Yeni Üyelik
49.
Bölüm

KOCAM CİNLE EVLENDİ!

@emrah

Öncelikle ben 40 yaşındayım. Diyarbakır'da yaşıyorum. İlk olarak şunu söyleyerek başlayayım. Benim eşim biz evlendikten sonra askere gitti. İşte askerden gelince ise bambaşka biri oldu. İlk geldiği günü anlatayım. Eşimin en sevdiği yemekleri yaptım. Sonra gözüm pencerede eşimi bekledim. Öyle beklerken baktım elinde çantasıyla yaklaşıyordu, gördüm. Ayağa kalktım kapıyı açtım. İçeri girdi ben kapıyı örteceğim sırada eşim "Dur kapatma!" dedi. Sonra arkasındaki boşluğa dönüp "Gir" dedi. Sonra ben bunu gördüğümde eyvah dedim bu adam aklını yitirmiş. Yani hiçbir şey söyleyemedim.

Sonra o içeri girince örttüm kapıyı. "Bak." dedim. "Sana sevdiğin yemekleri yaptım." "Eline sağlık" dedi. Tabakları koydum yemekleri de koyacaktım. Eşim "Bir tabak daha getir" dedi. "Niye?" dedim. "Sen getir" dedi. Tabağı getirdim. O tabağa da yemek koymamı istedi. Yemeği koydum, ben de yemeğe başladım.

O an baktım ki koyduğum tabakta yemek kendi kendine azalıyor.

"Yasin bu ne?" dedim, "ne oluyor?". "Artık onu tanı hep bizimle yaşayacak" dedi. "Kim? dedim, "karım" dedi. "Ne diyorsun sen Yasin," dedim. "Daha biz evleneli ne kadar oldu üstüme kuma mı getirdin. Hem nerde, kim?" dedim, "sen onu göremezsin yanımda oturuyor" dedi. Elim ayağım boşaldı o anda. Sonra anladım ki bu adam cinleri kastediyor. Askerde ne olmuş ne bitmiş nasıl evlenmiş hiçbir şey anlatmadı ama o günden sonra benim başıma gelmeyen kalmadı. Zaten karı koca hayatımız bitti.

Yani kocam hep onunla yatıyordu artık. "Onunla yatıyorum ben, seninle yatarsam kıskanır sana zarar verir" diyordu. Ben de korkuyordum ısrar etmiyordum. O günden sonra o evin sadece hizmetçisi oldum. Eşim evden çıkınca temizlik yapardım etrafı düzeltirdim. Ben düzeltirdim o varlık geri dağıtırdı, perdeyi kapatırdım açardı. Sonra eşim gelene kadar korkarak beklerdim. Sonra o gelince anlatırdım ona.

Önemsemezdi.

"Korkma onu evde seninle bırakıyorum, alış ona" derdi.

İşte bu yüzden ben de artık delirmek üzereydim. Yani sofraya her oturduğumuzda fazladan tabak koyuyordum ve o tabakta yemek kendi kendine azalıyordu, bitiyordu. Eşim hep kendi kendine konuşuyordu. Olayı herkes duydu neredeyse. "Yasin kafayı yemiş." dediler. Görenler şaştı kaldı. Eve kim gelse bu tuhaflıklara şahit oluyordu. Burada kuma normaldir ama cinden kuma görülmemiştir. Yani bir benim başıma geldi herhalde.

Sonra bir gün gece uyuduğumuz sırada bir ses duydum. Eşimin yattığı odadan bir bağırma sesiydi bu. Eşim bağırıyordu. Hemen kalktım kapıya vurdum. "Ne oldu Yasin, iyi misin?" diye. Sonra Yasin açtı kapıyı. Çok mutluydu. Gözlerinin içi gülüyordu. Bana doğru elinde tuttuğu boş çarşafı gösterip "Bak, oğlum oldu" dedi. Sonra gece gece uyanıp bunu duyup fena oldum tabi. Sonra başım dönmeye başladı.

Hem korkuyordum hem de üzülüyordum.

Eşim o boş beyaz çarşafa sarılıp canım oğlum diyordu. Ne yapacağımı bilemedim. "Kucağında bebek mi var?" dedim. "Evet" dedi. "Ben neden görmüyorum niye sadece sen görüyorsun?" dedim. "O istemiyor sadece bana gözüküyor" dedi. Sabaha kadar uyumadık o gün. Sonra sabaha kadar evin içinde bir bebek ağlaması ve kadın sesi. Ancak türkü söyler gibi şarkı söyler gibi ya da belki ninni. Ancak sabaha kadar devam etti.

Oturduğumuz odaya bir salıncak kurdu eşim. Bebeği içine koyup uyutabileceği bir beşik yaptı yani. O boş çarşafı koydu salıncağa. Sonra baktım kendi kendine sallanıyor. O sallıyordu. Odama gittim. Yattım ama uyuyamadım. Bebek ağlama seslerinden uyuyamıyordum. Bir de çok korkuyordum. Ne yapacağımı nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Evde kalsam korkuyordum, gitsem nereye gidecektim. Dualar okudum sabaha kadar. Namazımı kıldım. Sonra eşim evden gidince salıncak tekrar sallandı.

Ben etrafı toplayıp düzenliyordum. Ama eşimin kaldığı odaya girmezdim. İşimi bitirip biraz oturunca o odanın kapısı hareket etti. Kapı açılınca baktım. Az önce kapının kenarından gördüğüm dağınık yatak da düzelmişti. Yemeği hazırladım. Yemek için sofrayı serdim. Bir tabak da fazla koydum. Baktım biraz sonra tabaktakiler azalmaya başladı. Karşımda biri olduğu kesindi ama görememek çok korkunçtu. Artık kocama öyle duygular besleyemiyordum. Ona karşı olan hislerim tamamen bitmişti. Hem ben bu evde yaşayan sıradan biriydim. Kimsenin bir şeyi değildim.

Kıskanmıyordum da o yüzden.

Karşımdaki, yani tabağın olduğu kısımdaki boşluğa doğru kafamı kaldırıp "gözün aydın bebeğin oldu" dedim. Sonra da "seni çok merak ediyorum, bana bir kez de olsa yüzünü gösterir misin sadece bir kez?" dedim. O anda karşımda belirdi. Benim gibi yere oturmuştu. O kadar güzeldi ki belki bunu diyorum diye şaşıracaksınız ama o güzelliği görünce eşime hak verdim. Yani böyle bir kadına kimse hayır diyemezdi.

Siyah, gür beline kadar uzanan saçları mavi gözleri incecik vücudu, kaşları, kirpikleri. Ömrümde bu kadar kusursuz bir yüz görmemiştim. Yüzünün güzelliğinden gözümü alamadım. Bir kadın olarak beni böyle etkilemişti. "Çok güzelmişsin" diyebildim sadece. Bunu dedikten sonra da göremedim bir daha. Artık korkum geçmişti. Çünkü ben onu korkunç çirkin ve kötü hayal etmiştim. Belki de gerçek yüzü o'dur bilmiyorum.

Ama o an çok güzeldi. Gördüğüm için artık uzun zamandır hissettiğim korku geçmişti. Zaman geçtikçe daha da alıştım. Evde yeri değişen eşyalar açılıp kapanan kapılar bebek ağlamaları biten yemekler, fısıltılar, sesler hiçbiri beni korkutmuyordu artık. Ne zaman yanımda olup olmadığını da hissetmeye başladım. Eğer yanımda değilse bir şey yiyeceksem onu da sesleniyordum. Çok korktuğum, başlarda çok üzüldüğüm doğrudur ama ben ondan hiçbir kötülük görmedim.

Bir gün dedim ki gideyim buradan.

Kocam artık kocam değil her şey bitmiş daha niye buradayım. Bunu da Yasin'le konuştum. "Nereye gideceksin?" dedi. "Ne yapayım Yasin, artık ben senin neyinim ki?" dedim, "kendime bir düzen kurarım Allah büyük" dedim. Böyle diyordum ama çok zor olurdu bu. Düzen kurmak kendi başına ayakta kalmak okul bitirmemişiz bir şey bilmiyoruz. "Ona sor," dedim "benden rahatsız mı?" Eşim değişik şeyler konuştu yanına doğru dönüp sonra da bana "gitmeni istemiyor. Seni de çok seviyor" dedi. Ağlamaya başladım. Niye ağladın diyecek olursanız durumun saçmalığından. Kocam bir cinle evlenmiş ondan bir çocuğu olmuş ve hep beraber aynı evde yaşıyoruz. Gidecek başka bir yerim de yok.

Bu durumu düşünmek bile bana aklımı yitirtebilirdi. Evden gitmedim kaldım. 15 yıl bu şekilde geçti. Çocuk büyüdü. Ben ara ara çocuğu da görmeye başladım. Hem de gözleri kaşları tıpkı eşimdi. İnanması zor biliyorum ama anlattıklarımın içinde en ufak bir yalan yok. Yani görmesem de bazen güldüğünü kahkaha attığını duyardım. Sofraya koyduğum tabak çocuk da büyüyünce 2'ye çıktı. Bu şekilde yaşıyorduk. Hem iyice alışmıştım. Yaşadığım şeyleri başkası yaşasa çoktan delirirdi. Çünkü çocuk benimle oyun oynadığını düşünüp beni korkutuyordu.

Mesela odamın ışığını yakıp kapatıyordu. Bardağı yere atıyordu. Yorganı üstümden alıyordu. Bunları yaptıktan sonra da bir gülme sesi geliyordu. Hatta bir gün bahçeden sebze toplamıştım. Epey vardı sırtıma yüklendim çuvalı eve getiriyordum. Ben yürüdükçe torba ağırlaştı yürüdükçe ağırlaştı. Eve kadar zor dayandım. Eve gelince torbayı bir açtım ki içi taş dolu. Sebzeler çıkarılmış yerine taş konulmuş. Yasin'e de anlattım bunu. "Ben konuşurum bir daha yapmaz çocuk işte" dedi. İşte böyle geçiyordu zaman. Ancak sonra o olay oldu.

Eşimin bir kardeşi vardı.

Yani pek sevmezdim paragöz biriydi. Maalesef eşimle bir gün para sebebinden tartışmışlar. Tarlanın ortasında kardeşi eşimi vurmuş. Haberim yoktu evdeydim. Yemek yapıyordum. Bir anda evde eşyalar havada uçuşmaya başladı. Evin içinde esen rüzgârdan korkup yere eğildim. Fırtına çıktı sandım. Birden çığlık sesleri gelmeye başladı. Korkudan titriyordum. Ben böyle köşede büzüşmüş bir haldeyken kapı çaldı. Yasin'in kardeşinin karısı gelmişti. Ağlayarak eşinin Yasin'i vurduğunu söyledi. Sonra koşa koşa gittik tarlaya. Hem ağlıyor hem de nasıl olmuş diye soruyordum. Gittiğimizde öylece kanlar içinde yatışını gördüm. "Muhtara haber vereyim ben" dedi koşa koşa gitti. Bizde telefon yok ambulans aramayı bilmeyiz.

Bir şey olsa muhtara giderdik hemen. Sonra başına geldim hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Onu da hissettim yanımdaydı. Gelmişti. Yasin'in üstündeki kanlar yavaş yavaş siliniyordu. Onun görüntüsü silik bir şekilde gözüküyordu. Ruh gibiydi sanki. Net değildi ve sürekli de gözükmüyordu. Sonra arada bir iki saniyeliğine görüntü kayboluyordu sonra tekrar görüyordum. Yasin'e sarılıp ağladığını görüyordum ve ağlama seslerini de duyuyordum. Sonra çok geçmeden jandarma da geldi. Eşim zaten ölmüştü. O gün yaşadığım en kötü gündü.

Ağlamaktan helak olduk.

Hem ben hem de o. Ama ben insandım yapabileceğim şeyler sınırlıydı. O yüzden bu intikamı o aldı. O gün evdeki sesler kısa süreliğine kesildi. Gittiğini anladım ama nereye gitti bilmiyordum. Dışarı çıktım kapının önüne. Etrafa baktım. Ve gidişini gördüm. Simsiyahtı bu sefer. Uzaktan bakıyordum ama boyu o kadar uzundu ki, gözüküyordu. Ona güzel yüzünü göstermeyeceği belliydi. Bu olayın acısı ve ne olacak korkusu beni mahvetti. Bayılmışım. Kendime geldiğimde yatağımda yatıyordum. Biri getirmiş yatırmış. Onun olduğunu düşünüyorum. Yani o getirmiş beni yatağıma eminim.

Çok geçmeden de duyduk ki Yasin'in kardeşi kendini vurmuş. Vurmasa tutuklanacaktı. Söyleyecektim onun yaptığını, ilk zamanın şokuyla konuşamıyordum ama sonra söyleyecektim. Gerek kalmadı. Eşi ağlayarak bana geldi. Sarıldık ağladık birbirimize, iki kardeşin sonu böyle mi olacaktı yenge diye ağladı. Bu kadına da üzülüyordum. Genç yaşında o da dul bir başına kalmıştı. Ancak kocasının yaptıklarının bedelini en çok o çekti.

Şimdi ne olacak diye düşünmeye başladım. Yani Yasin yok artık bu evde kim var? Kiminle yaşayacağım neler olacak? Yasin'in acısı içimden hiç dinmedi. Adını andıkça üzülürüm. Yasin öldükten sonra intikamını da alınca o gitti evden. Bir daha hiç ne gördüm ne de hissettim. Çocuk da kendi de kayboldu gitti. Hala bu evde tek başıma yaşıyorum.

instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın.

 

Loading...
0%