@enverkeremavci
|
Giovanni’nin dediği gibi, 7. caddedeki kasap dükkânına gitmiş ve Rafiq’i bulmuş olan Renata; kendi kıyafetlerinin içine girmiş ve olduğu gibi gözükmeye başlamış olmanın özgürlük hissi içerisinde evine doğru gidiyordu. Her ne kadar, gece biraz uyumuş olsa dahi; kendisini yorgun hissediyordu. Bu yüzden bugün pizzacıyı açmayı düşünmüyordu. Eve gittikten sonra biraz dinlenip; ardından Francesca’nın cebine koyduğu nota uygun şekilde özel görevine başlasa daha iyi olurdu. Gün doğalı henüz pek de zaman geçmediği için etrafta çok insan yoktu. Bir yarım saat sonra geçseydi bu yollardan, insan trafiği yüzünden rahat ilerleyemezdi bile. Tüm yolculuğu boyunca, şehrin daha önceden görmeye pek alışık olmadığı tenhalığı eşliğinde etrafı incelemişti ancak seyri tamamlanmak üzereydi; evine varmasına sadece birkaç blok kalmıştı. Renata, evine girmek üzere apartmanın giriş kapısını açarken; şehrin öteki yanındaki Valentino da gözlerini yeni güne açtı. Saatine baktı; bugün geç kalmamıştı işe. Acele etmesine gerek olmadığını görmenin rahatlığıyla birkaç dakika daha yatağında kalıp, sağa sola döndü. Ardından kalkıp mutfağa gitti. Kendisine, uzun zamandır, işe gitmenin stresini hissetmeksizin lokmalarını ağzına atabileceği bol çeşitli bir kahvaltı hazırlamamış olan Valentino; buzdolabını açıp, yavaş hareketlerle, zevk ala ala hazırladı kahvaltı tabağını. Lokmaları ağzına her atışında gözlerini usulca yumuyor, şükrederek; zeytinin, peynirin, yumurtanın tadını iyice hissetmeye çalışıyordu damağında. Kahvaltısının artık son lokmalarına yaklaştığı için, ekstradan keyif yapmayı bırakmış ve rutine dönmüş şekilde tabağını bitirmeye çalışırken; mutfağının kapı eşiğinden görülebilen, antrede bulunan dresuarın üzerinde duran küçük kutuya takıldı gözleri. O da neydi acaba? Kutuyu oraya koyduğunu hatırlamıyordu. Acaba dün Damien’e kızgın olduğu için fark etmeden mi oraya koymuştu onu… Kutu meselesine takılmadan, hatta onun varlığını dahi unutarak kahvaltısını tamamlayan Valentino; odasına geçip işe gitmek üzere hazırlandı. Hazırlığı sadece iki dakikasını aldı. Çünkü belki yeni gün içerisinde, uygulama üzerinden buluşma talebi gelir diye; insansı robotlara uygun ve giyinildiği zaman aşırı bir düzenlilik hissi uyandıran kombinini bir önceki geceden hazırlamıştı yine. Ardından evden çıkmak üzereye kapıya doğru yöneldiği zaman, dresuarın üzerindeki kutuyu gördü yine. Yanına yaklaştı, eline aldı. Ne kutuyu ne de onu oraya bıraktığını hiç hatırlamıyordu gerçekten. Büyüklüğü yaklaşık bir yumruk büyüklüğünde olan kutuyu göğüs hizasına kadar kaldırıp sağını solunu çevirdi; algılamaya çalışıyordu. Bu onun kutusu bile değildi. Sersemletici bir gerginlik hissetti o an. Sanki bir anda buz gibi soğuk bir suyun altına girmiş de nefes alış verişi yavaşlamış ve göğsünde daralma hisseden birisinin kısa süreliğine dona kalması gibiydi bu sersemlik. Birkaç saniye sonra gözleri fal taşı gibi açılmış şekilde kutuyu artık daha dikkatli şekilde inceliyor; onun buraya nasıl geldiğini anlamaya çalışıyordu. Bir yandan da endişeleniyordu. Çünkü herhangi bir kilit mekanizması olmayan bu kutunun içinde kendisine zarar verme ihtimali olan bir şeyin olup olmadığını dahi bilmiyordu. Üzerine biraz daha düşünecek olursa kutuyu açma kararı alamayacağını fark eden Valentino, gözlerini kısarak aniden çıkardı kutunun kapağını.
|
0% |