@emrah
|
Ana hikayeyi okumak isteyenler birinci bölümden okumaya başlayabilirler. Türkiye'nin ölüm kokan topraklarında anlattığımız ''Zombilerin Dünyası - Kaos'' adlı romanda , Kişiler, Kurumlar Tamamen Hayal Ürünüdür.. Ana bina'ya yangın merdivenlerini kullanarak inmeye çalışıyorlardı. Asansörde sıkışıp kalmama ihtimaline karşı merdivenleri kullanmak daha mantıklı gelmişti. Bazen teknoloji öldürür. En önde Burak ve Ahmet yürürken en arkadan ise her zaman olduğu gibi Mirza geliyordu. Onlarında arkasında Sedat vardı. Ana binanın kapısının arkasına geldiler. Hepsi saldırı pozisyonundaki yerini almışlardı. Mirza kulağını kapıya dayadı. ''Duyuyorum'' dedi kısık bir ses ile. Sebastian merakla sordu. ''Ne duyuyorsun'' ''İşte onu duyamıyorum'' Kapı kolunu Mirza tuttu. Aşağıya doğru yavaşça indirdi. Kapı açıldı. Sadece hafiften kafasını uzattı. ''Görüyorum'' ''Ne görüyorsun'' ''Ölüler ile dolu bir koridor'' derken kapıyı tamamen açtı. Belinden çıkardığı iki tabanca ile ölülere ateş etmeye başladı. Ölüler daha Sebastian ve askerlerinin geldiğini fark etmeden bir anda yere serildiler. Mirza önce en öndeki zombinin kafasının arka tarafına nişan aldı ve tabancasının tetiğine dokundu. Tabancadan çıkan mermi , zombinin kafasına saplandı ve alnından çıktı. Mermi alnından çıkarken pıhtılaşmış kan , beyin ve kemik parçalarını da beraberinde götürüyordu. ''Koridor Temiz'' Sebastian Mirza'nın bu hareketlerine alışkındı. Ama sanki Mirza daha hızlıufı. ''Koruma pozisyonu alın'' dedi ekibine. Çünkü bu ses , diğer zombileri de beraberinde getirecekti. Ağır adımlar ile hareket ettiler. Çok ağır. Birbirlerine yapışık gibi hareket ediyorlardı. Birbirlerinden ayrılmadan yavaşça yürümeye devam ettiler. Ozan'ın gösterdiği yoldan ilerlediler. Koridorun sonunda büyük bir kapı ile karşılaştılar. Sebastian kapıya doğru baktı. ''Burası mı ?'' diye sordu. Ozan kendinden emin bir ses ile ''Evet efendim'' diye cevap verdi. ''Sedat, Burak ve Ahmet arkamızı kollayın. Koridordan gözünüzü ayırmayın. Hiç bir şey geçmeyecek'' ''Emredersiniz komutanım'' Sebastian'ın bu emri ile beraber Sedat en önde , arkasın da Burak ve Ahmet geldikleri yöne doğru silahlarını çevirmişler ve dikkatlice bekliyorlardı. Sebastian bağırmaya başladı. ''İçeridekiler, beni duyuyor musunuz ? Ben Alfa Star Tim Komutanı Sebastian. Doktor Beyza ve ekibini kurtarmaya geldik. Kapı açılmıyor ise kapının arkasından çekilin. '' Sebastian saatini kontrol etti. Ve sözlerini tekrar yeniledi. Fakat kapıda hiç bir hareket yoktu. Mirza araya girdi. ''Dur moruk , bir kerede ben deneyim'' Tavşan adımlar ile kapının önüne geldi. Kapıyı çaldı önce. ''Tak tak tak'' Sonra tekrar.. ''Tak tak tak'' Sebastian şaşkın bir şekilde sordu. ''Ne yapıyorsun ?'' ''Kapıyı çalıyorum'' dedi normal bir şekilde. Sebastian sinirli bir ses tonu ile, Ozan'a ''Aç kapıyı'' diye emretti. Bir dakika sonra kapıyı açmayı başardı Ozan. Kapı açıldı. Sebastian eli ile işaret ettiğinde Tolga , ve Ozan içeri girdiler. İçeride bir çığlık sesi yükseldi. Mirza ise dışarıda duruyordu ve durumu anlamıştı.. ''İnsanlar işte nasıl yaratıklarsa , zombi görünce çığlık atarlar , asker görünce çığlık atarlar'' İçeriye giren Tolga ''Komutanım , Burada sadece siviller var , içerisi temiz'' Sebastian içeriye girdi. Korku ve panik ile bir kaç sivil gördü. ''Doktor Beyza hanginiz ? Onu kurtarmaya geldik.'' Beyza bir adım öne atladı. ''Benim'' dedi çekinceli bir ses tonu ile. ''Sizi alıp gitmeliyiz hemen Doktor Hanım'' Beyza ''Arkadaşlarım ?'' Sebastian ''Arkadaşlarınız burada kalabilirler. Onları kurtarmaya da bir tim gelecektir. Zaten giriş çıkış yollarındaki tüm tehditti ortadan kaldırdık. Biz sizden sorumluyuz'' ''Olmaz'' dedi tereddüt bile etmeden ''Çalışmalarımı almak zorundayım hem. Onlar ve kanlarda karantina da. '' Sebastian'ın sabrı tükeniyordu. Zorla da götürebilirdi doktoru. Biliyordu. Olduğu yerde sağa ve sola doğru adımlar attı. ''Çalışmaların da ne var ? '' ''Hayati değer taşıyan çalışmalar. Belki de bir panzehir.'' ''Nerede bunlar ?'' ''Karantina odasında. '' Sebastian , Ozan'a baktı. Ozan Karantina odasına giden yolda kaç zombi var bak. Beyza lafa girdi. ''Sadece dört tane zombi var. Onlarda birer birer kapalı odada. Kan örneklerini almam lazım. '' Sebastian '' Burak ve Ahmet'i çağırdı. '' Burak ve Ahmet geldiler. ''Beyler Doktor Hanım ile karantina odasına gidin. Biz burada diğer siviller ile kalacağız. İstediklerini topladıktan sonra burada buluşuyoruz.'' Sebastian Mirza'ya doğru baktı ve Mirza'nın bir tarafta işediğini gördü. ''Mirza ne yapıyorsun ? '' ''Görmüyor musun işiyorum ?'' ''Bunca insanın içinde ?'' ''Haci Bumbalo biz film karakterimiyiz ? İşemeyen , sıçmayan ? '' ''Haklısın ne diyeyim'' Doktor Beyza'ya Ahmet ve Burak eskortluk ederken diğerleri ise ana binada kalmışlardı. Asansör ile karantina ya indiler. Doktor Beyza iki askeri rahatlatmak için. Burası temiz merak etmeyin dedi. Karantina odasına girdiklerinde , baştan sona cam kapılı dört farklı odada dört tane zombi vardı. Oldukça sakin görünüyorlardı. ''Merak etmeyin bizi fark etmeleri mümkün değil. Ben şu eşyalarımı toparlayayım. Sonrada kanları alıp çıkarız. Bana biraz müsaade edin'' Doktor çalışırken Ahmet ve Burak ise etrafı kolaçan ediyorlardı. Burak biraz sıkıldı ve Beyza'nın yanına geldi. ''Bunlar nedir böyle ? Hayatım boyunca bir çok şey gördüm ama bu bambaşka bir şey'' Beyza işini bırakmadan ve Burak'a bakmadan ''Sadece bir hastalık. Diğer hastalıklardan hiç bir farkı yok. Şu anda tedavisi olmayan bir hastalık. Yıllar önce vebanın da tedavisi yoktu ve milyonlarca insan öldü. '' ''Böyle bir hastalık olmaz bence.'' ''Güven bana asker yalnızca bir hastalık. İşim bitti. Kan örneklerini de alalım. '' ''Nasıl alacağız ?'' ''Onu bana bırakın.'' Doktor Beyza bilgisayar da bir kaç tuşa bastı. ''Kan örneği alma işlemi başlatıldı.'' Karantina odalarının içine bir çubuk girdi. Sonra demir çubuk zombilere sapandı. ''Deneklerden kan örnekleri alınıyor'' ''Deneklerden kan örnekleri almak başarılı'' Beyza hepsini bir çelik çantaya koydu ve kapattı. ''Gidebiliriz'' Burak Telsizinin konuşma düğmesine bastı. ''Komutanım biz hazırız. Anlaşıldı komutanım'' Gidelim bizi bekliyorlar. Siviller ile beraber dışarı çıktıklarında hava çoktan kararmaya yüz tutmuştu. Arabalara doğru yola koyuldular. Sebastian merkeze doğru baktığında bir duman gördü. Kapkara bir duman. Bir taraflarda yangın vardı ve bu hiç iyi değildi. ''Kör Baykuş Komutanı Teoman beni duyuyor musun ?'' ''Teoman dinlemede'' ''Kuşu kafesten çıkardık. Bizi almaya gelin'' ''Konuştuğumuz yere doğru geliyoruz. Tahmini varış süremiz bir saat '' ''Malta'da yangın var mı ? Telsizde anormal bir şey sezdiniz mi ? '' ''Hayır Sadece güvenlik görevlileri bir kaç sarhoşun olay çıkardığını fakat olayın kontrol altında olduğunu söylediler'' Mirza Sebastian arabanın arka koltuğunda oturmuşlardı. Mirza konserve yiyor ve su içiyordu. Mirza'nın bu vurdumduymaz tavrı Sebastian'ı endişelendirse de çok fazla üstüne gitmeme taraftarıydı. Şehir merkezine geldiklerinde ortalık çok karışık ve çok kalabalıktı. Kalabalık insan topluluklarından dolayı araba ile belli bir noktaya kadar gelmişlerdi. Askerler her tarafı sarmışlardı. ''Neler oluyor ? Ne bu şimdi şaka mı ? Ahmet ve Tolga, inin bakın neler olduğunu rapor edin. Hiç bir şeye müdahale etmeyin'' ''Emredersiniz komutanım. '' ''Burak ve Ozancan Sivilleri aşağıya indirin. Yolculuk bitti. Yalnızca doktor kalsın'' ''Komutanım Doktor Hanım sorun çıkartabilir'' ''Ne sorunu Burak ! Ne diyorsam onu yap. Doktordan mı emir alıyorsun. Ortalık karışık. Sivilleri koruyacağız diye , daha büyük kayıplar verebiliriz.'' ''Komutanım Doktor hanımda arabadan inmek istiyor!'' Telsizin konuşma düğmesine basmadan Sebastian ; ''Ah bu kadınların kaprisi beni öldürecek. '' ''Dikkat dikkat bu bir uyarıdır. Malta Adası karantinaya alınmıştır. Girişler ve çıkışlar kapatılmıştır. Lütfen otellerinize ve evlerinize dönülmesi önemle rica olunur. Sokağa çıkma yasağı uygulanacaktır.'' ''Dikkat dikkat bu bir uyarıdır. Malta Adası karantinaya alınmıştır. Girişler ve çıkışlar kapatılmıştır. Lütfen otellerinize ve evlerinize dönülmesi önemle rica olunur. Sokağa çıkma yasağı uygulanacaktır.'' ''Dikkat dikkat bu bir uyarıdır. Malta Adası karantinaya alınmıştır. Girişler ve çıkışlar kapatılmıştır. Lütfen otellerinize ve evlerinize dönülmesi önemle rica olunur. Sokağa çıkma yasağı uygulanacaktır.'' ''Neler oluyor Mirza ?'' ''Neler olacak , karantinaya almışlar Maltayı. Bizi dışarıya bırakmıyorlar. Dışarıdan da adam sokmuyorlar. Bu bir film olsaydı , izleyenler hemen anlarlardı. Zombi virüsünün dışarıya çıktığını. '' Ahmet ve Tolga kalabalığın içinden ön saflara doğru ilerlerken , birden bir kaç kişinin yere düştüğünü gördüler. Yere düşenlerin başında sevdikleri olaya müdahale etmeye çalışıyor ve doktor yok mu diye bağırıyorlardı. Tolga ''Virüs burada. Arabaya dönsek iyi olur. '' Yere düşen insanlar birden ayaklanarak en yakınlarındaki kişileri ısırmaya başladılar. Kalabalığın içinde bir çığlık ve uğultu kopuyordu. İnsanların birbirlerini ısırdığını gören diğer şanslı insanlar kaçmaya çalışıyorlardı. Fakat Zombiler çok hızlı hareket edebiliyorlardı. Yırtıcı bir hayvan gibi. Ete değil de, bir gram kana susamış gibilerdi. Ne eksik ne fazla. Sadece bir gram kan. İnsanları yakalayan zombiler birer ikişer avlıyorlardı kaçan insanları. Tıpkı serseri bir mayın gibi. Kime saplanacağı belli olmayan. Sebastian ve Mirza arabadan aşağıya indiler. Arabayı geriye götürecek kadar yer yoktu. İnsanlar korkudan birbirlerini eziyorlardı. Bir zombi gördü Mirza. ''Yine bunlar'' dediği gibi belindeki silah ile zombinin beynini parçaladı. İnsanlar birbirlerini ezip canlarını kurtarmaya çalışırken , Tolga ve Ahmet geldi. Diğerleri de arabadan inmişti. ''Geri çekiliyoruz.'' Zombiler insanlara saldırmaya devam ediyordu. Sebastian ve silah arkadaşları da geri çekiliyorlar ve doktoru korumaya çalışıyorlardı. Doktoru Sedat, Ahmet ve Burak koruyordu. Yapışık üçüz gibi aralarına almışlardı doktoru. Sebastian bağırdı.. ''Herkes yerini korusun ve üzerimize gelen her şeye ateş edin '' Eline telsizi aldı. ''Kör Ölüm Timi Neredesiniz ?'' ''Sahile yanaşamıyoruz.'' ''Her tarafta zombiler var'' '' Ortalık yatışana kadar bir yere saklanın. Almaya geleceğiz sizi.'' Zombiler Nato askerlerinin üstlerine doğru geliyorlardı. Askerler kendilerini korumak için ateş etselerde , zombiler sayıca üstün olduklarından askerlere saldırmaya başladılar. Barış gücü askerleri zombi yemeği oluyorlardı. Sivil halkı ısıran zombiler , Sanki bir üç güdü ile sayısal üstünlüğü elde etmeye çalışırcasına, öldürdükleri insanları bırakıp başka insanlara saldırıyorlardı. Sebastian, ve diğerleri geri çekiliyorlardı. Bilmedikleri bu coğrafyada nereye gideceklerini bilmiyorlardı. Üstlerine zombiler gelmeye devam ediyordu. Uyuşuk hareketlerinin dışında zombiler son derece atik ve çeviktiler. Ahmet bir tanesini önce kalbinden sonra beyninden vurdu. Zombi yere düştüğünde bir daha kalkmamak üzere yerde hareketsiz titriyordu. Oluk oluk kan akıyordu Maltada. İnsan kanı. Zombi kanına karışıyordu. Ortalığın daha sakin olduğu yere geldiler. Etrafta ağlayanlar yaralılar ve zombiye dönüşenleri görmek mümkündü. Herkes birbirini ısırıyordu. Herkes birbirinden bir lokma et parçası almak istiyordu. İnsanlar çıldırmış gibiydi. Barış gücü askerlerinden bir tanesi köşeye sıkışmıştı. Altı yedi zombi üstüne çullandı. Bir tanesi yanağından bir parça aldı önce. Asker acı içinde bağırıyordu. Bir diğeri ise kolunu ısırdı ve kolundaki lif parçaları belli oluyordu askerin. Canlı canlı yem oluyordu zombilere. Bir başka zombi ise askerin boynunu ısırdı. Boynundan akan kanlar zombinin suratına gelmişti. Kanın fışkırması bitince de , kan yere doğru yavaşça süzülüyordu askerin vücudundan. Bir turisti yakaladı zombi. Sırtı açık kıyafetinden sırtından koca bir lokma aldı. Turist kızın canı yanıyordu. Bağırıyordu. Diğer zombi geldi. Ensesinden bir ısırık aldı. Kız acıdan ve korkudan bağırmaya devam ederken, bir başka zombi gelerek kızım kulağını kopardı dişleri ile. Elinde oyuncağı ile ortada kalmış on yaşında bir kız çocuğu duruyordu. Bayramın birinci günü giyinmişti. Kırmızı renkte bir elbisesi vardı. Annesi ve babası muhtemelen zombi olmuştu. Korkudan dili tutulmuştu kızın bağıramıyordu. Bir yardım sever çocuğu kucağına aldı. Kaçmaya başladılar. Yere düşen ve zombilerin saldırısına uğramış fakat hala zombiye dönüşmemiş bir adam Adamın ayağından tutarak yere düşürdü. Kucağındaki kızla beraber yere düştü adam. Kıza ''Koş'' diye bağırdı. Kız koşmaya başladı. Tüm gücü ile koşuyordu. Hızlıydı. Bir marketin kapısında duran , ellili yaşlardaki adam kızı fark etti. Ona bağırdı. ''Bu tarafa gel'' Kız bunu duymuştu ve o tarafa doğru koşuyordu. Kız etrafında olan bitenlere bakmıyordu. Sol ayağını yere doğru koyduğunda , hemen sol tarafında zombiye dönüşmüş bir kadın , bir askeri ısırmak ile meşgul olduğu için ona saldırmıyordu. Koşmaya devam ediyordu. Başarabilirdi. Başarmak zorundaydı. Yaşlı adam ise kapıyı kapatmamış hala onu bekliyordu. ve ona.. ''Daha hızlı Çabuk ol. Koş'' diye bağırıyordu. Kız koşmayı sürdürdü. Yaşlı adam ise elini uzatmış onu bekliyordu. Yaşlı adamın elini bir zombi kaptı. Adam acı ile elini çekerken , adamın kolundaki et parçası zombinin ağzında kalmış ve çoktan mideye indirmişti. Adam acı içinde bağırırken zombi adamın boynundan kaptı bu sefer. Yaşlı adam saatler sonra zombiye dönecek iken ; Zombi aldırmadan adamı öldürmeye yemin etmişti sanki. Kız bunu gördüğü an koşmayı bıraktı. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Adımları yavaşladı.. Sonra da durdu. Zombiye dönüşmüş babasını gördü. Saf ve temiz duygular ile ona sarıldı. Hala karşısındakini babası zannediyordu. Babasının beline gelen kız. Babası eğilerek kafasını ısırdı. Kız acı içinde babasından kurtulmak istiyordu. Yerde sürünen diğer bir zombi , kızın bacağını ısırdı. Kız bağırıyor ve kurtulmaya çalışıyordu. Çok acı çekiyordu. Babası kafasına dişi geçiremeyince kızın omzunu ısırdı ve istediği et parçasını ağzının içine almıştı. Ufak kızın her yerinden kanlar akıyor ve çok canı yanıyordu. Bir silah. Bir mermi. Kurşun ne adres sorar Ne de Doğruyu söyler. Bir sürü insanı geçen kurşun , ufak kızın beynine saplandı. Kızın beynine saplanan kurşun ile kolları bir anda serbest kaldı ve yere düştü. Kızın beyninden akan kanlar Maltanın turistlik yerlerinde bir sürü insanın geçtiği bu caddeyi yıkıyordu. Sebastian ve yanındaki arkadaşları geri çekilmeyi sürdürüyorlardı. Bir ara sokağa girdiler. Telsiz artık çalışmıyordu. Etraf kan gölüne dönmüştü. İnsanların çığlıkları her yerden duyuluyordu. Ara sokakta olan bir pansiyona girdiler ve kapıyı kapattılar. Kapıyı son derece ciddi önlemler ile kapatmışlardı. Mirza ise bekleme salonunda koltuğa oturmuş ve gazete okuyordu. Sebastian yanına oturdu. ''Mirza sence bu ne ?'' ''Kaos Toğrağım. Ben bu filmi daha önce görmüştüm'' Bölüm Sonu. Bölüm Misafirlerimiz : Malta da ki Ajan : Tolga Burak Yılmaz 'a Teşekkür ederiz. Doktor : Beyza'yaTeşekkür ederiz. Kör Ölüm Timi : Ahmet Teoman Akkoyun 'a teşekkür ederiz. Merhaba ; Arkadaşlar. Bir iki husus var. Zombilerin Dünyasın da hiç bir karakterin ölmeme garantisi yok. Mirza Sebastian Ölüm Meleği Asit Sansar ve diğerleri de dahil. Hiç bir karakter baş rol karakteri değil. Mirza hakkında gelen eleştirilere cevap vermek isterim : Mirza obsesif kompulsif bozukluğu olan bir karakterdir. Son derece de delidir. Tek ciddi olduğu an, insanı bir saniyede öldürdüğü andır. Onun dışında ciddiyet yoktur. İlerleyen bölümlerde son derece rahatsız olabilirsiniz Mirza 'nın yaptıklarından. Çünkü daha da delirecek. İkinci olarak : Ölüm Meleği neden bu kadar pasif. Ölüm Meleği ve tayfası pasif değiller. İlk romanımda olduğu gibi , Ölüm Meleği ve Tayfası Türkiye'ye zombiler gelmeden etliye sütlüye karışmıyorlardı. Şimdi de sıralarını bekliyorlar. Sevginizi anlıyorum ama hakarete varan eleştirilerinizi anlamıyorum bu konuda. Üçüncü olarak : Zombilerin Dünyası karakterlerinde sizin bilmediğiniz , hiç kimsenin bilmediği bir düzen ile karakterler dizayn edilmiştir. Bunu açıklamak istemiyorum. Deşifre olmayacağım bu konuda. Çok karakter girip çıkıyor ve farkındaysanız hiç birinin karakteri bir birine değmiyor. Yorumlarınızı beğenilerinizi ve tiktok instagramda kitabı paylaşmanızı rica ederim. Keyifle okuyun. Baykuş Salvador... Kitap hakkında düşüncelerinizi (Olumlu yada olumsuz) paylaşırsanız çok mutlu olurum. Satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayın. Okumaya layık gören, kütüphanesine ekleyen, beğeni ve yorum atan, realist videoları yapan herkese teşekkürler. instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın. Zombilerin Dünyası İnsula Kitabım satışta. Okunmaya layık gören, Maddi durumu olmayıp alamayan ama sosyal medyadan kitabın kapağını paylaşan herkese teşekkürler. Seni canlı canlı yemeye çalışan yürüyen ölüler mi yoksa hayatta kalabilmek adına insanlığı ölen insanlar mı daha kötü? Kendine hiç sordun mu? Zombiler dünyayı ele geçirdiğinde hayatta kalabilmek için neleri feda edersin? Virüs ile enfekte olup birkaç saat içerisinde zombiye dönüşecek olan sevdiğin bir insanı yarı yolda bırakabilir misin? En yakın arkadaşının, eşinin, hatta evladının kafasına bir silah dayayıp, onun gözlerinin içine baka baka tetiği çekip, onu öldürebilir misin? Dostlarından, kardeşlerinden, eşinden, çocuklarından, annen ve babandan kaçtığın, kulakları sağır, gözleri kör, kalpleri taş eden o şiddetli korku geldi. Kaçmaya hazır mısın? Bu dünya insansız başladı, insansız son bulacak... |
0% |