Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Nehir Freyza - Part 1

@emrah

"Gençliğin ve güzelliğin baki kalacağını düşünür insanlar. Yıldızlar da kayar..."

Gecenin örtüsü altında parıldayan bir mücevher gibi yükselen müzikhol, şehrin kalbindeki gizemli saklı bir cevher gibi duruyordu. Önce dışarıdan insanların gözlerini içine çekerdi. Kapının girişinde insanı çağıran loş bir ışık vardı. Önünden geçenlere gizem, tutku, eğlence dolu bir dünyanın aralığını çağrıştırıyordu.

Masalar kırmızı örtülerle süslenmişti.

Ortamın bir köşesinde yükselen bir sahne, pavyonun kalbinde atıyordu. Sahnenin etrafındaki kırmızı kadife perde, merak uyandırıcı bir hazine sandığı gibi bekliyordu. Sahnenin arkasındaki kıyafet odası kapıları, sanatçıların hazırlıklarını gizemli bir hava içinde yapmalarını sağlıyordu.

Pavyonun içinde yükselen kadın kahkahaları ve konuşmaları, karşı konulamaz bir cazibe yaratıyordu. Dans eden kadınlar misafirlere marifetlerini gösterirken herkesin aklını başından alıyorlardı. Her birinin kendine has dertleri, kendine has hikayeleri vardı. Fakat her şeyi kapının arkasında bırakmışlar ve konukları eğlendirme zamanıydı.

Konsomatrislerin yüzünde, geçmişin, acıların, kaderin onlara oynadığı oyunların ve romantizle dolu bir ifade vardı.

Bu pavyon, zamanın durduğu, gerçekliğin sınırlarının bulanıklaştığı ve herkesin kendi masalını yaşadığı bir yer gibi hissettiriyordu.

Assolist Nehir Freyza'nın posterleri pavyonun hemen giriş kapısında sağlı ve solda kıymetli bir tablo gibi ışıklandırılmış şekilde duruyordu. Her akşam saat: 22.00 ile 02:00 arasında yazıyordu posterlerin üzerinde.

Barın hemen önünde sahneye doğru dönerek taburenin üzerinde oturmuş Gökhan kulağına garson bir şeyler fısıldadı. Elindeki sigarayı kül tablasına söndürdükten hemen sonra elindeki kadehle birlikte işletmedeki kadınlara ayrılan bölümden içeriye girdi. Biraz yürüdükten sonra 'Nehir Freyza'nın odasıdır, rahatsız edilemez.' Yazılı kapıdan içeriye girdi.

Kocaman aynanın önüne oturmuştu Nehir.

"Ne oldu kızım saatin geldi herkes dışarıda seni bekliyor, içeride iğne atsan yere düşmüyor, herkes seni dinlemeye gelmiş, hadi?"

"Siktir git piç kurusu, siktirtmesinler belalarını."

Tam kapının önünde duran garsona doğru baktı Gökhan. Bir şey mi oldu gibisine bir bakış attı. Garson kafasını iki yana sallayıp bilmiyorum diye ifade etti kendini.

"Yine ne oldu bebeğim."

"Bebeğini de sikerim, seni de sikerim. O göt patrona söyle paramı yatırmamış. Paramı yatırmadan şuradan şuraya gitmiyorum, sahneye çıkmıyorum."

"Tamam hallederim ben. Sen ne kafana takıyorsun böyle şeyleri. Sen sanatına odaklan."

"Sanatmış, karıları evde ilgi bekleyen yüzlerce adama arabesk söylüyor, ceplerinde tüm parayı konsomatrislerle alıyoruz. Bu mu sanat, sikerler böyle sanatı da sanatçıyı da..."

Gökhan hemen cebinden telefonunu çıkardı;

"Alo patron, evet benim ben, ödemeyle ilgili bir sorun olmuş galiba. Ha öyle mi? Tamam patron. Bekliyoruz."

"Ne diyor piç"

"Sahneye çıksın ben geliyorum, banka ile ilgili bir sorun olmuş. Yanında İstanbul'dan önemli misafirleri de varmış."

"Tamam yanındaki önemli misafirlerini sikerler, göndersin paramı."

"Kızım, bu adamda bizim paramız hiç kaldı mı? Daha yeni mi tanışıyoruz bu adamla. Sürekli iş yapıyoruz. Avans istedin verdi, kardeşinin sorunu oldu acil para lazım oldu, yok demedi altı aylık paranı ikiletmeden verdi. Birkaç saat paran yatmadı diye olay çıkartma. Paramız mı yok? Aç mıyız? Adamın misafirleri varmış. Belki de sıkıntısı var, darda, parası yok. O bizim her zaman yanımızdaydı, şimdi sen sahneye çıkmazsan delikanlılığa sığar mı? Hem çözecek rahat ol. Çözmezse yarın sahneye çıkmazsın."

Nehir biraz olsun sakinleşmiş gözüküyordu Gökhan'ın bu söylediklerinden sonra.

"Zevkin veresiyesi olmaz sikerler..."

"Siksinler amına koyayım, sonunda hem kendini, hem beni siktirteceksin de ne zaman olacak Allah bilir."

Ne dedin dedi Nehir, Gökhan'a doğru bakarak.

"Hadi güzelim, sahne seni bekliyor. Sahnelerin starı. Al seni dinleyenleri aklını başından."

Nehir ayağa kalktı. Doğal sarı saçları omuzlarından aşağıya doğru düz bir şekilde düşüyordu. Kocaman mavi gözleri ile etrafa ışık saçıyordu ve oldukça etkili görünüyordu.

Sahneye doğru yürürken sanki annesi bir periymiş gibi, perinin sihrini teninde ve ruhuna işlenmiş gibi görünüyordu. Zarif adımlarıyla ilerlerken, etrafına yaydığı çekicilikle dikkatleri üzerine çekiyordu. Uzun, karamel tonlarında saçları, dalgalar halinde omuzlarına düşmüş, ona gizemli bir çekicilik katıyordu. Açık, badem rengi gözleri, içinde sonsuz bir derinlik barındırıyordu ve karşı tarafı büyüleyen bir bakışa sahipti.

Yumuşak dudakları, hafif bir gülümsemeyle sürekli olarak o mütevazı çekiciliği sergiliyordu. Zarif çizgilerle dolu yüzü, kusursuz bir denge ve zarafetle süslüydü. O, her hareketinde bir asalet ve incelik taşıyordu.

İnce beli, kıvrımlarıyla vücuduna zarif bir şekil verirken, ince beliyle dikkatleri üzerine çekiyordu. Giydiği kıyafetler, bedenine mükemmel bir şekilde oturmuştu. O, sadece dış güzelliğiyle değil, aynı zamanda içten gelen bir ışıkla da parlıyordu, bu da onu daha da çekici kılıyordu.

O, sadece bir bakışla bile insanın kalbini fethedebilecek, güzel, seksi ve zarif bir kadındı.

Üzerindeki elbise, zarafetin ve çekiciliğin mükemmel bir kombinasyonuydu. İnce işlemelerle süslenmiş, vücuduna mükemmel şekilde oturan bir tasarımı vardı.

Elbisenin üst kısmı, inci ve dantel detaylarla süslenmişti, omuzlarından hafifçe kayarak zarif bir şekilde dekolte bırakıyordu. Belinde ince bir kemer, onun kıvrımlarını vurgularken, eteğin uçuşu ise adeta bir peri gibi dans ediyordu.

Birkaç inci bilezik ve küpe, kıyafetini tamamlayarak ona daha da zarif bir hava katıyordu. Makyajı, doğal ve hafif tonlardaydı, yüzünün güzelliğini ön plana çıkarıyor, gözlerindeki ışıltıyı vurguluyordu.

Şef Garson;

"İşte sesiyle efsaneleşen o büyük ses."

"İşte dünyanın son starı."

"Sizleri büyülemek için burada."

"Lütfen kemerlerinizi takın çünkü o sahneye çıkınca koltuklarınızdan düşebilirsiniz."

"İşte sahnelerin ve yer yüzünün aranan tek yıldızı Nehir Freyza."

Bir anda şarkının giriş kısmı çalmaya başladı. Nehir önce hareketli şarkılar söyleyerek izleyenleri coşturur sonra da istek parçalar almaya başlardı. Bu da müşterilerin müzikholde daha fazla vakit geçirmelerini sağlardı.

İlk üç şarkıyı kendisi seçer, sonra da müşterilerin isteklerini söylemeye başlar sahnede görsel ve sanatsal bir şov yaparken aynı zamanda herkesi eğlendirirdi. Allah vergisi sesi inanılmaz boyutlardaydı.

Müzikhol tarafından tutulmuş bir kameraman sürekli onu çekerek, sosyal medyada paylaşmasına yardımcı olurdu. Nehir sahneye çıktığı gibi tıktık tıklım dolmuş salonda kıyamet koptu. Bastığı her yer deprem etkisi oluşturuyordu.

Müşterilere gülümsedikten hemen sonra şarkıya girdiğinde herkesi kendine aşık etmeyi başarmıştı. Bir garson hemen onun yanında duruyordu ve onun boğazı kuruduğunda hemen ona içecek getirmek için hazır kıta bekliyordu. Çok sıcak veya çok soğuk olmayacaktı bu içecek.

Şarkıların arasında bazen dinlenmek için müşterilerle konuşurdu. Duruma göre bazen hareketli veya daha slow şarkılar söyleyebilirdi. Sahnesi genel de 02,00 de bitmesi gerekirken mekanın durumuna göre saat 3'e kadar sahnede kaldığı olurdu. Bu extra istek patronun daha fazla para ödemesine neden oluyordu.

Bu gece sahnesi oldukça hareketli ve bereketli geçmişti. Müşterilerin masasına oturmazdı ama müşterilerin gönderdiği şampanyalardan hatırı sayılır miktarda para kazanırdı.

Gökhan bu durum karşısında kıskançlık damarları kabarsa da yine de sorun etmezdi. Çocukluğundan beri Nehir'in ismi daha Pervin'ken ona aşık olmuş. O evden kaçınca onunla beraber oradan oraya sürüklenmişti. Tüm hayatını Pervin'in yoluna heba etmişti Gökhan.

O gece de yüzden fazla şampanya şerefine patlatılmıştı.

Müzikholün sahibinin yanında yakışıklı zengin görünümlü bir adam vardı. Birkaç kez göz göze gelseler de, adam diğer müşteriler gibi değildi. Budala gibi bakmıyordu Nehir'e.

O gece saat üç'e kadar sahnede kaldı Nehir. Artık boğazları tahriş olmuştu. Kendi oluşturduğu son üç şarkıyı söyleyerek onu dinlemeye gelenlere teşekkür etti ve sahneden hızla ayrıldı. Odasına gittiğin de hemen üzerini değiştirdi. Çok yorgun hissediyordu kendini. Gökhan ile birlikte çorbacıya gittiler. Arabayı ise müzikholün şoförü kullanıyordu. Çorbacıdan sonra direk otele geçtiler ve uyudu Nehir.

Sabah odasının kapısı çalarken bir yandan da telefonu titriyordu.

"Bir uyutmadınız ne oluyor sabah sabah?"

"Nehir, Nehir? Pervin uyan, patron bizi bekliyor uyan."

"Sikerler, uyan uyan."

Elini attığı anda telefonunu buldu yoklayarak.

"Alo, Uyuyordum. Ne zaman? Tamam uyanınca gelirim. Ney, çok mu önemli? Tamam tamam hazırlanıp çıkarım birazdan. Sen Gökhan'a konum attın mı, tamam."

"Alo Pervin uyan artık be."

"Patlama Gökhan uyandım. Giyinip gelirim. Sen lobide bekle."

"Tamam, Uyandın dimi, gidiyorum bak."

"Kalktım, tamam."

Hızla duş aldı ve saçını kurttu. Sonra da eşofman takımını giydi ve şapkasını kafasına geçirdi ve odasından dışarıya çıktı.

"Nerede kaldın kızım ya patron kaç kere aradı."

"Patlamasın geldik işte. Sikerler aramasını. Paramı yatırmış mı?"

"Gidince kendin sorarsın."

Gökhan ve Nehir otelden çıkarlarken, resepsiyonistine baş selamı verdi Gökhan.

"Nehir hanım'ın odasını lütfen temizleyin." Dedikten sonra kapıdan çıktılar. Kısa bir yolculuktan sonra beş yıldızlı lüks bir otelin önünde durdular.

"Patron restoranda."

"Sikerler, bizim maaşı yatırmıyor ama beş yıldızlı lüks otelde kahvaltıya davet ediyor."

"Kızım bir dur. Neymiş olay bir öğrenelim. Önemli bir şey olmasa bizi buraya çağırı mı?"

Nehir bir şey söylemeden arabanın kapısını açtı ve dışarıya çıktı. Gözündeki kocaman gözlükler tüm suratını kapatıyordu. Kafasını da kapüşon ile kapatmıştı. Gökhan açtığı kapıyı kapattı.

"Nedir senin son zamanlardaki derdin anlamadım ki, her şeyden..."

"Gökhan kafa açma seni de..."

"Bir ağzını bozma be kızım bir ağzını bozma. Sabah niye oldu sikerler, güneş niye doğdu sikerler, akşam niye oldu sikerler, sikecekler sonunda göreceksin."

"Sikenleri de sikerler Gökhan sikerler..."

"Off hadi kızım hadi."

Restoranda dün akşam misafir ettiği adamla karşılıklı oturuyordu müzikholün patronu. Patron Nehir'i görünce hemen ayağa kalktı.

"Hoş geldin solistim. Gel seni kiminle tanıştıracağım."

Takım elbiseli adam ayağa kalktı. Elini uzattı. Nehir adamın elini sıktı.

"Pars Beylerbeyi."

"Nehir Freyza."

"Memnun oldum."

"Bende."

Patron; "Buyurun gelin. Oturun."

Kare şeklindeki dört kişilik masada Gökhan Pars Beylerbeyinin yanına oturmuştu. Nehir ise patronun yanındaydı. Nehir ve Gökhan'a servis açıldı. Müzikholün patronu;

"Nehir Freyza, bir senedir bizimle beraber. Gökhan da hem nişanlısı hemde korumalığını yapıyor. Bu civarda Nehir dünya starı gibi muamele görür. Güvenliğini iyi sağlamalıyız."

Pars Beylerbeyi; "Anlıyorum."

"Nehir seni bu saatte rahatsız etmemin sebebi,"

"İyi bir sebebin yoksa patron, ne derler bilirsin,"

"Bilirim bilirim, Pars Beylerbeyi, Beylerbeyi ailesinin bir bireyi. İstanbul başta olmak üzere, Ankara İzmir'de mekanları var. Senin ününü duymuşlar. Seni İstanbul'daki mekanlarımızdan bir tanesine solist olarak almak istiyoruz. Sarıyer de yeni bir mekan açtık. Eğer şartlarınız uygun olursa, orası için sizi düşünüyoruz."

Ayaklarını oturduğu sandalyeye koyan Nehir ellerini dizinde birleştirmişti.

"Öncelikle patronumla anlaştınız mı onu bilmek isterim. Evet sözleşmem bu ay sonu bitiyor ve serbest kalıyorum. Ama öncelikle onun rızasını aldınız mı? Bana abimden görmediğim abiliği, babamdan görmediği babalığı yapmıştır. Onu asla yarı yolda bırakmak istemem."

"Biz anlaştık Nehir, Senin rızan olursa."

"Şartlarınızı öğrenebilir miyim Pars Bey."

"Enflasyondan etkilenmemen için maaşın dolar üzerine olacak. Aylık 3 bin dolar maaş alacaksın. Saçlarını veya makyajını düşünme, programdan bir saat önce restoranda olduğun takdirde, senin için kuaför ve makyöz hazır bekliyor olacaklar. Korumalığını ve güvenliğinden sorumlu nişanlın Gökhan Bey'de bin dolar maaş alacak. Pazartesi ve Perşembe günleri izinlisin. Hafta içi saat 20.00 de programa başlayacaksın ve saat 23.00 gibi programın bitecek. Cuma, Cumartesi günleri de programın dokuz gibi başlayacak ve gece ikiye kadar devam edecek. Ev kiranı ve ulaşımını biz karşılayacağız aynı zamanda."

Telefonu çalan Pars Beylerbeyi, telefonunu meşgule aldıktan sonra konuşmasına devam etti;

"Pardon, bizim restoranda konsomatris yok. Müşterilerden istek parça gelirse söyleyeceksin. Yoksa kendi şarkıcı ekibinle kendi istediğin şarkıları okuyacaksın."

"Size kim dedi, konsomatrosyona çıktığımı? Sikerler öyle işi. Sen beni ne sanıyorsun? Karşında konsomatris mi var senin?"

"Öyle söylemek istemedim. Ortam biraz daha elit."

"Nesi elit, sikerler öyle elit ortamı, biraz daha okumuş ayyaşlar geliyor hepsi bu."

Pars Beylerbeyi gülümsedi. Tam cevap vereceği zaman telefonu tekrardan çalmaya başladı. "Pardon." Dedikten sonra telefonuna cevap verdi.

"Ne oldu? Nasıl? Dün gece mi? Mirza da kim? Yaşıyor mu? Babam ve abilerim iyi mi? Tamam hemen geliyorum."

Telefonu kapattı.

"Benim acil bir işim çıktı. İstanbul'a geri dönmek zorundayım. İşte bu kartım Nehir Hanım. Siz düşünün, sonra bize geri dönüş sağlarsınız."

"Pars'tı değil mi? Pars Beylerbeyi, şu hani alemde herkesin anlattığı Beylerbeyi soy adından gelenlerden birisin değil mi?"

"Evet doğru tahmin ettiniz."

"Teklifinizi düşünmeden önce, Ayda beş bin dolar maaş, Nişanlıma da aylık 2 bin dolar maaş isterim. Aynı zamanda sahneye gelen şampanyalardan adisyona yazılan ücret üzerinden yüzde 25 alırım."

Pars Beylerbeyi gülümsedi.

"Teklifimi düşündükten sonra bana geri dönüş yaparsanız sevinirim."

"Sikerler teklifini, sen benim teklifimi düşün."

Pars Beylerbeyinin hemen başucundaki koruma direk elini beline attı. Gökhan ise ayağa kalkarak elindeki kahvaltı bıçağını sıkıca tutuyordu.

"Sakin ol. Sen git benim arabamı hazırla. İstanbul'a dönüyoruz."

"Emredersiniz."

Kısa bir sessizliğin ardından Pars Beylerbeyi ayağa kalktı. Patronla tokalaştılar.

"Acil gitmem gerek."

"Bir şey mi oldu?"

"Önemli bir şey değil."

Sonrasında ise Gökhan ile tokalaştı.

"Memnun oldum tanıştığımıza."

"Bende Pars Bey."

Sonra da elini Nehir'e uzattı. Nehir ayağa kalkmadan elini uzattığında ise elini çekti Pars Beylerbeyi.

"Bu bir saygısızlık."

Dedikten sonra uzaklaştı.

"Sikerler saygısızlıkmış..."


Kitap hakkında düşüncelerinizi (Olumlu yada olumsuz) paylaşırsanız çok mutlu olurum. Satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayın. Okumaya layık gören, kütüphanesine ekleyen, beğeni ve yorum atan, realist videoları yapan herkese teşekkürler.

instagram sayfası : ekapiskay Takip etmeyi unutmayın. Ara sıra canlı yayın yaparız :)

Okumaya layık gören herkese teşekkürler.


Loading...
0%