Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm - Panik

@enverkeremavci

Valentino sabah uyandığı gibi, Sistem’in aktivasyon tarihini öngördüğü üzere gizli görevi için aplikasyondaki üyeliğini aktif hale getirdi. Acaba ilk buluşma talebini kim, ne zaman atacaktı; bunları düşünürken bir yandan da kahvaltısını yapıyordu. Nasıl unuturdu, birde Damien vardı. Artık bugün de ofise gelmezse veya bir şekilde kendisiyle iletişime geçmezse Sistem’e yardım talebinde bulunacaktı Valentino. Dün de aklına gelmişti bir ara Sistem’e başvurmak ama bu sefer kararlıydı. Eğer bir sorun varsa, bir sıkıntı içerisindeyse böylece kolaylıkla bulunabilirdi. Ha yok, keyfi bir sebepse de ortadan kaybolduğu süreç içerisinde işine yönelik yaptığı devamsızlık başına büyük belalar açabilirdi. Sonuçta bugün işsiz kalmak demek, aç kalmak demekti. Hem de bu devirde yeni iş ilanları açılmıyordu bile pek sık; robotlar, insanların yapabildiği çoğu şeyi insanlardan daha iyi yapabilen bir kapasiteye ulaşmıştı çoktan. Valentino kahvaltısının son lokmalarını ağzına atarken istemsizce bu konuları düşünmeye devam ediyordu. Öyle ki, Damien iyiyse ve keyfi şekilde işe gelmiyorsa, bundan dolayı işine son verilmesi ihtimaline karşın; onu bir süre, yeni bir iş bulana kadar, evinde misafir etmeye ve yemek bakiyesinin yarısını paylaşmaya hazırdı bile. Ağabeylik de bunu gerektirirdi zaten… Sadece tüm bunlara gerek kalmamasını umuyordu.

İşe gitmek için evden ayrılmadan evvel ayna karşısında uzunca bir süre geçiriyordu Valentino. İlk defa bu kadar uzun kalmıştı ayna önünde. Durmadan saçını başını düzeltiyor, üzerindeki kıyafetlere bakıyordu. Tertipli olmalıydı, belki bugün ilk buluşma talebinin oluşturulacağı gün olabilirdi. Evden çıkıp, kapıyı kilitlemek için pantolonunun sağ cebindeki anahtarı çıkarmaya çalışırken yüksek sesli bir alarm sesi duydu. Başta anlayamamıştı olayı; anahtarı cebinden tam çıkarmıştı ki çark etmişti alarm sesinin mahiyeti. Bu ses, ofisteki bilgisayarının, içerisinde ona özel kullanıcı adı ve şifresi tanımlanmış olan harici belleğin bilgisayara entegre edilmeksizin açılmaya çalışıldığının habercisiydi. Olaya uzaktan hızlıca müdahale edebilmek için diğer cebindeki telefonunu çıkarırken; henüz kapıya takamamış olduğu anahtarı elinden düşürdü heyecanla. Paniklemişti, elleri titriyordu. Anahtarın elinden düşmesi neyse, kontrol edemediği, sürekli olarak titreyen parmakları yüzünden telefonundaki parmak izi tanıma sistemini açamamıştı daha. Sistem’in acil durumlar için yaptırdığı tatbikatlar geldi aklına. İçinde bulunduğu panik halini yenmek için önce telefondan kaldırdı başını, sonrasında da derin bir nefes alıp birkaç saniye tuttuktan sonra usulca bıraktı soluduğu havayı. Bu sırada az da olsa vücudu kendine gelir gibi olmuştu. Telefona odaklandı yeniden. Parmak izini okuttu, Sistem platformunun yönetici ara yüzüne girdi. Bilgisayarına yapılan müdahaleyi bu şekilde kolayca engelleyebilirdi. Sonuçta bir başkasının Sistem binasına gizlice girmesinin imkanı yoktu; kapıda birçok kimlik tanımlama prosedürü işliyordu. E dışarıdan yapılan bir müdahale de yönetici ara yüzünden kolayca savuşturulabilirdi. Saldırıyı engellemek için gerekli prosesleri uygulamaya başladı. Son adıma da gelip, gizli güvenlik kodunu girdiği zaman olay tamamen hallolacaktı. Her altmış saniyede bir güncellenen şifresini, sürekli yeni şifre oluşturan korumalı özel bir program kullanarak girdi. Şifreyi girdiğine göre artık sorun kalmamıştı diye düşünüyordu Valentino; ta ki birkaç saniye geçene kadar. Acil durum alarmını birkaç saniyeliğine durdurabilmişti sadece, bildirim yeniden başlayınca; bilgisayarına yapılan yetkisiz girişin Sistem binası içerisinden yürütüldüğünü anladı ve yere düşen anahtarı aklına bile gelmeden, sadece koşmaya başladı. Merdivenleri öyle bir inişi vardı ki dengesini kaybedip düşmemesi büyük bir şanstı onun için. Apartmandan çıkıp, Sistem binasına doğru koşmaya başladı bu sefer. O an düşünemiyordu ama ofisinin olduğu Sistem binasına koşarak gitmesi belki de bir saatini alırdı. Yaklaşık bir dakika daha koştu adrenalinin yaşattığı enerji patlamasıyla, tüm gücüyle koşabildiği en son hızla. Sonra vücudu daha fazla koşmasına izin vermemeye başladığı zaman mecburen durdu; iki elini diz kapaklarına koyarak eğildi, soluklanmaya başladı. Soluklanırken, koşarak gitmeye çalışarak nasıl saçma bir şey yaptığını anladı. Kafasını caddeye doğru çevirdi, boş bir taksi illa olmalıydı. Birkaç başarısız taksi durdurma girişiminden sonra, sonunda boş bir taksi denk getirebilmişti. Daha binerken bağırarak gideceği yeri söylemişti, o bindiği anda da hareket etti taksi.

Taksiye bindikten sonra içi biraz da olsa rahatlamıştı Valentino’nun. Çünkü evinin olduğu bölgeden, ofise ulaşması, yaklaşık yedi sekiz dakika sürüyordu. Gerçi bu süre bile oldukça uzun olabilirdi; sonuçta bilgisayar üzerinde gerçekleştirilecek bir işlem tüm hayatını karartabilirdi. Sistem’in, çalışanlarına verdiği bilgisayarlarla birçok işlem yapılabiliyordu… Daha yarım saat önce Damien’in işten atılma ihtimalini düşünüp üzülürken; şimdi kendisi de aynı riskin altındaydı.

Yolun yarısı bitmişti bile, kendisine kızmaya başladı. Gerçekten bu kadar aptal olamazdı. Yaşadığı stres, beyini kullanabilmesini engellemişti adeta. Neden ofisin bulunduğu binadan birilerine haber etmemişti ki durumu… Bir yandan içten içe kendisine kızarken bir yandan da cebinden çıkardığı telefonuyla ofise hızlıca ulaşabilecek bir tanıdığını aramak üzere rehbere girmişti. O sırada ekranına bir arama düştü. Ama bu nasıl olabilirdi? Yani olabilirdi elbet ama neyin kafasıydı; yanlışlıkla mı aramıştı ki arayan? Arama, Valentino’nun ofisteki bilgisayarından geliyordu. Şu an onu arayan, bilgisayarıydı ve bu bir görüntülü aramaydı. Neyle veya kimle karşılaşacağını bilmiyordu. Hızlıca cevapladı aramayı. Bağlantı kurulduğu anda karşıdan “Ta-da!” diye bir ses duyuldu. Birde ne görsün…

– Seni pislik herif! Sen ciddi misin? Ne halt yemeye bilgisayarıma giriyorsun?

– Relaks koca oğlan… Bugün ofise erken geldim. Düşünebiliyor musun? İlk defa senden erken geldim. Bu anı ölümsüzleştirmek için de sana bir sürpriz yapayım diye düşünmüştüm Tino. Ne kadar odun çıktın… İnsan az heyecanlanır.

– Ya sen manyak mısın? Gerçi benim sorduğum da soru mu! Evet, sen gerçek bir manyaksın. Birde diyorsun ki insan az heyecanlanır; son on dakikadır neler yaşadım biliyor musun sen? Heyecan ne kelime, kalbim arşa çıktı korkudan. Neyse, şimdi kapatıyorum. Bekle beni orada… Kaçma bir yere sakın.

– Kim! Ben mi kaçacakmışım Tino?

– Kızdırma beni. Bekle diyorum.

– Ne kadar yolun kaldı?

– Otuz saniyeye binanın önünde olurum.

– Dam kaçar! Öğleden sonra gelirim ofise geri.

– Dam! – dedi Valentino; ama çoktan bitirmişti Damien aramayı. Her ne kadar küçük kardeşinin yapmış olduğu gereksiz aksiyona sinirlenmiş olsa da; yapacak bir şey de yoktu. İyi açıdan bakarsa, bilgisayarına gerçek bir saldırı yapılmamıştı.

Taksiden inip ofise girdiği zaman Damien’in gerçekten de oradan ayrıldığını fark etti. Acaba ne işler peşindeydi yine küçük kardeşi… Dün ve ondan önceki gün yaptığı gibi bilgisayarını açtı ve robot davranışlarına çalışmaya devam etti Valentino. Sonuçta bu sabah uygulamadaki hesabını da aktif etmişti; artık her an gelebilirdi buluşma talebi.

 

Loading...
0%