@emrah
|
En kusursuz cinayet birinin yaşama sevincini öldürmektir. 8. Sınıfa başlamadan önce ötenazi hakkımı kullanmaya karar vermiştim. Bu mesele bir ergenlik meselesi, dikkat çekmek için kullanılan bir mesele gibi yüzeysel görebilir insanlar. Beninkini de böyle görecekler muhtemelen. Hastalık nedeni ile ölen birine 'çekeceğine kurtuldu.' diyor insanlar, beyni hasarlı, hayattan zevk almayan, mutsuz ve her nefes aldığında ciğerleri acıyan birine neden kimse 'çekeceğine kurtuldu.' diyeceğine bir sürü başka şey söylüyor? Genç birinin ölmesi trajediyken, yaşlı birinin ölmesi neden normal karşılanıyor? Herkes eceliyle mi ölmek zorunda? Bir kalp krizi ne kadar normal ise, intihar etmek te o kadar normal değil mi? Yalnızlıktan bunalan bir ruhun çektiği acılar, onun etrafında onu anlayan hiç kimsenin olması, kimsenin ona 'nasılsın?' diye sormaması? İnsanlar mışıl mışıl uyurlarken, onun saatlerce tavanı izleyip hayatını sorgulaması. "Yarınların sürekli bugünden kötü olması?" Normal mi? Aslında bu kararı aldığımdan beri insanların ne düşündüğü umurumda değil. Bu kararı almadan önceki benim ise ne düşündükleri çok umurumdaydı. Aldığım ayakkabı, giydiğim mont, kullandığım telefon, okuduğum kitaplar, dinlediğim müzik ve bir sürü şey. Bu konularda insanların söylediklerini umursardım. Birisi bana bu konuda olumsuz bir şey söylediğinde ona cevap veremez, cevap veremediğim gibi, tüm gün bunu neden söyledi diye düşünürdüm. Gece yatağıma yattığımda ise onunla hayali kavgalar ederdim. Ona hayalimde cevaplar verirdim. Her günümü planlı ve programlı yaşardım. Günlük, haftalık, aylık ve yıllık planlarım vardı. İnsanlar bana bir şey söylediklerinde onlara söyleyecek kelimelerim hazırdı. Birine bir şey soracaksam veya söyleyeceksem, onun cevaplarına göre neler söyleyeceğimi kararlaştırır, onun vereceği cevaplara göre kendimi yönlendirirdim. Oldukça fazla düşünürdüm her şeyi. Fazla düşünme hastalığı ve kaygı. Beni anlamalarını beklemiyorum, bu dünyada birinin diğerini anlaması kolay bir şey değil. Aslında cenazemde ilgide beklemiyorum. İlgi beklediğim için kendimi öldürmüyorum. İlgi yaşarken değerli olan bir şey, öldükten sonra değil. 'Günseli akıllıdır.' 'Günseli usludur.' 'Günseli bizi hiç üzmedi.' 'Günseli kendi başının çaresine bakar.' 'Derslerine çalışır, çalışkandır.' Ailem benim hakkımda söyleyeceği şeyler bunlardır. Cebime para koydular, karnımı doyurdular, ihtiyaçlarımı aldılar ki, uzun zamandır bir şey istemedim. Onlar düşünüp alırlar ise alıyorlardı. Bir şey istemeyi bırakalı çok olmuştu. Bir günden bir güne yanıma gelip, halimi hatırımı sordular mı? Kızım ben seni seviyorum, sana güveniyorum, sana inanıyorum dediler mi? Bir gün değil bir an bile ne hissettiğim umurlarında oldu mu? Ailesiz büyüyebilirsiniz bunda herhangi bir sorun yoktur. Devlet bakacak kimsesi olmayan çocukların bakımını üstlenir. Esas sorun bir aileniz varken, yok gibi olmasıdır. İşte bu bir aile şiddetidir. Ve ben bununla uzun zamandır mücadele ederek hayatta kalmaya çalışıyorum. Bütün aileler böyle sanıyordum. Anaokuluna başladığım zaman, tüm çocukların kreşlerde böyle yaşadığını sanıyordum. Gerçek çok hızla ortaya çıktığında ilk intiharım gerçekleşmişti. İlk kez öldürülmüştüm. İnsanlar çocuklarını bir yerlere bırakabiliyorlar bunda her hangi bir sorun yok. Fakat onlarla birlikte vakit geçirdiklerinde ise durum çok farklı olması gerekir değil mi? Beni Anneannem kreşe bırakıyor, sonrasında ise kreşten alıyordu. Çoğu akşam Anneannem ile dedemin evinde uyuya kalıyordum. Evimi orası sanıyordum, Anneannem ve dedemin, annem ve babam olduğunu. Bir şey yaptım diye düşünüyordum, bir şeyler yaptım, işleri batırdım, bir hata yaptım, bir yaramazlık yaptım, annemin babamın hoşuna gitmeyecek davranışlarda bulundum, annem ve babam bu yüzden beni bırakıyorlar. Kreşten geldiğimde çizgi film izlemek isterdim ama dedem buna müsaade etmezdi. Babaannem ise yemek yapardı o saatlerde ve ben kırılmış birkaç oyuncak ile sesimi çıkartmada bir kenarda oynardım. Çünkü sesimi çıkartırsam onlarında beni bırakıp gideceklerinden korkardım. Onlar beni sevsin diye kendimce uslu durmaya çalıştım. Kendimi her yerde bir fazlalık olarak gördüm. Bir yere ait olmaya çalıştım. Kreşte bir arkadaş grubuna dahil olmak istedim ama beni dışladılar. Annesi babasının sevmediği, istemediği insanı kimse sevmiyormuş. İkinci kez ilkokulda öldüm. Annem'in facebookuna girdim. Annem babam ve abim tatile gitmişler fakat ben yokum. "Neden?" Bu soruyu kaç kere kendime sordum. Kafamda onları haklı çıkartmak için bir sürü cevap aradım. Türlü türlü senaryolar yazdım. Hiç biri ölmeme engel olamadı. İçim öldü benim. Onlara sormaya cesaret bile edemedim. O kadar güçlü biri olmadım. Beni götürmediklerine göre kendilerince bir sürü haklı nedenleri olabilirdi fakat bu cevapların hiç biri beni tatmin etmeyeceğine karar verdim. Hayalimde birçok defa onlara bunun hesabını sordum. Yüzlerine vurdum susarak bağırdığım tüm acılarımın. Fakat beni mutlu etmeye, yaşama tutunmaya neden olmadı. Oldukça öfkeli ve üzülüyordum. Öldükten sonra, onlara karşı öfkeli hissetmiyorum. Üzüntü hissetmiyorum. Hayal kırıklığına uğramış olmanın acısını hissetmiyorum. Sadece yaşayamadığım için bunun eksikliğini yaşıyorum. Çok yalnızım, kendimi yalnız hissediyorum hiç kimsem yokmuş gibi. Aslında arkadaşlarım var, ailem var ama beni kimse anlamıyor. Neler hissettiğimi kimse önemsemiyor. Mutsuzum desem, geçer diyecekler. İyi değilim desem, takma kafana boşver diyecekler. Korkuyorum desem, bana içlerinden gülecekler sonra da kaç yaşında insansın neden korkuyorsun diyecekler. Bende bundan bahsediyorum, bu kadar yaşıma geldim ve böyle hissediyorum. Çok yalnızım, etrafımda herkes var ama hiç kimsem yok. Çok yalnızım. Kendimi çok yalnız hissediyorum. Hiç kimsem yok. Ailem var, arkadaşlarım var. En son ne zaman sizi kaybetmekten korkan, size saygı duyan, sizi mutlu etmek için uğraşan, sizin için mücadele eden, sizi yalnızca siz olduğunuz için seven biri oldu? Benim hayatımda bu hiç olmadı. Neyse ki bugün bütün bunlar bitiyor. Ama artık bitti, belki değiştiremem geçmişi, hissettiklerimi, yaşadıklarımı, sevgi yoksunluğumu, kimsesizliğimi, yalnızlığımı... Bundan sonra ne olacağına ben karar veriyorum. Ben Günseli Ateş bugün kendi isteğimle bu hayattan gidiyorum. En çok 'ihtiyaç' duyduğum kişiden öğrendim ben kimseye 'ihtiyacım' olmadığını. Aniden ortadan kaybolursam kimin umurunda olur? kimsenin.. Ciddiyim. Sorun değil hayat bu anlıyorum. Geçer her şey gelip geçer. "Günseli hadi kızım çıkıyoruz." "Tamam anne, geliyorum." Kitap hakkında düşüncelerinizi (Olumlu yada olumsuz) paylaşırsanız çok mutlu olurum. Satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayın. Okumaya layık gören, kütüphanesine ekleyen, beğeni ve yorum atan, realist videoları yapan herkese teşekkürler. (Kitap kapağı yapmakta çok başarılı değilim, kitabı kapağına göre yargılamayın, önerilerinizi bekliyorum) instagram sayfası : ekapiskay Takip etmeyi unutmayın. Ara sıra canlı yayın yaparız :) |
0% |