Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Çocuk Parkında Ertelenen Bir İntihar Devam

@emrahcelik

Az sonra başbakanın ve cumhurbaşkanının da helikopterle yola çıktıkları söylendi, vali heyecanlandı, bir hareketlilik yaşandı, parkın hemen yanındaki otoparka zabıtalar, helikopterin inebilmesi için, kireçle kocaman bir H harfi çizdiler, elektrik idaresi çalışanları sepetli vinçleri ile geldiler, otoparkın üzerinden geçen elektrik ve telefon kablolarını kestiler, bazı binaların ışıklarının kesildiği görüldü. Telefon idaresinden gelen ekipler, elektrik idaresi ekiplerinin kendi kablolarını kesmelerine çok bozuldular. 'Biz' dediler, 'biz, kendi kablomuzu kendimiz kesmek isterdik' dediler 'siz niye kestiniz' diye çok bozuldular. Hatta aralarında sözlü bir tartışma yaşandı. Vali durumu öğrenince telefon idaresi ekibinin şefini çağırdı, 'siz kesmiş gibi oldunuz, önemli değil' dedi. Şef, 'çok müteessiriz sayın valim' dedi, vali de 'müteessir olmayın, sizin devlet vazifesini yapmak için yarıştığınızı görmüş bulunuyorum, bu gün müteessir olunacak gün değil, bugün müferrah, müşerref olunacak gündür,' dedi. Şefin sırtını sıvazladı, şef valinin bu konuşmasıyla hislendi, göz yaşlarını tutamadı, gazeteciler valinin eli şefin sırtında, şefin gözleri yaş dolu fotoğraflarını çektiler, onlar da objektiflere bakarak poz verdiler. Sonra, belediye çalışanları geldi, mavi ibriklerle helikopterin ineceği yeri toz kalkmasın diye suladılar, belediye başkanı bu çalışmaya bizzat nezaret etti. Çünkü, bu çok hassasiyet isteyen bir işti. Fazla su dökülürse çamur olabilir, az dökülürse toz kalkabilirdi. Yılların tecrübesi ve göz kararıyla bu optimum dengeyi yakalayan belediye başkanı, bu 'möhim' vazifeyi bitirmiş olmanın kıvancıyla valinin yanına geldi.


O esnada yardımcısı panik halinde valinin yanına koşturdu, 'sayın valim' dedi, 'kırmızı halı, kırmızı halıyı unuttuk.' Vali kaşlarını çattı, sonra birden kaldırdı, saatine baktı, 'koşun' dedi, 'şu ordu evinden alın, orada çokça vardır, kırmızı halı.' Yirmi dakika sonra altı askeri aracın geldiği görüldü, birinci araçta ordu evi müdürü vardı, kırmızı halı üçüncü araçtaydı, iki ve dördüncü araç kırmızı halıyı taşıyan aracın emniyeti için gelmişti, beşinci araçta halının zimmeti üstünde olan astsubay vardı, altıncı ve son araçta ise bir manga asker vardı.. Ordu evi müdürü kırmızı halının törenle serilmesi gerektiğini söyledi. Vali törene vakit olmadığını söyledi. Albay, 'ben tören için bir manga asker getirdim, bu vatan evlatlarını uykusundan ettim, devletin mazotunu bu tören için yaktık, devletin aracını kullandık, bu tören yapılması lazım, yoksa ben bu rütbeleri sökerim' dedi. Vali bu ısrar karşısında tekrar saatine baktı, 'peki' dedi, 'ama kısa olsun.' Hemen beyaz tenli ve uzun askerlerden oluşan manga, aracın iki tarafında esas duruşa geçti, albay sert ama duygulu sesle, 'selam dur' dedi, iki asker aracın içinden halıyı büyük bir saygıyla kaldırdı, aşağıda bekleyen esmer, sıska, haki donlu ve yırtık çoraplı, esmer dört askerin omuzlarına yükledi, onlar da halıyı parkla, helikopterin ineceği otopark arasına götürüp serdiler. Sonra albay, 'dikkkkaaaat' diye bağırdı. Valiye döndü, 'kırmızı halıyı yere serme töreni vukuatsız olarak bitmiştir, arz ederim,' dedi. Vatandaşlar hep birden alkışladı, 'en büyük asker bizim asker' diye tempo tuttular. Vali, albayın elini sıktı, 'çok teşekkür ederim' dedi. Albay, 'ben müsaadenizi istiyorum' dedi, vali 'cumhurbaşkanımız ile başbakanımız geliyor onlara da bir tören yapmak icap eder' dedi. Albay, 'benim cumhurbaşkanı ile başbakanına tören yapmak gibi bir vazifem yok, ben müsaadenizle ayrılıyorum' dedi. Vali kızdı ama belli etmedi, fakat not defterini çıkartarak milli eğitim müdürüne diye not aldı, 'm' iyelik ekleri üzerinde esaslı olarak durulmalı.i Albay beş araçla gitti, sadece halının zimmeti üzerinde olan astsubay, halıyı görebilecek kadar uzak bir yere aracı park ederek beklemeye başladı.


On dakika sonra helikopterin sesi duyulmaya başladı, tüm vatandaşlar büyülenmiş gözlerle helikopteri izledi, bir kaç tur döndükten sonra, piste indi. Vali koşarak helikoptere yanaştı, önce başbakan indi, bu esnada başbakana koşan emniyet amirlerinden biri helikopterin arka paline kadar gitti, pal döndüğü için orada öldü, başbakan gördü, 'neyse ailesine buz dolabı hediye ederiz, acılarını dondururuz' diye söylendi.ii Sonra cumhurbaşkanı indi, ön sıradakilerin elini sıktı, sonra kendisine uzatılan onlarca mikrofona konuşmaya başladı. Dedi ki, 'gaflet içindeymişiz ey halkım, gafletin en derinini yaşıyormuşuz, yıllardır ülkemizin içinde bulunduğu kaosu kararlılıkla takip ettik ve bugün o gayretli yorucu çabalarımızın meyvesini aldık. Seksen senedir güzel ülkemizi içten içe kemiren örgütlü anarşinin kaynağını bugün kurutuyoruz. Tarih bugünü kaydedecektir. Muasır medeniyetler kapısının eşiğinde olduğumuzdan kimsenin şüphesi olmasın.' Alkışlar koptu, Selimiye Kışlasından kırk pare top atışı yapıldı, bir tane de Selimiye Kışlasına yapıldı, ama o gürültüde kimse farkına varamadı.iii


Sonra iş makineleri önde, erkanı devlet arkada parka girdiler, kaydırak, salıncak ve tahterevalli oracıkta paramparça edildi. 'Güzel günler artık bizim, güzel günler çok yakın', diye coşkuyla bağırıyordu cumhurbaşkanı, herkes mutluluk göz yaşları döküyordu. Sokaklar, gündüz gibi aydınlanmış ve kalabalık sanki karnaval gibiydi. Milli bir bayram yaşanıyordu, seyyar satıcılar fırsatı kaçırmamış salep, mısır, çay, tost satıyorlardı. Ben de, bir tane tuzlu mısır alıp yemeye başladım, mısırın tadı öyle güzeldi ki, en azından şu mısır ziyan olmasın, sindirecek kadar daha yaşayayım, dedim.


Böylece o gün intiharı ertelemiş oldum.


i Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olması Gatada'ki 'M' eksik konuşma


ii Tansu Çiller'in helikopteri kazası


iii Selimiye kışlasına yapılan havan saldırısı


Loading...
0%