@enamiasa
|
Hızla dudaklarımı çektim. İkimizde farklı tuvaletlere koştuk. Ağzımı olabildiğince köpükle, dalin kolonyası, bilmediğim bir sürü şey ile temizlemeye çalıştım. Abartıyor muyduk bilmiyordum ama hiç anlaşamayan 2 kişi için gayet normaldi bu bize göre. Başımın ağrısını orada unutmuştum resmen, ama ağrımıyor gibi artık. Sebebi umrumda değil çünkü bu acıdan kurtulmuştum artık. Benim kovmama gerek kalmadan kendisi çıktı odamdan zaten. Bende yatağa sokulmadan önce çekmecelerimi karıştırdım biraz. İçinden küçük bir kutu bulunca çok sevindim, bu benim annemin hatırasıydı, doğum günüme sadece 1 gün kalmıştı o zaman, annemde bana bir doğum günü hediyesi almıştı. İçini açmaya 6 yıldır cesaret edemiyordum. Ya çok büyük bir hediye ise? Artık vakti geldi diye düşündüm ve kutuyu büyük balkonumda açmaya karar verdim. Telefonumu ve kutuyu alıp yıldızların ve ayın pırıl pırıl parladığı balkonuma gittim. Derin bir nefes çektim içime, kutunun kapaklarını tutarken tırnaklarım titriyordu. Sonumda cesaretimi toplayıp kutuyu açtığımda içinde ay şeklinde bir kolye buldum. Hemen boynuma taktım onu, asla çıkarmayacağıma söz verdim. İçinden ufak bir not daha çıkmıştı. Kağıt parçasını dümdüz yaptım ve okumaya başladım. "Güzel kızım geçmiş doğum günün kutlu olsun! Bunu okuyorsan artık ben yokum demektir. Ben geçmişte büyük bir hata yaptım ve bunun bedelini de ödedim. Bu ay kolyesi ayı çok sevdiğin için. Umarım beni affedersin ~Annen" Not parçası elimden düşerken kızıl saçlarımda kendini topuzumdan çıkarmış yerlere doğru bırakmıştı. Annem biliyor muydu öleceğini? Ne hata yapmıştı? Noluyordu annem neden öldürülmüştü?! Kafamdaki bu deli sorular beni uyutmadı tüm gece. Gece gözlerimi 8. Defa açtığımda gece saat 5.30 a geliyordu. Ne yapacağımı bilemez halde yatağımdan kalktım. Üstüme ince bir hırka geçirdim ve odamın kapısını sessizce açtım. Merdivenleri ses çıkarmadan inmeyi başardım. Şimdi sırada kahve yapıp televizyonu açmak kalıyordu. Kahve makinesinin düğmesine bastım ve bekledim. Mis kokulu kahvem hazır olduğunda gözlerim noodle paketine çarptı. Kahvenin yanında noodle gitmezdi bu nedenle kahvemi içtikten sonra yiyebilirim diye düşündüm. Kahvemi alıp oturma odasına geçtim. En zor kısım şimdi başlıyordu, ben televizyonu açtığımda sesi yüksek çıkacaktı. Ses çıkarmadan yetişip sesini kısmam gerekiyordu. Her zaman en büyük streslerimden biri olmuştur bunu yapmak. Ama bir sorun daha fark ettim. Uzaktan kumandaları bulmam gerekiyordu. Tek kumanda işimi görüyordu ama ses açma kapama düğmesi bozuktu ve Kaya amca tamir etmeyi becerememişti. Bu nedenle diğer kumandayıda bulmam gerekiyordu. Tugay ve abim televizyon izlemeyi bitirdikten sonra kumandayı yerlere atıp giderlerdi. Ses açmak için lazım olan kumandayı genelde yere atmazlardı. Işığı açmak için düğmeye bastım ama ışık açılmadı. Sanırım elektrikler kesilmişti, ve bu benim için gayet büyük bir sorundu. Telefonumdan el fenerini açtım ve etrafa bakmaya başladım. Tahmin ettiğim gibi sadece tek kumanda yerinde duruyordu. Aldım ve koltuğa fırlattım. Diğer kumanda kim bilir neredeydi. Telefonumun ışığı kesildi, bir baktım ki şarjı bitmiş Bugün tüm lanetler üzerimdeydi. Bir şey parıldadı boynumda. Başımı çevirdim oraya. Ay şeklindeki kolyem parlıyordu. Telefon feneri kadar büyük bir mor ışık saçıyordu. O kadar mutlu oldum ki kolyeme sarıldım. Ve kumandayı buldum. Ayın ışığı söndü bir anda ben televizyonu açınca. Görüyor muydu acaba beni? Hazır duruma geçtim ve ses kısma butonuna eşek gibi basmaya başladım. Büyük bir çığlık sesi geldi televizyondan ben zar zor kıstım sesini. Abim ve Tugay tamda korku filmi açacak günü bulmuştu. Duymuş olmalılardı, başka açıklaması yoktu. Daha fazla ses çıkarmadan koltuğa oturdum ve kahvemi yudumlayıp netflixten Harry Potter açtım. Abim sesi duymuş olacakki aşağı indi. Yanıma oturdu, "Naber güzellik?" Abime gülümsedim ve cevap verdim. "İyiyim." Kolyem bir kez daha parladığını farkettim ve abim hayranlıkla sordu. "Kolyen güzelmiş. Kim aldı?" "6 yıldır açamadığım o hediye bu." Abim yanıma yaklaştı ve kolyeyi inceledi. "Not falan yok mu?" Suratım bir anda düştü. Cebimden buruşmuş kağıdı çıkarıp abime attım. "Var ama iç açıcı değil." Abim notu okuduktan sonra yüzü düştü. "Ne demek bu?" Susmayı tercih ettim. Abim mutfağa giderken bitmiş kahvemi götürdü ve 2 noodle ile geri geldi. "Bunları konuşacak vakit değil. FİLM VAKTİ!" Abim yüksek sesle konuşmuş, hatta bağırmıştı. O da bu durumu farketmiş olacakki hemen sustu. 2 ayak sesleri duyuldu. Kaya amca ve Tugay aşağı inmişti. "Bize noodle yok mu?" Kaya amca gülerek bu soruyu sormuştu. Abim gülerek mutfağa gitti ve 2 noodle daha kapıp geldi. Birlikte film izlerken hepsi uyuyakalmıştı. Ben ise uyanıktım ve kolyemi inceliyordum. Birden parlamaya başladı ve ışığı bir yere süzüldü. Onu takip etmeye başladım. Bodrum katına doğru iniyordu. İlk başta yasak olan bodrum katına inmek istemedim ama inmek zorundaydım. Tam inerken duvarlarda bazı yazılar gördüm ama okuyamıyordum. Etraf bulanıklaşmaya başlamıştı ve kararıyordu. Bir anda gözlerimi açtım ve bir baktım ki rüya görüyormuşum. Etrafıma baktım ve herkesin uyanık olduğunu farkettim. Uyuduğumu farketmemişlerdi. Bende hemen doğruldum ve hışırtı sesleri çıkarmak zorunda kaldım. Gözler bana döndü ve ay şeklindeki kolyem parlamaya başladı. Tugay ve Kaya amca etkilenmiş gözüküyorlardı. İkisinin ağzından aynı soru çıktı. Şaşırdım "Kimin hediyesi? Çok güzelmiş!" Şaşkınlıkla abime döndüm. Başını evet der şeklinde salladı. Diğerleri bunu farketmemişti. "Annemin hediyesi." Gülümsediler. Ben ise merak ediyordum. Bodrumda ne vardıki girmemiz yasaktı? Ne gizliyordu Kaya amca? Zaman gösterecekti bunu. Annemin hediyesi yapacaktı. Beni gerçeğe kavuşturacak olan buydu... |
0% |