@emrahcelik
|
Kışla benim için koku demekti. Kışladaki ilk günümle ilgili aklımda kalan hatıra da yine kokuydu. Sonradan sığınak olduğunu öğrendiğim bir yerde masaların üzerinde dizili çeşit çeşit eşyalar vardı. Biz sıra halinde ilerliyor, her masanın başında biri bize o masadaki eşya çeşidinden bir tane verip önlerindeki kağıda çarpı atıyordu. Kucağımızı eşyalarla doldura doldura adım adım ilerliyorduk. Yazın sıcağında bodrum katının serinliği içimizi üşütüyordu. Bu ilk günden aklımda kalan bize verilen yeni elbise ve pudra kokusuydu. Akşam olup da askeri okulda ilk gecemizin korkusunu küçük erkekliğimize yediremeyip yastığa gömdüğümüzde bile her yerde yeni elbise ve pudra kokusu vardı. Bu koku sanki bizim çömez olduğumuzu cümle aleme ilan etmek için üzerimize hususi sürülmüş gibi uzun bir zaman bizimle kaldı. Yıllar geçtikçe o zamanki ergen bilmişliğinin komikliğine de güldüm. Anlaşılan oydu ki kimse pudranın ne için verildiğini bilmiyordu. Uzun askerlik yürüyüşümüzün kahrını en çok çekecek ayaklarımıza bir ön ödemeydi bu, ama biz bunun farkında olamayacak kadar küçüktük, on üç yaşındaydık. Yüzünü hayalet gibi bembeyaz bulayıp gezenler mi dersin, pudrayı eline döküp suyla yıkayanlar mı? Tüm vücuduna bir tabaka pudra çekip kas yaptığını söyleyenler mi? Herkesin pudra ile ilgili bir iddiası vardı ve bunu deneyerek gösteriyordu. Koğuş koridoru, ranza başları her yerde beyazlı pembemsi bir renkte toz toz pudra görmek mümkündü. |
0% |