3. Bölüm

2. Bölüm

Notrain_
erteminsinanii

 

Balkan Kızı

 

2. Bölüm

 

O kara günde annem bizi babamla tanıştıracaktı. Babam bir asker olduğu için ve şehit olması an meselesi olduğu için bizi kendine bağlamak istememiş. En azından annem öyle söylemişti. Bugün olduğum yaşımda ve erken yaşta olgunlaşmaya başlayan Adelin'e bunu söylerseniz “Tam tersi zamanı kısıtlı olduğu için bize daha fazla bağlanması gerekmiyor mu?” derdi ve bunun elbette bir bahane olduğunu düşünürdü. Ama o gün daha küçük bir çocuk olan Adelin ise bunu umursamazdı. O gün annem, ben ve kardeşim bir parkta oturmuş babamı bekliyorduk. Çok sessiz ve huzurlu bir parktı orası. O gün annem, benim babama, kardeşimin ise kendisine benzediğini söylerdi. Annem özellikle benim gözlerimde babamı gördüğünü söylerdi. Biz annemizin örgütte ajanlık yaptığını bilmiyorduk ve o gün annemin ajan olduğu öğrenilmişti. Annem bir arabanın yaklaştığını gördüğünde hemen bizi ayağa kaldırıp kaçırmaya çalışmıştı. Ama bizi annemden çekip almışlardı. Harabe bir yere kapatıldığımızda kardeşim ile yan yana otururken içeriden annemin bağırış sesleri geliyordu. Bizim kapatıldığımız odaya sadece tahtalarla kapatılmış pencereden içeri sızan ışık giriyordu ve bu oda aşırı karanlıktı. Ben o zaman on üç yaşındaydım. Kardeşim ise benden bir yaş küçüktü. Gözlerim o an ona değdiğinde sızan ışığın onun yüzüne vurduğunu gördüm. O da bir tek oraya bakıyordu. Belki de onun o an olan tek umudu o ışıktı.

 

 

 

Bize bir bardak su vermişlerdi. Elim o bardağa gitti ve bardağı alıp yere vurarak kırdım. Bir parçasını elimde tutarken odanın kapısı açıldı. Noluyor burada diye bağırdığında “Bardak kırıldı.” dedim. Adam sinirle beni tutup kaldırdığında bana vurmasıyla başım adeta yana savrulmuştu. Anıl bağırırken elimdeki cam parçasını adamın boğazına saplamıştım. Ellerimden kollarıma doğru akan kanı karanlık olduğu için göremiyordum ama hissediyordum. Adam boğazını tutarak ilk başta sendeledi daha sonra ise yere yığıldı. İlk cinayetimi o an işlemiştim hem de kardeşimin gözü önünde. Diğer elimle Anılı kolundan tutup odadan çıktığımızda rastgele bir yere yöneldik ve zaten fazla bir seçenek yoktu. Annemi karşımızda gördüğümüzde yerde kanlar içinde yatıyordu. Ben hızla annemin ellerini ve ayaklarını çözerken annemin kolyesini yerde gördüm ve elime aldım. Annem ise tek bir şey söyledi. “Kaçın, kurtulun.” O an yapılabilecek tek şey oydu.

 

Gözlerimden yaşlar akarken Anılı kolundan tutup çektim ve hızla dışarı çıkarıp koşmaya başladık. Buralar neresiydi bilmiyorduk. O sırada o yerde üç el ateş sesi yankılandı. Kuşlar uçmaya başlarken yaşanan acı sonun farkındaydık. Arkamızdan gelen adamı fark ettiğimde Anıl’a bağırdım. İkimizden birinin kaçıp yardım istemesi gerekiyordu. “Anıl koş yardım iste!” diye bağırdım. Anıl hala benimle gelirken elini bıraktım ve “Bunu yapmak zorundasın lütfen!” dediğimde başka yöne doğru koşmaya başladı. Adam benim peşimden gelirken beni yakaladı ve kendine çekti. Ona karşı direnirken ağlıyordum. Ona vurarak kurtulmaya çalışırken beni tutuşu çok sertti. Kanlı ellerim yüzünden daha da çok ağlıyordum. Adam Anılın peşinden gitmeye çalışacakken onu tutup kendime çekmeye çalıştım. Bana vurup yere düşürdüğünde her yerim toprak olmuştu ama ben bu seferde bacağına yapıştım. Beni saçımdan tutup çektiğinde acı içinde bağırdım. Yüzümü yüzüne yaklaştırken tırnaklarımı yüzüne geçirdim. O ise o an sadece bana “Sen artık benim örgütümün kızısın.” demişti ve o andan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. Bunun dışında ise kimse beni kurtarmaya gelmemişti o günden sonra sadece annem beni kurtarmak için rüyalarıma gelmişti ve her şey daha da zorlaşmıştı.

 

 

 

Tüm bunlar olurken sadece on üç yaşındaydım.

 

 

 

Camdaki yansımadan ona bakarken kollarımı göğsümde birleştirdim. Bu sırada masaya yaslanmıştım. “Tekrar karşılaştık demek ki Yüzbaşı.” dedim ve yüzümü ona döndüm. “Tanıştığıma memnun oldum Arda Öztürk. Bana Adelin derler.” dediğimde ise karşı karşıyaydık ve ben ne kadar korkusuz baksamda içimde bir yerlerde olan küçük kız çocuğu korkuyordu.

 

 

 

 

 

Bu asker yanıma gelip beni kolumdan tuttuğunda kolumu geri çekerek öfkeyle suratına baktım. "Amacın ne senin?" dediğinde masaya yaslandım. "Ah asker benim amacım ne ben bile bilmiyorum." dedim dalga geçerek. Bu sırada onun yüzünde mimik bile oynamıyordu. Gözlerime bir cevap vermem için bakarken "Belkide amacım yanına biraz daha yaklaşmaktır?" dedim ve ona doğru iki adım attım bunu söylerken bile ciddi değildim. Hâlâ işin dalga kısmındaydım. Bakalım Arda Öztürk benim gibi birine ne kadar sabredebilecekti.

 

Bu asker aramızda olan boy farkı fazla olmamasına rağmen bana bakmak için başını biraz indirmişti. "Değil benim yanım, gireceğin iki metrekarelik hücreyi bile haketmiyorsun!" dediğinde güldüm. Beni böyle şeyler ile kırabilecegini mi düşünüyordu? Böyle şeyler diyerek sadece beni güldürürdü.

 

 

 

Ondan biraz uzaklaşarak gözlerinin içine küçümser şekilde baktım. "Cidden beni böyle kırabileceğini mi düşünüyorsun Arda Öztürk?" Dedim ismini vurgulayarak. Bu bile gözlerinde bir duygu değişimi yaratmamıştı ama eminimki gözünde küçülttüğü kadının bu bilgiye erişmesi onu şaşırmıştı. Sonuçta o bir bordo bereliydi. Yüzünü gören kişinin son görüşü olmalıydı.

 

"Benim bu savaşta kaybedecek hiçbir şeyim yok Yüzbaşı. Ama düşünüyorum ki senin bir ailen var." dediğimde yüzünde yine mimik oynamamıştı. Elini yumruk yaptı mı diye bakarken bu bakışımı gördüve ciddiyetini bozmadan dalga geçer gibi suratıma baktı.

 

"Biricik annen ve biricik hemşire kardeşin Tuğba. Ah ne kadar da tatlı çekirdek bir aile!" dediğimde boğazıma yapışmıştı ve beni tuttuğu gibi duvara vurmuştu. Bunu ailesi zayıf noktası olduğu için değil, zamanı tükendiği için yapmıştı. "Benim ailemi tanıtma kısmı geçtiyse şimdi ciddi olalım. Kimsin sen?" diye fısıldadığında bende ellerimi onun boğazına dolamıştım. "Beni.. bırakmazsan.. ailenin.. bilgilerini.. örgüte.. veririm.." diye konuştum alabildiğim nefesle. Beni bir anda masaya savurduğunda masaya tutunarak öksürmeye başladım ve arkama bir anda dönerek bir elimle boğazımı tutarken bir elimle parmağımı ona doğrulttum. "Ben olmasaydım örgütün size vermek istediklerinden başka hiçbir şey öğrenemezdiniz! Bu örgüt sizin düşündüğünüz gibi değil!" diyerek yükselttim sesimi. O ise ona doğrulttuğum parmağıma bakıyordu. "Bak sen kimmiş bu örgütün? Ya da kimler mi demeliyim?" dedi o da bu sefer dalga geçerek. Bu sefer o üzerime doğru gelirken gözlerinin içine baktım. "Tahmin edemeyeceğiniz kadar çok güçlü." Arda "O örgütün madem bu kadar gizli. Sen nasıl haber taşıyabiliyorsun küçük muhbir?" Dediğinde güldüm ama buna bir cevabım yoktu o bir askerdi ve bu soruyu sormasaydı tabii ki mesleğinden şüphe duyardım. "Orası da meslek sırrı." dediğimde binada duyulan adım sesleri ile belimden silahımı çıkarttım. O da kapıya doğru baktığında bir yandan da beni gözetliyordu. Benim hakkımda ne biliyorlardı? Bu düşüncenin merakı ile peşinden ilerledim. O koridorda ilerlerken yanından bir anda ayrıldım ve geri döndüm camı açıp camdan çıktığımda arkamdan hızla gelmişti. Camdan bana bakarken o da hızla indi ve ben ormana doğru koşarak ilerlediğimde Timden olanlar da onun yanına geliyordu. Yakalanmam an meselesiydi. Daha hızlı koşmaya başladığımda arkamda bir ses yoktu ama şu an soğukkanlı olmam gerekiyordu çünkü tek bir hatam beni ipe götürürdü. Şu an benim önüme çıkacağına adım kadar emindim.

 

 

 

Yola çıktığımda nefes nefeseydim ama şu an bu kadar ilerlemişken teslim olmaya niyetim yoktu. Beklemeden hızla kulübeye ilerleyecekken arkamdan duyduğum sesle olduğum yerde durdum.

 

 

 

Gelmişti.

 

 

 

Umarım tektir diyerek ellerimi başımın hizasında kaldırıp ona döndüğümde tek olduğunu gördüm. Yine teke tek dövüşecek olmak güzeldi. Timiyle gelmemiş olması timinin beni tanımadığı anlamına gelebilirdi. Anladığım kadarıyla şu an beni sadece komutanı ve bu yüzbaşı tanıyordu. Beni gördüğünde öldürmemiş olması, ağzımdan laf almaya çalışması sadece bu yüzden olabilirdi. Bu sebebi kullanabilirdim ama şu an değil. Şu an canımla savaşacaktım muhtemelen çünkü bu sefer bir önceki gibi “nazik” davranmayacaktı. Bende öyle.

 

“Benden ne istiyorsun Yüzbaşı?” diye bağırdım. Silahını bana doğrultmuştu.

 

“Kim olduğunu söyle!” dedi o da bana bakarak.

 

“Aa yoksa siz benimle anlaşma mı yapmak istiyorsunuz? Doğru mu anladım Öztürk? Hem de eli kanlı bir teröristle?” dedim saçlarımı düzeltirken. “Kim olduğumu bir buluşmaya gitmek için kullanmayacaksın herhalde.”

 

“Teslim olursan neden olmasın?” dedi dalga geçerek. Sahte bir kahkaha attım. İkimiz de ne kadar mizahşörüz değil mi?

 

“Benimle buluşmak için bunu hak etmen gerekiyor Yüzbaşı.” Dedim ve öne doğru bir hamle yaparak eline tekme attım. O ben ona vurmadan silahını bırakmıştı. Bu andan sonra yumruklarımız konuşurken ikimizde acımasız davranıyorduk. Sırtım ona dönük bir andayken dirseğimi yüzüne vurmuştum. O ise bu yaptığıma karşılık kolunu boğazıma dolamıştı ve koluyla beni kendi vücuduna yaslayarak beni etkisiz bırakmaya çalışıyordu. Sırtım göğsüne çarparken dizimi kendime çektim ve botumun içinden çıkardığım çakıyı onun bacağına sapladım. Bu ona etki etmedi ama bacağını biraz geriye çektiğinde kolunu çevirerek döndüm ve göğsüne tekme attım. Geriye doğru sendelerken bende birkaç adım uzaklaşmıştım. Arda’nın arkasından gelen teröristleri gördüğümde belimden hançerimi çıkardım. O da duyduğu seslerle silahını eline aldı ve arkasına yan bir şekilde döndü. Bana da güvenmiyordu. Ben elimdeki hançeri teröristlerden birine fırlattığımda o üç kişiyi vurmuştu. Yerde canlı bir şekilde kıvranan teröriste ise benim bacağına sapladığım çakıyı çıkararak sapladı. O bana dönmeden hızlı bir şekilde kulübeye koştum.

 

Ben içeri girdikten sonra duyulan tek şey patlamanın sesiydi.

 

Bölüm : 22.02.2025 19:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Notrain_ / Balkan Kızı / 2. Bölüm
Notrain_
Balkan Kızı

31 Okunma

8 Oy

0 Takip
3
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...