@erdemmtubaa
|
"Han Ulaş öyle yaparsanız eğer çiçeğe zarar verirsiniz." "Nasıl yapmalıyım peki?" "Dikkatle beni izleyin." Genç kız toprağı yavaş yavaş elliyordu, kafasını kaldırıp hanına baktı. "Eğer toprağa sert davranırsanız size küser, acele etmeden yavaş olmalısınız." "Bu göçebe hayatında bunu yapmak ne kadar doğru sence?" Genç kız hanına tatlı bir tebessüm etti. "Belki çok mantıklı değil Han Ulaş ama kısa sür "Belki çok mantıklı değil Han Ulaş ama kısa süre içinde olsa da baktıkça kendimi daha iyi hissediyorum." "Ne çiçeği bu?" "Orkide." --------------------------------‐---------‐----------------------------- Gördüğüm rüyadan dolayı sabahın beşinde kalkmıştım, bir kabus değildi ama en az yaşamışım kadar gercekçiydi. Son zamanlarda gerçekmiş gibi gördüğüm rüyaların sayısı artmıştı. Bu rüyalar hem uykumdan uyandırıp hem de uyku kalitemi etkiliyordu, küçük bir çocuk gibi uyumaya korkuyordum hem rüyanın gerçeklik etkisi ile yorgun bir biçimde uyanıyordum. Bitkin, yorgun, başı ağrımış... Yatağımdan doğrulup, mutfağa yönelmiştim. "Buyrun Komiser Bulut?" "Orkide Sitesi, B2 blok üçüncü katında bir cinayet meydana gelmiş Savcı Cesur." "Geliyorum bekleyin." Aldığım bu haber dolayısıyla hızlıca hazırlandım, adrese gittim. Eldivenlerimi ve bonemi takıp kurbanın yanına gittim, durumu korkunçtu... Bir zamanlar upuzun saçları varmış fakat bu saçların boyuna bağlanıp boğulmuştu, binbir hevesle uzatıp belki de saatlerce bakım yaptığı saçı ölüm nedeni olmuştu. Sol eline baktığımızda ise bileğinden itibaren tamamen kesilip göbeğinde açılan bir çukura Bir zamanlar upuzun saçları varmış fakat bu saçların boyuna bağlanıp boğulmuştu, binbir hevesle uzatıp belki de saatlerce bakım yaptığı saçı ölüm nedeni olmuştu. Sol eline baktığımızda ise bileğinden itibaren tamamen kesilip göbeğinde açılan bir çukura dikilmişti. Elleri, saçları, derisi tamamen yakılmıştı DNA izlerinden kurtulmak içindi, kurbanın kimliğinin belirlenememesi içindi... "Sayın Savcım napacağız biz? Kurbanın kim olduğunu bilmek imkansıza yakın." "Evi arayacağız herhangi bir pasaport, kimlik kartı veya resmi bir belge bizi bu kızın kim olduğuna ulaştıracak." Kafamızı cesetten kaldırdığımızda evin içi pek iç açıcı değildi, her yer her yerdeydi... "Belki de zanlı bizden önce davrandı Sayın Savcım Derin bir nefes aldım. "Pürüzsüz cinayet yoktur Komiser Bulut." Biz evi ararken cesedi otopsiye götürmüşlerdi. İki saat burada oyalandık fakat bir şey yoktu zamanımızı burada harcayamazdık Komiser Bulut karakola ben ise ofisime gittim. Bilgisayarımı açtığımda önüme bir haber düştü "Çukur Katil Amerika'da Yeni Bir Cinayet Daha İşledi!" haberin atılma tarihine baktım, bir ay önceydi vakit kaybetmeden açtım ve haberi okudum. "Amerika son zamanlarda kimsesiz çocuk cinayetleri artmış durumda bugünkü kurban ile net verilen şeyi ellinin üzerinde olduğu. Peki bu Çukur Katil kimdir? Çukur Katil kimsesiz çocukları ele alan ve karnında açtığı delik âdeta çukuru yansıtan bir deliktir. Bu katil açtığı delik ile katil kurbanlarının sol elini deliğe diker ve vücudunun her bölgesini yakar, insanların farklı farklı uzluvları ile onları boğarak öldürür..." Habere baktığımda yutkunmuştum, bu katil o katil miydi? Onu örnek alan biri miydi? Haberi hemen Komiser Bulut'a attım. Komiser Bulut'tan cevap beklerken Amerika konsolosluğuna haber göndermiştim, cinayetler durdu mu devam mı ediyor öğrenmem gerekiyordu. Yaklaşık üç saat sonunda haber gelmişti üç haftadır cinayetler durmuştu, normalde her üç günde bir tekrarlanırmış bu haber diken üstünde durmamı sağlamıştı. Derin bir nefes aldım ve mailime gelen otopsi sonucuna incelemeye başladım. Kurbanın midesi ve pankreası tamamen yokmuş ve soluk borusunda diş izleri varmış... Neydi bu? Stephen King kitabında ki varlık mıydı ki soluk borusunu dişliyor? Raporu biraz daha inceleyince akciğerinin bir kısmının birazı yüzülmüştü. Napiyordu bu eleman? Bugün çok işim yoktu bende eşyalarımı toparlayıp evime doğru yol aldım. Evime geldiğimde salonda orta sehpada bir parşomen kağıdı vardı, benim evimde hiçbir zaman parşomen kağıdı olmazdı. Kağıdı açıp okumaya başladım mürekkebi dağılmış ve tek bir cümle vardı. "Gerçeklikler gerçek olmasaydı bize hayal dışında ne kalırdı?" Kağıda bir süre boş boş bakmıştım, kendi kendime fısıldamıştım. "Rüya mı?" Hemen kafamı salladım ne diyordum ben? Telefonuma gelen bildirime baktım Zambak'tandı. Aşkım akşam yemeğe gidelim mi, yazmıştı fakat hiç keyfim yerinde değildi. Bu akşam meşgul olduğuma dahi bir yalan uydurdum. Masaya koyduğum parşomeni alıp incelemeye başladım, parşomenin dokusu sahte parşomenlere benzemiyordu büyük ihtimalle gerçek bir parşomendi. Parşomene yazılan yazı hiç tanıdık değildi, ilk kez görmüştüm bu yazı tarzını en azından benim etrafımda yoktu. Yarım saat sonra kapım çaldı, söylene söylene kapıya gittim. Zambak'tı gelen. "AŞKIIIMMM!" Diye boynuma atıldı, gözlerimi devirdim. "Zambak sana bugün meşgul olduğumu söylemiştim." "Her ne iş yapacaksan yanımda da yapabilirsin, aşkım." Derin bir nefes almıştım. "Zambak biliyorsun ki bir iş yaparken etrafımda birilerinin olmasını sevmiyorum." "Ama ben biri miyim?" Dudaklarımı birbirine bastırıp, derince bir nefes almıştım. "Zambak çalışırken insan istemiyorum bu cümleyi anlayamıyor musun? Sıkıntın ne senin?" Zambak dolu gözleri ile bana bakıyordu. "Bugün tersinden falan mı kalktın Ulaş? Bu kadar aksi olman hiç normal değil çünkü. Ben gideyim en iyisi, aksileşmediğin zaman konuşalım." Diyip gitmişti bana söz tanımadan, kendimi koltuğa fırlatmıştım resmen. Yavaş yavaş gözlerim kapandı, rüya zihnimde oynamaya başladı... ------------------------------------- "Seni sevdi anlaşılan." Genç kız duyduğu ses ile yerinden sıçardı, bunu gören genç oğlan hafifçe tebessüm etti. "Korkuttunuz beni ve..." Genç kız işaret parmağını genç oğlanı gösteriyordu. "Ama çok tatlıydın." Genç kız yüzünü ata döndürmüştü. "Yoruluyor mudur acaba?" Diye sorarken usulca sevmeyi ihmal etmiyordu. "Büyük ihtimalle yoruluyordur ama atlarımız olmadan yapamayız." "Zavallı hayvanlar." Demişti üzgün bir sesle, genç kız... ------------------------------------------------------------------------- Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım, ayna ile bir süre bakıştım. Yorgun görünüyordum hem de hiç olmadığı kadar yorgun... Yatağıma doğru yol aldım, kendimi sorunsuz bir şekilde uykunun kollarına bıraktım. Bu sefer alarmım ile birlikte uyanmıştım, bir hafta sonunda saattin yedi buçuk olmasına rağmen uykumu almayı sağlamıştı. Mutfağa gittiğimde buzdolabında bir not vardı, kaşlarımı çatıp notu okudum. "Önceki hayatla şimdi ki hayatlar benzer mıdır? Önceki hayatta eli kanlı olan birinin şimdi ki hayatta eli ne kadar temizdir? Yaşanılan şeyleri hatırlamamak özellikle yapılan bir davranış mıdır? Hayatın getirisi midir? Belki de bu soruların cevabın çoğu sende, benim bildiğim sen ise eli kanlı olan birinden başka bir şey değilsin. Acımasızsın, duygussuzsun belki de bir kalbin bile yoktur ama şimdi niye hepsi varmış gibi davranıyorsun? Seni yüzyıllardır tanıyorum bencil ve kötü bir insandan başka bir şey değilsin sen. Acizsin hemde çok acizsin..." Bu neyin nesiydi hiçbir şey anlamamıştım ama tek bildiğim önceki yaşamın olmadığıydı. "Bu sikik oyunu oynayan kim?" Kağıdı buruşturup yere fırlatmıştım. Bu kağıtların evime gelmesi için birinin eve girmesi gerekiyordu, hırsız alarmı vardı evde en ufak dış kapı açılmasına karşın veya cama öterdi. Dün eve en son Zambak gelmişti ama dış kapının bir adım önündeydi, mutfağa girmemişti bile... |
0% |