Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm - Kaybettiren Zarlar

@enverkeremavci

Damien bir yandan hayatta olduğuna seviniyor; bir yandan ise başına her an kötü bir şeyler gelebileceği endişesiyle yaşadığı adrenalin patlamasının etkisiyle tüm vücuduyla titremeye devam ediyordu. Adam Damien’in titrediği fark edince, dalga geçer bir yüz ifadesiyle sırıtarak konuya girdi:

– Nereden geldiğini boşuna sormayacağım. Üstünden başından ve temiz kokundan anladığım kadarıyla belli ki şehirden, zenginlerin olduğu yerden geldin. Belki de kayıp oldun veya sadece aklını yitirdin; ama merak etme, eğer aklını yitirdiysen buraya hızlıca adapte olursun. – diye cümlesini tamamlarken; dalga geçer gibi sırıtan yüz ifadesi pis bir kahkahaya dönmüştü adamın. “Evet, söyle bakalım, neden buradasın?”

– Ben birini arıyorum, babamı.

– Ve?

– Ve… Yolumu kaybettim, kendimi burada buldum.

– Baban?

Damien, adama babasının kim olduğunu söylediği zaman adamın yüzündeki ifade değişti. Ciddileşmişti bir anda. Damien’in yüzüne daha dikkatli bakmaya başladı ve yavaş bir şekilde konuşarak seslendi:

– Gerçekten de benziyorsun ona.

– Tanıyor musun babamı?

– Gel benle. – dedi ve arkasını dönerek; az evvel arkasından Damien’i gözetlediği metal kapağın üzerinde pek de yer kaplamadığı; kilitlerinin açılması bir türlü bitmeyen, dışarıdan taştan bir duvara benzemesi için özenle tasarlanmış metal kapıdan geçti.

Damien adamın arkasından bakakalmıştı. Her yerin toz yumağı olduğu bu garip mekânda karşılaştığı adama güvenmeli miydi emin değildi. Adam belki tanımıyordu bile babasını, yalan söylüyordu belki de. Ama içindeki hırsı o denli ağır basıyordu ki, mantıklı düşünmeye çalışmak sadece vakit kaybıydı onun için. Kapının arkası da gözükmüyordu zaten; ışıklandırması olmayan loş bir yerdi belli ki. Adamın sesini duydu tekrar:

– Hadi ama! Geliyor musun, gelmiyor musun?

Adamın sesini duymasıyla istemsizce adım atmaya başlaması bir oldu Damien’in. Bir yandan yavaşça yürüyor, bir yandan da deli miyim ben diye düşünüyordu; ama bu onun yürüyüşünü engellemiyordu. Kapının eşiğini geçip, tuhaf karanlığa girdikten sonra olduğu yerde biraz bekledi. Göz adaptasyonunu tekrar kazandığı zaman, buranın aslında tamamen karanlık olmadığını anladı. Karanlıktı; ama etraf hiç görünmüyor da değildi. Onu çağıran adam da az ileride, aşağıya doğru iniyor gibi gözüken bir merdivenin yanında durmuş; bir elini korkuluğa dayamış vaziyette Damien’e doğru bakıyordu. Bu sefer herhangi bir lafa gerek olmaksızın kendiliğinden ilerlemeye başladı Damien. Önde yüzü ve üstü başı siyah bir is lekesi veya her ne ise, garip bir kir içinde bulunan ve karanlıkta çok net seçilmeyen adam; arkasında ise Damien merdivenlerden inmeye başladılar ağır adımlarla. Son basamaklara yaklaştıkları zaman, eski bir depoya geldiklerini fark etti Damien. Aşağıda, artık her halinden sönmek üzerinde olduğu anlaşılan bir mum haricinde bir şey gözükmüyordu. Damien basamakları tamamladıktan sonra olduğu yerde durdu; göremiyordu önünü. Çakmak taşı sesi duyuldu; ardı ardına birbirine çarparak çıkan ses minik odada yankılanıyordu. Bir yandan da onu aşağıya çağıran adamın “Hadi ama eski dostum.” diye mırıldandığı duyuluyordu. Yaklaşık on, on beş saniyelik bir uğraş ardından çakmak taşından çıktığı anlaşıldığı üzere yeni bir ateş aydınlatmaya başladı odayı. Ateş, adamla beraber ilerledi ve olduğu yerde biraz kaldıktan sonra “Tamam, işte buldum.” diye bir mırıldanma daha duyuldu. Yeni bir mum yakmıştı adam, büyük ve öncekine kıyasla güçlü bir mum. Her yer net olarak seçilemiyor olsa dahi, artık görülebilen alan epey bir genişlemişti.

– Kusura bakma. Ya da istiyorsan bakabilirsin. Burada ancak bu kadar. – dedi adam; Damien görebildiği kadarıyla şaşkınlıkla etrafı incelerken. Gözüne bir karartı takılmıştı Damien’in.

– Şu karartı da ne? Şu köşede olan. – derken Damien; bir yandan da eliyle sorduğu yönü göstermeye çalışıyordu.

– Hasta bir adam. Önemli mi kim olduğu?

– Sadece merak etmiştim.

– Bu kadar mı?

– Ne bekliyordun?

– Babana bir merhaba demek isterdin diye düşünmüştüm.

– Nasıl yani? O… O mu? Nesi var?

– Dalga geçiyorum! Hasta falan değil, uyuyor sadece. – derken pis kahkahasına başlamıştı yine adam. Kahkahası bitince “Icaro, kalk hadi, bak sana bir sürprizim var.” diye seslendi. İlk denemede cevap alamamışlardı; sadece birkaç mırıldanma sesleri duyuldu. Ardından yeniden “Icaro, sana diyorum göt herif, hadi zıpla bakalım.” diye seslenilince; “Seni lanet herif! Ne istiyorsun, söyle ne var!” diye bağırarak cevap geldi Icaro’dan. Bir yandan cevabı vermiş bir yandan da bacakları hala uzanma pozisyonunda olmasına rağmen belinden yukarısını dik hale getirmişti Icaro. Karşısında tanımadığı birisini görünce yine konuşmaya başladı:

– Bu herifte kim Marco? Ne diye dikilip duruyor karşımızda? Beni bu herif için uyandırdıysan, umarım geçerli bir sebebin vardır gerçekten. Yoksa…

– Yoksa ne? – dedi Marco.

– Yoksa ikinizi de harcarım burada Marco. – dedi Icaro, şakacı bir ses tonuyla. Ama Damien bundan hiç memnun değildi.

– Merak etme baba, çoktan harcadın beni.

– Ne? Ne diyorsun sen be! Ne babası?

– Yıllar önce diyorum! – sesini yükseltmeye başlamıştı Damien. “Yıllar önce beni kimsesizler yurduna mahkûm ettiğin zaman, harcamıştın zaten çoktan.”

Az önce bacaklarını uzatmış şekilde oturan Icaro ayağa dikilmişti bir anda. Hızlıca Damien’in yanına giderek iki elinin avuçlarıyla Damien’in yanaklarından kavradı; gözlerinin içine bakıp “Sen ciddi misin?” dedi.

– Sence ciddi olmasam bu pislik yere gelir miydim?

– Evet, öyle gerçi. E peki, niye geldin?

– Bir babanın oğluna sorabileceği en garip soru budur herhalde. Gerçi ne babası, ne oğlu… Koca bir hiçsin ve hiç olarak kalmaya da devam edeceksin.

– Buraya sadece bunları söylemek için mi geldin?

– Sormaya geldim. Nedenini sormaya geldim. Beni kimsesiz bir hayata, ailesiz bir hayata neden mahkûm ettiğini sormaya geldim. Cevaplayabilirsin, e ama tabii konuşmaya yüzün varsa.

Damien’in cümlelerini dinlerken ondan birkaç adım uzaklaşmıştı Icaro. Bir yandan onu dinliyor bir yandan da cebinden çıkardığı; normallerine göre birkaç kat daha büyük olan bir çift zarı avucu içerisinde kaydırarak birbirine vurduruyordu. Damien’in sözleri bittikten sonra, Marco’nun yaptığı gibi irite edici pis bir kahkaha attı ve lafa girdi:

– Annene çekmişsin. Annen de böyle boş konuşuyordu. Boş ve haddinden fazla konuşuyordu. Bana sürekli seni söylüyordu. Ona göre benim kumar aşkım olmasa, parasız kalmaz; seni bırakmak zorunda olmazmışız. Peki ben ne yaptım biliyor musun? Yine arka arkaya cümlelerini sıraladığı bir gün, sonsuza dek susturdum onu. Uzun yıllar kafamı dinledim. Sonra ne oldu biliyor musun? Piçin teki çıktı geldi ve bana hesap sormaya başladı. – dedi ve boşta olan elini cebine sokup; sustalı bıçağını çıkardı. “Şimdi seni de susturacağım.” diyerek Damien’in üstüne doğru hamle yaptı. Damien bir anlık refleks ile kendisini geriye doğru attığı zaman Icaro’nun sallamış olduğu bıçak Damien’in tam göğsünün dibinden geçerek boşa gitti. O sırada bir anda öne atılarak yaptığı hamle boşa çıkan Icaro, öne doğru dengesini kaybetti ve karanlıkta bastığı yeri de göremediği için Damien’in hemen yanında durduğu merdivenin son basamağının köşesine geldi ayağı. Bir öne, bir çapraza derken duvar dibine doğru yere düştü bir anda. Birkaç saniye geçmesine rağmen halen hareket etmiyordu.

– Baba? – diye seslendi olayın şokuyla Damien bir anda. Bu onun, Icaro’ya ilk ve son defa içten bir şekilde baba diyişiydi. Biraz daha zaman geçtikten sonra, Icaro’dan hiçbir hareket, hayat belirtisi görmeyen Damien “Kimsesiz bırakmakta üstüne yok.” diye mırıldandı usulca. Marco’da arkadaşının yanına doğru çömelmiş, bir yandan dürtüyor bir yandan da “Icaro, Icaro!” diye sürekli adını tekrarlıyor; “Bu kadar içmemen gerektiğini kaç kere söyledim sana!” diyerek hayıflanıyordu. Marco şiddetli bir şekilde bedenini sallarken, Icaro’nun zaten iyice gevşemiş olan elleri arasından; Damien’in kimsesizler yurduna terk ediliş sebebi olan zarlar düştü. Damien hiçbir şey olmamışçasına, duygusuz bir yüz ifadesiyle usulca Icaro’ya doğru iyice eğildi ve “Bazı zarlar insana en yakınlarını kaybettiriyor demek ki” diye mırıldandıktan sonra elini uzatarak yanına düşen zarları aldı, kalktı, arkasını döndü ve oradan gitti.

 

Loading...
0%