Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2 - KALP ATIŞI

@esaturk

2 - KALP ATIŞI

Tarkan - Firuze

27 Kasım 2017 / Pazartesi

Mahşerin Dört Atı

Sıla Topal:
Firuze derse neden girmedin???
Gelmeyecek misin?

Siz:
Yok girmeyeceğim

Sıla Topal:
Salak mısın?

Siz:
Sevmiyorum pazarlamayı

Sıla Topal:
Hee
İstersin notları bendenn

Siz:
İsteyeceğim zaten :):)3:)):)

Sıla Topal:
Bok veririm
İmza da atmıyorum yerine

Siz:
Sen çok büyük bir alçaksın

"Selam!" Başımı kaldırdığımda Bora tepemde, elinde bir kahve ile dikiliyordu. Hafifçe dikleştim. "Selam! Otursana!" dedim ve telefonu masaya bırakarak karşımdaki sandalyeyi gösterdim. Gülümseyerek oturdu. Sağa-sola bakındım ama Ferit ve Akın'ı göremedim. "Sizinkiler yok mu?" diye sordum çünkü genelde üçlü gezerlerdi. "Ha, yok, derste onlar. Gelirler birazdan." dedi ve hafif seyrek sakallarını kaşıdı.

"Sen neden derste değilsin?" Bıkkın bir nefes verdi ve, ''Benim alttan dersim vardı, erken bitti. Onlar da birazdan gelir. Senin dersin yok mu?'' derken karton bardağın kapağını kaldırıyordu. ''Var, yeni başladı.'' Kaşlarını kaldırarak bana döndü. ''Neden girmiyorsun?'' Omuz silktim. ''Pazarlama dersi, sevmiyorum. Aslında teorik derslerin hiçbirini sevmiyorum.'' dedim.

''Uygulamalar varken teorikler cidden can sıkıcı oluyor.'' derken telefonu çaldı. Gözlerim refleks olarak ekranına döndüğünde Ferit'in adını gördüm. Benimle kısa bir göz teması kurup çağrıyı yanıtladı. ''Ne var? Kantindeyim.'' Konuşurken önce karşı tarafı dinliyor sonra yanıt veriyordu. ''Ana kantinde. Açık alandayım, Firuze yanımda,'' derken gözleri bana dokundu. ''Gelmeyin o zaman. Hayır, gelmeyin! Sonra gelirsin o zaman Ferit!'' Onu dinlerken gözlerini devirerek başını savurdu. Bıkkın bir nefes verdi ve çağrıyı sonlandırdı.

''Hayırdır?'' diye sordum kaşlarımı çatarak. Gözlerim beyaz teni üzerinde geziniyordu. ''Yok bir şey,'' diyerek geçiştirdi. ''Ferit'le Akın mı geliyor?'' Yüzü hafif ekşimişti. Mırıldanarak onayladı ancak garip davranıyordu. Tepkilerinin sebebini çözemiyordum. ''Kızlar yok mu?'' diye sorarak konuyu değiştirdi. ''Yok, Hande'nin dersi iptal olmuş. Meryem ve Sıla da derste.''

''Siz hepiniz aynı bölümde değil miydiniz?'' Montunun cebinden elektronik sigara çıkardı. Yüz ifadesinde sahici bir merak vardı. ''Hayır, Sıla ile endüstriyel tasarım okuyoruz ama Hande grafik tasarımda, Meryem de çocuk gelişimi okuyor.'' dedim.

''E nasıl bu kadar samimi oldunuz?'' diye sordu. ''Muhammet de yazılım mühendisliğinde. Onunla da çok samimisin.'' Elektronik sigarasından uzun bir nefes aldı.

''Muhammet ve Meryem kardeş zaten biliyorsun.'' Başını sallarken vanilya aroması kokan dumanı üflüyordu. ''Onlarla kendimi bildim bileli arkadaşım mahalleden. Ailelerimiz de samimi. Hande ile liseden tanışıyoruz. Mami, Meryem, Hande, ben aynı okuldaydık. Sıla ile de burada tanıştım işte.'' Kaşlarını kaldırıp indirdi.

''Siz peki? Ferit'e hiç sormadım bunu.'' dedim. Kısa süre gülümsedi. Ferit'in adını ağzımdan duyduğunda gülümsüyor muydu yoksa ben artık kendimce kuruntular mı yapmaya başlamıştım, kestiremiyordum. ''Ben de Ferit'le uzun zamandır tanışıyorum.'' dediğinde başımı salladım. Bildiğim tek şey buydu. ''Bizim ailelerimiz de bayağı samimi. Biz de sizin gibi beraber büyüdük. Murat var bir de.'' Murat ismini ilk kez duyuyordum. ''Ama onunla benim aram pek iyi değil. O Ferit'le daha yakındı hep. Akın'la da burada tanıştık.'' derken gözleri okulun avlusunda dolaştı.

''Şanslıyız. Böyle uzun süren arkadaşlık bulmak zor.'' Cümlelerimi sarf ederken tam karşıdan Ferit, Akın ve Suat'ın bize doğru yaklaştığını gördüm. Bora'nın siyah gözleri de o tarafa dokunduğunda sıkıntılı bir nefes verdi ve suratı asıldı. Üçü de yanımıza kadar geldi. Hepsiyle selamlaştığım sırada Ferit sağıma, Suat soluma oturdu. Akın ise arka masadan bir sandalye çekerek Ferit ve Bora'nın arasına geçti.

Suat'ın gözleri profilimdeydi. Üstelik bakışları da kaçamak değil, oldukça cesurdu. ''Suat ben,'' diyerek elini uzattı. Ona doğru bir bakış attım. Bora'nın başının da Ferit'e doğru döndüğünü göz ucuyla görebiliyordum. ''Firuze,'' dedim ve tokalaştım.

''Ben seni okulda çok görüyorum Firuze, tanışmak ancak nasip oldu. Memnun oldum.'' dediğinde kurduğu cümle oldukça saçma gelmişti. Her gün okula geliyordum ve dersim olmadığı zamanlarda da genelde kantinde zaman geçiriyordum. Beni sürekli görmesi olağan değil miydi? Nazik bir gülümseme ile yüzümü yüzüne döndüm. ''Ben de memnun oldum,'' Yüzünde sıcak bir gülümseme vardı. Sigara paketinden bir dal çıkarırken bana da ikram etti. Kendi sigaram olduğunu söyleyerek reddettim. Ancak kibarca ısrar etti. Nazik birine benziyordu ve tahmin ettiğim gibi rahatsız edici aksiyonları yoktu.

Nezaketen sigaradan bir dal aldım. Çakmak arayarak masaya döndüğümde gözlerim Bora'nın beyaz yüzüne takıldı. Ferit'e ters bakışlar atıyor, bunu gizleme ihtiyacı duymuyordu. Ferit'in gözleri ise parmaklarımın arasındaki sigaradaydı. Ona baktığımı sezince gözleri yüzümü buldu. Solumda çakan çakmak sesiyle o tarafa doğru refleks olarak döndüm. Suat, çakmağa diğer elini siper etmiş, sigaramı yakmak için bekliyordu. Başkalarına sigaramı pek yaktırmasam da başımı hafifçe eğerek sigaramın ateşlenmesine izin verdim.

Akabinde olağan bir şekilde sohbet etmeye başladık. Gündem konulardan konuşuyor, sıra sıra yorum yapıyorduk. Suat ile düşünce yapılarımızın ve bakış açılarımızın oldukça benzediğini düşünmeye başladım. Akın her zamanki gibi sessizce dinliyor, nadiren konuya dahil oluyordu. Bora'nın yüz hatları halen gergindi ancak lafa en çok karışan da oydu. Ferit ise ilk kez uzun süre sessiz kalmıştı.

Yaklaşık elli dakika sonra Suat kol saatine baktı ve derin bir nefes alarak, ''Ben müsaadenizi isteyeyim, uğramam gereken yerler var.'' deyip kalktı. Hepimiz dikleşerek vedalaştık. ''Akşam bekliyorum, satmayın beni.'' dedi parmağını onlara doğrultarak. Mırıldanmalarla onayladılar. ''Çok memnun oldum Firuze,'' dedi. ''Ben de memnun oldum, görüşürüz,'' dedim gülümseyerek.

Suat gittiğinde artık dördümüz kalmıştık. ''İyi anlaştınız.'' dedi Ferit imayla. Omuzlarımı silktim çünkü ne cevap verebilirdim ki? Bu diyaloğun akabinde yaklaşık on beş dakika sessiz kaldık. Benim gözlerim diğer öğrenciler üzerinde gezinirken Akın ve Bora telefonuyla ilgileniyordu. Ferit'in ise gözlerini bir kez daha üzerimde hissediyordum.

''Of! Hayri'nin dersi var bir saate!'' diye sitemle başını savuran Bora, Akın'ın gözlerinin kol saatine gitmesine sebep oldu. ''Saat bir olmuş lan! Niye söylemiyorsunuz?!'' Hızla defterlerini toparladı. ''Hatırlatın, demedin ki oğlum.'' dedi Ferit. Akın ise onu yanıtlamadan hızlı hareketlerle kalktı. Giderken arkasından, ''Nereye?'' diye bağıran Bora idi. ''Muhasebe!'' diye seslenerek koşar adımlarla uzaklaştı.

Akın'ın ardından bakan meraklı gözlerimi yeniden önüme çevirdim. Ferit'in dik bakışları artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı. ''Neden öyle bakıyorsun?'' diye sordum kendimi tutamayarak.

Bir süre aynı şekilde bakış atıp, ''Neden sigaranı yaktırıyorsun Suat'a?'' diye sordu. Kaşlarım alayla havalanırken, ''Sana ne amına koyayım?!'' diye hiddetle araya giren Bora idi. Gözlerini devirerek Bora'ya doğru döndü. Ters bir bakış attı ancak Bora aldırmıyordu. Yeniden bana döndü. ''Neden uzattığı sigarayı aldın mesela? Anlatsana biraz.'' dedi imayla. Bunu söylerken ardına yaslandı ve sağ ayak bileğini sol dizinin üzerine dayadı. ''Uzattı, aldım.'' dedim umursamaz bir tavırla.

''Uzattı, aldın?''

''Evet,''

''Almayabilirdin ama. Ayrıca sigaranı yaktırman hoş değil Firuze.'' Rüzgarın yüzüme doğru savurduğu, göğüs hizama gelen saçlarımı yüzümden çektim. ''Canım almak istedi, aldım. Canım yaktırmak istedi, yaktırdım. Sana ne?'' dedim hiddetle. Derin bir nefes alarak dudaklarını birbirine bastırdı. Bora ise tebessümle Ferit'e bakıyordu. Aralarında ne geçtiğini bilmiyordum ancak Bora benden yana gibiydi.

"Bence gayet nazik biri Suat. Nezaketen karşılık verdim ben de." dedim. Oysa üzerine başka bir açıklama yapmak istememiştim ancak laf dalaşına girmekten kendimi alıkoyamıyordum. Çünkü böyle durumlarda öfkemin önüne geçemiyordum. Bana karşı tam olarak açık olmaması beni bilinmezliğe daha çok çekiyordu. Bilinmezlik ise beni her geçen gün yutuyordu ve ben geceleri kendimi bunları düşünürken buluyordum.

"Öyledir. Naziktir." dedi sivri bir sesle. Bora kollarını göğsünde bağlayarak ardına yaslanmış, sıkıntılı nefesler alıp veriyor ve sessizce bizi dinliyordu.

"İyi, bakarsın belki nezaketi kalbimi de attırır, belli olmaz." dedim ve ekledim; "Eğer açık olursa ben de ona açık olurum."

Bora burnundan nefes vererek güldü. Ancak kendini hemen frenledi. "Ne demek istiyorsun?" Gözlerimi, başını önüne eğmiş, gülmemek için dudaklarını birbirine bastıran Bora'dan Ferit'in gergin yüz hatlarına çevirdim. "Bir şey demek istemiyorum Ferit." derken omuzlarımı silktim. "Eğer açık açık gelip konuşursa ben de onunla açık konuşurum işte. Önümü görürüm, ona göre bir karar veririm. Aklım da net olur kalbim de."

Bir süre sessizce yüzüme baktı. Yüzü ifadeden yoksundu. Tek bir mimik bile okuyamıyordum. Mimiklerinin önüne geçmeyi nasıl başarıyordu? Belki de bunun için bir çaba harcamıyordu. Belki de gerçekten reaksiyon göstereceği sözler değildi söylediklerim.

"Hoşlandın mı Suat'tan?" diye sordu bir anda.

"Öyle bir şey söylemedim."

"İyi anlaştınız ama." dedi.

"İyi anlaşmamız hoşlandığım anlamına gelmez. Sen de benimle iyi anlaşıyorsun. Benden hoşlandığını söyleyebilir miyiz?" diye sordum bir anda.

Ferit düz bir ifadeyle yüzüme bakarken Bora küçük bir kahkaha attı. Ferit'in bakışları Bora'ya dönerken yüzünü aşındıran ters bakışları umursamıyor gibiydi. Bora ile göz göze geldiğimizde, "Ağzın iyi laf yapıyor, tebrikler." dedi. Ferit'in durumu ile eğlendiği ortadaydı. Cümlesini göz kırparak yanıtladım.

Ferit söylediğimi duymazdan gelerek, "Attırır bence." dedi. Bunu söylerken iç çekmişti.

"Neyi?" diye sorduğumda öne doğru eğildi ve dirseklerini dizlerine yasladı. Bir süre kalkmış kaşlarının altından bakarak sessiz kaldı.

"Kalbini," dedi kısık bir sesle. Başımı salladım. "Belli olmaz, neden olmasın?" Sesimdeki sivri iğneler gözle görülebilecek kadar somuttu sanki.

O da başını ağır ağır yukarı aşağı salladı. "Neden olmasın?"

***

Meryem Bağcı:
Hayatımda Ferit kadar dengesiz insan görmedim

Saat gece biri geçiyordu. Üzerime montumu giymiş, son sigaramı içmek için balkona çıkıyordum. Bir yandan kızlarla konuşuyor, bir yandan git gide öfkeleniyordum. Balkona çıkıp kapıyı arkamdan çektim ve sigaramı ateşledikten sonra gelen mesajlara hiddetle cevap yazmaya koyuldum.

Hande Gümüşdağ:
Ay ben dee

Siz:
Ferit'in amk
Deli ediyor beni ya
Dengesiz gerizekalı

Meryem Bağcı:
Hayır salak mısın
Sana ne kızın sigarasından çakmağından
Çok istiyorsa kendi ikram etsin
Kendi yaksın

Hande Gümüşdağ:
EVET?
Salak mı ne ya

Sıla Topal:
Geldimmmm
Şimdi okudum mesajları
Ee Firuze?
Ne düşünüyorsun

Siz:
Ne gibi?

Meryem Bağcı:
Ne gibisi mi var kızım
Ferit hakkında işte

Siz:
Offff gerçekten Ferit'in amk
Yok abi uğraşamam ben
Bir öyle bir böyle
Gelemem ben böyle şeylere
Ayrıca ben bana karşı hisleri olduğundan da pek emin değilim

Meryem Bağcı:
Nasıl emin değilsin Firuze ya
Sen de abartma

Hande Gümüşdağ:
İstemem yan cebime koy :dddd

Siz:
Ay ne cebi Hande
Saçmalamayın
Ben artık bunlara kafa yormak istemiyorum
Yoruldum artık bunları düşünmekten

Sıla Topal:
Haklı abi kız
Ne yapsın yani
Kendi kafasında kurup dursun mu

Siz:
Konuş Sılaaa

Meryem Bağcı:
Ya hayır kendi kafasında kurmasın tabii
De yani bence görünen köy kılavuz istemiyor

Hande Gümüşdağ:
Bence de bazı şeyler gün gibi ortada

Siz:
Yok abi
Melih için de aynılarını konuşuyorduk hatırlarsanız
Bir Melih vakası daha yaşamak istemiyorum

Hande Gümüşdağ:
Melih için de aynılarını konuşuyorduk hatırlarsanız
Melih'in amk

Sıla Topal:
Bir Melih vakası daha yaşamak istemiyorum
Anma şunun adını ya orospu çocuğu

Meryem Bağcı:
Ahgjkgjj

Siz:
Melih'in amk
Ben de hfjhsggsa

Ferit Değirmenci:
Naber

Bildirime düşen mesajla refleks olarak dikleştim. Mesajına girmeden önce kızlara yazdım. Aslında kendimce zaman kazanmaya çalışıyordum fakat neden zaman kazanmak istediğim hakkında da fikrim yoktu.

Siz:
Ferit yazdı

Meryem Bağcı:
Ne diyorrrrr

Sıla Topal:
Ferit yazdı
Ne diyo ne diyo ne diyooo

Hande Gümüşdağ:
Ashdhjakdja
Ferit yazdı
Ayyyy

Siz:
Ashgajdhs
Naber yazmış

Hande Gümüşdağ:
Git onunla konuşş
Koşşş :D

Sıla Topal:
İYİDİR AŞKIMMM EVİMİN DİREĞİİ SENDEN NABER yaz shggdhhfhs

Kızların reaksiyonunu ve attıkları mesajlardaki yükselen tansiyonu görmezden gelerek Ferit'in sohbet penceresine girdim. Uzun bir süre kızlara yalnızca görüldü atarak Ferit'le konuştum. Çünkü kızlar kısa bir süre sonra birbirlerine indirim linki göndermeye başladılar.

Siz:
İyidir senden

Ferit Değirmenci:
İyidir
Ne yapıyorsun

Sigaradan son nefesi çekerek söndürdüm ve dişlerimi fırçalamak için banyoya yöneldim.

Siz:
Evdeyim öyle
Dişlerimi fırçalayıp uyuyacağım
Sen ne yapıyorsun

Ferit Değirmenci:
Aaa saat geç olmuş
Fark etmedim
Kusura bakma
Sonra konuşalım istersen

Diş fırçasını ağzımda bırakarak hızla yanıtlamaya başladım.

Siz:
Kusura bakma
Estağfurullah
Sonra konuşalım istersen
Yoo önemli değil bir şey mi konuşacaktın

Ferit Değirmenci:
Hayır
Öylesine yazayım dedim
Sıkıldım

Siz:
Anladımm
İyi yapmışsın

Ağzımı kuruladıktan sonra bir süre sohbet penceresine boş boş baktım. Ne o yazıyordu ne de ben yazacak başka bir şey buluyordum. Bir-iki saniye sonra çevrimdışı oldu. Ağzımın içinde söylenerek yatak odama gittim. Sabah dokuzda dersim olduğu için saat yedi buçuğa alarm kurup başımı yastığa bıraktım. Ancak telefonum bir kez daha titredi. Aydınlanmış, gecenin karanlığında parlayan ekranımda bir kez daha adını gördüm.

Ferit Değirmenci:
Annemi çok özlüyorum
Çocuklarlayız
Demin Dağlar Kızı Reyhan açtı Akif
Kapattı Bora
Balkona kaçtım sana yazmaya

Bir süre satırlarla bakıştım. Genzime oturan yumru yutkunmamı emrederken parmaklarımı klavyeye hizaladım. Ancak ne söyleyeceğim hakkında bir fikrim yoktu. Ferit'in bu konu hakkında yalnızca Bora ve benimle konuşurken rahat olduğunun bilincindeydim. Üstelik bu konuyu çok nadiren konuşuyor olduğu için de konusu açıldığında asla kapatmaya yeltenmiyordum. Çünkü Ferit'in bu konuyu ancak çok dolduğunda açtığını biliyordum. Oldukça hassas olan bu meseleyi onunla her zaman uzun uzadıya konuşmak istiyordum ancak o her ne kadar bir şeylerden açık açık söz etse de çekingenliğini her seferinde hissediyordum. O konuşmak istiyorsa konuşuyor, konuyu kapatmak istediğini hissettiğimde ise kapatıyordum. Ve her seferinde kelimelerimi, sorularımı dikkatle seçmeye çalışıyordum.

Siz:
Çocuklar bilmiyor mu

Ferit Değirmenci:
Biliyorlar da detay bilmiyorlar
İsmini falan vermedim hiç

Siz:
Akın?

Ferit Değirmenci:
Biliyor ama Bora kadar detaylı değil
Bora da sen kadar detaylı bilmiyor

Siz:
Ne zaman konuşmak istersen buradayım

Ferit Değirmenci:
Biliyorum
Bu kadar iyi bir dinleyici olman beni delirtiyor
Ağzımdan tek bir cümle çıktığında hemen gerisi geliyor
Ben kendimi sana açarken buluyorum

Siz:
İstemiyor musun bunu

Ferit Değirmenci:
Bilmem
İstiyorum galiba
İstemesem o ilk cümleyi kurmam

Siz:
Bu kötü bir şey değil ama
İyi bir dinleyici olmam seni neden delirtiyor

Ferit Değirmenci:
Kendimi açmam gereken son insansın

Siz:
Neden

Ferit Değirmenci:
Öyle

Attığı mesajın sıkıştığı konuşma balonuna bakarken aklımdan birçok şey geçiyordu. Bir yandan söylediği şeyi sorguluyordum, bir yandan konuşmaktan vazgeçtiği konuyu düşünüyordum. Ferit daha önce anne ve babasından hepi topu üç kez bahsetmişti koskoca bir yıl içinde. Üçünde de uzun uzadıya anlatmıştı. Ben ise yalnızca dinlemiş ve içini dökecek bir alan tanımıştım ona. Yalnızca konuşmam gereken yerlerde konuşmuştum. Anne ve babasının iyi bir ilişkileri olmadığından, babasının annesi ve kardeşi dahil üçüne de sevgi beslemediğinden, hatta Ferit'in çocukluk döneminde zaman zaman annesine şiddet uyguladığından, babasının düzenli olarak alkol kullandığından ve nefretten beslenen bir insan olduğundan bahsetmişti. Annesinin henüz kendisi çocukken vefat ettiğini söylemişti. Özellikle annesi Nazan teyze öldükten sonra babası Haluk amcada çok büyük bir değişiklik olduğunu ancak bu değişikliğin de olumsuz yönde seyrettiğini anlatmıştı. Annesinin iki adı vardı. Biri Reyhan, biri Nazan'dı. Babası annesine Reyhan diye hitap ettiği için annesinin ismini dile getirmesi gerektiğinde Nazan'ı kullanıyordu. Babasından açıkça nefret ediyordu. Arkasından küfrediyor, beddua okuyor ve bunu babasına karşı göstermekten de geri durmuyordu.

Bunları anlatmanın onun için ne kadar zor olduğunu görebiliyordum. Bazen konusunu açıyor ancak kendini frenliyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi. Bana da kararına saygı duymak düşüyordu. Bazen, biraz daha yakınlaşmamızda en büyük etkenin aramızda geçen bu özel konular olduğunu düşünüyordum. Çünkü bu tip konuları konuştukça ister istemez bir bağ kuruyor ve her seferinde farkında olmadan o bağı geliştiriyorduk.

Belki de Ferit gerçekten bana karşı hisleri olmayan, yalnızca kendini bu denli açabildiği için beni oldukça önemli bir yere koyan bir arkadaşımdı. Belki de beni koyduğu özel ve önemli noktanın bana diğer anlamda özel hissettirmesinden korkuyordu ve bu durumu yanlış anlamamdan çekinip, bana henüz yakın davrandığı bir andan sonra kendini frenleyerek set çekiyordu.

Parmaklarımı telefonda uzun süre gezdirdim. Yazıp yazıp sildim çünkü ne yazacağımı kestiremiyordum. Attığı mesaj imdadıma yetiştiğinde yazdığım harfleri geri sildim.

Ferit Değirmenci:
Bak sana ne atacağım

Görsel ya da bağlantı linki göndereceğini beklerken ses kaydettiğini gördüm. Gülümseyerek beklemeye koyuldum. Sevdiğim ses tonunu duymak için sabırsızlanıyor, gülümserken dudaklarımı kemiriyordum. Adının altında beliren ses kaydını oynattığımda sesini duyamadığım için düşen omuzlarıma tezat olarak yüzümdeki gülümseme genişledi.

''Sevda büyüsü gibisin sen Firuze.
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu,
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze.
Duru bir su gibi, bazen volkan gibi,
Bazen bir deli rüzgar gibi,
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş.
Acelen ne, bekle Firuze.''

Hoparlörden yükselen Tarkan'ın sesiydi. Şarkıyı gülümseyerek dinledim ancak zaman zaman kaşlarım çatılıyordu. Çünkü arkadan erkek sesleri geliyordu. Fakat ne konuşulduğunu ve seslerin kimlere ait olduğunu anlayamıyordum.

Ferit Değirmenci:
Benden gelsin
Sana

Siz:
:)
Teşekkürler
Severim bu şarkıyı

Ferit Değirmenci:
Ben de
Çok severim

Siz:
Yalnız değilsin sanırım

Ferit Değirmenci:
Evet
Suat'a geldik
Çocuklar var

Verdiği isim ve bu ismi çekinmeden açıkça verebiliyor olması derin bir nefes alıp bırakmama sebep oldu. Aklıma, Suat'ın kantinde yanımızdan kalkarken, akşam bekliyorum, dediği geldi. Bayık gözlerle kısa bir süre ekrana bakıp cevap yazmaya koyuldum.

Siz:
Sıkıldım demiştin ama

Ferit Değirmenci:
Sıkıldım zaten

Siz:
Ayıp olmasın çocuklara
Elinde telefon

Ferit Değirmenci:
Yok onlara ayıp olmaz
Her gün her gün beraberiz yeter
Sıkıldım Firuze
Çok sıkıldım

Siz:
Arkadaşlarınlayken nasıl sıkılabiliyorsun
Çok garip :D

Ferit Değirmenci:
*Ses*

Ses kaydını oynattım. Sesini duyar duymaz kaşlarım çatıldı çünkü ses tonu alışık olduğum ses tonu gibi değildi; oldukça dalgalanıyordu ve düzgün diksiyonu kesinlikle bozulmuştu. Sesi bir anda düşerken ansızın yükseliyordu. Aralarda gereksiz uzun esler verip derin iç çekiyordu. Kelimelerin neredeyse hiçbirini düzgün çıkaramıyordu ve harflerin neredeyse yarısı ağzının içinde yuvarlanıyordu. Sarhoş olduğu açıktı.

''Ben şimdi balkondayım hâlâ. Sigara içeceğim. Canım çok sıkıldı. Şarkı dinledik. Sen geldin aklıma. Hep geliyorsun dinleyince. Ben de sana attım.''

Siz:
İyi yapmışsın :D
Kafan mı güzel senin :D

Ferit Değirmenci:
*Ses*

İlk etapta kıkırdamasını duydum. ''Yoo, alkollüyüm biraz ama iyiyim. Halledeceğim.'' dedi ve iştahla güldü.

Ferit Değirmenci:
*Ses*

''Sen Muhammet'le konuştun mu? Seni neden dinlemiyor Firuze? Aptallık etmesin. Sen seviyorsun onu. Biliyorum. Ben biliyorum. Kimse bilmese ben biliyorum. Ben konuşurum istiyorsan. Şimdi arayayım mı? Beni sevmiyor ama olsun. Konuşurum ben.'' Bir anda gülmeye başladı. Gülüşünü henüz frenlemeden yeniden konuşmaya başladı. ''Haklı. Adam haklı. Beni sevmemekte haklı yani. Ama ne yapayım? Ben de insanım Firuze. Dur ben arayayım onu. Onunla ben konuşurum. Sen kafanı yorma.''

Siz:
Ferit saçmalamaaa
Arama sakın

Ferit Değirmenci:
*Ses*

''Firuze Muhammet'in bende numarası yokmuş ki!'' Büyük bir kahkaha attı. Ben de kaydı dinlerken onunla birlikte gülüyordum. ''Ama olsaydı konuşurdum. Konuşurum. Atsana numarasını. Gideyim yanına. Zaten sizin orada oturuyor. Seni de görürüm. Görür müyüm?''

Ses kaydını dinlerken bir yandan dinledikçe cevap yazıyordum.

Siz:
Ahahahahha
Ne konuşacaksın Muhammet'le? :D
Ne diyeceksin
Evet
Bilmem görürdün belki

Ferit Değirmenci:
*Ses*

''Diyeceğim ki.. Alacağım karşıma önce. Diyeceğim ki... Oturacağım karşısına. Diyeceğim ki; sen bu kıza neden böyle yapıyorsun? Kız sana ne yaptı? Seni seviyor. Neden itiyorsun? Beni sevse ben itmezdim. Sevse itmem yani. Konuşurum ben onunla Firuze. Kafanı niye takıyorsun? Sen kalbini niye yoruyorsun? Minicik kalbin var zaten Firuze. Minicik bir kızsın. Kalbine bunları yük etme bak. Ben konuşurum.''

Kaydını dinlerken ilk etapta gülümsüyordum. Ancak orta kısımlarda; beni sevse ben itmezdim, sevse itmem yani, dediği kısımda buruklaşmam kaçınılmaz oldu. Kafamın içine yeni soru işaretleri dolarken kaydın geri kalanında yeniden gülümsemeye başladım.

Siz:
Minicik bir kız mıyım :D
Boyum 1.73 Ferit

Ferit Değirmenci:
Nolmuş

Siz:
Ahahahahahaha

Ferit Değirmenci:
Görür müydüm?

Siz:
Neyi?

Ferit Değirmenci:
Gelsem
Seni

Siz:
Neden görmeyesin

Ferit Değirmenci:
Bilmem
Bana sinir oluyorsun

Siz:
Sjdkdkakka
Hayret nasıl anladın :D
İlk kez bu kadar dürüstsün
Şaşkınım

Ferit Değirmenci:
Ben de

Siz:
Biraz zorlasam ağzından bir şeyleri kerpetenle de olsa alırım gibi

Ferit Değirmenci:
*Ses*

"Kerpetene ihtiyacın yok aslında."

Siz:
Emin misin?

Ferit Değirmenci:
Eminim

Siz:
O zaman biraz zorlasam ağzından bir şeyler alırım gibi
Diye düzelteyim

Ferit Değirmenci:
Düzeltme
Alma

Siz:
Neden

Ferit Değirmenci:
Öyle

Siz:
Kafamı çok karıştırıyorsun

Ferit Değirmenci:
Bilerek yapmıyorum

Siz:
Bilerek yapıyorsun

Ferit Değirmenci:
*Ses*

"Firuze... Bilerek yapmıyorum. Ama böyle oluyor. Ne yapayım? Elimde değil bazı şeyler."

Siz:
Kendini böyle mi avutuyorsun?
Böyle mi vicdanını rahatlatıyorsun?

Ferit Değirmenci:
*Ses*

"Vicdanım rahatlamaz. Ne yaparsam yapayım rahatlatamam." Derin bir iç çekti.

Siz:
Vicdanını rahatlatmak istediğini kabul ediyorsun yani?

Ferit Değirmenci:
*Ses*

"Aptal değilim ben Firuze. Bir şeylerin farkındayım. Çabalıyorum. Böyle olmasın istiyorum. Ama böyle oluyor. Çünkü bazen kendime söz geçiremiyorum. Ne yapayım? Bu da benim ayıbım. Bu da benim zayıflığım olsun."

Siz:
Olmasın
Aptal değilim diyorsun
Ama öyle gibi davranıyorsun

Ferit Değirmenci:
*Ses*

"Haklısın galiba. Aptalım ben. Öyle miyim? Bence öyleyim. Kendimi kandırıyorum galiba. Ama ne yapayım? Yanında zaman çok hızlı geçiyor. Sen yokken elimde tebeşir var. Sınırlar çiziyorum. Seninleyken elimde silgi buluyorum. Bir bakıyorum sınırlar yok. Anasını sikmişim sınırların."

Siz:
Ne sınırı
Ne tebeşiri

Ferit Değirmenci:
Boşver

Siz:
Bana karşı sınır mı çiziyorsun?

Yatakta hafifçe dikleştim ve sırtımı yatak başlığına dayadım. Ferit'le tanıştığım bir yıldan beri ilk kez bu kadar açıktı.

Ferit Değirmenci:
*Ses*

"Çizemiyorum işte! Çizemiyorum! Onu diyorum ben de! Çizmişim ama silmişim! Çizdiğimi silmişim!"

Siz:
Tebeşirle çizersen silinir
Gerçekten sınır çizmek istiyorsan daha kuvvetli bir boya kullanman gerek
Sen o sınırları çizmek istediğinden emin misin?
Yoksa kendini kandırıyor olabilir misin?

Ferit Değirmenci:
*Ses*

Kaydın ilk kısmında zar zor güldüğünü işittim. Akabinde derin bir nefes çekti, nefese iç çekmesi karıştı ve bozuk diksiyonuyla, kelimeleri yuvarlayarak konuşmaya başladı.

"Senin bu kadar zeki olman canımı çok sıkıyor. Böyle olmamalıydı. Böyle olmaması lazım. Gerçekten canım sıkılıyor. Yanıyor da. Sınırları koruyamıyorum ki! Yıkamıyorum da!"

Siz:
Neden sınır çizmen gerekiyor
Anlamıyorum

Ferit Değirmenci:
Anlama boşver
Anlamaman daha iyi

Siz:
Neden

Ferit Değirmenci:
*Ses*

"O zaman bana daha çok küfür edersin."

Siz:
Sana küfrettiğimi nereden biliyorsun :D

Ferit Değirmenci:
*Ses*

"Sen etmiyorsun. Gözlerin ediyor. Ama yine de gözlerine bakmadan edemiyorum. Hak ediyorum çünkü okuduğum küfürleri."

Siz:
Vazgeçtim
Sen zeki birisin :D

Ferit Değirmenci:
Aşkolsun
Olsun ama

Siz:
Yine de bu kez açık olduğun için teşekkürler

Ferit Değirmenci:
*Ses*

İlk etapta iştahlı gülüşünü duydum. Ses tonunu seviyordum. Gülüşü bittiğinde söze girdi.

"Bak gördün mü? Yine sildim. Sınırları yine sildim. Farkında bile değilim. Fark ediyorum. Geç oluyor bu sefer Firuze. Önümdeki çizgileri bi' görsen. Bir sürü silik çizgi var bir sürü! Silmişim, bir daha çizmişim! Silmişim, bir daha çizmişim!"

*Ses*

"Aslında sen suçlusun. Sen siliyorsun. Benim silgim yok ki. Ben nereden bulayım silgi? Sen bana veriyorsun o silgiyi. Sen sil o zaman Firuze! Neden bana sildiriyorsun?"

Diksiyonu git gide bozuluyordu. Zar zor anladığım kelimeleri artık seçmekte zorlanıyordum. Cümlesi bittiğinde histerik bir kahkaha attı. Uzun kahkahasını dinlerken ben de onunla birlikte güldüm.

Siz:
Balkondasın hala
Dışarıdan sesler geliyor
İçeri geç hava çok soğuk

Ferit Değirmenci:
Geçmem
Çok sıcak
İçim yanıyor

Siz:
Geç Ferit
Hadi
Bora'yı arattırma

Ferit Değirmenci:
*Ses*

''Geçeyim mi? Ama geçmek istemiyorum içeri. Geçeyim mi?''

Siz:
Asjhfjsjsh
Geç hadi

Ferit Değirmenci:
*Ses*

''Geçtim.''

Tek bir kelime için attığı ses kaydına küçük bir kahkaha attım.

Ferit Değirmenci:
*Ses*

''Firuze bunlar uyuyacak. Ben de mi uyuyayım?''

Bu kez büyük bir kahkaha attım. Ses tonu, sürekli anlamsız sorular soran çocukların ses tonu gibiydi tıpkı.

Siz:
Uykun var mı :D

Ferit Değirmenci:
Yok

Siz:
Uyu bence

Ferit Değirmenci:
*Ses*

''Uyuyayım o zaman.''

Siz:
:D:D:D
Uyu :D
İyi geceler

Mesajıma görüldü atıp çevrimdışı oldu. Kısa bir süre ekranda gözlerimi gezdirdim. Çevrimiçi olmadı, muhtemelen sızmıştı. Kızlarla olan gruba girdim ve mesajlara hızla göz gezdirdim. La Casa De Papel hakkında konuşuyorlardı. Bu sohbetin daha da uzayacağını bildiğimden grubu sessize aldım ve telefonu komodine koyup başımı yeniden yastığa bıraktım.

Yaklaşık on-on beş dakika sonra, uykuya dalmak üzereyken telefonum titredi. Bilgilendirme mesajı yahut bildirimi olma ihtimali yüksek olduğu için gözlerimi açmaya tenezzül etmedim. Telefon kısa bir süre sonra bir kez daha titredi. Belki de SMS gelmişti ve iki dakika dolduğu için son kez uyarı veriyordu. Akabinde telefon bir kez daha titredi. Grubu sessize alamadığımı düşünerek öfkeyle telefona uzandım. Oysa ekranda okunan Ferit'in adı ve soyadıydı.

Ferit Değirmenci:

Firuze
(02:36)

Uyuyamıyorum
Seninle uyuyabilir miyim? O zaman uyurum
(02:39)

Gözlerim satırlar üzerinde defalarca kez aktı durdu. Aynı kelimeleri defalarca kez okudum. Uzun uzun ekrana baktım. Gözlerimi satırlardan çekemiyordum çünkü tutarsız davranışları sebebiyle bir yıldır aldığım tüm gardıma rağmen kalbimi attırmayı başarmıştı.

Koca bir yıldır, Ferit'in tüm yaklaşımlarına, tüm sözlerine, tüm üstü açık ya da kapalı adımlarına rağmen bu kez atıyordu kalbim.

İlk kez atıyordu Ferit Değirmenci için.

***

Twitter: esaturk07 / Instagram: esaturk_07 / Wattpad: esaturk

 

Loading...
0%