Yeni Üyelik
5.
Bölüm

3. Bölüm 'Ben Prensi Olmayan Kül Kedisiyim'

@emrah

"Ben uzun süre önce öldüm ama ağlayanım yok."

Odama son defa baktım. Onunla vedalaşmak istiyordum. Annemle değil, babamla değil, abimle değil, arkadaşlarımla değil, sadece odamla son kez vedalaştım.

Gözyaşlarıma, çığlıklarıma, yalnızlığıma ortak olan odamla vedalaştım. Gariptir ona karşı büyük bir bağım vardı. Her şeyime tanıklık eden bir tek o vardı. Bana her şey olmuştu.

Kitaplığımdaki kitapları arkadaşlarıma dağıtmıştım. Artık benim ihtiyacım olmayacaktı o kitaplara. İhtiyacı olan insanların elinde değer görecekti.

Gerçeği ve hayali son zamanlarda ayıramıyorum. O kadar fazla hayal kurup etkisinde kalıp öyle derin rüyalar görüyorum ki bilmiyorum. Bazı günler uykudan uyanmadan daha ağlarken buluyorum kendimi.

İnsan uyurken ağlar mı?

Ben ağlıyorum.

Artık her şey son buluyor. Odamın kapısını kapattım ve kapıdan dışarıya çıktım. Kapıyı kilitlemeyi unutmadım. Sanki bir daha bu eve geri dönecekmiş gibi.

Trafik kazasından korkuyormuş ve başıma bir şey gelmesinden korkuyormuş gibi emniyet kemerini taktım.

Annem arabanın teybini açtı. Telefonumu teybe bağlanmasına izin verirdi. Sevdiğim şarkıları açtım ve onlara eşlik ettim. O kadar neşeliydim ki son haftalarda bugün ise bu mutluluğum arşa çıkmıştı.

İnsan ölmeye karar verdiğinde mutlu hissediyor kendisini.

Ölmeden önce dinlenmesi gereken şarkılar listemi yol boyunca dinledim. Dinlemek için değil, yapmış olmak için değil, gerçekten de dinlemek istediğim için dinlemiştim. Bunun için koca bir playlist hazırlamıştım kendime. Günlerce uğraşmıştım bunun için. Haftalarca bu şarkıları tekrar tekrar dinledim.

Bazen insanlar yapmak için yaparlar. Arkadaşları ile buluşmak için buluşurlar. 'için' kelimesi benim nezdimde anlamını yitirmişti. Ölmeye karar verdiğimden beri yapmak için değil, gerçekten yapmak istediğim şeyleri yapıyordum.

Öleceği belli olan, son iki ay ömrü kalmış kanser hastalarının hayata bağlılığını ve mutluluğunu yaşıyordum.

Gerçekten mutlu muydum? Bilmiyorum. Bunun cevabını kendim bile veremiyorum. Tek bir şeyden emindim bu içimdeki kimsesizlik ve yalnızlık duygusunun son bulacağından dolayı mutlu olduğum.

Arabanın camına kafamı koydum ve dışarıyı izledim. O kadar güzeldi ki dünya, o kadar yaşanmaya değerdi ki bu hayat.

"Dünyaya gelecek en yanlış zamanı bulmuşuz."

Kimse kimsenin çektiklerini anlamıyor ve bilmiyor, kimse yaşadığımız acıları bilmiyor ve fark etmiyor. Herkes hayatın içinde o kadar kaybolmuş ki, kimse gerçekten var olmuyor.

''Kimse bizim çektiğimiz acıları gerçekten bilmiyor.''

Kendi içimde düşüncelerim arasında boğuluyor ve kendimle çelişiyorum. Bunun farkındayım.

Sevilmeyen acınası hayatım artık son bulmasından dolayı mutlu ve huzurluyum. Biraz camı açtım ve deniz kokusunu ciğerlerime çektim. Sanki bir daha göremeyecek olduğum bir güzelliği izlerken onu ezberlemeye çalışıyordum.

"Nasıl olsa kimse beni ben olduğum için sevmeyecek. Herkes beni ona kattığım anlam için sevecek. Ağlanacak halime gülüyorum. Düşüncelerim iyice karmaşıklaştı. Bir sürü şeyi saniyeler içinde düşünüyorum. Bir kere de benim saçmalamaya hakkım olmalı sanırım.

Mutluluk bana uzak, asla gelmeyecek, Bir sürü insan ise geleceğine inanıyor. İnanıyorlar mutlu olacaklarına ve yarın onlar için önemli. Yoksa dünyada insan kalmazdı.

Haftalardır yalan söylüyorum, haftalardır mutlu taklidi yapıyorum. Yalan söylemeyen biri var mı? Rol yapmayan, kalbini ve duygularını gizlemeyen biri var mı? Eğer öyle biri varsa o sonsuza dek acı çekmeye mahkum olacak.

Ailemin beklentileri benden belli; İyi notlar almam, onlara sorun çıkarmamam, iyi bir kız olmam. Arkadaşlarım benden beklentileri belli; onları dinlemem, her yaptıkları saçmalıkta onların yanında olmam, sevgili sorunlarını dinleyip onlara hak vermemi, kendi derdim olduğunda kendim halletmemi, ama onların derdi olduğunda kayıtsız şartsız yanlarında olmamı istiyorlar.

Sırf onların beklentilerini karşılamak, onların gönüllerini hoş tutmak için olmadığım biri olmaya zorlanmam oldukça mide bulandırıcı.

Toplumun benden beklentileri belli ve karışık. Bir taraf dinime bağlı olmamı, bir taraf ise tam tersini istiyor. Bir taraf sosyal medyada her tarafımı göstermemi isterken, diğer taraf ise bu tarz insanları linçliyor.

Hoşuna giden bir söz paylaşıyorsun. Çok saçma deniyor. Severek aldığın bir kitabı paylaşıyorsun 'bu kitap okunur mu? Git klasik oku' deniyor. Klasik kitap paylaşımı alıyorsun, 'bunlar çok demode' deniyor. Bir ayakkabı alıyorsun, 'bir ayakkabıya bu kadar para verilir mi' deniyor, arkadaşlarınla gittiğin bir yerden fotoğraf paylaşıyorsun, 'Hayatı göstermelik yaşıyorlar, yakında sıçtıkları bokuda paylaşırlar.' Diyorlar. Alt tarafı bir film seviyorsun, yada bir şarkı, hemen sen şunu dinledin mi? Bu filmi izledin mi? Şu kitabı okudun mu? diye kıyas yapmaya başlıyorlar.

İnsanlar için yaşıyor bir sürü insan. Sevgilim var demek için sevmediği biriyle sevgili olabiliyor. Bir gruba üye olmak için istemediği sevmediği şeyleri yapmak zorunda kalıyor insanlar. Bunların hepsi yalnız kalma korkusuyla alakalı.

Yalnız kalırım diye zorbalığa maruz kaldığı ilişkisinden kaçamıyor. Bir başkası sevmez beni diye düşünüyor. Toplum olarak hastayız ve insanlık hasta bir adam.

İnsanların sevmediğini sevince yalnızlaşıyor ve dışlanıyorsun.

"Bir insanın sevilebilmesi için kendisi gibi olmaması gerekiyormuş, sevilebilmek için herkes gibi olmak gerekiyormuş."

Belki de bu yüzden kafamda yaşadığım ve kendimle paylaştığım zaman, insanlarla yaşadıklarımdan çok fazlaydı.

Herkes bir başkası hakkında o kadar kolay yorum yapıp yargılıyor ki. Herkesin benden beklentilerini bir kenara koydum, koymaya çalıştım daha doğru olur. Aslında bu baskı dünya kadar ağır.

Ben milyonlarca kadın gibiyim. Ben prensi olmayan kül kedisiyim. Prensi beklemeyen tarafa geçtiğim de, dünya bana gülümsüyor, bende ona gülümseyerek cevap veriyorum.

Aklım son haftalarda özellikle de son bir haftadır sürekli bana oyunlar oynuyor. Düşüncelerim çok hızlı değişiyor ama son derece mutlu ve huzurlu hissediyorum.

Bu sanırım sona varmış olmanın, artık hayatımda hiçbir belirsizliğin olmayacağının bir sonucu. Sevilmek için artık insanlara onların istedikleri gibi davranmayacak olmak beni mutlu ediyor. Artık yarını düşünmek ve yarın için endişelenmek yok. Yeni biriyle tanışmak ve onu tanımak için çaba sarf etmek yok. Yarın ve korkuları bir kenara bıraktım. Karanlık bana gülümsüyor.

Aslında bu kararı almama neden olan herkese, her şeye sitem dolu bir mektup bırakabilirdim. Bazı insanlar ölmek üzereyken bile acımasız olamıyor. Bazı insanlar da böyle işte.

Aslında son haftalarda yalnızca karamsar olayları düşünmüyorum. Karamsar olaylar, hüzünlü sözler, şiirler, romanlar, filmler hepsi anlamını yitirdi.

Sorarım size, Bıçağı tutan kişiyi sevdiğiniz için, sizde bıraktığı kaç yara izini, onu haklı çıkarmanız gerekti?

Ruhumdaki yaraların hepsi en sevdiklerimden geldi. Bana bir ruhum, bir kalbim yokmuş gibi, bende insan değilmişim gibi davrandılar. Aslında güçsüz biri değilim, geceleri çektim acılarımı, geceleri ağladım, geceleri yaşadım ne yaşadıysam, yalnız kaldığım gecelerde oldu ne olduysa, güneş doğduğunda gün boyunca gülümsedim, kimseye hiçbir şey anlatmadım. Arkadaşlarımın şakalarına güldüm. Hep mutlu göründüm.

Çocukluğumdaki kimsesiz bırakıldım. Sevgisiz büyüdüm. Bu beni daha güçlü yapmadı, İnsanları mutlu etmeye çalışan, beni sevsinler diye olmadığım bir şeye dönüştürdü. İnsanlardan vazgeçmemi imkansız bir hale geldim. Ben sebep olmasam bile başkalarının hatasını üzerime alma sorumluluğunu yaşadım.

Yaz tatili geldikten sonra, Birkaç gün telefonumu uçak moduna aldım. Belki birisi beni merak eder, her hangi biri beni merak eder mi? diye merak ettim. Canım arkadaşlarımı geçtim, Ailem bile fark etmedi. O kadar değersizim ki insanlar gözünde buda kişiliğimden kaynaklanıyor sanırım.

"Günseli geldik. Okuldaki ilk günün için başarılar."

Annem'e sarıldım. Son sarılmamız olduğunu bilmediği için üç saniye sonra kendini geri çekti. Her zaman ilk bırakan o olurdu. Gülümsedim;

"Görüşürüz Anne."

Arabadan dışarıya çıktım ve annem gözden kaybolana kadar onun arkasından bir film izler gibi sakince baktım. Sonra kafamı çevirip beş katlı okula baktım. Kırmızı çatılar bana hoş geldin diyordu.

Aslında güçsüz biri değilim, sadece savaşmayı bırakıyorum.


Kitap hakkında düşüncelerinizi (Olumlu yada olumsuz) paylaşırsanız çok mutlu olurum. Satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayın. Okumaya layık gören, kütüphanesine ekleyen, beğeni ve yorum atan, realist videoları yapan herkese teşekkürler.

(Kitap kapağı yapmakta çok başarılı değilim, kitabı kapağına göre yargılamayın, önerilerinizi bekliyorum)

instagram sayfası : ekapiskay Takip etmeyi unutmayın. Ara sıra canlı yayın yaparız :)


Loading...
0%