@emrah
|
instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın. Öncelikle hikayemi paylaşmadan ismimin paylaşılmasını istemediğimi belirtmek istiyorum. Kanalınızı severek takip ettiğimi de aynı zaman belirtmek istiyorum. Hikayeme başlıyorum. Yıl 2005 yılıydı. Ben Ankara da bir eğitim fakültesinde 3.sınıfta okuyan bir öğrenciydim ve Ankaralı olmadığım için öğrenci yurdunda kalmak zorundaydım. Yurt da geniş bir arkadaş çevrem vardı ve yurdumuzun tam ortasında ise camlarla kaplı ders çalışabileceğimiz büyük bir etüt ve kütüphane vardı. Buraya ders çalışmaya pek fazla gelmesem de finallerden finallere çalışmaya gelirdim. Belki de eğitim fakültesinde okuduğum bölümün kolay olmasından dolayı çok fazla ders çalışmazdım. Dedim ya arkadaş çevrem çok geniş diye. Bir gün akşam yemeği için yurdun kantinine gittim. Yemek için sıra beklerken bugünkü yemek kuponunu yanıma almadığımın farkına vardım ve yanımdaki arkadaşıma yemek kuponumu unuttuğumu hemen gidip almam gerektiğini söyleyerek yurttaki odama çıktım. Hızlıca kuponu aldıktan sonra tekrar yemekhaneye gittim. Tam o sırada sıra bize gelmişti. Yemeğimizi aldıktan sonra oturacak masa ararken tıp fakültesi 5.sınıfta okuyan Yasin adında samimi olduğum bir arkadaşım el işaretiyle buraya gelin burada boş yer var dedi. Sonra ben de arkadaşıma "Hadi gidip yemeği orada yiyelim." dedim ve Yasin'in yanına oturduk. "Selamün aleyküm iyi akşamlar." dedikten sonra yemeğimizi yemeye başladık. Konu tıp fakültesindeki derslerin zorluğundan başladı. Yasin'in maddi durumu pek iyi olmadığından okulu zamanında bitirerek biran önce pratisyen hekim olarak atanmak istiyordu ve çok çalışıyordu. Yasin'e kadavralardan korkup korkmadığını yanındaki arkadaşım sordu. Yasin "Hayır korkmuyorum eğer korksaydım Tıp fakültesini okumazdım." dedi. Arkadaşım "Yarın öğle yemeğini bizim Tıp fakültesinde yiyelim. Orada yemek çok ucuz. Hem karnınızı doyurursunuz hem de size sınıflarımızı gezdiririm." dedi. Biz bu daveti teşekkür ederek kabul ettik. Yemeğimizi yedikten sonra odaya çıktım. Biraz telefonumda yılan oyunu oynadıktan sonra uyuyakalmışım. Oda arkadaşım seslenerek yatağıma yatmamı yoksa hasta olacağımı söyledi. Uyandım, üzerimi değiştirdim ve yatağıma yattım. Oda da 3 kişi kalıyorduk. Bir tane yatak boştu ve onda kalan yoktu. O yatağı kanepe gibi kullanıyorduk. Sabah olmuştu, oda arkadaşlarımla kahvaltıya kantine indik. Arkadaşlardan birisi hafta sonu olduğundan bu hafta sonu evde kalan arkadaşlarıyla kalacağını diğeri ise finaller başlamadan bir haftalığına memlekete gideceğini söyledi. Bir an irkildim ve şakayla karışık "Yani beni yalnız bırakacaksınız." dedim. Arkadaşlar "Yoksa korkuyor musun?" diye takıldılar. Ben de "Hayır niye korkayım? Koskoca adamım." diyerek karşılık verdim. Gülmeye başladık. "Benim bugün dersim yok, okula gitmeyeceğim." dedim arkadaşlara. "Bugün öğlen Mehmet ile birlikte Yasin'in okuluna gidip öğlen yemeğini orada yiyeceğiz." dedim. "Çok iyi düşünmüşsünüz." dediler ve arkadaşlar vedalaşarak bir bir yurttan çıktılar. Öğlen olmuştu bu arada. Mehmet'i telefonla aradım geliyor mu diye. Mehmet özür dileyerek gelemeyeceğini son sınıf olduğundan tez araştırması için arkadaşları ile buluşacağını söyledi. Bende yola koyuldum. Yurttan yaklaşık yarım saatlik yürüme mesafesinde olduğu için yürüyerek gidebilirim diyerek yola çıktım. Bu arada telefonla Yasin'i aradım. Telefonu meşgule attı. Ben de muhtemelen derstedir diye Tıp fakültesine gidene kadar aramadım. Fakülteye vardığım da Yasin beni aradı. "Neredesin?" diye sordu. Ben de "Fakültenin yemekhanesinin girişindeyim." dedim ve çok geçmeden Yasin yanıma geldi. "Seni tek almazlar." dedi. "Neden?" diye sordum. "Sen bu üniversitenin öğrencisi değilsin. Güvenlik içeriye girerken kupona bakıyor. Al şu kupon senin." dedi ve içeriye girdik. Karnımızı doyurduk. Saat öğlen 13.30 'a geliyordu. "Gel seni gezdireyim." dedi ve yemekhaneden çıktık. Fakülteye girdik. Bu arada fakültenin girişinde güvenlik görevlisi kimliğimi sordu. "Öğrenci kimliğin var mı?" diye. Hemen lafa Yasin girdi. Güvenliğe "Yurttan arkadaşım aynı zamanda hemşehrim. Aileme bir koli göndereceğim. Koli yukarıda, onu vereceğim." dedi. Güvenlik "Tamam geçebilir." dedi. "Gel sana göstereceğim." dedi. "Yoksa kadavra sınıfına mı götürüyorsun beni?" dedim. "Evet." dedi. İlk ölü bedeni göreceğim için hem korkuyor hem de merak ediyordum. Sınıfa girdiğimizde yaklaşık 40 tane öğrenci kadavra üzerinde çalışma yapıyordu. İlk etapta kadavraları gördüğümde midem bulandı. Çünkü öğrenciler kadavraları kesip dikiyorlardı. Yasin arkadaşlarıyla beni tanıştırdı. "Bu yurttan arkadaşım." diyerek beni tanıştırdı. İçlerinden bir tanesi alaycı bir dille "Yoksa buradan korktun mu?" dedi. Sonra ben de "Hayır, cansız bedenden niye korkayım?" dedim. Yasin arkadaşının biraz şakacı olduğunu onun hep böyle olduğunu söyledi. Ben de "Önemli değil." dedim. Derken bu arada benimle alaycı bir şekilde konuşan çocuk kadavranın dudaklarını eliyle oynatarak "Merhaba, hoş geldin." dedi. Buna çok kızmıştım. Bu yaptığının hiç hoş olmadığını, insan bedenine biraz saygı göstermesi gerektiğini, bunun komik mi olduğunu mu düşündüğünü söyledim. Ben Yasin 'e burada fazla kalmayacağımı hemen gitmek istediğimi söyledim. O da "Tamam o zaman. Yurtta görüşürüz." dedi ve ben oradan hızla çıktım. Yurda gelirken de o çocuğa söylene söylene geldim. Bu arada hava sıcaktı. Ancak üşümeye ve titremeye başladım. Hasta oldum olacağım galiba diyerek düşündüm ve odama çıktım. Yurda geldiğimde saat 17.00 gibiydi. aklımda o kadavralar vardı ve bundan dolayı çok etkilenmiştim. Üşüdüğüm için yatağa girdim ve titriyordum. Şimdi ne yapacaksın? Yanında hiç kimse yok ve yok yere hasta oldun diye düşünürken uyuyakalmıştım. Saat gece 02.00 civarlarında bir elin kafamı okşadığını hissettim. Oda arkadaşlarımdan birinin geldiğini düşündüm. "Sen mi geldin, gitmedin mi Mehmet?" diyerek kafamı kaldırdım. Gözlerime inanamıyordum. Karşımda kadavra sınıfındaki o kişinin yeşil renkte bir silüeti vardı. Bana Korkma dercesine bakıyordu. "İyi olacaksın." dedi ve saniyeler içinde ışığı yaktım. Işığı yaktığımda karşımda kimse yoktu. Çok korkmuştum. Bu nasıl olur diye kendi kendime söyleniyordum. Bir yandan dua ediyordum. Bu arada ben de ne ateş ne de titreme kalmıştı. Belki de korktuğumdan dolayı hastalığım geçmişti. O gece sabahı zor ettim. Hemen sabah yaşadığım bu olayı Yasin'e anlattım. O da bunun normal olduğunu ateşli hastalıklarda halüsinasyon görüldüğünü, korkmamam gerektiğini söyledi. İçime bir nebze de olsa bir su serpilmişti. İçimde bir his olduğundan akşam olmasını istemiyordum. Çünkü odada yalnızdım ve kimse yoktu. Dua ederek uykuya daldım. Aynı silüeti bu kez rüyamda gördüm. Rüyamda simsiyah bir odadaydım ve karşımda o silüet duruyordu. Bana "Benden sakın korkma!" dedi. Ancak senden yardım isteyebilirim." diyerek karşımdaki o silüet ağlamaya başladı. Ben de "Sana nasıl yardım edebilirim?" diye sordum. Bana Hindistandaki bir eyalette yaşadıklarını söyledi. "Burada bir çocuk var. Bu çocuk benim." dedi. Sonra eşim çok hasta, yardım et onlara." diyerek ağlamaya başladı. Ben çok korkmuştum ve uyandığımda kan ter içinde kalmıştım. Hemen besmele çektim ve bir yudum su içtim. "Bu da neydi? Deliriyor muyum?" diye üzülürken yatağımın baş ucunda bir not defteri yaprağı gördüm. Bu da ne diyerek kağıdı aldım ve baktığımda yabancı bir numara yazıyordu. Numarayı görünce şok oldum ve gecenin geç saatleri olmasına rağmen Yasin'in kaldığı odaya doğru koştum. İçeri girdiğimde Yasin'in ders çalıştığını gördüm. 1Yarın sınavım var ders çalışıyorum. İçeri gel. Bir şey mi oldu?" dedi. Ben de "Bir rüya gördüm ve çok korkuyorum." dedim. "Bana hayırdır nasıl bir rüya gördün? Anlat." dedi. Ben de gördüğüm rüyayı anlattım. "O kadavrayı rüyamda tekrar gördüm. Hindistan'da bir adres verdi Assam eyaletinde bir eşinin ve çocuğunun olduğunu, eşinin çok hasta olduğunu ve yardıma ihtiyaçları olduğunu söyledi." dedim. Sonra arkadaşım "Sakin ol, bu bir rüya bazen insan beyni rüyada olsa bunları uydurur." dedi ve bir psikiyatriste gitmemi söyledi. Ben de "Ne yani ben deliriyor muyum?" Neden böyle söyledin?" dedim. "Hayır." dedi. "Son zamanlarda kafan çok karışık." dedi. Sonra peki dedim "Ya elimdeki not defterindeki telefon numarasını açıklayabilir misin?" diye sordum. Elimdeki numarayı aldı ve kod numarası nerenin diye ajandadaki ülke kod numaralarından baktığımızda ikimizde şok olmuştuk. Bu numara bir Hindistan telefon numarasıydı. Bana "Şu yatak boş. Burada yanımda uyu. Yarın sabah ilk işimiz bu numarayı arayalım. Bakalım neyin nesi?" dedi. Sonra ertesi gün sabah olmuştu. Gece yaşadıklarımın etkisinden dolayı uyuyamamıştım. Yasin İngilizce tıp okuduğu için İngilizcesi çok iyiydi. Telefonumun araması uluslar arası aramaya kapalıydı. "Hemen GSM servisini arayarak açtırman gerekiyor." dedi. Arayarak telefonunu uluslararası aramaya açtırdım ve numarayı tuşlamaya başladı. O da ben de çok korkuyorduk ve telefonun arama tuşuna basmıştı. Telefona çok ince sesli bir bayan çıkmıştı. Yasin İngilizce konuşuyor, karşısındakinden ses alamıyordu galiba. "İngilizce bilmiyor." dedi. "Neyse gün içerisinde bir daha arayalım." dedi. Ben de "Tamam olur." dedim. Hafta sonu olduğundan "Kahvaltımızı geç yaparız." dedi. Ben de odama gelmiş olup bitenleri düşünüyordum. Birden odamın kapısı açıldı. Gelen Yasin'di. "Tekrar arayalım mı?" diye sordu. Sonra ben de "Tamam." dedim. O numarayı tekrar aradık. Bu sefer telefona 30 yaşlarında bir erkek çıktı. Yasin onunla İngilizce konuşmaya başladı. Bu konuşma 5 dakika sürmüştü. Yasin karşımda şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Ne olduğunu sordum. Bana "Sen haklıymışsın." dedi. Aslında bu kadavra fakir bir Hindistanlı ve ölmeden önce para karşılığında bedenini tıp fakültelerinde kullanılması için bağışlamış. Konuştuğum kişi bu adamın kardeşi. Adamım karısı çok hastaymış ve kadın durumu olmadığından doktora gidemiyormuş. Bir de oğulları varmış. Aslında kadın veremmiş ama doktora gidemediğinden yavaş yavaş ölüyormuş. Ben de "Şimdi ne yapacağız?" diye sordum Yasin'e. Yasin de "Para toplayıp göndereceğiz bu garibanlara." dedi. Ben o ay ki bursumun tamamını verdim. Yasin ve yurttaki diğer arkadaşlar da 3-5 kuruş gönüllerince yardım ettiler ve bayağı bir para toplamıştık. Sıra bu parayı nasıl göndereceğimize gelmişti. Tekrar telefon açmıştı Yasin. Bir miktar para topladığımızı ve bu parayı nasıl gönderebileceğimizi sordu. Bize neden bunu yaptığımızı sordu telefondaki. Arkadaşım olan ve bitenleri anlattı. Telefondaki hıçkırarak ağıyordu. Bize Assam eyaletindeki bir devlet bankasına benzer bir hesap numarası verdi. O hesaba gün içerisinde toplamış olduğumuz parayı gönderdik. Yasin'e 3 gün sonra aradığımız numaradan bir telefon gelmişti. Para kadına ulaşmıştı ve kadının hastanede tedavi altına alındığını söyledi. Doktorların söylediğine göre iyileşecekmiş. Bu habere çok sevinmiştik. Ancak artık o silüeti görmüyordum. Rüyalarımda aradan bir kaç ay sonra bir telefon gelmişti. Arayan kadavranın eşiydi. Yasin'in anlattığına göre çok iyi olduğunu tamamen iyileştiğini ve çocuğuna kavuştuğu için çok mutlu olduğunu çat pat İngilizcesi ile anlatmış. Yasin de "Bana değil yanımdaki arkadaşıma teşekkür edin." dedi. Telefonumu elime aldığımda kadın sesi titreyerek teşekkür ediyordu. Sonra ben de İngilizcem olmamasına rağmen yarı İngilizce yarı Türkçe "Önemli değil." diyordum. Bu olay hayatımı değiştirmeme vesile oldu. İnsanlara her konuda yardım ediyorum. Kimseye ön yargılı davranmıyorum. Sonuç olarak şu anda Anadolu'da 15 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Ne zaman ayakkabısı yırtık bir öğrenci görsem ona ayakkabı alıyorum. Yani çocukların mutlu olduğunu görmek beni çok sevindiriyor ve mesleğimi bu yüzden çok seviyorum. instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın. |
0% |