimizi yedik. Köy çok güzeldi. Annemler daha önce gelmişti ama ben ilk kez geliyordum. Sonra halamlarla sohbet ettik. Onlar köyden biz de şehirden bahsedip durduk. Sonra halam "Bizim karşıda ki komşunun torunu da gelmiş. Adı Gamze. Onunla tanışırsın yarın, hem sıkılmazsın." dedi. Bende "tabi olur " dedim. Burası çok güzel olsa da 1 hafta yalnız geçmezdi. Yol yorgunu olduğumuz için o gün erken yattık. Ertesi gün horoz sesleri ile uyandım. Burnuma mis gibi kokular geliyordu. Yüzümü yıkayıp mutfağa girdim dışarı çıktım. Evin yan tarafında bitişik olarak tandır vardı Tandırdan sesler geliyordu. Ben de oraya gittim.

Baktım eniştem ve halam burada.

Halam erkenden kalkmış bizim için çörek yapıyor. Günaydın kuzum, uyusaydın biraz daha " dedi. Köyün havası iyi uyutur insanı. Şehirde bulamazsın bu rahatlığı deyip güldü. Doğru söylüyorsun hala deyip bende güldüm. Az sonra annemlerde kalktı. Beraber sofrayı hazırladık. Kahvaltı yaparken Halam pencereyi göstererek "Bak." dedi. "Gamze orada çıkmış dışarı. Kahvaltını güzelce yap sende git yanına beraber gezin dolaşın" dedi. "Tamam, halacığım" dedim. Kahvaltım bitince dışarı çıktım. Gamze Kendi evlerinin bahçesinde küçük bir çocukla beraber duruyordu. Gidip tanışacaktım. Sosyal bir insandım zaten. Hemen yanına gidip "Günaydın." dedim gülerek. Aynı sıcaklıkla cevap verdi. Tanıştık. Sonra "Gel otur." dedi. Bahçelerinde sandalye vardı. Oturduk. Küçük çocuğunda kardeşi olduğunu öğrendim. "Bende çok sıkılıyordum köyde, kardeşime de ben baktığımdan hiçbir yere çıkamıyorum zaten çıksam da tek başıma nereye gideceğim." dedi. "Beraber gezeriz artık. Ben ilk kez geliyorum köye. Gezdirirsin beni." dedim. "Olur ." dedi. Sonra bir süre bahçelerinde sohbet ettik.

Sonra küçük kardeşini sevdim biraz. Çok sevimli ve akıllıydı. Gamze "Ben annemlere haber vereyim sonra da gezelim." dedi. Ben de onunla beraber evlerine girdim. Annesi ve anneannesi beni görünce sarıldılar. Köy de herkes çok sıcakkanlıydı. Sonra bir şeyler ikram etmek istediler ama ben az önce yedik deyip ikram kabul etmedim. Zaten çok yemiştim. Kardeşini eve bırakıp köyü gezmek için çıktık. Bu arada annem pencereden beni izliyordu o arada.

El salladım.

O da el salladı. Nereye gideceğimizi bilmiyordum. "Nereye götürüyorsun beni ?" dedim gülerek. "Dolaşıyoruz işte şu ilerdeki tepeye doğru çıkalım." dedi. Oraya doğru sohbet ederek çıktık. Çıktığımızda köyün her yeri gözüküyordu. Yorulmuştuk oturduk biraz. Sağ tarafımızda kalan büyük kayalıklar vardı. "Orası ne?" dedim. Gamze hiç o tarafa bakmadan. "Boş ver o tarafa bakma." dedi. Ben daha çok merak ettim. "Neden ki ne var orda?" dedim. "Duymadın mı bu köyün hikayelerini ?" dedi. "Ya aslında duydum biliyorum ama belki yalan da olabilir. Halam yıllardır bu köyde hiçbir şey yaşamadı ." dedim. "Köyün içinde eskisi gibi olaylar yok. Her şey normal. Ancak etrafı için aynı şeyi söyleyemem ."dedi.

Kayalıklar çok yakın değildi. Mesafe vardı arada. "Gamze ben orayı çok merak ediyorum, ya hadi gel bakalım." dedim. "Ben hayatta gelmem, sen de sakın gitme." dedi. "Tamam." dedim çaresizce ama çok merak meraklanmıştım. Arada bir o tarafa doğru kafamı çevirip bakıyordu. Ancak içimden bir ses gitmem gerektiğini söylüyordu. Bir sessizlik oldu. "Gamze ." dedim ne yaşanmış bu köyde biraz anlatsana. "Onlar musallat olmuş bu köye." dedi. "Zamanında kafir olanları dolmuş bu köye. Ölümler kayıplar neler neler. Yani sen o gazetecinin hikayesini duymadın mı?" dedi. "Duydum ."dedim. İnternette görmüştüm bu haberi. "Sen korkmuyor musun peki?" dedim. "Korkuyorum aslında. O yüzden anneannemlerin gitme dediği yerlere gitmiyorum. Sen de gitmesen iyi olur." dedi. "Anladım, tamam gitmem." dedim. Böyle demiştim ama o kayalıklarda ne olduğunu düşünmeden edemiyordum.

Sohbetimizin konusunu değiştirdik. Okulumuzdan hedeflerimizden bahsettik. Gamze iyi bir kızdı. Hemen anlaşabilmiştim. Epey oturduk orada. Sonra tekrar indik köye. "Yarın yine görüşürüz." deyip ayrıldık. Eve geldim. Yine muhteşem yemekler vardı sofrada. Ellerimi yıkayıp oturdum masaya. Yemeğimizi yerken Halam "Ne yaptınız, nerelere gittiniz?" dedi. "Tepeye çıktık hala." dedim. Halam bir an durdu. "Kayalıkların oraya mı ?" dedi. "Yok kayalıkların orda değildik." dedim. "Aman gitmeyin oralara Allah korusun." dedi. "Ne oldu hala ne var o kayalıklarda." dedim. Annem anlamış gibiydi. "Hadi kızım sen yemeğini ye. Acıkmışsındır kaç saat oldu kahvaltı edeli ." dedi. Sonra yemeğimi yemeye devam ettim.

Sofrada büyük bir sessizlik vardı.

Halamın da korktuğu belliydi ama o kayalıklarda ne olmuştu? Acaba orada cin mi görmüşlerdi? Bu arada aslında ben de korkuyordum ama bir o kadar da merak ediyordum. Yemeğimizi yiyip sofrayı kaldırdık. O konuyu bir daha hiç açmadım. Zaten tavırları netti. Asla konuşmak istemiyorlardı. Başka başka şeylerden bahsettiler. Halam evin arka tarafına küçük bir bahçe yapmış. Ektiği domatesleri tavuklar yiyormuş. Böyle konulardan konuşuyorlardı. Ben de köyün esrarını çözmeye kararlıydım. Dalıp gittim pencerenin önünde. Annemin sesiyle kendime geldim. "Çay koydum kızım soğutma iç hadi ." dedi. Tekrar masaya doğru döndüm. Aklımda yapmak istediğim şey ertesi gün Gamze ile aynı tepeye çıkmaktı. Bu sefer vazgeçmeyecektim. Gamze'ye de ısrar ederek ikna edecektim. O kayalıkların oraya gidecektik. Heyecanla uyudum o gün. Sabah olunca kahvaltımızı ettik. Annem "Bahçeyi sulayalım sen de gel." dedi. Ben de "Tamam " dedim. Halamın dün bahsettiği küçük bahçeye geldik. Bahçede bir çeşme ve o çeşmeye takılmış hortum vardı.

Annem açtı çeşmeyi bahçeyi sulamaya başladı. Çoğu zaman su da kesik oluyormuş. Fırsat buldukça az da olsa sulama yapıyorlarmış. Ben bir an öce Gamzenin yanına gitmek istiyordum. Anneme "Ben biraz sıkıldım Gamze ile dolaşalım." dedim. Halam da "Tabi tabi gençler sıkılırlar. Gezin siz. Dikkat edin ama ." dedi. Tamam deyip hızlıca Gamzelere geldim. Gamzeyi dışarı çağırdım o da geldi. "Ee ne yapalım bugün? İstersen anneannemgilin bahçesine gidelim. Belki meyve falan toplar götürürsün." dedi. "Yok, canım benim meyveyle pek aram yok. Dünkü gibi gezelim." dedim. "Tamam." dedi. Ben yine o tepeye doğru yöneldim. Gamze de "Yine mi oraya gitmek istiyorsun?" dedi. "Evet ya manzarası güzeldi. Esiyordu da." dedim. Sonra o da "İyi, peki." dedi.

Yine tepeye doğru çıkmaya başladık.

Çıkış yolu epey kötüydü. Dikkatli olmayan aşağı yuvarlanırdı. Ben de pek alışık olmadığımdan zorlanarak çıkıyordum. Ara ara ayağım kayıyordu. Gamze elimden tutup yardım ediyordu. Sonunda çıkmıştık oturduk hemen oraya. Köyü izlemeye başladık. Ben yan taraftan kayalıkların olduğu yere doğru bakıyordum. Bir taraftan da Gamzeyi nasıl ikna edeceğimi düşünüyordum. En iyisi açıkça merak ettiğimi söyleyip ısrar etmekti. "Gamze." dedim. "O kayalıklarda ne olduğunu çok merak ediyorum. Gel bir bakalım." dedim. "Emel lütfen çıkar bunu aklından. Sen onun için mi buraya getirdin bizi yoksa?" dedi. "Gamze sadece merak ediyorum. Ne olabilir ki gündüz vakti? Sen gelmezsen ben tek gidiyorum." dedim. Evet, sihirli cümle buydu.

Bunu duyduğunda "Tamam tamam ama çok yaklaşmayız haberin olsun." dedi. "Tamam." dedim, oraya doğru gitmeye başladık. Gamze çok korkuyordu ben de sadece merak vardı. Korkmuyordum. Hem de gündüz olduğundan bir şey olmaz diye düşünüyordum. Kayalıkların oraya iyice yaklaştık ama Gamze orada durdu. "Ben daha fazla gidemem." dedi. Ben de "Sen bekle o zaman ben bakacağım." dedim. Önce gitme dese de kararlı olduğumu görünce "Çabuk gel o zaman." dedi. "Tamam." dedim.

Kayalar çok büyüktü.

Sanki üst üste birisi koymuş gibiydi. Arka tarafı gözükmüyordu. Kayanın dibinden arka tarafını da görmek için yürümeye başladım. Arkaya yaklaştıkça bir ses duyduğumu fark ettim. Saklanarak sadece başımı uzatıp baktım o tarafa. O an gördüklerim beni çok korkutmuştu. Arkaları bana dönük yaklaşık 10 kişi vardı. En önde birisi vardı imam gibi ve hepsi namaz kılıyordu. Ben çöktüm olduğum yere dikkat çekmeden izlemeye devam ettim. Aslında burada cin olduğunu söylüyorlardı ama namaz kıldıklarını görünce cin olduklarını düşünmedim. Halam da köyde su sıkıntısından bahsedince acaba bu adamlar yağmur duasına falan mı çıktı diye düşündüm. Arkaya Gamze'ye doğru baktım. Hala beni bekliyordu. Baktığımı görünce eliyle gel işareti yaptı. Sonra ben tekrar dönüp namaz kılan adamlara baktım. Birileri namaz kılıyordu evet ama bazıları da başlarında nöbet tutar gibi bekliyordu. Sanki namaz kılanları korur gibi.

Namaz bitince hepsi kayaya doğru yaklaştı.

Kayaya yaklaşan bir anda kayboluyordu. Korkudan parmaklarımı ısırıyordum. Bunlar cindi. Kayaya yaklaşan herkes sanki kayanın orda bir kapıdan girmiş gibi bir bir kayboldu. Nefesimi tuttum. Beni fark etmemeleri için hiç kıpırdamıyordum. Yani bir süre öyle kaldım. Tekrar eğilip baktım. Ancak kimse yoktu. Sonra ileriden bir bana doğru yaklaşan bir koyun sürüsü gördüm. Arkadan bir çoban geliyordu yanında da köpeği vardı. Adam yaklaşınca beni fark etmişti. Ben korkudan kıpırdayamıyordum. Adam bana doğru gelip sinirlice "Kimsin?" dedi. Ancak cevap veremiyordum. Adam iyice sinirlenmişti. "Buraya insan gelemez, burası bizim!" dedi. Git buradan diye bağırmaya başladı. buydu sanırım.

Annem açtı çeşmeyi bahçeyi sulamaya başladı. Çoğu zaman su da kesik oluyormuş. Fırsat buldukça az da olsa sulama yapıyorlarmış. Ben bir an öce Gamzenin yanına gitmek istiyordum. Anneme "Ben biraz sıkıldım Gamze ile dolaşalım." dedim. Halam da "Tabi tabi gençler sıkılırlar. Gezin siz. Dikkat edin ama ." dedi. Tamam deyip hızlıca Gamzelere geldim. Gamzeyi dışarı çağırdım o da geldi. "Ee ne yapalım bugün istersen anneannemgilin bahçesine gidelim. Belki meyve falan toplar götürürsün." dedi. "Yok, canım benim meyveyle pek aram yok. Dünkü gibi gezelim." dedim. "Tamam." dedi. Ben yine o tepeye doğru yöneldim. Gamze de "Yine mi oraya gitmek istiyorsun?" dedi. "Evet ya manzarası güzeldi. Esiyordu da." dedim. "İyi, peki." dedi.

Yine tepeye doğru çıkmaya başladık. Bu arada çıkış yolu epey kötüydü. Dikkatli olmayan aşağı yuvarlanırdı. Ben de pek alışık olmadığımdan zorlanarak çıkıyordum. Ara ara ayağım kayıyordu. Gamze elimden tutup yardım ediyordu. Sonunda çıkmıştık oturduk hemen oraya. Köyü izlemeye başladık. Ben yan taraftan kayalıkların olduğu yere doğru bakıyordum. Bir taraftan da Gamzeyi nasıl ikna edeceğimi düşünüyordum. En iyisi açıkça merak ettiğimi söyleyip ısrar etmekti. "Gamze." dedim. "O kayalıklarda ne olduğunu çok merak ediyorum. Gel bir bakalım." dedim. "Emel lütfen çıkar bunu aklından. Sen onun için mi buraya getirdin bizi yoksa?" dedi. "Gamze sadece merak ediyorum. Ne olabilir ki gündüz vakti? Sen gelmezsen ben tek gidiyorum." dedim. Evet, sihirli cümle buydu. Bunu duyduğunda "Tamam tamam ama çok yaklaşmayız haberin olsun." dedi. "Tamam." dedim. Sonra oraya doğru gitmeye başladık.

Gamze çok korkuyordu ben de sadece merak vardı.

Korkmuyordum. Hem de gündüz olduğundan bir şey olmaz diye düşünüyordum. Kayalıkların oraya iyice yaklaştık. Ancak Gamze orada durdu. "Ben daha fazla gidemem." dedi. Ben de "Sen bekle o zaman ben bakacağım." dedim. Önce gitme dese de kararlı olduğumu görünce "Çabuk gel o zaman." dedi. "Tamam." dedim.

Kayalar çok büyüktü. Üst üste birisi koymuş gibiydi. Yani arka tarafı gözükmüyordu. Kayanın dibinden arka tarafını da görmek için yürümeye başladım. Arkaya yaklaştıkça bir ses duyduğumu fark ettim. Saklanarak sadece başımı uzatıp baktım o tarafa. O an gördüklerim beni çok korkutmuştu. Arkaları bana dönük yaklaşık 10 kişi vardı. En önde birisi vardı imam gibi ve hepsi namaz kılıyordu. Ben çöktüm olduğum yere dikkat çekmeden izlemeye devam ettim. Aslında burada cin olduğunu söylüyorlardı ama namaz kıldıklarını görünce cin olduklarını düşünmedim. Sonra halam da köyde su sıkıntısından bahsedince acaba bu adamlar yağmur duasına falan mı çıktı diye düşündüm. Arkaya Gamze'ye doğru baktım. Hala beni bekliyordu. Baktığımı görünce eliyle gel işareti yaptı. Yine de ben tekrar dönüp namaz kılan adamlara baktım. Birileri namaz kılıyordu evet ama bazıları da başlarında nöbet tutar gibi bekliyordu. Sanki namaz kılanları korur gibi.

Namaz bitince hepsi kayaya doğru yaklaştı.

Sonra kayaya yaklaşan bir anda kayboluyordu. Korkudan parmaklarımı ısırıyordum. Bunlar cindi. Yani kayaya yaklaşan herkes sanki kayanın orda bir kapıdan girmiş gibi bir bir kayboldu. Nefesimi tuttum. Beni fark etmemeleri için hiç kıpırdamıyordum. Bir süre öyle kaldım. Tekrar eğilip baktım. Ancak kimse yoktu. Sonra ileriden bir bana doğru yaklaşan bir koyun sürüsü gördüm. Arkadan bir çoban geliyordu yanında da köpeği vardı. Adam yaklaşınca beni fark etmişti. Ben korkudan kıpırdayamıyordum. Adam bana doğru gelip sinirlice "Kimsin?" dedi. Ancak cevap veremiyordum. Adam iyice sinirlenmişti. "Buraya insan gelemez, burası bizim!" dedi. Git buradan diye bağırmaya başladı.

O anda bir şey omzumdan tuttuğu gibi fırlattı beni. Arkama baktım. Nasıl tarif edeyim. Kolları ayaklarına kadar uzanan birini hayal edin. Görünce çığlık atmaya başladım ama sesim çıkmadı. Bağıramıyordum. Elim sanki yere çivilenmişti. Elimi de hareket ettiremiyordum. Cin bana doğru eğilip bağırmaya başladı. Etrafta bir fırtına oldu sanki. Ne kadar kum varsa gözüme girmişti. Gözlerimi kapattım. Bu anın bitmesini bekliyordum ama bitmiyordu. İlk kez kendimi ölüme o kadar yakın hissettim. Ses kesilince gözlerimi yavaş yavaş açtım. İçindeki kumlar batıyordu. Etrafa baktım. Hiç bilmediğim bir yerdeydim. Mağara gibi bir yerde. "Neredeyim ben?" diye ağlamaya başladım. "Kimse yok mu, yardım edin. Gamzeee neredesin?" diye bağırdım.

Ancak kimse yoktu. Mağaranın duvarlarında kayalıklarda gördüğüm sembollerden vardı. Değişik dilde yazılar vardı. Hatırladığım kadarıyla sembollerden biri yuvarlak çember içinde bir ok işaretiydi. Altında da göz gibi bir şey vardı. Ben ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Çıkmak için hiçbir yer yoktu. Burası neresiydi, acaba az önceki kayaların içinde miydim? Olabilir miydi böyle bir şey? Karanlıkta beliren bir şey fark ettim. Dikkatle baktığımda bir kadın gördüm. Beyaz bir elbise vardı üzerinde.

Bana doğru yaklaştı bir anda.

Yürümedi hareket etmedi ama bir anda yanımda belirdi. Suratı o kadar korkunçtu ki daha fazla bakamadım. Ayaklarına baktım. Hani hep derler ya cinlerin ayağı terstir diye. Ne kadar doğru bilmiyorum ama bana bir cin tarif et deseler ben o gördüğüm varlığı tarif ederim. Ayakları kurtlu... Tırnaklarının arasından dökülen kurtları söylerim. Daha onun yüzüne bakmaya cesaret edemezken Arkamda bir nefes hissettim. Tam ensemde. Korkarak arkama baktım. "Bizi neden rahatsız ettin? Burada ne işin var?" Korkudan konuşmayı bile unutmuştum. O anda nefes alamadığımı hissettim. Bu güç, kafamı olabildiğince sağa doğru çevirirken, bir taraftan da ağzımı büküyor ve ses çıkarmamı engellemeye çalışıyordu. Bu sırada kollarım da istemsizce farklı yöne çekiliyordu. Bacaklarımdaki tüm kaslar kasılmıştı... Adeta can çekişiyordum! Bedenimin kontrolü bende değildi ama her şeyi hissediyordum ve o anda bedenimdeki güç tamamen kesildi. Hamur gibi yığıldım yere.

Bayılmışım.

Kendime gelip gözümü açtığımda kayaların ordaydım. Kalktım etrafa baktım kimse yoktu. Gamzenin yanına doğru koştum ancak Gamze de yoktu. O da bir anda kaybolmuştu ortalıktan. Korkuyla "Gamzeee!" diye bağırdım. Çığlıklar atarak köye doğru koşmaya başladım. Çok dikkatli inmem gerekiyordu ama ben koşarak iniyordum. Düşmem de kaçınılmaz olmuştu. Yuvarlanarak kaydım metrelerce. Her yerime batan dikenler, suratımı çizen taşlar ve üstüne basamadığım ayağım... "Yardım edin." diye bağırarak ağlamaya başladım. Az sonra Gamze geldi sesimi duyup. İkimizde çok korkmuştuk. "Neredeydin?" dedim Gamze'ye acı içinde. "Ben seni takip ettim. Kayalıkların aşağısından bana seslendin. Seni takip ediyordum ama sonra sen olmadığını anladım." dedi. "Ne olur yardım et gidelim buradan." dedim. Bir elimi Gamze'nin omzuna attım. Köye kadar götürdü beni. Beni o halde gören halamlar ve annemler koşarak yanıma geldiler. Babam kucağına aldı eve götürdü. Her yerim yara bere içindeydi. Gamze de yanımdaydı hala. "Anlatın ne oldu ?" dediler.

Anlatmak istemedim.

"Tepeden inerken ayağım kaydı, yuvarlandım." dedim. "Ah kuzum!" dedi halam. Ayağımı sardılar. Ancak Allah'tan kırık çıkık yoktu. Sadece morarmıştı biraz. Gamze'ye de anlatmasın diye kaş göz yaptım. O da anlatmadı. Yalnız kaldığımızda konuştuk. Anlattım ona gördüklerimi. O da kendi yaşadıklarını anlattı. Beni kayalardan aşağı doğru inerken görmüş. Ona seslenmişim. Beni takip etmiş. Sonra da onun ben olmadığımı anlamış. "Nereden anladın ben olmadığımı?" dedim. O da: "Sen buralarda yürürken zorlanıyordun ama o hiçbir engele takılmadan sanki düz yolda gider gibiydi. Üstelik biraz yaklaşıp dikkatle bakınca göz bebekleri olmadığını fark ettim. Bembeyaz gözlerini gördüm ve koşarak kaçtım." dedi.

Hayatımda yaşadığım en büyük korkuyu yaşamıştım. Şu an düşünüyorum da herkes bana gitme yapma dediği halde ben neden bunu yapmıştım? Bir şey beni çekmişti oraya biliyorum. Çünkü mantıklı düşündüğümde asla bunları yapan ben olamam diyorum.

Günlerce gördüğüm kabuslar bana o günü hiç unutturmadı. Ne zaman ki o köyden ayrıldık, kabuslarım da o zaman bitti. Bir daha asla o köye gitmedim. Bu olayı da Gamze'den başka kimse bilmiyor ilk kez size anlattım.

instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın.

 

Loading...
0%