Yeni Üyelik
4.
Bölüm

🌻 4

@escapistdaisy

🌻


Bir, iki, üç... Elliye kadar saymak zor değildi fakat elli gün...


Her sabah akşam olmasını her akşam sabah olmasını beklerken elli gün hiç geçmek bilmemişti Fulya için.


Bazı geceler ağlarken uyuyakalıyor bazen annesinin ona seslenmesi ile uyanıyordu kan ter içinde. Sonrasında kendini balkona atıyor saatlerce koyu gökyüzünü izliyordu.


Bu halini ilk fark eden geç saatlerde Elif'e su getirmek için uyanan Esma olmuştu. Gördüğü silüeti başta hırsız sanarak evhamlansa da biraz daha dikkatli bakınca anlamıştı onun Fulya olduğunu. Bir abla, en başta bir anne olarak yandı içi. Derin bir nefes alırken ister istemez minik kızını düşündü. Fulin Elif'ten yalnızca bir yaş küçüktü. Dolan gözlerini koluna silerek suyu doldurup içeri ilerledi.


Babasına geldiği gün olmuştu kaza, duyar duymaz evde hazırlanan yemekleri alarak karşı tarafa geçmişlerdi. O panik ve üzüntü halinde kimse yemeği düşünemezdi sonuçta. O gün ne kadar ısrar etse de bir lokma yemeyen kız kim bilir ne zamandır böyleydi. Kolay değildi ama kimsenin elinden bir şey gelmiyordu.


Odaya girip kapıyı kapattığında yatağın ortasında doğrumuş minik saçları yastık yüzünden bir tarafa kalkmış kızına gülümsedi şefkatle.


- Benim güzelim çok mu susamış..


- Şu..


Sessizce yatağa yaklaşıp dikkatle içirdiği suyun ardından saçlarını öptü kokusunu içine çekerek.


- Mis mis.. Annesi onu yaratana kurban olsun..


- Hmm..


Yan tarafta huzurla uykusunda mırıldanan kocasına bakıp tebessüm etti. Selim ile severek evlenmişlerdi. Lise yıllarında az peşinde koşmamıştı. Eski zamanlara giderken ilk gün ki gibi heyecanla gülümsedi. Yanakları kızarmıştı.


Uzanıp hafif kıvırcık saçlarını okşarken babasının karşısına geçip okumak değil evlenmek istediğini söylediği günü düşündü. Selim polis olsa bile Ömer gibi sert bir duruşa sahip değildi. Aksine öyle güler yüzlü öyle yumuşak huyluydu ki bazen bilerek Peyami'den korkuyormuş gibi yapardı. Hoş, bir tek o anlardı rol yaptığını, ailesine saygı duyduğunu hissettirirdi her seferinde. Zerre pişmanlık yoktu içinde. Uykulu uykulu babasına sokulup uyumak için kendine doğru pozisyonu arayan kızının minik elini okşadı. İyi ki zamanında bu kararı vermişti.


Ona göre mutluluk para ya da pahalı eşyalar değil huzurlu bir aileydi.


🌻


Eline ki sarı bez ile toz alan Peyami pastaneye doğru ilerleyen bedeni görünce yavaşça omuzlarını geriye atarak dik durmuş ardından yeniyetme bir ergen gibi saçlarını düzeltmişti. Bu iki olacaktı.. Derin bir nefes aldı ve gülümsedi içeri giren kıza.


-Hoş geldiniz..


Pelin hoş bir tebessüm ile kucağındaki kitapların ağırlığını bir koluna vererek konuştu.


- Hoş buldum, peynirli açma alabilir miyim?


- Tabii..


Peyami özenle koyduğu açmanın yanına bir kaç kurabiye ekledi.


- Taze çıktılar fırından..


Kendine şaşkınca bakıp cüzdanına uzanan kıza poşeti uzattı.


- Bu sefer bizden olsun.


- Ama olmaz ki öyle..


Peyami başını iki yana salladı itiraz kabul etmediğini belli ederek. Çiçekli elbiseli kız gülümsedi mahçup şekilde.


- Teşekkür ederim, iyi günler..


Ardından şapşal şapşal gülümseyen bedeni görmedi. Peyami sessizce iç çekerken tekrar karşı binaya giren Berber Halil amcayı görünce merakına yenik düşerek daha fazla dayanamadı ve yanına ilerlerken karşıdan laf attı.


- Halil amca! Evlere servise mi başladın?


Uzun boylu, cılız ve ak sakallı adam gülümsedi alayla.


- Ekmek parası işte ne dersin, gel de yarım saatliğine çırağım oluver.


Göz ucuyla pastaneye baktı. Şans eseri oradan geçen Emek'i görünce gözleri ışıldadı.


- Emek! İki dakika pastaneye göz kulak olur musun? Kariyer yapacağım da Halil amca ile.


Emek tebessüm etti.


- Çok ünlü olunca beni unutma ama.


Keyifle gülümsedi Peyami.


- Adımı unuturum seni unutmam.


Koşar adımlar ile güler yüzlü adama ilerledi. Halil amca gülümsedi.


- Aman diyeyim mesleği elimden alma da..


Peyami alayla omuz silkmişti.


- Söz veremem.


Binanın üçüncü katına gelirken derin bir nefes aldı. Orta yaşlarda bir hanım kapıyı açarak girmelerine müsaade etmiş içinde bir yatak bir dolap bir de masadan oluşan sade odaya girmişlerdi.


- Selamın aleyküm Sezai.


- Aleyküm selam Halil amca..


Peyami'nin gözleri tekerlekli sandalyede oturan kendisi ile yaşıt gibi görünen oğlana gülümsedi samimiyetle.


- Merhaba.. Ben Peyami..


- Peyami bugün benim çırağım, bana yardıma geldi.


İkili tanışırken Peyami bir süre düşündü. Demek bu yüzden bu çocuk sadece pencereden dışarıyı izliyor ama hiç aşağı inmiyordu. Onu kötü hissettirmemek adına havadan sudan bahsetmiş tanışma faslını kısacık tutmuştu.


Sezai maddi ve fiziki sıkıntılar yüzünden okuyamamıştı fakat odasında ki bir sürü kitabı bitirdiğini söylemişti. Peyami kitap okuyamaz, sıkılırdı hemencecik. Ardından ona mahalleyi gezdirmek adına annesinden izin almıştı.


Eski asansöre bindirmiş ardından esnaf esnaf gezdirerek tanıştırmıştı onu mahalleli ile. Sezai'nin bu halini annesi balkondan izlemişti güler yüzle. Her ne kadar karşı komşusu Nebehat hanım "Aman Peyami'ye çocuk emanet edilmez, sen nasıl izin verdin! " diye sitem etse de içten içe minnet duymuştu genç oğlana. İlk kez Sezai'nin bu kadar çok kişi ile konuşup güldüğünü görmek annesi için dünyalara bedeldi.


İkili sokağın aşağısına doğru ilerleyip önünde rengarenk cips paketlerinin, file içindeki renkli plastik topların olduğu bakkala yöneldiler.


- İşte emektar bakkalımız Süleyman amcamız.


Geçen yıllara meydan okurcasına dimdik duran adam samimi bir tebessüm ile karşıladı ikiliyi.


Onlar bakkalın önünde sohbet ederken Peyami, kasa önünde onu izleyen kırgın gözleri yine görmedi.


🌻


Perşembe, kırk, mevlit derken sade bir nikah ve düğün ile dünya evine girmişti Bekir ve Fulya. Anneannesi Raziye hanım bu duruma çokça söylense de gençlerin isteğini göz önünde tutan Kerem ve Ayşe ikilisinin içine çokça sinmişti. Düğün için her şey usulüne göre olmuştu. Daha rahat etmesi için genç kızlarla beraber gelin alışverişine çıkmışlardı. Fulya pek bir şey istemese bile Ayşe hanım gözünün değdiği her şeyi almıştı. Kendini kimsesiz hissetmesi isteyeceği son şey dahi değildi. "Hiç bir şey değişmedi." demişti özellikle. Önce anne yarısıydı şimdi tam anne olmuştu o kadar. Kardeşi Zeliha'nın emanetiydi. Ahu neyse o da oydu onun için.


Bir aklı ise oğlundaydı. Bekir temiz kalpli ağırbaşlı bir çocuktu. Ona güveni tamdı, Fulya'yı üzmez ona şifa olurdu. Fulya'nın yalnız kalmaması adına kendi evlerine yakın bir ev almışlardı ikisi için. Nöbetlerden ve hastaneden fırsat buldukça uğrayacaktı mutlaka fakat önce bir süre o ikisine izin verecekti birbirlerine alışmaları için. Bu konuda Ahu'yu da sıkı sıkı tembihlemişti. Fulya'yı yalnız bırakmak istemiyor fakat kendi de onunla oturup ağlayınca kızcağız daha da çöküyordu.


Gelen minik hastası ile özenle ilgilenmiş ardından kocası ile aynı hastanede çalışmanın getirdiği rahatlık ile saate bakınmıştı. Öğle yemeği için onun sevdiği dürümden sipariş etmişti. Bekir yüksek ihtimalle bu saatlerde de çalışıyor olmalıydı, dün bir mahkemesi olduğundan bahsetmişti ayak üstü. Ahu.. Büyük ihtimalle yine Meryem halasındaydı. Tebessüm etti reçete yazarken. O ikinci bir anne gibiydi, Meryem hanım onu evlatlarından ayırmazdı bu yüzden gönlü rahattı. Çalışmaya devam ederken bir aklı da diğer kızı Fulya'daydı.


🌻


9 yıl önce


Öğretmen beslenme saatinin geldiğini söylediğinde Nazmiye ilk günkü gibi yerine sinmiş başını masaya koyarak küçük kollarını etrafına sarmıştı. Yanında oturan Nesrin'in sarı ve örgülü saçlarının ucundaki süslü tokalara baktı çaktırmadan. Pembe ve kurdele şeklindeki tokalar ile iç çekerken kafasının dürtülmesi ile ürkekçe başını kaldırdı. Öğretmeni Serpil hanım ince gözlüklerinin altından boş masayı işaret etti.


- Senin beslenme örtün nerede Nazmiye?


Hiç olmamıştı ki.. Titrek bir nefes aldı ve öğretmenine bakmadan konuştu sessizce.


- Ben evde yedim ki öğretmenim.


Sınıftaki herkes ona gülerken bazı çocuklar abartılı şekilde parmak ile onu göstermişlerdi. Keşke görünmez olabilseydi o an.


- Bütün arkadaşların kahvaltı yaptı Nazmiye. Hep böyle yapıyorsun, bu sınıfın kuralları var. Bu kurallara uymalısın. Geç bakalım tahtaya.


Başını daha çok eğdi sanki mümkünmüş gibi. Alıştığı için sessizce yerinden kalkıp tahtanın önüne ilerlemiş tek ayağını kaldırmıştı. Öğretmeni Nesrin'in getirdiği börekten minik bir parça koparıp ağzına atarken ona baktı sessizce. Öğretmenin de mi evinde yoktu acaba? Neden her beslenme saatinde herkesin yemeğinden alıyordu ki?


Başını eğdi ve uçları yıpranmış ayakkabısına baktı. Sol ayağındaki ayakkabının önü patlaktı, bu yüzden ne zaman ceza alsa sol ayağını kaldırırdı. Yemek yerken ona bakıp aralarında fısırdaşıp gülüşen çocuklar görmesin ona daha fazla gülmesinler diye..


🌻


Bu bölümü duyarlı ve iyi niyetli öğretmenlere adamak istiyorum.

İlkokul öğretmenim babamın işi dolayısıyla diğer çocuklar gibi eve gidemediğim bir öğle arası bir velinin davetine benimle beraber katılmıştı. Benimle o eve girerken omuzlarımı okşamış beni "Kızım" diye tanıtmıştı.

Sen bir kız çocuğunun yüreğine dokundun. Ben de diğer kız çocukları için okuyup bir gün senin gibi öğrencilerime kızım demeyi her şeyden çok istiyorum.


🌻


Loading...
0%