Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Dedemi̇n Sayesi̇nde Hüddam Oldum!

@emrah

instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın.

Ancak yaşıtlarımın aksine oyun oynamayı sevmez, namaz kılmak ve kuran okumak ve zikir çekmek beni daha çok kendine çekerdi. 7 yaşımdayken kuran kursuna gitmiş ve kısa süre içerisinde kuran okumayı öğrenmiştim. Okuldan gelince ödevlerimi yapar, hemen namaz kılar, zikirlerimi çeker ardından uyuyana kadar kuran okurdum. Öyle ki rahlenin başında uyur kalırdım. Bir gün komşularımızdan biri hakkın rahmetine kavuştu. Ailemle taziyeye gittik. Vefat eden kişi benimde kendisine amca diye hitap ettiğim Mümtaz amcaydı. Cenaze evinde kadınlar ayrı erkekler ayrı bir odadaydı. Bende babamla birlikte oturuyordum. Tanımadığım biri de kuran okuyordu. Biraz okuduktan sonra sesi çatallaşmaya başlamıştı. Babam "Oğlum geç sen oku biraz da, o dinlensin." dedi. Henüz 8 yaşımda olmama rağmen rahlenin başına geçtim ve okumaya başladım.

Okurken öyle haz alıyordum ki... Gözlerimi kapatıp Kurana bakmadan ezbere okumaya başlamıştım. Okumam bitip gözlerimi açtığımda odadaki insanların yerinde beyaz giyimli güzel yüzlü sakallı heybetli insanlar göz yaşları içinde tebessüm ederek bana bakıyorlardı. Odadaki insanlar yerine bu beyaz tenli sanki kanları çekilmiş gibi insanlar vardı. "İyi ama bu insanlar nereye gitti? Bunlar ne zaman geldi? Babam nerede?" diye şaşkınlıkla etrafıma bakınırken içlerinden biri oturduğu yerden kalkıp havada süzülerek tam önüme geldi. Dizlerinin üzerine oturdu ve tebessüm ederek başımı okşadı. Elleri garip bir şekilde soğuktu. Bana "Ey adem oğlu bir kere daha oku." dedi. Kalın bir ses tonu vardı. Gök gürlemesi sesi gibi yankılanıyordu.

Korkmuştum ama tuhaf bir şekilde de istediklerini yapıyordum.

Sanki bir şey beni tutuyor oradan kaçıp gitmeme engel oluyordu. Yine Kuran okumaya başladım ve yine aldığım hazdan gözlerimi kapattım. Yasin i şerifi okuyordum. Okumam bittiğinde gözlerimi açtım ve o gördüğüm insanlardan eser yoktu. Babam ve odada bulunan diğer insanlar geri gelmişti. Korkuyla oturduğum yerden kalkıp babamın yanına koştum. O gün eve gelir gelmez uyumuştum. Sabah ezanının okunmasına 1 saat vardı. Bir dürtülme hissiyle gözlerimi açtım. Karşımda cenaze evinde başımı okşayan o adam vardı.

Bana "Ey adem oğlu, kalk abdestini al. Bize biraz daha kuran oku. Namaz vaktinde bizde arkanda saf tutalım." dedi. Korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım. Ağlamaya başladım. Annemle babam ağlama sesime kalkıp geldiler. Bana ne olduğunu sordular. Onlara cenaze evinde ve kendi odamda neler gördüğümü anlattım. Bana "Korkma! hayal görmüşsün. Beynimiz arada bize böyle oyunlar yapar. Sen kalk namazını kıl oğlum." dedi babam. Ben sakinleşince abdestimi aldım. Odama gelip namazımı kılmak için kendim duyacağım şekilde kamet getiriyordum. O sırada arkamda sanki birileri nefes alıp veriyormuş gibi ses geliyordu. Kamet getirirken arkama baktım, kimse yoktu. Tekbir getirip namaza durdum. Arkamdan bu kez namaz dualarının fısıltısı geliyordu. Korkum zirveye ulaşmıştı ama namazımı bozmadım.

Kılmaya devam ettim.

Namazım bittiğinde arkamı döndüm. Kimse yoktu. korktuğum için annemle babamın ortasına yatıp uyudum o gece. Ertesi gün sabah bizimkilere olup biteni anlattım. Yine bana inanmayıp geçiştirdiler beni. Gece olunca yine uyumaya kendi odama gittim. Yattım, uyudum ve rüya gördüm. Rüyamda o adamlardan biri bana "Es selamun aleyküm ey adem oğlu, ben Tebar. Benimle gördüğün diğer cinin adı da Saye. Bizden korkma. Bizden sana zarar gelmez. Bizde senin gibi Müslümanız. İlk müslüman olan cinlerdeniz. Müslümanın müslümana zararı olmaz ey adem oğlu. Okuduğun Kuranı kerim hakkı için bizden korkma. Biz seni ALLAH' ın izni ile korur, kollarız. Korkma bizden. Vakti geldiğinde neden sana göründüğümüzü anlayacaksın.

Konuşma biter bitmez gözlerimi açtım. Karşımda o varlık duruyordu. Bu rüya ile artık onların bir cin olduğunu ve isimlerini de öğrenmiştim. Yıllar yılları kovaladı. Ben 16 yaşıma gelmiştim. Geçen onca süreyle birlikte artık onlara alışmış, korkmamaya başlamıştım. Mahallemize yeni bir aile taşınmıştı. Bir de kızları vardı. Kız beni gördüğünde korkarak eve kaçıyor. Yolda karşılaşırsak da yolunu değiştiriyordu. Bu böyle 6 ay kadar sürdü bir akşam yatsı ezanından sonra bunların evinden bir bağrış sesi yükseldi. Bütün mahalleli oraya gitti. Bizde gittik. Kız çıldırmış gibi önüne gelene saldırıyordu. Ben gördüğümde kız komşu kadınlardan biri dua okurken "Okuma!" deyip küfürler ediyor ve kadının boğazını sıkıyordu. Kız beni görünce çığlık atarak duvar dibine kaçıp dizlerini kendine doğru çekip kafasını yere eğdi. Bana bakamıyordu. Bu haldeyken bana titrek bir sesle "Git buradan. Ne olur seni burada istemiyorlar." dedi.

Acı çeker gibi bir ses tonuyla bende "Kim istemiyor beni burada?" dedim.

O da bana "Onlar istemiyor. Ya buradan git ya da o yanında seninle gelen müslüman cinleri gönder buradan." dediği anda herkes sustu ve bana bakmaya başladı. "Sen onları göre biliyor musun?" "Hayır ama bana söylüyorlar. Eğer gitmez ya da onları buradan göndermezsen bana bu gece rahat vermeyecekler. Lütfen." dedi. "Tamam." deyip oradan ayrılırken benimle gelen müslüman cinlerden Tebar "Bir hoca var. İşinin ehlidir ancak kendisi burada değil, Çorlu'da. O bu kızı kurtarabilir." Dedi. "Nasıl haber vereceğiz ki? Elimizde hiçbir iletişim bilgisi yok." dedim. Saye bana "Eğer istersen ben gidip ona haber verebilirim." deyince O halde neden yapmıyorsun?" dedim. Tebar söze girerek bana "Artık sana neden göründüğümüzü öğrenmenin vakti geldi, ey adem oğlu. Sen bize dedenin emanetisin. Senin iznin olmadan bir şey yapamayız.

Biz artık sana bağlıyız. Biz vakti zamanında bu ilimde dedene ALLAH rızası için yardım eden yardımcılarıyız." dedi. O an anladım ki benim dedem bu işlerle uğraşan hocalardan biriymiş. Ailem bana bunu hiç anlatmamıştı. "Hocanın adı nedir?" diye sordum. Adının Kemal olduğunu ve 60 yaşında olduğunu öğrendim. Peki o yaşlı adamcağızı yormadan bu işi çözemez miyiz?" dedim. Bana "Biz sana bağlıyız. Sen ne dersen islam ahlakına aykırı olmadığı sürece yaparız. Ancak böyle konular için el almalı ve bu işin ilmini öğrenmeli ve mührü almalısın." dedi. Bende "O halde sen hocaya haber ver, gelsin. Bana da el versin Bu ilmi öğretsin." dediğimde bana senin nasibin bu hocadan değil. Bu ilimde çok daha ileride olan Mehmet hoca var." dedi. Bende "Peki bu hocayı nasıl bulurum?" diye sordum. O da bana "Merak etme, vakti gelince o seni kendisi bulur." dedi. Biz Tebar ile bu konuşmayı yaparken Saye Kemal Hoca'nın yanına gitmişti bile.

Bir kaç dakika sonra geldi.

Hoca geliyor. Haberi alır almaz yola çıktı oğluyla birlikte. Bir kaç saate gelirler." dedi. "O halde uyumayalım. Hocayı karşılayalım." dedim. Hoca saat 23:30 da gelmişti. Yanına gittik. Beni görüce "Demek Saye ve Tebar artık sana görünmeye başladı. İnşallah tıpkı deden gibi sende çok iyi bir hüddam olursun." dedi. Ardından o kızın yanına gittik. Hoca ayetel kürsi felak ve nas okuyarak eve girdi. Oğluyla birlikte yanında yardımcı müslüman cinleri de varmış ama ben göremiyordum. İlerde bu ilimi öğrenince Tebar ve Saye'den başka diğer cinleri de görebilecektim. Hoca, oğlu ben, Tebar Saye ve hocanın henüz benim göremediğim yardımcıları boş bir odaya geçtik. Odayı hazırladık. Zifiri karanlık bir hale getirdik. Hoca yanında getirdiği mumlardan 4 tanesini yaktı. Odanın 4 köşesine koydu. Sonra bakır bir tepsiyi yere koydu. Tepsinin içine bakır bir kase koydu. Kaseye birtakım otlar koydu.

Oğluna "Kızın babasına söyle hanımını da yanına alıp kızı getirsin. Başına da bir başörtü bağlasın." dedi. Hocanın oğlu haber vermeye gitti. 10 dakika sonra geldiler. Hoca kızı karşısına oturttu. Kızın bir yanına babasını, diğer yanına da oturmasını söyledi. Hoca bana işaret edip yanına oturmamı söyledi. Yanına gidip oturdum ve işlemleri yapmaya başladı. Önce sarımsı renkte küçük bir kağıda kızın ismini arapça olarak yazdı. Ardından kağıdı üçgen şeklinde katlayarak içinde bir takım otlar olan bakır kasenin içine attı. Daha sonra söylememem gereken bir takım duaları sırasıyla sesli bir şekilde okumaya başladı. Yedinci okuma da kasedeki kağıt herhangi bir müdahalede bulunulmadığı halde kendiliğinden parlayarak alev aldı. Küçücük kağıt nasıl olurda böylesine parlayarak yanardı, anlayamıyordum. Asıl kafamı kurcalayansa o kağıdın kendi kendine yanmış olmasıydı. Yanan kağıt kasedeki otları tutuşturmuştu.

Hoca tepsinin üzerindeki kaseyi eline alıp kıza koklattı.

Kız koklar koklamaz başını öne eğdi. Yarı baygın gibiydi. Anne ve babası kızı tutuyordu. Hoca anne ve babaya sıkı tutun diye tembihledikten sonra fısıltıyla bir süre felak ve nas surelerini okudu. Ardından yine sesli bir şekilde söyleyemeyeceğim bir takım duaları okumaya başladı. Birden kafasını kaldırıp hocaya pis pis bakmaya başladı. Hoca okuması bittiğinde ey ALLAH'ın lanetlediği iblisin yolundan giden atası cann olan kafir! Adın nedir? Bu kızdan ne istersin? Musallat olduğun bedeni kullan ve lisana gel." dedi. O sırada kız arkaya doğru gerildi. Canının yandığı belliydi. Birden doğrulup hocaya doğru tekrar baktığında göz bebekleri gitmiş, sadece akı vardı. Kalın kulakları tırmalayan tiz bir ses tonuyla hocaya küfürler yağdırıp alay etmeye başladı. Bunu yapan aslında kız değil içindeki kafir cinniydi. Hoca yine birtakım dualar okudu. Bu kez bağırarak sorusunu tekrarladı.

Varlık hocaya "Bu kızı da o yanındaki çamuru da ilk fırsatta öldüreceğim. Senin de soyunu kurutacağım." diye karşılık verdi. O sırada hoca Saffat suresini okumaya başladı. O sırada Tebar birden arkamda belirmiş. Ben geldiğini kızın arkama doğru ürkerek bakmasından anlamıştım. Kızın içindeki varlık bir yandan acı çekiyor. Bir yandan da "Tamam, anlatacağım." dedi. Sonra bana bakarak "Onu gönder. Tebar gitsin anlatacağım." dedi Tebar'a gitmesini söyledim, gitti. O gidince kahkaha atmaya başladı ve bir çırpıda kendisini tutan anne ve babasından kurtulup ayağa kalktı. "Çamurlar bizimle baş edemezsiniz. ben Ammar kabilesinden Elijah. Bütün kabilem şu an burada. Hepiniz öleceksiniz." diye bağırmaya başladı. Bir anda odanın içinde adeta fırtına çıkmış gibi oldu sonumuz geldi diye düşünüyordum. O sırada Saye geldi elini gözüme koydu. Çektiğinde odadaki bütün cinnileri görmeye başlamıştım. Yüzleri yara içinde irin akıyordu resmen. Uzun yağlı saçları vardı hepsinin ve saldırıya geçtikleri an da Tebar önlerinde belirmişti. Saye'de Tebarın yanına gitmişti.

Hocanın yanındaki 3 yardımcı cini de bizim yanımızda duruyorlardı.

Tebar ve Saye odadaki kafir cinnilerden ikisini saniyeler içinde tek hamleyle parçalayıp Elijah'ın önüne attı. O sırada hoca sorusunu tekrarladı. Elijah bu çamur parçası daha ana rahmindeyken bize kurban edildi. Anne ve babası daha önce de yine bizim kabilemizdeki cinler tarafından rahatsız edilmiş ve bir hocaya giderek korunmak için muska yaptırmışlardı. Ancak gittikleri hoca onlara koruma yapmıştı. Yüklü de bir miktar parada aldı ancak o hoca bunun karşılığında bize de bir şeyler vermesi gerektiğini biliyordu. Sonuçta bizde ona yardım ediyorduk. Para işimize yaramadığından bizde hocanın en küçük çocuğunu ondan istedik. O zamana kadar hep farklı şeyler istiyorduk. Bu kez hocanın çocuğunu istedik. Kabul etmedi tabi bizde o halde gelenlerin ilk çocuğunu istedik. Hoca onları arayarak bir karışım vermeyi unuttuğunu yarım saate gelip almalarını söyledi.

Ertesi gün gelip aldılar. Anne 40 gün boyunca o karışımı içecekti. Öyle de yaptı. Çocuk doğup 15 yaşına geldiğinde de kızı alacaktık. Tam kızı alacakken beni göstererek "O geldi. Yanında da saye ve Tebar vardı. Korkup kaçtım. Plan yaptım. Bugün için kalabalık gelirsek Tebar ve Saye korkar diye düşündüm. Ancak öyle olmadı. Kabilemin yarısına yakınını kaybettim. Size her şeyi anlattım. Şimdi bırakında gidelim kızı da almaktan vazgeçtim. Ancak 7 siyah keçi karşılığında." dedi. "Yine oyun oynamadığını nerden bileceğiz?" diye sordum. Sizi ve bizi yaradana yemin olsun ki musallat son bulacak. Ben "Vallahi dediğin gibi olmazsa Tebar ve Saye arkadaşlarına yaptığını sana ve kalan kabilene de yaparlar." dedim. Bunun üzerine hoca aramice bir kağıda bir şeyler yazdı ve mühürledi. Kız şimdi iyi. Evlendi ve 2 çocuğu var. Mutlu mesut hayatına devam ediyor.

instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın.


Loading...
0%