@enamiasa
|
~Saige~ Voleybol kursuma ucu ucuna yetişmiştim ve içeri girer girmez hocamız Melih içeri daldı. Yine bizi yoracak ve bizi ölene kadar çalıştırıcak gibi bir yüzü vardı. Size yemin ederim o saçma gösterişli kasları kendi bedeninden daha büyüktü. Adam ne yiyordu acaba yemeklerinde. Kahvaltıda on kilo ciğer yiyip, spor salonunda kendini eğitip böyle boylu poslu saçma sapan bir adam mı olmuştu acaba? Saçma sapan kaslar yapıp kendini havalı gösteren ve girdikleri AVM tuvaletlerinde çektikleri kas fotoğraflarını çok havalı bir şeymiş gibi orada burada paylaşmaları beni sinir ediyordu. Hemen bizi sıraya dizdi ve sayımızı teker teker saydı. Matematiğinin pek iyi olduğu söylenemezdi çünkü b12 eksikliği ve matematik eksikliği vardı, daha sıra bana gelmeden kaçta olduğunu unutup 2 kere baştan saydı, 3 kerede sayıları sürekli atlayıp karıştırdığı için başa geri geçmek zorunda kaldı. Kendisine bir B12 ilaci birde matematik öğretmeni öneriyorum. Umarım matematiğini normal düzeye getirir ve bizi dakikalarca buz gibi olan ve her kursumuz olduğunda gitmemiz gereken ortak toplanma alanımızda bekletmez. Kendimi tutmam çok zordu ve bende gülmeyecek bir insan değildim. Gülmeye başlayınca bana döndü.
"Hayırdır kızım, neye gülüyorsun? Komik bir şey mi var? Varsa söyle bizde gülelim seninle," Yanaklarımın kızarmasını bir kenara bırakın, utanma duygusu aklımın kenarından dahi geçmedi. "Bir şey yok hocam. Aklıma komik bir şey geldi de. Ona gülüyordum. Bir daha yapmam ve sizi rahatsız ettiysem özür dilerim-" Gülmemek için zor duruyordum. Hocalara karşı kedi gibi olmak acayip gülünç bir durumdu. Söylediğim o yalan çoğu insanın sık sık söylediği yalanlardan biriydi. İçimden hocanın matematiğine söylendikten sonra saymayı bitirdi ve voleybol dersimize top seslerine eşlik ederek sonunda girdik...
Voleybol kursumdan çıktığımda kan ter içinde kalmıştım. Keşke biraz dinlenecek vaktim olsaydı. Apartman binasının önüne geldiğimde anahtarımı çıkarıp anahtar deliğine sokarken bir anda şimşekler çaktı. Apartman duvarlarında, her yerde çatlaklar oluştu ufak ufak. Sonra bir anda herşey eski haline geri döndü. Hayal görmüştüm sanırım. O kadar yorulmuştum ki kendime gerçek olmayan şeyler gördüğümü inandırmıştım. Eve girip güzelce bir duş aldım. Kış soğuğunda o kadar iyi geliyorduki sıcak su, dakikalarca altında oturmuştum. Duvarları sarmaşık dolu, kocaman odama girdiğimde ise kokusu içimi ferahlatıyordu. Herkesin hayallerindeki o oda vardı ya hani, evet işte o odanın aynısı bende de vardı. Yatağıma yüz üstü atladım ve telefonumu açtım. Her yerde aynı haber vardı. Tüm kanallar, televizyon kanalları tek bir haberi paylaşıyordu sadece. Tıkladım ve baktım. Duvarların çatlaması gibi gördüğüm garip olayları hayal sanmıştım ama değildi. Her şey yurtdışından gelen bir uçağın inmesiyle olmuştu. Biraz daha inceledim haberleri. Herkes görmüştü ve çok endişeliydi. Bazı kişiler şehri terkedecek kadar korkmuştu. Uçak biletlerş tükenmek üzereydi. İçimden küfür ettim ve telefonu kapattım. Neler oluyordu böyle? Bir anda kitaplığımda bir kitap parlamaya başladı. Bu kütüphaneden ödünç aldığım lanet efsaneleri kitabıydı. İçini açtım ve ayrılığın laneti efsanesinin yazdığı sayfayı buldum. Ekstra bir cümle var mı diye tüm efsaneyi tekrar baştan sona okudum. Son cümleye geldiğimde altında bir not olduğunu gördüm. Kendi kendine yazılmış olamazdı değil mi? "Efsane gerçek oluyor. Kıyamet yaklaşıyor.." Neler oluyordu bilmiyordum ama saçlarım bile korkuyor gözüküyordu. Titriyordu adeta. Göz bebeklerim büyümüştü.Ailem bana televizyon izlerken seslendi. Ne konuşacaklarını anladım o an. Umarım onlarda korkak olup bu şehirden gitmek istemezler diye içimden dua ettim.. "Kızım haberleri gördün değil mi?" Babama döndüm ve yanıt verdim. "Evet baba ama birşey olmayacak inan bana. Bence hepsi bir simülasyon veya halka yapılan bir şaka olabilir." Simülasyon mu, Ne diyorsun Saige? Böyle bir şeyin gerçek olamayacağını bende biliyordum. "Kızım ne simülasyonu ne şakası? Lanetli burası o geldi." Bir dakika annem ne demişti? O geldi derken ne demek istemişti. Annem dediğinin bir hata olduğunu farkedip mutfağa gitti ben ise ona hesap soramayacağım için odama çekilmeyi seçtim. Biraz şarkı dinlemek istedim ve spotfyı açtığımda karşıma yeni çıkan bir şarkı çıktı. Biraz dinlemek istedim ve odamda saçma sapan danslar yaparak şarkıya uyum sağladım. Yatağıma çıkıyor zıplıyor, bazen gidip kameralara karşı hareketler yapıyor kendimi klip çekimindeymiş gibi hayal ediyordum. Çekmecemde bulduğum bir çorabın içine bazı metal şeyler koyarak kendime bir mikrofon yaptım. Dolabımdan geçen sene tiyatroda giydiğim gösterişli, aksiyonlu şarkılara uygun bir kıyafet seçtim. Pantolonu giydim, tişörtü giydim, takılarımı taktım ve aynı rockstar gibi bir makyaj yaptım. Saçlarımı yaptım. Ve oynamaya başladım. Video kameramla kendimi o şarkının klibinde gibi hayal ettim. Çocukça bir davranış ama kim yapmazdı ki? Sonunda yorgun düştüm ve üstümü tekrar değiştirip yemeğe gitmeye karar verdim. Anneme ne demek istediğini soracaktım ve cevabını söke söke alana kadar pes etmeyecektim. Herhangi bir cevap beni kesinlikle tatmin ederdi. Pijamalarımı giydim ve mutfağa girdiğim anda konuşan annem ve babam bir anda sustu. Demek ki annem ne biliyorsa babamda aynısını biliyordu, veya anlatmıştı biraz önce annem ona. Masaya oturdum ve çorbamdan kaşıklar alırken doğru zaman olduğunu anladım. "Ne saklıyorsunuz benden?!" Sesim çok yüksek çıkmıştı. Kendime hakim olamıyordum. Ne varsa öğrenmek istiyordum! "Bir şey yok." Babam oldukça rahat ve sakindi ama annem biraz stresli gözüküyordu. Anneme sormak için can atıyordum ve artık sorumuda ortaya atma vakti gelmişti. "Kim geliyor demiştin anne?" Annem dudaklarını büktü. Onunla dalga geçiyormuşum gibi baktı bana. Bakışları sanki bana bir şey anlatmak ister gibiydi. Ben ise hala zafer ve üstünlük duygusu ile bakıyordum ona. "Bir efsane var ve gerçekleşiyor gibi geliyor tamam mı Saige!" Annemin bu kadar stresli olmasına gerçekten çok şaşırmıştım. Dudaklarımı büzdüm. Bu cevabın içinde de cevaplar vardı. Bu nedenle soru sormam gerekiyordu. Umarım bağırmaz derken bakışlarımı biraz kaçırıp cesurmuşum gibi davranıyordum. Ama gözlerimi kaçırırken ağrıyordu bu yüzden gözlerinin içine bakarak derin bir nefes aldım ve konuştum. "Hangi efsane anne? Yoksa şu ikizlerin bulunduğu efsane mi?" Annem ikizler dediğimi duyunca sanki vurulmuşum gibi baktı yüzüme. Babam da anneme korku ve endişe duygusunu barındıran bir bakış attı. Biliyordum! O efsaneye inanıyorlardı. Aslında gerçek olabilme ihtimali kendi çapımda %50 idi. Çünkü bir duvar, hatta tüm şehir çatladıktan sonra nasıl geri düzelebilirdi? Bu yaşananların sebebi acaba o uçakta ve bu şehirde efsanede yer alan ikiz kardeşler olabilir miydi? İşte bu çok ürkütücüydü. Ama belki uçakta kim olduğunu bulur ve hikayedeki ikizlerden biriyle uyuşturursam, birlikte bu işi çözebilirdik. "O uçakta kim olduğunu öğrenmem gerekiyor.." diye mırıldandım. Ama birşeyi unutmuştum. Annem mırıldanmaları çok rahat anlayabiliyordu. "Sen ne dedin?! ASLA GİTMEYECEKSİN ÇOK TEHLİKELİ! SENİ KAYBEDEMEM SEN BANA EMANETSİN!" Kurduğu cümle bana çok anlamsız geldi ve bağırmasının nedeninide hiç anlayamadım. Annem neden bu kadar kızdı anlayamıyordum. Benden gizli bir şey bildiklerinden emindim. Ama ben hırsızlığın, bunu çözerim benden kaçamazdı. İçeriden bir parıltı sesi geldi. Annemde de aynı kitap vardı. Aynı ses ondan da geliyordu. İkimizde koşturduk. Ağzımdaki pilav dişimin arasına girdi ve her zaman gıcık olan ben bunu umursamadı. Kitabı raftan tuttuğum gibi çektim ve sayfaları hızlıca karıştırdım. En sonunda buldum, bakalım ne yazıyordu bu sefer?
"0545 6********* bu numarayı ara, eğer bir kadın açarsa...O senin kızın değil, lanetin kızı...Eğer lanetin kızlarından herhangi biri senin yanında yaşamıyorsa bu numarayı kimse açmayacak. Eğer lanetin kızlarından herhangi birisi ararsa.... şimşekler çakacak...." Annem koşarak içeri girdi ve bana sadece şu cümleyi kurdu. "Arama!" Annemin sözünü birkaç gün dinledikten sonra artık benim için geçerli bir söz olmayacaktı. "Zaten ben değil sen arayacaksın. Eğlence olsun diye. Belki o mor saçlı kız benimdir ha?" Güldüm. Dalga geçiyordum elbette. "Hayırdır, ne sen, ne ben ne de baban arayacak o numarayı! HER ŞEY TEHLİKELİ ARTIK!" Hızlıca kapıyı çekip kapattım. Ellerim telefonu kendi kendine çıkardı ve telefona numarayı tuşladı. Arama butonuna basıp basmamakla kararsız kaldım. Telefonu yatağa fırlatıp yorganın içine girdim ve uyumayı maceraya atılmaya tercih ettim...
Sabah uyandığımda ev bomboştu. Mutfağa gitmeden önce elimi yüzümü yıkadım. Mutfağa girdiğimde ne annem vardı ne babam.. Ayrıca kahvaltı bile hazır değildi, kimse bir şeye dokunmamıştı bile. Kahvaltı hazırlamak istemediğim için annemi uyandırmaya gittim ancak annem ve babam odada değillerdi. Her yere baktım, onlara seslendim ama sanırım evde bile değillerdi. Bende telefonumla onları aramaya karar verdim. Annem kişisini arıyorsunuz.. .... ... ... ... ... ... "Dıııt dıııt" "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz. Sesli mesaj iletmek istiyorsanı-" Telefonu sinirle kapatıp babamın numarasını rehberden aramaya başladım. En son babamı buldum ve onu da aradım. Babam kişisini arıyorsunuz ... ... ... ... ... ... "Aradığınız kişiye şu anda ulaşıla-" Sinirle evde büyük bir çığlık attım. Annem ve babam ne olursa olsun asla telefonlarını sessize almazdı. Bir şeyler oluyordu, hatta olmuştu bile. Eğer efsane gerçekse ve kıyamet yakın zamanda gerçekleşecekse, bazı insanları kıyamete kurban etmeye başlamış olmalıydı ve...olamaz! Hemen kitaba koştum, raftan aldım ve sayfalarını çevirdim. En alt satıra tekrar baktım ve hayatımı değiştirecek o cümleyi gördüm... "Eğer anneniz ve babanız yoksa, telefonları açmıyorsa ve yastığınızın altında bir not varsa.... siz kıyametin çocuklarından birisiniz..." Kitap ellerimden kayıp yeri boyladı. Yastığımın altına bakmaya o kadar çok korkuyordum ki. Yastığımın yanına vardım ve gözlerimi kapattım. Yastığı kaldırdım ve ellerimi çarşafta gezindirdim. Elime bir kağıt parçası dokununca gözlerimi anında açtım. Nota baktım ve onu OKUDUM. "Özür dileriz kızım...Ama sen kıyametin ta kendisinden bize gönderilen ikizlerden birisin..." NE NASIL?! BU İMKANSIZDI! BEN OLAMAZDIM! Ama her şey gerçekti ve ben bunu biliyordum... |
0% |