@emrah
|
Merhaba Ben Hikmet. Bu yaşamış olduğum olay kuzenimle ilgili. Ben üniversiteyi kuzenimin olduğu şehirde kazanınca aynı evde kalmaya başlamıştık. Kuzenimin adı Onur, benden 2 yaş büyük. Onur'un çok sevdiği bir kız vardı okuldan. Kızın adı da Kübra. Ama kız Onur'a hiç yüz vermezdi. Okulun popüler çocuklarıyla takılırdı. Onur da platonik olarak aşk acısı çekerdi. Bir gün çok sinirli geldi eve. Görseniz ağladı ağlayacak. "Ne bu halin?" dedim. Meğer Kübra'yı bir erkeğe sarılırken görmüş. Çok samimilermiş. Ne yemek yedi o gün, ne de konuştu. Odasından çıkmadı. Ben endişeleniyordum bu haline. Kızı kendine takıntı haline getirmişti. Sosyal medyadan fotoğraflarını indirip bastırmış odasının duvarlarına asmıştı. Kızın bunlardan haberi bile yok. Kübra'ya hoşlandığını ima edince kız bir daha yüzüne bile bakmamış. Ama Onur bir türlü unutamıyordu. Defterleri aşk şiirleriyle doluydu. Her yerde Kübra yazıyor. Yeni kalem alsa Kübra yazarak deniyordu. En son koluna dövme yaptıracaktı Kübra diye de ben engel oldum. Durumu az çok anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Onur Kübra'nın başka biriyle yakınlaştığını görünce kendini iyice kaybetmişti. Okula bile gitmemeye başladı. Derken bir gün internetten bir araştırma yaptığını ve kıza aşk büyüsü yaptıracağını söyledi. Ben tabii ki karşı çıktım, "saçmalama ne büyüsü çok günah" falan dedim ama gözü hiçbir şey görmüyordu, "ben onsuz yaşayamam" dedi. Bir hoca buldu en son. Sonra tutturdu sen de geleceksin beraber hocaya gideceğiz diye. Çok ısrar edince kabul ettim. Beraber hocaya gittik. "Hocam ben aşk büyüsü yaptırmak istiyorum bir kızı çok seviyorum onun da gözü benden başkasını görmesin" dedi. Hoca Onur'u dinledikten sonra "bunun iki yöntemi var; "ya rahmani yollardan yaparız ya da kara aşk büyülerinden yani şeytani büyülerden yararlanırız" dedi. Onur da "en kesini neyse onu yapalım ben her şeyi göze aldım" dedi. Adam da "tamam senin işini kısa zamanda çözeceğim ama önce dediklerimi yapman lazım" dedi. Adam bize bir liste çıkardı şu lazım bu lazım diye. Tam 5 bin lira tutuyordu. Onur elinde ne kadar para varsa hocaya verdi. Hoca da yapmamız gerekenleri anlattı. Daha doğrusu onurun yapması gerekenleri. Oğlum, "önce bir mezarlıktan ölü toprağı alacaksınız" dedi, "ölü toprağını kavanoza koyun 3 gün karanlıkta bekletin. 3 gün sonra da toprağı alıp bana gelin" dedi. Hocanın yanından çıkınca "gel vazgeçelim ne mezarı, ne toprağı" dedim ama yok vazgeçmiyordu. "Akşam hava kararınca gideriz mezarlığa bir ölüden alırız toprağı" dedi. "Ben gelmem," dedim "ama beni yalnız mı bırakıyorsun biz kardeş değil miyiz?" diye konuşup durdu. Ben de "tamam dedim lanet olsun geliyorum" dedim. Büyü Yaptırmak Akşam oldu biz mezarlığın yolunu tuttuk. İlk gördüğümüz mezardan iki üç avuç toprak alıp geldik eve. Evin en az güneş alan odasında dolabın içine koyduk. 3 gün bekleyecekti o şekilde. Sonra bu işi halledip uyuduk. Ertesi gün Onur biraz kendine gelmişti. Bu işlemle kızın ona âşık olacağını düşündüğü için bütün sorunları hallettim artık diyordu. Okul bitince eve geldik. Sonra akşam olmuştu. Salonun ışığı yanıyordu. Ben de çamaşır makinasına çamaşırları koyuyordum. Ayrıca koridordaydı makine ışığı açmamıştım, salonun ışığı da yetiyor diye. Loştu yani etraf. Tam makinanın kapağını kapattım. Sonra arkamı döndüm. O anda bembeyaz elbiseli uzun siyah saçlı bir kadın gördüm. Nasıl korktuysam kendimi geriye doğru attım. Çamaşır sepetinin içine düştüm. Kadın da kayboldu. Onur'a seslendim gördüğüm şeyi anlattım. Sonra hayal görmüşsündür diye dalga geçti önemsemedi. Ben çok korkmuştum. Hayal görmediğime emindim. İşte o gün korkudan düşüncelere daldım. Büyü yaptırıyoruz diye başımıza kim bilir neler gelecek diyordum. Ertesi gün okul yoktu. Evde takıldık dışarı çıkmadık. Akşam Onur duşa girdi. 10-15 dakika sonra çığlık sesi geldi banyodan. Hemen ardında da Onur çırılçıplak koştu salona. Havlu falan getirdim. "Ne oldu sana?" dedim, "Senin bahsettiğin şeyi ben de gördüm" dedi. "Yıkanıyordum gözlerim kapalıydı gözlerimi açtığımda öylece beni izliyordu" dedi. Yarın hocanın yanına gidip bunları anlatmaya karar verdik. Sabaha kadar aynı odada kaldık. Yani tuvalete bile mecbur kalmadıkça gitmiyorduk. Yani gidersek de birimiz kapının önünde diğerini bekliyordu. Sabah da hocanın yanına gittik hemen. Sonra hoca beklediğimizden çok daha farklı bir cevap verdi. "O gelen kişi toprağını aldığınız ölünün ruhudur. Büyü için kullanılacağından rahatsız olmuş, o kadar" dedi. "O kadar mı?" dedim, "nasıl böyle basit görebiliyorsunuz?" dedim. "O kızı seviyorsan bunlara katlanırsın. Ayrıca bu birkaç gün olur sonra her şey normale döner" dedi. Onur da biraz korktuğundan "Hocam vazgeçsek ne olur?" dedi. İşte o zaman hoca da panikledi sinirlendi. "Vazgeçemezsiniz bu saatten sonra her şey daha da kötüye gider. Ben başladım artık yarım kalamaz bu iş," dedi. "Siz korkmayın bu olaylar sadece işlem sürecinde olur. Kız sana âşık olana kadar normal bunları yaşamanız" dedi. Çaresiz eve geldik. Adam sanki çok önemsiz bir konuymuş gibi normal bunlar demişti. Biz evde diken üstündeydik. Yalnız kalamıyorduk. Sürekli ışıklar ve televizyon açıktı. Kızmaya başladım Onur'a senin yüzünden daha neler yaşayacağız kim bilir diye. Yarın toprağı hocaya vermemiz gerekiyordu. Bunun için "yarın gidecek o toprak bir daha da böyle bir şey yaşamayacağız." dedi. Ben o kadar pozitif bakamıyordum maalesef. İçim içimi yiyordu. Biz böyle konuşurken su sesi geldi banyodan. Sonra birbirimize baktık ve kalkıp banyoya gittik. Musluktan su akmaya başladı. Kapattık geri salona geldik. Ayrıca ellerim titriyordu. Dua okuyordum başkada bir şey gelmiyordu elimden. Şu günü bir atlatsak diyordum. Salonda uyuduk o gün. Odalarımıza da gidemedik. Gece öyle kâbuslar gördüm ki uyandığımda kalkıp atayım şu toprağı dedim ama yapamadım. Ayrıca rüyamda aynı kadını görmüştüm. Elinde kalın bir ip düğümlenmiş. Bana uzatıyor o ipi. İşte o iple kendimi öldürmemi istiyor bunu anlıyorum ve yapamam diyorum. Çok yakında yapacaksın diyor o anda uyandım. Bir süre sonra onurda sıçrayarak uyandı. O da kâbus görmüş. Daha da uyuyamadık. Yani oturduk bütün gece. Sonra sabah da ilk iş hocaya gittik. Büyü Vakaları Toprağı verdik o da bize bazı kağıtlar verdi muska gibi. Bunları 7 gün boyunca yakıp gömeceksiniz dedi. Onlarla uğraştık bu sefer. İlk gece bahçeye inip ufak bir çukur açtık. İçinde yaktık iyice kül olunca da üstünü toprakla kapattık. Artık bir şey olmaz diyorduk ne de olsa ölünün toprağı evden gitti ama yanılmışız meğer her şey şimdi başlayacakmış. Kağıdı gömdükten sonra eve geldik. Ayrıca Onur'un odasında bir müzik kutusu vardı. Bilirsiniz kutuyu açınca bir balerin dans eder ve müzik çalar. Salonda otururken Onur'un odasından o müzik sesi gelmeye başladı. Gidip bakamadık korkudan, çaldı da çaldı o ses. En sonunda gidip bakalım dedik. Sonra odaya girince şok olduk. Yani nasıl anlatayım size o görüntüyü. Duvarda kırmızı büyük Arap alfabesi olan yazılar. El izleri. Yerlerde çamurlu ayak izleri etraf darmadağınık duvardaki Kübra'nın fotoğraflarına kan sıçramış sanki. Ve müzik kutusu her şey normalmiş gibi tatlı tatlı çalıyor. Sonra kapıyı kapattı Onur koşarak salona girdik. Nefes nefeseydim. Bacaklarım tir tir titriyordu. "Şimdi ne olacak?" dedim sinirlice, "İstediğin buydu ne yapacağız şimdi?" dedim. Onur korkudan konuşamıyordu. "Polis mi çağırsak?" dedi. "Ne diyeceksin polise ben aşk büyüsü yaptırdım ruhlar cinler musallat mı oldu diyeceksin?" dedim. Cevap veremedi. Evde duramadık dışarı çıkalım dedik. Belki otelde kalırız dedim. Onur'un hiç parası kalmamıştı biliyorum bütün parasını hocaya vermişti. Sonra evden çıktık otele gittik. Birkaç gün her şey yoluna girene kadar burada kalalım dedik. Hocayı da arayıp son olanları da anlattık. O da iyi olmuş evden uzaklaşmanız dedi. Sonra çok az kaldı kız sana bağlanmaya başlayacak yakında diye de ekledi. Telefonu kapattık uzandık. O sırada otelin telefonu çaldı resepsiyondan arıyorlar herhalde dedim açtım. Görevli bana "aşağı gelebilir misiniz polisler geldi. Asker kaçağı gözüküyormuşsunuz kaydınızı yapınca emniyete bilgi veriyoruz" dedi. "Ne asker kaçağı?" dedim, "Biz öğrenciyiz". "Gelip burada anlatın durumu" dedi. Sonra aşağı indik. Görevliye sordum memur beyler nerde diye. "İçerdeki odada sizi bekliyorlar" dedi. Ayrıca odanın üstünde sadece görevliler girebilir yazıyordu. Girdik içeri iki polis vardı. Ben daha hiçbir şey demeden polisler üstümüze saldırmaya başladı. Öyle bir vuruyorlardı ki sanki vatana ihanet etmiştik. Başımı ellerimin arasına aldım ve cenin pozisyonunda işkencenin bitmesini bekliyordum. Onur'a baktım gözümü hafif açıp. Kötü haldeydi. Ayrıca burnundan kan geliyordu." Ölecek çocuk ne yapıyorsunuz!" diye bağırmaya başladım. Bir anda durdular. Oturdum etrafa baktım hiç kimse yoktu. "Onur iyi misin?" dedim. Yarı baygın şekilde yatıyordu. "Yardım edin!" diye bağırdım. İçeri görevli girdi "sizin ne işiniz var burada?" dedi. "Siz bizi çağırdınız polis gelmiş diye" dedim, "ben kimseyi çağırmadım. Yasak bu odaya girmek" dedi. Aşık Etme Büyüsü Ben görevliye derdimi anlattım en baştan konuştuk. "Güvenlik kamerasına bakalım" dedim, "orada her şey çıkmıştır". "Tamam" dedi. Açtı izlemeye başladık. Görüntüde biz odamızdan çıkıyor ve direk kimseyle konuşmadan o odaya giriyorduk. Böyle bir şey olamaz dedim. Görevli de "biraz daha zorlayıp beni kandırmaya çalışırsanız gerçekten polis çağıracağım" dedi. Mecbur odamıza çıktık. Onur'a baktım. Suratında da kan falan yoktu. Ama canımız çok yanıyordu. "Yok, Onur bu böyle olmayacak nereye gitsek peşimizi bırakmayacaklar" dedim. "Tekrar hocayı arayalım" dedi. Hocayı aradık. Hoca da "gelin bende kalın o zaman benim evimde hiçbir şey olmaz" dedi. Tamam dedik evine gittik. Bize bir oda ayarladı. "Bir ihtiyacınız olursa da seslenin" dedi. O gece bir şey olmadı. Ama kâbus gördük yine. Hoca işlemimizi yapıyordu sona yaklaşıyorduk artık. Hocanın ritüel saatleri vardı. Belli saatlerde odasına kapanıyor ve cinlerle iletişime geçiyordu. O zamanlarda bize sakın odaya girmeyin diyordu. Biz de korkumuzdan girmiyorduk. İkinci gün üçüncü gün de kağıtları yaktık. 7 gün dolunca Kübra Onur'a âşık olacaktı. Hocanın dediği buydu. Ama her şey 5. günde alt üst oldu. O günü anlatıyorum şimdi. Biz hala hocanın evinde kalıyorduk. Kağıdı yakıp eve girdik. Hoca yatmıştı çoktan. Kapının arkasında anahtar vardı. Biz kilitleyip odamıza geçtik. Onur "kaldı iki gün" dedi. Çok mutlu ve heyecanlı gözüküyordu. Işığı kapattım yatağa yatınca "iyi geceler Allah rahatlık versin" dedim. Pencere açıktı hava sıcak olduğu için. Ama hiç esmiyordu. Bunalıyorduk. Biraz sonra aniden perde havalanmaya başladı. Bir rüzgâr sesi geldi. Uğuldadı odanın içinde. Bu uğultu sonra bir vızıltı oldu kulağımın dibinde sinek gibiydi. Ve sese dönüştü sonra. "Kendi toprağımla gömeceğim sizi" dedi ses. Onur'u uyandırdım. O da sesleri duyunca hocanın kapısını çaldık. Sanki bizi bekliyormuş gibi üstü başı giyinik, saniyesinde açtı kapıyı "içeri geçin siz geliyorum" dedi. Sonra geçtik beklemeye başladık hocayı. Hoca geldi az sonra. "Ne yaptınız siz?" dedi. "Bir şey yapmadık hoca sadece sizin dediklerinizi yaptık" dedik. "Yalan söylemeyin bana!" diye öyle bir bağırdı ki hoca gitti yerine başkası geldi sanki. İrkildik birden. "Ne yaptıysak özür dileriz hocam" dedik. "Özür dilemekle bitiyor mu sanıyorsunuz?" dedi. O an odaya başka biri daha girdi. Kadın mı erkek mi bilmiyorum. Çarşaflıydı aslında tıpkı kadın gibi ama iri yarıydı bir taraftan da. O yüzden anlayamadım anlam veremedim. Geldi ve başımızda beklemeye başladı. Bir köle gibi, başı önde elleri önündeydi. Hoca "Cezanın bedelini ödeyeceksiniz" dedi. Ben ağlıyordum istemsizce gözümden yaşlar akıyordu. O siyah varlık bizi diğer odaya soktu. Kaldığımız odaya ve tavanında urgan ip vardı iki tane. Kendimizi asmamız için konulmuş. Siyah varlık elini havaya kaldırınca biz de havalandık bir an. Altımızda ne sandalye ne de başka bir şey vardı. Ama havadaydık. İpe kadar yükselmiştik. Ölecektik. İçimden Felak Nas ne biliyorsam okudum. Onur'un dili tutulmuş gibi sadece ağlıyordu. Ben okudukça yere doğru indik. Ayağım yere basınca hocada o siyah varlık da kayboldu. Ve odanın kapısına biri hızlı hızlı vuruyordu. Bu hocanın sesiydi. Hemen açtım "ne oldu iyi misiniz?" dedi. Oturduk, okudu biraz sakinleştirdi bizi. Olanları anlatınca "Az kalsın ölecekmişsiniz" dedi. Biz de "hocam biz artık işlem falan istemiyoruz. Vazgeçmek istiyoruz" dedik. Son olaya da şahit olunca bir şey demedi hoca. "Siz bilirsiniz" dedi. Parayı da almadık çıktık geldik. Evin her yerine sirke döktük. Sonra üzerlik tohumundan tütsü yaptık. Ama kâbuslarımızdan kurtulamıyorduk. Bunun için de bir çare düşündük ve toprağı aldığımız mezarı ziyarete gittik. Su döktük mezara. Dua okuduk. Üstünde otlar bitmişti temizledik. Bir iki tane de çiçek diktik eve geldik. O gün rüyamda kadını gördüm yine. Diktiğimiz çiçeklerden biri elindeydi bana bakarak gülümsedi ve çiçeği kokladı. Bu da onu son görüşüm oldu. İşlemden vazgeçip kurtulmuştuk devam etsek kesinlikle çok daha kötü şeyler yaşayacaktık. Keşke hiç girmeseydik bulaşmasaydık. Onur kendini zor topladı. Kübra'yla da asla kavuşamadılar. Okul da bitince hiç göremedi tabi. Öyle öyle unuttu unuttu diyorum çünkü şu an evli bir de 3 yaşında kızı var. Bazen hatırlattığımda ne kadar aptalmışım bunları yapmışım diyor. Ve eşiyle çok mutlu. Ben de mezarlığın oraya yolum düşerse o kadının mezarını ziyaret edip bir Fatiha okuyorum. instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın. |
0% |