@esma123321
|
Evimde ne yapmam gerektiğini düşünürken birden kapım çaldı. Gelen kişiyi tanımıyordum. Ancak uzun boyu siyah saçları ve yakışıklılığıyla gözlerimi kamaştırıyordu. Ancak şu an bunlara takamazdım. Ben daha bir şey söylemeden adam konuştu: “İyi günler hanımefendi. Ben komiser yardımcısı Cenk Kara.” Dedi. “İyi günler ben de Aynur Yıldız.” Dedim. “Tanıştığımıza memnun oldum.” “Bende memnun oldum.” “Beni içeri davet etmeyecek misiniz?” diye sordu. “Tabii buyurun” dedim. Adam içeri girdi, salona oturdu ve konuşmaya başladı. “Tahmin edeceğiniz üzere emniyetten geliyorum ve sizinle önemli konular konuşmaya geldim.” Meraklanmaya başladım. Hemen “ nedir bu önemli konu?” diye sordum. Adam tekrar konuşmaya başladı. ” Ablanız İlknur Yıldız'ın katili hakkında yeni gelişmeler var .” Dedi. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Kalbim çok hızlı atmaya başladı. “Nedir” diye sordum. “Elimize geçen yeni kamera kayıtları var ve bu kayıtlara göre katil kapıyı zorla açmamış” Bu cevabı duyduğuma çok şaşırdım. Aklıma ilk olarak kapıyı tam kapatmadığımız geldi. Ancak adam sözüne devam edince yanıldığımı anladım. “ Kapıyı ona ablanız açmış.” Bir süre konuşmadım. Bunu hiç beklemiyordum. Ablam ona neden kapıyı açmıştı ki? Aklımda birçok soru vardı. Konuşmadığımı görünce adam sözü tekrar aldı. “Sizinle konuşmak istediğim bir konu daha var.” Bakışlarımla konuşmasını söyledim.”Ablanızın katilini bizimle bulmak istemez misiniz? Sizden isteğim tekrar mesleğinize dönmeniz daha emekli olmak için çok erken.” Katil olmayı seçersem yakalanma ihtimalim düşükte olsa olabilirdi. Silah sıkıntısı çekebilirdim yalnız olacağım için sürekli tetikte olmalıydım. Polis olmayı seçersem böyle sorunlarım olmayacaktı ancak intikamımı tam olarak alamayacaktım. Cana karşılık can istiyordum. Ama aynı zamanda hem onun canını alıp hem de bunu sıkıntı çekmeden yapmamın tek bir yolu vardı. Polis olup onu öldürmek. Ancak bu da hayatımın geri kalanına mal olabilirdi. Hangi tarafı seçeceğim henüz belli değildi ama katil olmam ihtimaline karşı bir yalan uydurup söylemeye karar verdim. “Üzgünüm beyefendi ancak ben polisliği 2 ay önce bıraktım ve şu an da dönmek gibi bir niyetim yok. Ya ablamı koruyamadığım gibi diğer insanları da koruyamazsam. Ayrıca birkaç hafta içinde yurt dışına çıkacağım.” “Anlıyorum. Ancak bu olayı ve diğer olayları çözmek için sizin deneyimlerinize ihtiyacımız var. Siz genç yaşınıza rağmen çok iyi bir polissiniz." “Size söylediğim gibi tekrar polis olmak gibi bir niyetim yok. En kısa zamanda yurt dışına çıkıp kendime yeni bir hayat kurmayı düşünüyorum.” “Pekİ,tamam. İsterseniz ben numaramı bırakayım. Fikrinizi değiştirirseniz beni arayın lütfen.” “Pek sanmıyorum ama yine de teşekkürler.” Elbette ablamın katilinden intikam almadan veya onu hapse attırmadan buralardan gitmeye niyetim yoktu. Adam “ o zaman ben artık gideyim.” Dedi. Ona kapıya kadar eşlik ettim. Tam çıkacakken durdu ve “tekrar görüşmek dileğiyle, hoşça kalın” dedi. Yalnızca gülümsedim ve yakışıklı adamı uğurladım. Aradan biraz zaman geçti. Tekrar kapım çaldı. Normalde bu saatte ablam işten gelirdi. Ben de evde olduğum zaman kapıyı açardım. Ama bu sefer gelen kişi ablam değildi ve artık hiçbir zaman olmayacaktı. Yavaşça kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda sarışın, kısa boylu ve hayatımda görüp tanıdığım en pozitif insan vardı karşımda. Ceren. Ablamın cenazesinde bana en çok destek olan kişi Ceren’di. Ona çok şey borçluyum. Tabii psikolog olduğu için benim gibi insanlarla konuşmayı iyi biliyor. Kendisi tam bir melek. Ne zaman üzülsem bana pozitif şeyler düşündürmeyi başarır. “Ben geldim!” diye bağırarak içeri girdi. Tam hoş geldin diyecekken elindeki market poşetlerini kucağıma yığdı. Getirdiklerini mutfağa koydum ve yanına geçtim. “Ablamın katili hakkında yeni gelişmeler olmuş.” Diye mırıldandım. Ceren’in gözleri fal taşı gibi açıldı. “Ne dedin sen. Gerçekten mi? Nasıl olmuş? Kim yapmış?” beni birden soru yağmuruna tutmaya başlayınca susmayı tercih ettim. Sustuğumu görünce her sorusuna birden cevap veremeyeceğimi anlamış olsa gerek ki sustu ve “ ne gelişmesi olmuş” diye sordu. “Katil eve zorla girmemiş. Kapıyı ona ablam açmış. Ancak neden açtığını bilmiyorum.” Dedim. “Yeni bir gelişme olmasına sevindim.” Diye karşılık verdi bana. “Peki, sen bunu nereden öğrendin?” diye sordu. “Eve biri geldi. Adı Cenk mi neydi. Baş polis memuruymuş. O söyledi. Ayrıca bir teklifte bulundu.” Diye cevapladım. Ceren kıkırdayarak “ ne teklifiymiş bakalım evlilik mi evlenme yaşın geldi de geçiyor zaten” bunu söylediğine sinir olmamıştım. Zaten ne zaman bir boşluk bulsa evlilik konusunu açıyordu. Bende yavaş yavaş alışmıştım buna “ Evet, Ceren evlilik teklifi birazdan da gelinlik bakmaya gideceğiz.” Diye cevapladım. Biraz güldükten sonra ikimiz de kendimize kahve yaptık. Ceren kahvesini yudumlarken “ tekrar polis olmamı istiyor” dedim. Ceren son anda kahvesini yuttu ve tekrar soru sormaya başladı. “Peki, sen ne dedin?” Ceren'e planımdan hiç bahsetmemiştim ve bahsetmek gibi bir niyetim de yoktu. Zaten benim tarafımda olacağını pek sanmıyordum. Kendisi bir karıncaya bile zarar veremez. O yüzden risk almamak en iyisiydi. Yapacağım şeyin en iyi arkadaşım tarafında bozulmasını istemezdim. “ Ona polisliği bıraktığımı, dönmek gibi bir niyetim olmadığını söyledim. Ayrıca birkaç hafta içinde yurt dışına çıkacağımı” Ceren tekrar şaşkınlıkla bana baktı. “ Ne, yurt dışı mı beni burada bırakıp gidecek misin yani?” eğer polisken katili öldürürsem yurt dışına tek başıma çıkmam gerekiyordu. Bu da Ceren’in tek arkadaşının gitmesi demekti. Onu yanımda götürmeme ihtimalini görmezden gelerek “merak etme henüz kesin değil, zaten gidersem seni de benimle götürürüm.” Dedim. Bunu duyduğuna sevinmiş olmalı ki sürekli yurt dışından bahsetmeye başladı. Daha sonra konuşurken uyuya kalmışız. Sabah uyandığımda Ceren’in benden önce kalkıp kahvaltıyı hazırlamaya başladığını gördüm. Elimi yüzümü yıkadım ve yardım etmek için mutfağa gittim. Ceren’de tam o sırada menemeni masaya koyuyordu.” Günaydın” dedi. “ sana da” diye karşılık verdim. “Bugün ofisimde çok müşterim var. Eve biraz geç gelebilirim.” Bunu söylediğine sevinmiştim. Çünkü evde yalnız kalarak daha sağlıklı düşünebilirdim. Başımla onayladım ve kahvaltıya oturduk. Kahvaltıdan sonra Ceren hazırlanıp evden çıktı. Artık evde yalnızdım ve iyice düşünmek için bolca vaktim vardı. Salondaki bir koltukta oturup düşünmeye başladım. Eğer katil olursam her an çok dikkatli olmalıydım. Güvenliğim tehlikedeydi. Tek bir tabancam vardı ama bana daha iyileri lazımdı. Polis olursam bu sorunlar olmayacaktı. Güvende olacaktım. Ancak intikam olmazdı bu. Çünkü ablam öldüğü halde onun yaşaması adaletsizce olurdu. Ya da polis olup onu yakaladığımda öldürecektim. Ancak bunu yaparsam hemen kaçmam gerekecekti ve etrafımda sürekli polisler olacağı için bunu yapmam zordu. Yakalanırsam da hayatımın geri kalanını kendi ellerimle çöpe atmış olurdum. Bu plan diğerlerine göre daha riskliydi ama yakalanmadan bunları yapmayı başarabilirsem kendime yeni bir hayat kurtarabilirdim. Ancak Ceren’i burada yalnız bırakmam gerekirdi ve bunu hiç istemiyordum. Şu an en iyisinin katil olmak olduğunu düşünüyorum. Aklımdan bunları Geçirirken telefonum çaldı. Arayan bende kayıtlı olmayan bir numaraydı. “İyi günler Aynur Hanım ben Cenk dün tanışmıştık.” Bu adamın araması pek hoşuma gitmemişti. Ama aynı zamanda gitmişti de. “ İyi günler Cenk Bey” dedim. “ Yeni gelişmeler var” dedi. “Nedir” diye sordum. “ Ablanızı öldüren kişi kumral saçlı orta boylu ve olay gecesi sarı bir hırka giymiş biri. Ayrıca arkadan görmeme rağmen çok zengin birine benzemiyordu. Yani aynı hırkayı tekrar giyme ihtimali var.” Dedi. Bunu duyduğuma sevinmiştim en azından az çok neye benzediğini biliyordum. Kim cinayet işlerken sarı giyinir ki? Bu katil tam bir psikopat olmalı.“ Bunu duyduğuma sevindim. Fakat yanlış anlamazsanız size bir şey sorabilir miyim” diye sordum. “Tabii buyurun” dedi. “Ablam hakkındaki bilgileri neden sizden alıyorum. Daha önceden başkası haber veriyordu da” aslında bu adamdan önceki adam bana pek bir bilgi vermemişti. Ama yine de neden bu adamın ablamın dosyasına baktığını merak etmiştim. “ Bunu sormakta haklısın hata bende size söylemeliydim. Artık ablanızın dosyasıyla ben ilgileniyorum. Baş komiser böyle uygun gördü.” Dedi. Tam bunları söylerken aklıma bir fikir geldi. Polis olmayı seçecektim. İstediklerimi karşılayıp sakatlanmış numarası yaparak polisliğe iyileşene kadar ara verdiğimi söyleyecektim. Ve herkes beni sakat sanırken ben işimi halledip hayatımı normal biri gibi yaşayabilecektim. Bu fikir aklıma çok yatmıştı. “ Anladım, teşekkürler” dedim. Adam “merak etmeyin daha öne böyle dosyalarla ilgilendim ve tecrübem var. Bildiğim kadarıyla baş komiserle aranız iyiydi.” Haklıydı. Baş komiser Murat ağabey ile aramız gerçekten de iyiydi. Beni kızı gibi severdi bende onu babam olarak görürdüm. Ben polisliği bırakınca da çok üzülmüştü ve bunu saklama gereği hiç duymamıştı. İşleri çok yoğun olduğu için yanıma pek gelemezdi. Fakat her hafta en az bir kere arayıp nasıl olduğumu sorardı. Bu da beni çok mutlu ederdi. Adamın sorusuna “evet haklısınız” diye cevap verdim. Adam tam telefonu kapatacakken onu durdurdum. “Size bir şey söylemem gerekiyor” dedim. Adam “ elbette dinliyorum” diye karşılık verdi. “Ben tekrar polisliğe dönmek istiyorum” dedim. Adam kısa bir süre konuşmadı. Belli ki şaşırmıştı. Daha sonra sözü aldı ve “ bunu duyduğuma çok sevindim o halde artık iş arkadaşı olduğumuza göre sizli kelimeleri bıraksak mı?” diye sordu. “ Tabii olur.” Dedim.“Aramıza tekrardan hoş geldin Aynur” dedi. Bana ismimle seslenince biraz değişik gelmişti ancak bundan şikayetçi değildim. Bende “hoş buldum Cenk” diye yanıtladım onu. Gülümsediğini hissediyordum. “ o halde daha sonra görüşürüz hoşça kal dedi ve telefonu kapattı. Midemde değişik bir şey hissediyordum. Ancak şu an buna ayıracak vaktim yoktu. Planımı olabilecek en kısa zamanda yürürlüğe sokmalı ve işimi halledip normal bir insan gibi yaşamaya başlamalıydım. |
0% |