@enparlakyildizz123
|
Yanımda bir gölge belirdi, o yöne doğru döndüğümdeyse gördüğüm kişi beni çok şaşırtı, zira onu burada görmeyi beklemiyordum. Şaşkınca "Eren" dedim. Elindeki siğarasından duman alıp bıraktı, ve bana doğru dönerek. Yarım bir gülüşle "Merhaba" dedi. Ben üzerimdeki şaşkınlığı atamadan sordum. "Seni burda görmeyi beklemiyordum" dedim. O ise hemen konuyu değiştirdi. "Dışarısı soğuk gel içeriye geçelim" dedi. Üşüyordum ama o kadar da soğuk değildi ya da bana öyle geliyordu, bilmiyorum. "O kadar da soğuk değil, sen üşüdüysen geçebilirsin" dedim. "Aynen o kadar da soğuk değil seninle beraber dururum" dedi. Mecburen " Peki" dedim. Bir iki dakika sonra Eren siğarasını yere atarak, bir ucunu ayağı ile ezdi, siğarayı yerden alarak yanındaki çöp kutusuna attı ve bana dönerek.
"Dans edelim mi?" diye sordu. Açıkçası böyle bir şey demesini beklemediğim için afalladım, ne diceğimi bilemedim, tam cevap vermek için ona döndüğümde, arkadan bir ses duyuldu, "Asu" Demirhan komutan nedense şuan onun sesini duyunca mutlu olmuştum. Gene isimlendiremediğim duygular vardı içimde, içim kıpır kıpır oldu. Sesin geldiği yöne döndüğümde ise Demirhan yüzbaşı çoktan yanımıza gelmiş, çattığı kaşlarıyla bize bakıyordu. Bunu umursamadan "Efendim komutanım" dedim. O ise "Dışarıda neden duruyorsun içeriye Gel" dedi kızgın kızgın, neden kızdığını anlamasam da bir şey demedim, benim yerime Eren konuşmaya başladı. Şaşırmış ve mutlu tuttuğu ses tonu ile "Demirhan komutanım, nasılsın" dedi. Demirhan komutan ona tip bir bakış atarak " Seni görene kadar iyiydi" dedi. Şuan burda ne oluyordu, hiç anlam veremiyordum Demirhan komutan Eren'den neden nefret ediyordu, geçen de kötü davranmıştı. Bu sefer beni kolumdan çekiştirmeye başladı, ve içeri girdik bunu neden yaptığını anlamdıramadığım için şaşkınca " Komutanım ne yapıyorsunuz" dedim. O işe geniş geniş " Dışarısı soğuktu içeriye girelim dedim" dedi, yine anlamaz bir şekilde baktım ve " Komutanım belki ben içeriye girmicektim" dedim, galiba ses tonum biraz yükselmişti çünkü etraftaki bir kaç bakışlar bize dönmüştü. Demirhan komutan ise yüzünü ekşirterek "Ne çok konuştun gel masaya oturalım" dedi, daha hayla beni kayda almıyordu, benim ' ne yapmaya çalışıyorsun' adlı bakışımı görünce "Gel" dedi ve bu sefer beni masaya çekiştirdi, bende ona ayak uydurdum. Masaya geldiğimizde masada Duru ve Eymen hariç diğerleri sap olduğu için masada oturuyorlardı, bizde onlara dahil olduk. Etrafa baktığımda masanın ilerisinde Duru ve Eymeni dans ederken gördüm, of ya bu anı nasıl kaçırırım neyse artık haberleri Duru'dan alcaktık. Masaya göz gezdirdiğimde Bade ve Ayberk'in olmadığını gördüm, ya lavobodaydı ya da gitmişlerdi bilmiyorum. Hüseyin telefonuyla uğraşıyor, Alper ve İbrahim davetten bir kız mı tavlasak diye etrafa bakıyordu, bu hallerine güldüm. Ömer ise her zaman ki gibi uyukluyordu, onun da bu haline güldüm ya bir insan bu kadar mı uykucu olurdu ya adam her gördüğümde ayakta uyuyordu. Tekrar önüme döndüm, bir kaç saniye sonra tepemde bana uzatılan bir el gördüm elin sahibine baktığımda ise Demirhan komutanın olduğunu gördüm. "Benimle dans eder misin" diye sordu. Herkesden beklerdim de Demirhan komutanımdan asla beklemezdim, ne diyeceğimi bilemedim o an. Ve ağzımdan bir an "Tabi" kelimesi çıktı ve bana uzatan elini tuttum, şuan ne yaptığıma inanamıyordum. O ise hemen dudakları zevkle iki yana kıvırdı ve salonun ortasına geçtik, arkamızda şaşkın şaşkın bakan bir tim olduğunu yemin edebilirdim. Ortaya geçtiğimizde ellerimi boynuna doladım, o ise ellerini belime doladı, çok yakındık ve benim kalbim yerinden çıkıcakmış gibi atıyordu, ve yeşilliklerinde kayboldum bir an sanki orda nefes alıyordum, galiba çok uzun süre bakmıştım, Demirhan yüzbaşının dudakları iki yana kıvrıldı ve " Çok beğendin heralde" dedi bu dediği ile çok utanmıştım hemen gözlerimi kaçırdım ve "Ben özür dilerim" Çenemi hafifçe kırılıcak bir şeymişim gibi tutarak kendisine çevirdi ve kendisine bakmamı sağladı. Bu sefer daha güzel bakıyordu, "Utan diye söylemedim" "Biliyorum" dedim. "Bu yeşillikler senden başkasını görmez" mırıltılı bir şekilde demişti ama ben duymuştum. Bende mırıltılı bir şekilde "Bu kehribarlar senden başkasını görmez" duyma ihtimali yoktu ağzımda gevelemiştim, şu an ne oluyordu bilmiyordum ama güzel şeyler oluyordu galiba. Dans müziği bitince ayrıldık ve masaya geçtik, bütün timin imalı bakışları üzerimizdeydi, "Dönün önünüze lan" Demirhan yüzbaşıdan gelen komutla hepsi önüne bakmaya başladı. Duru ve Eymen ise daha hayla ortalıkta yoktu. Saate baktığımda davetin bitmesine az kalmıştı, ve çoğu kişi kalkmıştı yeterince durmuştum zaten artık kalka bilirdim. Masadakiler dönerek vedalaştım, benle beraber Demirhan yüzbaşıda kalkmıştı. Arabama geldiğimde bindim ve çalıştırdım, ama çalışmadı ikinci kez denedim gene çalışmadı üçüncü kez denedim gene çalışmadı, sinirle direksiyona vurdum, Allahın cezası neden çalışmıyordu üstelik daha yeni almıştım nasıl aksilik çıkar ki hemen nasıl bozulmuş olabilirsin ki, zorlamaya devam ettim, ama gene çalışmadı bu sefer gene sinirle direksiyona vurdum, sinirim yatıştığında telefonumu aldım ve rehbere girdim, Alphan'ı falan ararım napıcamı sorardım, tam o an da camım tıklandı, daldığım için irkildim. Cama baktığımda Demirhan yüzbaşının olduğunu gördüm ve camı açtım. "Ne oldu neden hareket etmiyorsun" dedi. "Komutanım arabam bozuldu çalışmıyor" "Alla alla neden acaba" dedi sorarcasına "Neyse burda kalsın yarın baktırırsın benimle gel sonuçta aynı yere gidiyoruz" dedi Mecburen kabul ettim çünkü şu halde taksi bulmakla uğraşamazdım bir de. Arabasına bindiğinde bana dönerek "Acıktın mı, ben valla acıktım buralarda bildiğim köfteci var sever misin?" Diye sordu. O sorunca fark ettim acıkmıştım köfte ekmeğe hayır demezdim "Valla köfte ekmeğe hayır demem" dedim O da " O zaman köfte ekmek yemeye gidiyoruz" dedi ve sürmeye başladı. Yol boyu konuşmadık.
Köfteciye vardığımızda etrafta köfte arabası ve bir kaç tane masa sandalye vardı, bir tanesine oturduk. Demirhan yüzbaşı bize çoktan köfte ekmek söylemişti ve köfte emeklerimizi bekliyorduk. "Buranın köfte ekmeklerine bayılıcaksın" dedi. Gülerek "Bakalım Komutanım" dedim. "Dışardayken komutanım demene gerek yok adımla hitap edebilirsin" dedi. "Peki Demirhan" dedim. Bu dediğimle dudağı iki yana kıvrıldı, çok güzel gülüyordu. O sıra da köfte emeklerimiz geldi ve yemeye başladık. "E nasıl gidiyor buralara alıştın mı" dedi "Eh alıştım artık dedim, dediğimle başını salladı. "Time gördüğüm kadarıyla alıştın heralde" dedi. "Evet hepsi çok iyi alıştım hemen" dedim. "Evet hepsi çok iyi çocuklardır" dedi, bu sefer ben başımı salladım dediğine.
Köfte ekmeklerimizi bitirince kalktık, ve eve gitmeye başladık.
Bir süre sonra eve vardığımızda bir şey demeden hemen evime çıktım, sonunda gelmiştim. Hemen üstümü çıkarttım ve duşa girdim, çıktığımda hemen yattım, yatar yatmaz hemen uyumuşum zaten. *** Sabah kalktığımda saat sabah 5'di erken uyanmaya alışık olduğum için, erken uyanmıştım. Daha erken olduğu için spor yapmaya karar verdim. Banyoda günlük rutin işlerimi hallettikten sonra kendime sert bir kahve yaptım ancak kendime öyle gelebilirdim. Üstüme hemen beyaz bir crop siyah bir ceket ve siyah tayt giydim ve çıktım. İleride bir park vardı, oraya kadar koşmaya karar verdim ve koşmaya başladım. Koşarken babamı düşündüm şu an asker olduğumu ve rütbemin artığını öğrense gurur duyarmıydı, belkide şu an bile gurur duyuyordu. Bende bir gün onun ulaştığı mertebeye ulaşmak istiyordum, her askerin ulaşmak istediği gibi hatırlıyorum da asker olmak istediğimi anneme söylediğimde beni vazgeçirmek için her şeyi yapmıştı ama benim inadımı geçememişti, çünkü o kadar çok istiyordum ki, evet annemin korkusunu da anlaya biliyordum, babam her göreve gittiğinde babamı korkuyla beklerdi. Hatta Aras'da asker olmak istediğini söyleyince az kalsın kalpten gidicekti annem malesef Aras hayalerinden vazgeçmek zorunda kalmıştı şimdi ise doktorluk için son iki senesi falan kalmıştı, ne kadar istediği meslek olmasa da inşallah mesleğinde mutlu olurdu, ne kadar sevmesemde kardeşimdi severdim de döverdim de, gerçi hiç dövmedim ama. Ben bu düşünceler içerisindeyken, sert bir gövdeye çarpmamla düşüncelerimden sıyrıldım, çarptığım gövde kollarını belime sararken ben hemen kollarından kurtuldum ve sinirle çarpan kişiye baktım, Demirhan'dı onu görünce şaşırdım ve " Demirhan" "İyimisin gel şöyle oturalım dedi ve yandaki banka oturduk. "İyiyim" "Sen bu saatte ne yapıyordun" "Sen ne yapıyorsan" dedi, başımı salladım. Aniden ayağa kalktım ve "Ben gidiyorum" dedim. O da ayağa kalkarak "Eve mi?" diye sordu. Onaylayan mırıltılar çıkarttım.
"Tamam o zaman bende geliyorum, zaten eve gidiyordum" dedi. "Peki" Ve eve doğru yürümeye başladık kafam çarpışmanın etkisiyle ağrıyordu.
Yürürken Demirhan "Bu akşam İbrahim bize yemek ısmarlıyor geliyorsun demi" dedi ve güldü bende onla beraber gülerek "Gelirim" dedim, İbrahim timin en küçüğü olduğu için bu tür olaylar ona yükleniyordu, ne yapalım İbrahiminde kaderi böyleydi.
"Arabanı ne yaptın aldırdın mı?" diye sordu. Ah tabi ya araba ben onu tamamen unutmuşum. Bu düşündüğü mü dışarıda söyledim. "Ah ben onu unuttum, neyse öğlen alırım" dedim. Başını salladı, ve eve gelmiştik ikimizde kendi dairelerimize girdik, başım daha hayla biraz ağrıyordu, neden bu adamı görünce kalbim hızlanıyordu, dün de öyle olmamışmıydı, sanki asıl o yeşil gözlerinde nefes alıyordum, yoksa ben aşık mı olmuştum hayır Asu böyle bir şey olamaz o senin komutanın. Derin bir nefes alarak odama girdim.
Duş alıp direk yatağıma yattım bir iki saat uyurum sonra arabamı almaya giderim diye günlük plan oluşturdum. ***
Bölüm sonu
|
0% |