@emrah
|
Mirza ve Sebastian sabah uyandıklarında görevi kabul ettiklerini söylediler. Sebastian'ın bir isteği daha vardı. Ölüm Yıldızında bulunan ona sadık askerlerinin de bu göreve dahil olması. Sedat, Ahmet, Burak ve Ozan 'da bu operasyona dahil oluyordu. Askeri öğrencilere ders verilen sınıflardan bir tanesinde toplandılar Sebastian komutasındaki Alfa-Star timi. Biraz sonra sınıfa Kör Ölüm Timi komutanı Teoman girdi. ''Beyler , operasyon hakkında bilgileri , Teğmen Ayşegül verecek.'' Teğmen Ayşegül içeri girdi. Minicik eteği ve üniforması ile göz kamaştırıyordu. ''Beyler gideceğiniz yer Malta. Üç büyük iki küçük takım adadan oluşur. Malta cumhuriyet ile yönetilir. Taş devrinden bu yana medeniyetlerin olduğu bilindiği Malta, bir çok din ve etnik köken için kutsal bir yerdir. '' Teğmen Ayşegül yürüyerek anlatmaya devam ediyordu. '' Malta'da hiç dağ ya da akarsu bulunmamaktadır ve adanın karakteristik özelliğini teraslanmış alanları ve bir dizi alçak tepeleri teşkil eder. Su ihtiyacınız olduğu vakit yapay bir göl olan, Malta gölüne doğru hareket etmeniz gerekmekte. Elinizdeki haritalarda nerede olduğu gösterilmiştir.'' ''Malta'yı Nato korumaktadır. Gerekli olmadıkça, sıcak çatışmadan kaçınmanızı istiyoruz'' ''Buraya kadar sormak istediğiniz bir şey var mı ?'' Sabastian oturduğun yerden ; '' Teğmen , Maltayı Nato koruduğunu söylediniz, Türk Askeri ile çatışmak istemiyoruz ! '' ''Sebastian , Türk askeri Malta da yok. Daha çok İngilizlerin oluşturduğu deniz piyadeleri var. Başka soru yoksa devem etmek istiyorum'' Kimse bir şey söylemedi. '' Kış nüfusu 400 bin. Şu andaki nüfusu ise 1 milyonu geçmiş bulunmakta. Altı saat sonra Fethiye'ye geçeceksiniz. Balıkçı teknesi ile Malta'nın baş kenti, Valletta ya varmış olacaksınız. Yerel saat ile sabah dokuzda. Sizi orada Tolga karşılayacak. Tolga ile beraber doktorun evine gideceksiniz. Oradan da hastaneye geçeceksiniz '' Sebastian araya girdi. ''Koca ülkeye giriyoruz, yanımız da silah ve mühimmat götürmeyecek miyiz ?'' ''Nato üniformaları ile gideceksiniz. Bir Nato timi gibi davranacaksınız. Ajanımız Tolga gerekli her şeyi size sağlayacak. Devam ediyorum'' Teğmen Ayşegül , Elinde aldığı kumandaya basarak tahtada bulunan monitörü çalıştırdı. Bu gördüğünüz bina ''ölüler reviri'' ''Dışarıdan bakıldığında terk edilmiş gibi görünüyor olabilir , ama hiçte öyle değil. Başkentin güneyinde bulunan bu bina ziyaretçiler içeriye girmesin diye dikenli teller ile çevrili. Aynı zamanda termal kameralar bulunuyor. Siz oraya ulaştığınızda Kör Ölüm Timleri size destek olarak adanın elektriğini beş dakikalığına kesecekler. Beş dakikada içeriye girdiniz girdiniz. Giremezseniz ve fark edildiğiniz takdirde görevi iptal ederek geri dönüyorsunuz. Kesin emirdir.'' ''İçeri girdiğinizde Doktoru bulup oradan çıkartıp ülkeye geri dönüyorsunuz. Kör Ölüm Timi sizi kıyıda bekleyecek'' ''Anlaşılmayan bir şey var mı ? Beyler ?'' Sebastian lafa girdi : ''Neyle karşılaşacağımızı anlamadık ?'' ''Üzgünüz Sebastian bizde bilmiyoruz.'' Ağa Bey içeri girdi. ''Tüm hazırlıklar tamam mı ?'' Ayşegül ''Tamam efendim. Bildiğimiz tüm bilgileri paylaştık.'' ''Ayşegül ve Teoman çıkabilirsiniz'' ''Emredersiniz komutanım'' Teoman ve Ayşegül çıktıktan sonra Ağa Bey Sebastian ve silah arkadaşlarına doğru baktı. ''Biliyorum kafanız karışık. Neyle karşılaşacağınızı bilmiyorsunuz. İnanın bizde bilmiyoruz. Bu ülke çok şehitler verdi. Çok bedeller ödedi. Akacak bir damla kanınız bizim için kıymetli. Biraz dinlenin beyler. Güzelce karnınızı doyurun. Sonra da yola çıkın. Allah yar ve yardımcınız olsun'' 3 Saat sonra.. Yattıkları yerden tavana doğru bakıyorlardı. Her birinin kendine ait odası vardı. Siren sesi ile yataktan kalktılar. Yataklarının baş ucundaki üniformaları girdiler. Sonra da silah seçimine geldi sıra. Herkes alışkın olduğu hafif MP5 tüfeklerden aldı. Artık harekete hazırdılar. Askeri helikopter ile birlikte Fethiye'ye doğru hareket ettiler. Malta. Sebastian ve arkadaşları Tolga ile buluştular. Kör Ölüm Timi ise Serbest dolaşım hakkının olduğu sularda kalmışlardı. Hava son derece sıcaktı. 32 dereceyi gösteriyordu. Üstlerinde askeri üniformalar ile beraber çok daha yakıyordu güneş onları. ''Toprağım Sebom, Keşke yazlık kıyafetler getirseydik. '' ''Sorma Mirza, Aynen , dünya kadar çıplak hatun varken , biz böyle asker kıyafetleri ve botlar ile yanarız burada'' ''Ağabeyin mevsimlerden haberi yok sanırım. Yazlık mekana kışlık gönderdi bizi.'' Askeri arabaya binerek ilerlemeye başladılar. Bir evin önünde durdular. Tek katlı bir evdi. Bahçeli ve güzel. Tolga burası dedi. Arabadan inerek kapıyı çaldılar. Fakat kimse yok gibiydi. Sebastian Burak'a doğru baktı. ''Burak aç kapıyı'' Burak hemen işe koyuldu ve yirmi saniyede kapıyı açmıştı. Mirza söze girdi. ''Oğlum sen yanlış meslek seçmişsin. Bu ne hız amına koyayım. Sen bence hırsız olmalıydın'' ''Sağolun komutanım'' ''Gör gör saygıyı Sebo, Senin bana hiç saygın yok.'' ''Mirza şimdi hiç sırası değil. Hemde hiç'' Evin içine girdiler. Silahlarını karşıdan çıkabilecek her hangi bir şeye doğru doğrultmuşlar ve bekliyorlardı. Sebastian askerine döndü. ''Beyler tüm odalara bakın ve didik didik arayın. '' Bir süre sonra ; Ahmet Elinde bir ses kayıt cihazı ile döndü. ''Komutanım, Ses kayıt cihazı'' ''Görüyorum Ahmet. Çalıştır'' ''Ben doktor Beyza. Bugün yaptığımız deneylerin yedi yüz kırkıncı günü. Deneylerin hepsi başarısızlıkla sonuçlandı. '' ''Bugün deneylerin bin dördüncü günü. Olağan dışı bir şeyler var. Ateşli silah ile tıbbi ölümü gerçekleşmiş hastayı hayata döndürmeyi başardık. Konuşamıyor. Duyuyor ve koku alabiliyor. '' ''Ölü vücuda Reg-76 Serumu enjekte edildi. Denek kollarını ve bacaklarını oynatmaya başladı. Yarın odanın içinde serbest bırakıp davranışlarını kontrol edeceğiz. '' ''Çok kötü bir şey oldu. Denek bir anda hasta bakıcıya ve gözetimindeki doktor ve hemşireyi ısırarak öldürdü. Kuduz gibi saldırıyordu. Üç DxN Askeri hafif yaralandı.'' Sebastian dikkatlice dinledi. ''Tolga bizi hastaneye götür'' ''Emredersiniz komutanım'' Hastaneye gidebilmek için köy yoluna girdiler. Sapa bir yerdi. Şehir merkezinden uzaklaşırken , insanlar ve tatilcilerde azalıyordu. Bir yere kadar araba ile gittiler. ''Komutanım bundan sonrasını yürümek zorundayız. '' ''Kaç kilometre yürüyeceğiz Tolga ?'' '' Komutanım yaklaşık altı kilometre.'' ''Burak Sağ taraf sende. Ozancan Sol tarafı sen kontrol ediyorsun. Sedat her zamanki gibi arka taraf sende geriden geliyorsun. Ahmet önden ilerle ve tavşan dahi geçse uyarıyorsun. Mirza arkadan gel. Tolga Ahmete yolu göster.'' ''Yine Mirza arkadan gel. Vay arkadaş, böyle filmlerde arkadan giden ilk ölüyor. Hayatıma kastın mı var ? Yapma böyle götünü sevem'' ''Mirza sen arkadan gelki , önden pusuya düşersek sen bizi kollayacaksın'' ''Götümü kolla diyorsun yani ?'' ''Sen öyle anlıyorsan öyle '' Sık ağaçların içinde ormanlık yolda ilerliyorlardı. Kayda değer hiç bir şey görmemişlerdi şimdiye kadar. Hiç şüphe çekici bir hareket olmamıştı. İlerlemeye devam ettiler. Ahmet telsizi ile. ''Ölülerin Reviri karşımda. Yaklaşık mesafe bir kilometre'' Sebastian konuşma düğmesine bastı. ''Ozancan , ana bilgisayara gir.'' Tolga Söze girdi. ''Komutanım, Kör Ölüm Timi bu işi halletmeyecek miydi ?'' ''İşimiz kör ölüm timine kaldıysa. Sende onlar ile konuş elektriği kessinler'' ''Emredersiniz komutanım.'' Ozancan biraz panik vari olarak '' Komutanım, Ana savunma bilgisayarı sadece içeride aktif. Kendini kapatmış ve savunma durumuna geçmiş. Ulaşmaya çalışıyorum. Bir terslik var. '' ''Ne tersliği olacak Ozancan. Yorum yapma ve düşünme ne diyorsam onu yap'' ''Komutanım, Kör ölüm timi cevap verdi. Elektriklerin kesilmesine son on dakika.'' ''Saatlerinizi ayarlayın beyler. Hızlıca içeriye gireceğiz. Hızlıca ilerleyin. '' Hastaneye iyice yaklaştılar. Dikenli telleri kestiler. Sonrada içeriye girdiler. Hastanenin bahçesindeydiler. ''Burası terk edilmiş gibi'' ''En iyi kamuflaj yöntemi komutanım. Terk edilen binalar'' ''Ozancan ana kapıyı aç'' ''Emredersiniz'' Ozancan ana kapıya doğru hızlı hareketler ile ilerledi. Bilgisayarını kapının güvenlik düğmesine bağladı. İşleme başladı. ''Komutanım bir dakika içinde kapı açılıyor'' ''Daha hızlı Ozancan. Daha hızlı. Çok daha hızlı'' ''Kapı açıldı.'' Sebastian ve diğer askerler hastaneden içeriye girdiklerinde gözlerine inanamıyorlardı. Gerçekten de terk edilmiş gibiydi. Hastanenin içi de, dışıda. Sebastian homurdandı. ''Ne bu şimdi şaka mı ?'' Tolga ise biraz ilerledi ve asansörün düğmesine bastı. ''Komutanım bu taraftan'' ''Beyler , Tehdit olarak algıladığınız hareket eden her şeyi vurun. Bu bir emirdir.'' Asansör geldiğinde içeriye girdiler. Tolga 8 inci kata bastı. Doktorun odası sekizinci katta. Asansör birden aşağıya doğru inmeye başladı. Sonra da asansörün kapısı açıldı. Asansörden indiklerinde büyük bir koridor ile karşılaştılar. Ne çok karanlıktı ne de çok aydınlık. Tolga bu taraftan diyerek yol gösteriyordu. İlerlemeye başladılar. Sakin sessiz ve temkinli. Büyük camlı odaların önünden geçiyorlardı. Odalar karanlık olduğu için içeriyi göremiyorlardı. Mirza bir odanın içine doğru baktı. Odanın içi savaş çıkmış gibi karışmıştı. Sonra da Sebastian'ın seslenmesi ile cama bakmayı bıraktı devam etti. Mirza odanın penceresinden ayrıldığında bir tane adam odanın içinde yürüyordu. Koridorun sonuna geldiler. Tolga burası dedi. Bu laboratuvar 'da çalışıyor. Ozancan'a doğru baktı Sebastian. Ozancan bilgisayarını koyduğu gibi labaratuvarın kapısını açmaya çalışıyordu. Sonunda kapı açıldı. Ahmet ve Burak önden içeriye girdiler. Yavaş ve sakince. İçeride anormal hiç bir şey bulunmuyordu. Her yer yerli yerindeydi. Sebastian ''Nasıl bir kapana girdik böyle'' diyerek kızgınlığını dile getiriyordu. Ozancan orada duran bir bilgisayara oturdu ve hemen kendi bilgisayarına bağladı. Sonra da güvenlik kameralarına ulaşmaya çalışıyordu. Komutanım bir şeyler buldum sanki. Şu görüntüde , insanlar birbirlerine saldırıyorlar. Sebastian ekrana baktı. Bir erkeğin , bir kadını boynundan ısırmasını görüyordu monitörde. Boynundan ısırılan kadın çığlık ve acı içinde haykırıyordu. Adam kadını yere düşürdü ve ısırmaya devam ediyordu. Kadından kopardığı et parçalarını yiyordu. Sanki bir aslanın avını yemesi gibi. Kadın canlı canlı adama yem oluyordu. Adam ağzını kocaman açıyor ve kadının etinden bir parça kopartıyor sonrada onu çiğneyerek yutuyordu. Sonrasında ise adam ayağa kalktı ve bir başka kurbanı ısırdı. O saniyelerde boynundan ısırılan ve oluk oluk kanı zemine akan kadın ayağa kalkarak diğer insanlara saldırıyordu. Sebastian gözlerine inanamıyordu bu görüntülere. Uyarı ! ! ! Uyarı ! ! ! Sekizinci katta güvenlik ihlali. İzinsiz giriş. Uyarı ! ! ! Uyarı ! ! ! Sekizinci katta güvenlik ihlali. İzinsiz giriş. ''Herkes pozisyon alsın. '' Laboratuvarın Kapısının önüne mevzilenmişti Mirza. Çelik olduğunu düşündüğü bir masayı da tam önünde devirmişti. Kapıdan gelecek tehlikelere karşı bekliyordu. Eli silahının tetiğinde. Sedat ta Mirza'nın hemen sağına siper almış bekliyordu. Uyarı ! ! ! Uyarı ! ! ! Sekizinci katta güvenlik ihlali. İzinsiz giriş. Kapı kilitleri açılıyor. Görevli tüm personelin görev yerlerine geçmesi rica olunur. Kapı kilitleri açıldı. Koridordaki tüm kapılar bir anda açıldı. Bir uğultu geliyordu. Hafif bir uğultu. İnsanın tüylerini diken diken edecek bir çığlık geliyordu kulaklarına. Ölülerin Çığlığı. Burak ve Ahmet da, Sedat ve Mirza'nın sağına ve soluna gelmişler karşılarından gelecek şeyi bekliyorlardı. Kapılardan bir anda insanlar çıkmaya başladı. Sarhoş gibi yürüyen insanlar.. Sağa sola çarparak ilerliyorlardı. Üstlerinde kan ve yara vardı. Gözleri ve tenleri beyaz. ''Bunlarda ne'' dedi Burak. Sebastian gelenlere baktı. Daha demin güvenlik kamerasında gördüğü saldırganlar ile aynı hareketleri yapıyorlardı gelen insanlar. Tereddüt bile etmeden bağırdı. ''Bunlar insan değil. Ateş Edin'' Mirza, Sedat, Ahmet ve Burak silahlarındaki tetiklere dokunarak ateş etmeye başladılar. Fakat mermilerin isabet ettiği insanlar yere düşmüyorlar ve ölmüyorlardı. Mermiler sanki kum torbalarının içine saplanıyordu. ''Ölümsüz insan icat etmişler'' dedi Mirza ve nişan aldı. Nişan aldığı gibi , en önden gelen Zombinin beynine kurşun çoktan saplanmıştı. Zombinin beyninde koca bir delik açılmış ve beyin kafa tası parçaları diğer zombilerin üstüne sıçrarken, Zombi sırt üstü diğer gelen zombilerin üstüne doğru düştü. ''Kafalarına nişan alın'' diye bağırdı Mirza. Sonra da belinden çıkardığı el bombasını gelen zombilere doğru attı. ''El bombası'' diye bağırdığında herkes masanın arkasına saklandı. Büyük bir gürültü koptu. Etraf duman olmuş ve hiç bir şey gözükmüyordu. Kopan kafa kol ve bacak parçaları laboratuvarın içine kadar gelmişti. Duman hafiften dağılırken , dumanın içinden hayatta kalan zombiler ilerlemeye devam ettiler. Sedat, Burak ve Ahmet ateş etmeyi sürdürürken , Mirza ise ellerini iki başının arasına koymuş. ''Bunlar gerçek olamaz. Siz gerçek değilsiniz'' diye bağırıyordu. Sebastian Mirza'nın durumun fark eder etmez ona doğru eğildi ve ellerini kulaklarından çekti. ''Mirza ben gerçeğim. Sende gerçeksin. Sana yemin ederim gerçeğiz. Ve sen olmadan yaşayamayız. '' Mirza şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu. Son Zombi de beyninden vurularak yere düşmüştü. Ahmet Sebastiana baktı. ''Komutanım koridor temizlendi.'' ''Emin olamayız. Koridorda canlı hiç bir şey görmek istemiyorum. Sedat, Burak ile beraber koridoru güvenli hale getirin'' ''Emredersiniz komutanım.'' Sebastian Mirza'ya doğru baktı. Biraz kendine gelmişti Mirza. Hala onun üstünde yapılan deneylerin etkisindeydi. ''Bunları sana kim hangi sebep ile yaptıysa canı ile ödeyecek Mirza'' dedi kısık bir ses tonu ile. Ozancan 'ın sesi geldi. ''Komutanım, Doktoru buldum. Ana binada. Yanında bir grup insan ile kapalı kalmış. Onun dışında her yer hastalıklı bu saldırganlar ile dolu.'' ''Bize bir güzergah bul Ozancan. Mümkünse en az saldırgan insan olsun'' Sedat, Burak ve Ahmet koridoru temizlediler tek tek. Sonra laboratuvar da Doktora ulaşacak bir yol bulmaya çalışıyorlardı. İnsanların birbirlerini ısırma görüntülerini izliyorlardı bir yandan da. Binlerce çalışanı olan Ölüm Reviri bir anda mezbahaneye dönmüş ve herkes birbirini ısırarak canına kast ediyordu. Ölüm Reviri hakkını veriyordu. Orada çalışanlar da Ölüm Revirine bağlılıklarını canları ile ödüyorlardı. ''Bunlar ne böyle'' dediğinde Tolga sesi titriyordu. Mirza kafasını bile çevirmeden ''Bunlar insan değil. Bunlar yürüyen canlı savaş arabaları. Bunlar Zombi. Kafalarından vurmadan da asla öldüremezsiniz.'' Bölüm Sonu. Bölüm Misafirlerimiz : Malta da ki Ajan : Tolga Burak Yılmaz 'a Teşekkür ederiz. Doktor : Beyza 'ya Teşekkür ederiz. Kör Ölüm Timi : Ahmet Teoman Akkoyun 'a teşekkür ederiz. Alfa Star Tim Kitap hakkında düşüncelerinizi (Olumlu yada olumsuz) paylaşırsanız çok mutlu olurum. Satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayın. Okumaya layık gören, kütüphanesine ekleyen, beğeni ve yorum atan, realist videoları yapan herkese teşekkürler. instagram sayfası : ekapiskay lütfen takip etmeyi unutmayın. Zombilerin Dünyası İnsula Kitabım satışta. Okunmaya layık gören, Maddi durumu olmayıp alamayan ama sosyal medyadan kitabın kapağını paylaşan herkese teşekkürler. Dünyanın bir milyar nüfusa ulaşması için tam yüz bin yıl geçmesi gerekmişti. İki milyara ulaşması için ise yüz yıl gerekti ve tekrar ikiye katlanması sadece elli yıl sürdü. 1970'te dört milyar olan nüfus şu anda nerdeyse dokuz milyara yaklaştı. 40 yıl içinde tam 32 milyar insan yaşamak için savaşacaklar...Dünya tarihinde beş büyük nufüs imhası gerçekleşmiştir. "Croatoan'' aktif hale getirmezsek 6. İmhayı biz yaşayacağız. "Bu dünya insansız başladı, insansız son bulacak." |
0% |