Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Intro - Amerika Part 3

@emrah

İntro bölümleri tanıtım bölümleridir. Kitap 1. Bölüm 'Başlangıç' ile başlar. Bilgilendirme sona erdi.

Kitap hakkında düşüncelerinizi (Olumlu yada olumsuz) paylaşırsanız çok mutlu olurum. Satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayın. Okumaya layık gören, kütüphanesine ekleyen, beğeni ve yorum atan, realist videoları yapan herkese teşekkürler.

Addison'un ölümünden sonraki günler daha sakin ve daha sessiz geçiyordu. Yeteri kadar erzakları vardı. Destiny de en yakın arkadaşının ölümünü kabullenmiş görünüyor ve küçük çocuğa daha fazla ilgi göstererek acısını içine atıyordu.

Tırlardaki yiyecekleri de alarak tesisin içine getirmişlerdi. Sağlam bir stokları vardı küçük grubun. Kevin hala telsizle yardım çağrısında bulunmaya devam ediyordu. Umutsuzluğa kapılsa da, bazen çok sıkılsa da, yine de ısrarla bunu sürdürüyordu.

Vazgeçmek istemiyordu. Umut etmeyi sürdürmek istiyordu. Vazgeçince kaybedeceğini biliyordu çünkü.

Günler sonunda biri ile iletişim kurmayı başardı. Kevin. Çok uzak olmayan kasabaların birinden bağlantı kurulmuştu.

Kevin kendine göre temkinli davranıyor, karşısındaki kişi ise zor durumda olduklarını, yiyecek stoklarının bittiğinden, çok aç olduklarından, bahsedip duruyordu. Telsizi yeni onardıklarını da söylemeyi ihmal etmiyordu.

Telsizin karşısındaki grup dokuz kişiden oluşuyordu. İki tanesi asker diğerleri ise sivillerdi. Telsizin başındaki asker, Kevinle irtibat kuruyordu.

Kevin karşısındaki askere hem güveniyor hemde güvenmiyordu.

Akşam olduğun da Kevin, grubun diğerleri ile bu konuyu konuşmaya karar verdi. Yemek yenilirken Kevin birden söze girerek;

'Telsizde biriyle irtibat kurdum, Doğu yönünde 20 kilometre uzaklıktaki kasabadalar. Dokuz kişiler. İkisi asker. Yanlarında ağır silahları var. Bir apartman dairesinde mahsur kalmışlar. Apartmanın içi zombilerle doluymuş.'

Gurup 'bize ne' der gibi hem Kevin'in suratına, hemde birbirlerinin suratlarına anlamsızca bakıyorlardı.

Calvin söze girdi. 'Ne düşünüyorsun Kevin?'

Kevin 'Onları orada açlığa mahkum edemeyiz. Ben derim ki kurtaralım. '

Calvin sakalını okşayarak düşüncelere daldı. Diğerleri ise seslerini çıkartmıyorlardı. Bu fikre ne karşı geliyorlar ne de, hadi yapalım diyorlardı.

Destiny 'Ben varım. Planı söylemen yeterli' diyerek ilk adımı attı. Kevin tebessüm ile karşılık verdi. Calvin, 'Bende varım' diyerek kız arkadaşı Awa'nın 'hayır' demesine rağmen kurtarma görevinde görevli oldu.

Kevin için iki kişi yeter ve artardı. Aslında iki kişi bile yeterliydi ama, üç kişi ile daha garantici olabilirlerdi.

Kevin akşam yemeğinden sonra karşısındaki asker ile bir plan yaptı. Plan gayet basitti. İki araba kasabaya girecek, ses ve gürültü yapıp caddedeki zombileri peşine takacak, öğrenci otobüsü ise yangın merdivenine yanaşıp, insanları kurtaracaktı.

Kevin, Destiny'e kamyonları tırları göstererek bunlardan birini kullanıp kullanamayacağını sordu.

Destiny güldü. 'Babam benim kamyon şoförüydü, bana ilk öğrettiği şey de bunları kullanmak olmuştu' diyerek cevap verdi.

Sabahın erken vakitlerinde işe koyuldular. Calvin bir kamyonda, Destiny bir başka kamyona binerken, Kevin ise öğrenci otobüsünü kullanıyordu.

Kısa bir yolculuk ile beraber kasabaya geldiler. Kasaba diğer kasabalara göre savaş çıkmış gibiydi. Kevin ve Asker Telsizle konuşmayı sürdürüyorlardı. Askerin tarif ettiği yere geldiler. Etrafta anormal derecede zombi vardı ve apartmanı kuşatmışlardı.

Destiny ve Calvin kamyonlarında müzik açarak, kornaya basarak zombilerin dikkatini çekmeye çalışıyorlardı. Bu gürültü zombilerin dikkatini çekmeyi sonunda başarmıştı. Kevin'in daha önce yaptığı taktiğe benzer bir taktik ile hareket ederek apartmanı çevreleyen zombileri peşlerine takmayı başardılar.

Kevin ise öğrenci otobüsü ile sessizce yanaştı. Hazır olduğunu söylediği anda yangın merdiveninden bir sürü asker çıkarak, otobüsün içine bindiler.

Kevin sivillerin de olduğunu sanıyordu ama bunlar sadece askerdi. Üzerlerindeki üniforma Amerikan Deniz Piyadeleri üniformasıydı.

Kevin şaşırmıştı bu duruma. Sivilleri de bekliyordu ama siviller yoktu. Asker dokuz kişi demişti ama yirmiden fazla asker vardı, Hep beraber tesise geri döndüler. Kevin bir açıklama bekliyordu sanki. Ama onunla konuşan askerin açıklama yapmak gibi bir niyeti yoktu.

Tesise geldiklerinde, Askerler birden yemeğe oturdular. Kevin ve gurubunun üç dört günde idareli yiyeceği yemeği tek bir öğünde mideye indirdiler.

Kevin yemekte söze girdi.

'Bunca silahınız varken, neden bizden yardım istediğinize şaşırdım doğrusu'

Onunla konuşan ve askerlerin lideri olan Asker cevap verdi.

'Pusuya düşürüldük. O apartmanda önemli birisi vardı. Onu kurtarmak için apartmana girdik. Aparman dairesine ulaştığımız da, kapıya patlayıcı döşenmiş ve etrafımız tamamen zombilerle çevrilmişti. Kurtulmak için böyle bir plan yapmak zorunda kaldık. Teşekkür ederiz. Hayatımızı kurtardınız'

Kevin bu sözler üzerine daha da şaşırmıştı ama daha fazla da sormak kurcalamak istemiyordu. Kafasında bir sürü soru geçmesine rağmen susmayı tercih etti.

Asker adamlarına emretti. 'Sizler, telsizin vericisini yükseltip askeri üs bölgesi ile iletişime geçmeyi deneyin, sizlerde haritayı getirin'

Adamları tereddütsüz denileni yaptı. Kevin ve diğerleri orada yokmuş gibi davranıyorlar ve onları yok sayıyorlardı. Bu durum hem rahat olmalarını sağlıyor, hem de endişe ediyorlardı.

Bir saat sonra

'Efendim yerini tespit etmişler. Doktor doksan mil kuzeyde, askeri üsse sığınmış. '

'Oradakiler onun doktor olduğunu biliyorlar mı?'

'Efendim sığındığı yer bize ihanet eden grubun olduğu yer, sanırım doktoru bizden saklamak istiyorlar'

'Saklanabilirler, ama kaçamazlar.' Diyerek ayağa kalktı. 'Yarın sabaha tüm hazırlıklar bitsin, güneşin doğuşu ile beraber hareket ediyoruz. Bunu üsse bildir'

Kevin ve diğerleri bu konuşmadan hiçbir şey anlamamıştı. Askerlerin yanlarına gelmesine biraz olsa sevinmişler ve kurtulabileceklerini düşünüyorlardı.

Kevin 'Bize ne olacak?'

Asker Kevin'e doğru baktı. 'Bizi kurtardığın için madalya filan almayı düşünüyorsan, madalya töreni olmayacak'

'Hayır, bizi kurtaracak mısınız?'

Asker ayağa kalktı. 'Kevin, Sizin canınızdan da, bizim canımızdan da önemli bir konu var. Oda peşinde olduğumuz doktor. Size yardım etmek çok isterdim ama öncelikli hedefimiz görevimiz. Görevi halledersek size yardım edebiliriz'

Kevin 'Bu doktoru kurtarmanıza yardım edebiliriz isterseniz' diyerek söze atıldı. Sonrasında devam etti. 'Biz zombilerden kaçan bir grup olarak üsse sığınırız, sonrasın da ise gece gizlice size kapıyı açarız, siz içeri girersiniz ve doktoru alırsınız'

Asker şaşırmıştı bu teklife. 'Aslında olabilir, doktoru aldığımız da, sizde bizimle gelebilirsiniz.'

Asker dışarıya doğru çıkarken, grup kendi arasında konuşuyordu.

Gage söze girdi. 'Sen aklını mı kaçırdın? Askeri üsse gireceğiz, o yetmiyormuş gibi, askerlere yardım edeceğiz. Öyle mi ?'

Kevin 'Buradan kurtulmak istiyorsan tek kurtuluş yolumuz. Birkaç aya depodaki su tükenecek. Birkaç aya yiyeceğimiz kalmayacak. Ondan sonra ne yapmayı düşünüyorsun? Belki birkaç ay bile dayanmayacak'

Gage 'Onu o zaman düşünebiliriz. Şu an sorun bu değil, Hem demedi mi sana, sizi dönüp kurtarırız diye.'

Kevin 'Dedi ama ne kadar güvenebilirsin, bu görev bittiğin de başka bir göreve sürülmeyeceği ne malum? Etrafta zombiler geziyor farkında mısın? Devir söz devri değil, kendini garantiye alma devri. Ben bu planla ilerleyeceğim, burada kalmak isteyenler kalabilirler.'

Gage ve Jesica dışında herkes kabul etmiş gibi duruyordu.

Kevin askerin yanına giderek, planı kabul ettiğini söyledi. Asker ise, oradaki asker görünümlü insanlara aldanmamalarını ve doğru bir şey yaptığını saat tam dörtte kapıyı açmazsa, saat beşe doğru saldırı yapacaklarını söyledi.

Kevin öğrenci otobüsüne bindi. Jason, Destiny, Awa, Calvin ve Lambert te plana sadık kalıyorlardı. Jesica ve Gage ise tesiste kalmayı tercih ettiler.

Asker iki tane adamını sivil giydirdi ve Kevin'in grubuna dahil etti. İşi şansa bırakmak istemiyordu.

Kevin arabayı kullanarak kuzeye doğru ilerledi. Çocukluklarından beridir o bölgede yaşayan grup, burada bu kadar büyük bir askeri üs olduğunu ilk defa görüyorlardı. Birkaç telsiz konuşması sonrasında grup içeriye alındı.

Askerin planı işliyordu.

Askeri üstekiler çok dost hane karşılamasalar da, yine de misafirperverlik yapıyorlardı. Askerin söylediği hayatta kalma senaryosunu tekrar edip duruyorlardı.

Askeri üs çok büyük bir yer olsa bile, içerideki asker sayısı on taneydi. Yirmi yirmi beş tane sivil ve Birkaç tane bilim adamı vardı ama onlarla karşılaşmamışlardı daha.

Siviller ile kolay kaynaşıp anlaşmaya başlamışlardı.

Gece yarısı olduğu zaman Kevin, Calvin ve iki asker harekete geçtiler.

Devriye gezen askerleri, Askerler hallederken, Kevin ve Calvin ise kapıyı açtılar. Kalabalık asker grubu bir anda içeriye daldı.

Askerlerin, sivillerin ve doktorların hepsini yakalayıp bağladılar.

Her şey bir anda başlamış ve bitmişti.

Askeri üs komutanı en önde, dizlerinin üstüne çökmüş. Elleri arkadan bağlanmış. Ayakları bağlanmış şekilde bekliyordu. Askeri üsteki herkes de aynı muameleyi görmüştü.

Asker 'Fırsatın varken beni öldürmeliydin, o apartman dairesinde bombayla bırakmamalıydın'

Teğmen 'Argo'

'Argo'

Teğmen 'Seni şerefsiz. '

Argo 'Giderayak ağzını bozma Teğmen.'

Teğmen 'Ne istiyorsun'

Argo 'Doktoru ve onun çalışmalarını'

Teğmen 'Buradaysa alabilirsin.'

Argo tam karşısında duran askerine baktı. Asker kafasını burada yok gibisine iki yana doğru salladı. Argo belindeki tabancayı çekerek, sivillerden bir tane kadını tam kafasından vurdu.

Kevin ve diğerleri çok şaşırmışlardı. O güvenilir asker Argo, birden caniye dönüşmüştü.

Argo 'Doktor nerede Teğmen.'

Teğmen 'Bilmiyorum'

Argo bir kere daha tabancasını ateşledi. Bu sefer genç bir erkeği vurdu.

Kevin sen ne yaptığını sanıyorsun diyerek Argo'nun üstüne yürüdüğü sırada, Argo'nun askerlerinden bir tanesi, otomatik tüfeğinin dipçiği ile ensesine vurdu.

Yerde baygın yatan Kevin'e doğru baktı Argo. 'Bunu da , diğerlerini de bağlayın. Gün merhamet günü değil'

Argo 'Doktor nerede ?' diye tekrar sordu.

Kimseden bir cevap çıkmayınca bir tane sivil daha öldürdü.

Argo hemen sağında duran adamına baktı. 'Her bir dakika da bir tanesini öldürün' Her beş dakika da bir kere de Teğmeni öldürmeyecek şekilde bir yerinden vurun' dedi.

Der demez, Teğmenin hemen arkasında bulunan üç tane askerin kafalarına ateş etti.

Grubun içinden bir erkek 'Seni acımasız piç' diye bağırdı.

Argo adama doğru baktı ve yanındaki erkek çocuğunu öldürdü. Adam bağırmaya ağlamaya başladı. Adam üzüntüden yanıyordu resmen. Argo adama baktı.

'Kaybedecek bir şeyin varsa, konuşmalarına dikkat etmelisin'

Karanlıktan bir yerden doktor ellerini kaldırarak geldi.

Doktor 'Dur lütfen, buradayım'

Argo 'Doktor doktor , Türkiye de bir söz vardır. 'Aman doktor canım gülüm doktor, derdime bir çare. Çaresiz bir derde düştüm, derdime bir çare' diye.

Dediği sırada bir askeri daha öldürdü.

Doktor 'Buradayım Argo, Neden öldürüyorsun hala?'

Argo Teğmen hariç kalan askerleri de öldürdü. 'Sen beni beklettin' dedi.

Doktor 'Lütfen daha fazla kimseye zarar verme'

Argo 'Onu benden kaçmadan ve beni pusuya düşürmeden önce düşünecektin'

Teğmen 'Hayır doktor, istediğini ona verme'

Argo 'Sana ayrılan sürenin sonuna geldik.' Dediği gibi Teğmeni kafasından vurdu. Teğmen yerde titriyordu.

Argo söze devam etti. 'İnsanlar kafasından vurulduktan sonra bir süre titremeye neden devam ederler doktor?'

Doktor tam açıklama yapacakken. 'Boşver, Panzehri bulduğun doğru mu?' diye soru sordu Argo.

Doktor ' Buldum mu bilmiyorum daha test etmedim.'

Argo 'Çalışmaların nerede?'

Doktor Flash Belleği Argo'ya uzattı. Argo Flash belleğe baktı ve yanındaki Askere 'Al test et' dedi. Asker direk yanındaki bilgisayara sokarak, DxN ana makinesine gönderdi.

Argo 'Sadece flash bellekte mi var?'

Doktor 'Hayır, Elimde yirmi yedi tüp aşı var, hepsi birbirinden farklı, ama dediğim gibi daha test etme imkanı bulamadım. İşe yarar mı? bilmiyorum'

Argo ' Onlar nerede?'

Doktor 'Buradakilerin hepsini bırakacaksın? Söz ver'

Argo 'Bu katliama tanık olanları mı? Görgü tanıklarını yani, ben bıraksam bile, hükümet bırakır mı? sanıyorsun. Sende biliyorsun doktor. Bu bir katliam. Çoktan karantina bölgesi ilan edildi. Belki de bir dakika sonra kafamıza bomba yiyeceğiz.'

Doktor 'Söz ver Argo'

Argo 'Tamam, nereye sakladıysan çıkar, hepsini serbest bırakacağım' Argo yanındaki Askere döndü. 'Cevap yok mu?'

Asker 'Yok efendim, bekleyin diyorlar'

Argo 'Doktor'

Doktor sağ tarafta eski püskü duran otomobilin bagaj koltuğundan aşı kutusunu çıkardı. Argo'nun askeri teslim aldı.

Argo 'Helal olsun doktor. Oraya bakmak Şeytanın bile aklına gelmez.'

Doktor 'Söz verdin, hadi bırak herkesi'

Argo 'Tamam doktor, daha işimiz bitmedi.'

Argo adamlarından bir tanesine. 'Bağlı olan herkese bir numara verin ve bu 27 aşıdan bir tüp enjekte edin. Sonra da Zombilerden aldığımız kan örneklerini de enjekte edin. Sabaha bakalım kim zombi kim değil.'

Doktor birden bağırmaya başladı. 'Söz vermiştin, söz vermiştin' diye haykırıyordu. O sırada Doktora baktı. Ben hayatta bir kere söz verdim dedi ve bileğini gösterdi. Bileğin de DxN dövmesi vardı.

Argo'nun istediğini adamları yaptı.

Askerlerden bir tanesi geldi ve 'Üç kişi fazla kaldı ne emredersiniz?'

Argo üç kişiye baktı. 'Biz giderken salarsınız. Doktora verdiğimiz sözü tutalım. Ama salmadan önce eğlenebilirsiniz bu bayanlarla' diyerek sırıttı.

Kalan üç kişiden bir tanesi de Calvin'in kız arkadaşı Awa'ydı. Destiny, Kevin ve diğerleri ise Denek olmuştu.

27 kişi tek kişilik hücrelerde sonunu beklerken, kalan üç kadın ise askerlerin eğlencesi olmuşlardı. Hangisi daha zordu? Hangisini tercih edebilirdi insan.

Saatler ilerlemeye devam ediyordu.

Kevin 'Destiny duyuyor musun?'

Destiny 'Duyuyorum Kevin'

Kevin 'Özür dilerim. Sizi böyle bir şeyin içine soktuğum için.'

Destiny 'Önemli değil de, yanarım yanarım eski sevgilimin haklı çıkmasına yanarım.' Dedi ve gülümsedi.

Kevin 'O Gage denilen kıl kuyruk eski sevgilin mi?'

Destiny 'Düşün yani o kıl kuyruk ile orada takılmaktan ise, burada ölmeyi bekliyorum ve hiç pişman değilim. O şerefsizin haklı olmasına yanıyorum'

Kevin 'Aslında haklı filan değil. Korktuğu için kafasını kaldırmadı.'

Destiny 'Biliyor musun? Gage ile evlenip, ondan çocuk yapıp, mutlu mesut yaşayacağımı hayal ettim yıllarca. Sonrasında önce Jesica girdi aramıza, sonra da bu zombiler. Jesica girince kalbim çok kırılmıştı ama Zombiler kasabayı istila edince, nedendir bilmiyorum bir rahatlama geldi.'

Kevin 'Kız arkadaşımı aldatmıştım ve evi terk etmişti. Partiye katıldığım gün, işten atılmıştım. Çok fazla kredi kartı borcum vardı. Hapse girerim diye düşünüyordum, Batırmıştım her şeyi. Belki acımasızlık ama şu ana kadar çok iyi gidiyordu. Her zaman olduğu gibi batırdım'

Destiny 'Desene, iyi oldu'

Kevin 'Sanırım senin için de'

Güldüler anlamsızca ve katıla katıla.

Bir süre sonra da uyuya kaldılar. Derin ve tatlı bir uykuydu bu.

24 Saat sonra.

Tek kişilik hücrelerin bulunduğu kapı açıldı.

Argo içeriye girdi. Yürüyor ve bakıyordu. Her biri zombiye dönüşmüş insanları görüyordu. Bazısı agresif, bazısı çok sakin duruyordu.

Argo 'Aferin doktor, aferin' diye söylendi. Doktorun elleri arkadan bağlı ve bir asker kolundan tutup yürüyorlardı.

Doktor 'Katliam bu, bu böyle olmamalıydı' diyip duruyordu.

Argo 'Bende sizi anlamıyorum doktor. Tüm bu zombi zırvalıklarını yapmak için ömrünüzü tüketiyorsunuz, sonra da bu hastalık ortaya çıkınca da ağlamaya başlıyorsunuz. Bu ne yaman çelişki'

'Aha bak bir kurtulan olmuş.'

Destiny ağlayan gözlerle Argo'ya doğru bakıyordu. Argo oralı bile olmadan. Argo 'Hangi aşı numarası ise kaydedin. Toparlanın gidiyoruz.'

Doktor 'Bari bu kızı burada açlığa mahkum etme' diye yalvardı.

Argo 'Seni kırar mıyım doktor? Asker hanımefendiyi serbest bırakın.'

Argo, askerleri ve doktor helikopter ile havalanırken, Destiny hala hücresinde duruyordu. Aslında Argo Destiny'i bırakarak bir lütufta bulunmamıştı. Helikopterde yeterince yer olmadığı için kızı bırakmıştı. Yoksa kızı bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Ama yine de istediğini elde etmişti.

Destiny hücresinden yavaşça çıktı.

Kevin'e baktığın da, Kevin parmaklıklar arasından ona uzanmaya çalışıyordu. Tamamen zombiye dönmüş yüzü ile saldırgan bir haldeydi.

Ayakları titreye titreye ilerledi. Küçük Lambertte Kevin ile aynı kaderi yaşıyordu. Calvin, Jason da aynı durumdaydılar. Dışarıya çıktığın da Awa'nın çıplak bedenini gördü. Sessizce ağlıyordu. Diğer iki kadın da Awa'dan farksız değildi. Öldürülmüş askerlerin yanına doğru yürüdü. Sonrasında silahlığa inerek, tüm silahları öğrenci otobüsüne taşıdı.

Peşine bir tabanca ile tutulduğu hücreye girdi ve arkadaşlarını uğurladı. Her birine, birer kurşun yetmişti. Her birini vururken onlarla geçirdiği keyifli anları getirdi aklına. Gözyaşları derinden akıyordu.

Awa'ya doğru yürüdü. 'Gelmek ister misin?' diye sorduğun da, Awa Destiny'yi tanımamış ve sinir krizi geçiriyordu. Diğer kadınlara da baktı.

Awa'yı ve diğer iki kadını da araca alarak yola koyuldu.

Zombiler mi daha acımasız ? yoksa insanlar mı? dedi kendi kendine.

Tır tesislerine doğru ilerlemeye başladı. Tesise geldi. Tesisin içine girdiğin de ne eski sevgilisi Gage nede onun yeni sevgilisi Jesica ortalardaydı.

Tesisin arka tarafını dolaştı. Orada birkaç tane zombi Jesica'yı parçaladıklarını gördü. Silahını çıkartarak hepsini bir bir gözünü bile kırpmadan vurdu.

Gage çıktı saklandığı yerden.

'Şükürler olsun yetiştin. İyi misin? Bebeğim' diye Destiny'ye sarılmaya çalıştı.

Destiny, Gage'nin kolundaki ısırık izini fark etti.

'Evet yetiştim.' Dedi ve güldü.

'Nereden geldi bunlar?'

'Sanırım arka taraftan. Beton yıkılmış'

'Gösterir misin?'

Gage 'Şu taraftan' diyerek yürümeye başladığın da , Destiny silahını Gage'e doğru doğrulttu.

Bir el silah sesi duyuldu.

Zombiler mi daha acımasız? Yoksa insanlar mı?

Kitap hakkında düşüncelerinizi (Olumlu yada olumsuz) paylaşırsanız çok mutlu olurum. Satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayın. Okumaya layık gören, kütüphanesine ekleyen, beğeni ve yorum atan, realist videoları yapan herkese teşekkürler.

instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın.

Zombilerin Dünyası İnsula Kitabım satışta. Okunmaya layık gören, Maddi durumu olmayıp alamayan ama sosyal medyadan kitabın kapağını paylaşan herkese teşekkürler.


Dünyanın bir milyar nüfusa ulaşması için tam yüz bin yıl geçmesi gerekmişti. İki milyara ulaşması için ise yüz yıl gerekti ve tekrar ikiye katlanması sadece elli yıl sürdü. 1970'te dört milyar olan nüfus şu anda nerdeyse dokuz milyara yaklaştı. 40 yıl içinde tam 32 milyar insan yaşamak için savaşacaklar...Dünya tarihinde beş büyük nufüs imhası gerçekleşmiştir. "Croatoan'' aktif hale getirmezsek 6. İmhayı biz yaşayacağız.

Bu dünya insansız başladı, insansız son bulacak.


Loading...
0%