Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. BÖLÜM: İLK GÖREV

@esma123321

Eve vardığımda Ceren henüz gelmemişti. Planımı sonunda kararlaştırmıştım. Polis olup görevlere katılacak, ardından sakatlanmış numarası yapacaktım. Böylece katil dahil herkes beni sakat sanacaktı ve katil beni sakat sandığı için yanıma gelip rahatça konuşabilecekti. O sırada onun canını alacak, cesedi ortadan kaldıracak ve yavaş yavaş iyileşiyormuş gibi yapacaktım. Daha sonra da Ceren ile beraber başka bir yere taşınacaktık. Ortam sakinleşince Cenk’i kendime aşık ettirmeye çalışacaktım. Kusursuz gittiği halde planımdan memnundum ve başaracağıma olan inancım tamdı.

Bunları düşünürken acıktığımı fark ettim. Kendime atıştırmalık bir şeyler hazırlamak için mutfağa gittim. Ekmeğin arasına ne bulursam koymaya başladım. Küçüklüğümden beri yemek yapmaktan hoşlanmam ve beceremem de. Ceren de bunu bildiğinden yemekleri hep kendi yapar. Normalde evde olmadığı zamanlarda yemek yapıp giderdi ama bu sefer değişik bir şekilde evde yemek yoktu. Unutmuştur herhalde diye düşündüm ama Ceren yapacağı bir şeyi kolay kolay unutmazdı. Neyse artık gelince sorarım. Diye düşündüm. Yemeğimi yedikten yaklaşık bir saat sonra Ceren eve geldi. Çok yorgun görünüyordu. Yanıma oturduğunda konuşmaya başladım.

“İyi misin Ceren?” diye sordum. Evet anlamında başını salladı. “Çok yorgun görünüyorsun, bugün işlerin çok yoğundu sanırım.” Tekrar evet anlamında başını salladı. Daha sonra bir şey unutmuş gibi bir yüz ifadesine büründü. “Ben sana yemek hazırlamayı unuttum. Kesin şimdi çok açsındır” dedi. Benim için bu yorgun haliyle yemek yapmasını istemezdim. Zaten yediklerim beni sabaha kadar idare ederdi. “ Yok ya ben atıştırdım bir şeyler, aç değilim” dedim ve bu konuyu ona unutturmak için başka şeylerden konuşmaya başladım.

“ Yarın işe başlıyorum” diye mırıldandım. Kapanmak üzere olan gözlerini birden açtı ve bana baktı. “Ne işi” diye sordu. Ceren’ e henüz yaşanan gelişmelerden bahsetmemiştim. Olanları duyduğunda çok şaşıracağından emindim. “Tekrar polisliğe başlıyorum” dedim. Sevinmiş ve şaşırmış görünüyordu. Konuşmaya başladı.

“ Sonunda inadından vazgeçtin. Gerçekten çok sevindim” dedi. Tam bugün olanları ona anlatmaya başlayacaktım ki gerçekten de çok yorgun olduğunu fark ettim. Onu kaldırdım ve yatağına yatırdım. Daha sonra da yatağıma uzandım. Birden aklıma Cenk geldi. Onu çok özlemiştim. Yalnızca bir defa görmeme rağmen yakışıklılığıyla ve konuşma diliyle beni gerçekten etkilemeyi başarmıştı. Acaba ben onu etkilemeyi başarabilecek miydim? Ya da belki de benden etkilenmişti ama saklıyordu. Bunu ilerleyen görevlerde öğrenebileceğimi düşünüyordum.

Yarın uzun zaman sonra bir zamanlar ikinci evim olarak bildiğim karakola gidecektim. Heyecanlı değildim, mutlu değildim, mutsuz değildim, sadece inançlı ve umutluydum. O katili yakalayacağıma olan inancım ve umudum tamdı. Ondan hemen kurtulmak, normal yaşamıma dönmek istiyordum. Bunları düşünürken uyuyakalmışım.

Sabah uyandığımda yatağımdan kalktım ve evde düşünmeye başladım. Bugün uzun zaman sonra tekrar karakola gidecektim. Aslında bana bir yandan da iyi geleceğini düşünüyordum. Ama bana daha iyi gelecek bir şey vardı. Cenk’i görmek. Sanki karakola gitmek için değil de onu görmek için gitmeyi istiyordum. Canım sürekli onu görmek istiyordu. Sanırım ona aşık olmuştum. Şimdilik böyle şeylere ayıracak pek vaktim yoktu. Fakat işimi hallettiğim zaman ona doya doya zaman ayırabilirdim.

Bunları düşünürken evde deli gibi dolandığımı fark etmemişim. Ceren uyanmış ve beni izliyordu. Acaba şu an benim hakkımda ne düşünüyordu. “Umarım delirmeye başladığımı düşünmez” dedim içimden. Ceren ona baktığımı görünce hafifçe gülümsedi ve “ günaydın, kimmiş bu şanslı çocuk” dedi.

Şaşırmıştım nasıl anlamıştı ki. Cenk'e aşık olduğumu bu kadar belli ediyor muydum? Daha da önemlisi o bunu fark etmiş miydi? Umarım fark etmemiştir. “ Sana da günaydın. Fakat öyle biri yok” dedim. Kendimi henüz böyle şeyleri birine anlatmak için hazır hissetmiyordum. Karşımdaki en iyi arkadaşım olsa bile. Ceren hafif bozulmuş bir ifadeyle bana baktı ve “ çocuk mu kandırıyorsun. Birine aşık olduğun kilometrelerce öteden bile belli oluyor. Artık bunu benden saklayamayacağına göre seni dinliyorum” dedi.

Gerçekten de Ceren’in söylediği gibi aşık olduğum çok mu belli oluyordu? Yoksa o psikolog olduğu için bunu hemen mi anlamıştı? Aklımdan bu sorunun cevabını bulmaya çalışırken Ceren son iki kelimesini tekrarladı. “ Seni dinliyorum.” Kendimi çok kararsız hissediyordum. Acaba ona söylemeli miydim? Zaten anlamıştı. Söylesem hiçbir şey kaybetmezdim. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım. “Hani geçen sana anlatmıştım ya. Bir adam kapıma geldi adı Cenk” dedim.

Kendimi rahatlamış hissediyordum. Ceren’in mutluluğu yüzünden anlaşılıyordu. Yerinde hafifçe zıplayarak alkışlamaya başladı. “ Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Ama beni nikah şahidi yapmazsan bozuşuruz” dedi. Onunla evlenmeyi isterdim. Fakat o benden etkilenmiş miydi? Onun için bir iş arkadaşı olarak mı kalacaktım? Yoksa bir iş arkadaşından fazlası mı? Bunu ilerleyen zamanlarda öğreneceğimi düşünüyorum. “Ceren daha onun duyguları hakkında hiçbir şey bilmiyorum” diyerek sesimi biraz kızmış gibi çıkardım. Bunu fark etmiş olmalı ki “ tamam tamam konuyu kapatıyorum ama şimdilik” dedi. Bende başka konu açmak için “ bu kız acıktı. Onu besleyecek birileri yok mu?” dedim. Buna karşılık Ceren, şuna bakın aşık kızımız acıkmış” dedi.

Sinirlendim ve “Ceren” diyerek ayağımdaki terliği ona doğru fırlattım. Ama o bunu erken fark etmiş olmalı ki mutfağa doğru koşmaya başladı ve terlik onun bacağını sıyırıp yere düşünce Ceren odanın kapısında belirdi. “Iskaladın” diyerek hafifçe gülmeye başladığında diğer terliğimi çıkarıp ona doğru fırlattım. Bu sefer ıskalamamıştım ve onu ayağından vurmayı başarmıştım. Artık gülen taraf bendim. Güldüğümü gören Ceren “ hiç komik değil” dedi ve salonu terk etti.

Ceren kahvaltıyı koyarken bende hazırlanmaya başladım. Mavi bir kot pantolon ve siyah bir tişört giydim. Saçımı yukarıda topladım tek tabancamı yerine yerleştirdim ve çantama birkaç eşya koyarak salona doğru yürümeye başladım. İçeri girdiğim zaman Ceren kahvaltıyı hazırlamayı neredeyse bitirmişti. “ Mutfaktaki masada zeytin ve peynir var onları getirebilir misin? Diye sordu. “ Tabii getiriyorum” diye cevapladım.

Mutfağa girdim, tabakları elime aldım ve tam çıkacakken mutfak penceresinden çıkan bir ses duydum. Ne olduğuna bakmak için pencere doğru ilerlediğimde içeri bir kâğıt parçası düştü. Kâğıtta ne yazdığına bakmadan kafamı pencereden dışarı çıkardım. Kimse görünmüyordu. Oturduğumuz daire ikinci kattaydı. Birinin rahat bir şekilde içeriye kâğıt atması mümkün değildi. O halde bu kâğıt nasıl içeri düşmüştü ki? Bunun nasıl olduğunu anlamaya çalışırken yerdeki kâğıdı elime aldım. Üzerinde iki kelime yazılıydı. “ ONA DOKUNMA” altında da iki harf vardı “C.K.” neyden bahsettiğini anlamamıştım. Fakat kimin yazdığını anlamıştım. Adını bilmediğim ama ona lakap taktığım biri. Katil Kız.

Neye dokunmamamı istiyordu? Bunu düşünürken salondan seslenen Ceren’in sesini duydum. “ Hadi ama iki tabak getirmek bu kadar zor olmamalı” bunun gizemini daha sonra çözmeye çalışacaktım. “ Tamam, geliyorum” diyerek salondaki yemek masasına doğru ilerledim. Tabakları masaya koyunca Ceren “ sonunda” dedi ve yemeğimizi yemeye başladık. Yemekten sonra çıkma saatimin geçtiğini fark ettim. Hemen Ceren'e hoşça kal deyip evden çıktım.

Arabamın yanına vardığımda anahtarları unuttuğumu fark edip hızla eve doğru ilerledim. Eve vardığımda kapıyı anahtarlarımla açtım ve Ceren’in bana seslendiğini duydum. “ Arabanın anahtarları portmantoda” arabanın anahtarını unuttuğumu nereden anlamıştı ki? Neyse Ceren bu ne zaman neyi bileceği belli olmaz diye düşündüm ve “ teşekkürler” diye karşılık verdim ona. Daha sonra tam kapıdan çıkacakken Ceren tekrar seslendi. “ Bugün geç gelebilirim, haberin olsun” dedi. “Tamam” dedim ve evden çıktım. Arabaya bindiğimde yan koltukta bir kâğıt parçası olduğunu fark ettim. Arabama nasıl kâğıt sokmayı başarmıştı ki? Üzerinde yine iki kelime ve altında iki harf vardı. “O BENİM” C.K.” Hala neyden bahsettiğini anlamamıştım. İlk günden geç kalmak istemediğimden bunları daha sonra düşünmem gerekecekti. Arabayı çalıştırıp karakola doğru gitmeye başladım.

Karakola vardığımda herkesten hoş geldin mesajını aldıktan sonra ilk işim Murat Ağabeyin odasına gitmek oldu. Kapıyı çaldım. İçeriden “girin” diye bir ses duydum. İçeri girdiğimde masasının başında oturmuş olan Murat ağabeyi gördüğüme çok sevinmiştim. Hiçbir şey söylemeden koşarak ona sarıldım. O da bana karşılık verdi. Uzun zaman sonra onu gördüğüme çok sevinmiştim. Sarılmamız bittiğinde Murat ağabey “ neden bana geleceğini söylemedin?” diye sordu. Şaşırmıştım. Ben Cenk’in bu haberi çoktan Murat ağabeyime söyleyeceğini düşünmüştüm. “ Ben senin haberin var diye biliyorum” dedim. Murat ağabey şaşırmış gibi bana baktı. “ Yok canım nereden haberim olacak” dedi. Daha sonra da ekledi. “ Sen buraya geleceğini kime söyledin ki?” diye sordu. Ben Cenk ile telefonda konuşurken ona söylemiştim. Sana da söyler diye düşünmüştüm fakat söylememiş demek. Neyse ben de sana bu şekilde sürpriz yapmış oldum.” Bunu dediğim an odanın kapısı çaldı. Murat ağabey “girin” diye seslendi. Gelen kişi Cenkti. Onu gördüğüme sevinmiştim. Kalbimde değişik bir şey hissetmeye başlamıştım. İçeri girdiğinde ilk başta Murat ağabeye daha sonra bana günaydın dedi ve tam konuşmaya başlayacakken sözü Murat ağabey aldı.

Aynur’un buraya geleceğini neden bana söylemedin. Çok hazırlıksız yakalandım” dedi. Bunu keyifli bir şekilde söylemişti. Cenk hafifçe gülümseyerek bana baktı ve konuşmaya başladı. “ affedersiniz amirim ama sürpriz olursa daha iyi olacağını düşündüm” dedi. Murat ağabey tam konuşmaya başlayacakken bu sefer ben onun sözünü kestim. “ Boşver Murat ağabey sonuçta geldim ve beni gördün. Önemli olan da bu değil mi?” diye sordum. “ Murat ağabey “evet haklısın” diye cevapladı ve sonra “söyle bakalım Cenk ne için geldin?” diye sordu. Daha sonra Cenk konuşmaya başladı. “Amirim ekip hazır. İzninizle birazdan çıkacağız” dedi.

Sanırım tam görev gününü bulmuştum ve bu da beni çok mutlu etmişti. Göreve gitmeyi önceden de çok severdim. Şimdi de gitmek için can atıyordum. Murat ağabey “ tamam birazdan çıkın” dediği sırada hemen atladım. “ Bende geliyorum” dedim. Cenk şaşırmışa benzemiyordu. Fakat Murat ağabey çok şaşırmıştı. Bu şaşkınlığına karşılık “ buraya yalnızca seni görmeye gelmedim. Aynı zamanda tekrar eski mesleğime dönmeye geldim” dedim Murat ağabeyin ne kadar sevindiği yüzünden anlaşılıyordu. Şoku üstünden atlatınca konuşmaya başladı. “ Buna ne kadar sevindiğimi anlatamam. Bir daha dönmezsin diye düşünmüştüm” dedi. Gülümsedim ve ona sarıldım. O da bana aynı şekilde karşılık verdi. Daha sonra Cenk'e dönüp “ bugün Aynur da sizinle geliyor. Ona iyi bak. Anlaşıldı mı? Cenk bana bakarak gülümsedi ve “ anlaşıldı amirim. Aynur bana emanet” dedi. Daha sonra konuşmaya başladım. “ Ama bana silah lazım” dedim. Gerçekten de silaha ihtiyacım vardı. Sonuçta katil kız ile karşılaşacaktım. Silahım olmadan da bunu yapamazdım. Murat ağabey konuşmaya başladı. “ İstediğin silah olsun. Sen geri döndün ya artık ölsem de gam yemem” dedi. Daha sonra Murat ağabeye veda edip Cenk ile beraber dışarı çıktım.

İlk konuşmaya başlayan Cenk oldu. “ Heyecanlı mısın?” aslında pek heyecanlı değildim. Ama bunu belli etmemem gerekiyordu. Çünkü eski işime dönüp heyecanlı olmamam biraz saçma olurdu. Bende bunu belli etmemek için “ evet, uzun zaman sonra göreve çıkmanın bana iyi geleceğini düşünüyorum. Bu arada ben direkt göreve atıldım ama görev ne? Diye sordum. Hafifçe gülümsedi. “ Bende bunu ne zaman soracaksın diye bekliyordum” dedi. Cevap vermeden önce birine bana silah getirmesini söyledi ve daha sonra benimle konuşmaya başladı.

“Bir ambar var. İçinde uyuşturucu kaçakçılığı yapan insanların koyduğu uyuşturucular olduğunu tespit ettik. Bugünkü hedefimiz uyuşturucuları toplamak ve bunda parmağı olanları buraya getirmek. Adamların kalabalık olma ihtimali olduğu için biz de kalabalık gideceğiz” dedi. Bu görev benim için normaldi. Kalabalık bir baskın yapacaktık ve adamları yakalayıp buraya getirecektik. Bir sıkıntı çıkmadığı halde yapabileceğimizi düşünüyordum. “ Güzel, ilkten böyle aksiyonlu bir görev iyi gelecek” dedim. “Göreceğiz. Bakalım paslanmış mısın?” diye cevapladı. Bunları konuşurken dışarı, arabaların yanına çıktık. Yetiştiğimizde biri geldi ve bana silahımı verdi. Arabaya binmeden hemen önce Cenk'e “göreceğiz” dedim ve arabanın sürücü koltuğuna bindim. Bunu gören Cenk şaşırmış gibi yüzüme baktı. “Ne bakıyorsun öyle” dedim. Şaşkınlığı hala yüzünden okunabiliyordu. “ Şey, genelde arabayı erkekler kullanır da o yüzden biraz şaşırdım” dedi. “Tamam, bu sefer ben kullanacağım daha doğrusu hep ben kullanacağım buna alışsan iyi olur” dedim. Önceden de bir göreve gideceğim zaman arabayı hep ben kullanırdım. “ Tamam, öyle olsun ama sadece bu seferlik” dedi. “Onu zaman belirleyecek. Biniyor musun yoksa basıp gideyim mi?” diye sordum.

Cevap vermeden arabaya bindi. Onu ne zaman görsem yakışıklılığıyla gözlerimi kamaştırıyordu. Ama bu amacımı engelleyemezdi. O kızdan intikamımı alacak ve daha sonra aşka yer açacaktım. O yüzden şimdi Cenk ile normal biri gibi konuşmalıydım. Arabaya bindiğinde “nereye gidiyoruz” diye sordum. Gülümseyerek “sen buradan çık ben sana tarif edeceğim “ dedi. Başımla onayladım ve arabayı çalıştırıp yola çıktım.

Yol boyunca Cenk’in yönlendirmeleri dışında hiç konuşmadık. Gideceğimiz yere vardığımızda arabadan indik ve Cenk herkesin nereye gideceğini hareketleriyle gösterdi. Herkes onu dinleyip görev yerine giderken ben de onunla beraber ön kapıdan girecektim içeriye. Hepimiz hazır olunca Cenk silahını hazır tuttu, kapıyı açtı ve içeri girdi. Hemen arkasından ben girdim. Ben sağa Cenk ise sola baktı. Benim baktığım tarafta kimse görünmüyordu. Ağır adımlarla ve tetikte kalarak ileriye doğru gittim. Burası beklediğimden daha büyüktü. Ama çok boştu burada nasıl kaçak madde saklamışlardı ki? Görünmemesini sağlamak için gizli bir oda olması falan gerekiyordu.Tam bunları düşünürken bastığım bir kilimin altında bir şey olduğunu fark ettim. Bir yükseklik vardı. Muhtemelen bir kapak vardı ve altında bir oda. Zekiceydi. Fakat bana işlemezdi. Etraf tamamen kontrol edildikten sonra buraya geri gelecektim. Burayı aklımda tuttum ve ilerlemeye devam ettim.

Başka bir şey bulamadım ilerlediğim yerde. O sırada Cenk yanıma geldi ve “burası boş” muhtemelen yanlış ihbar” dedi. Bende “ hayır, yanılıyorsun” dedim. Şaşkın gözlerle bana baktı. Daha sonra “ne buldun bakalım” dedi. Cevap vermedim. Yalnızca onu ve birkaç kişiyi daha o kapağın olduğu yere getirdim. Kimse konuşmuyordu. Yalnızca şaşkın gözlerle bana bakıyorlardı. Cenk’e “şu kilimi yerden kaldırır mısın?” diye sordum. Bir şey söylemeden dediğimi yaptı ve herkes şaşkın gözlerle bir yerdeki kapağa bir bana bakmaya başladı. Cenk kapağı açmadan önce “ kim önden gitmek ister?” diye sordum. Ses çıkmadı. Tam Cenk bir adama gitmesini söyleyecek gibiyken “hepiniz tam bir korkaksınız” diyerek Cenk’e gözlerimle kapağı açmasını söyledim. Cenk dediğimi yaptı ve kapağı açtığı gibi silahımı hazırda tutup içeri baktım.

İçeride uyuşturucu paketleyen iki kişi vardı. Uyuşturucular ses çıkarmayan bir şeyle paketlenmişti o yüzden yukarıdakiler bunu duyamazdı. Bu da zekiceydi ama bana işlemezdi. İçerideki iki kişiye “hemen silahlarınızı bırakın yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim” dedim. Adamlarda tam korkak tipi vardı. Sanki bu işi zorla yapıyorlardı. Hemen silahlarını yere bıraktılar ve bende içeriye tam olarak girdim. “Burada iki kişi var” diye seslendim onlara. Bunu duyan Cenk yanıma birkaç kişi gönderdi ve adamları yakalayıp kelepçe taktılar. Daha sonrasını izlemedim. Hava almak için dışarı çıktım. Cenkte diğerlerine ne yapmalarını söyleyip yanıma geldi. Bir süre ikimiz de konuşmadık. Sessizliği bozan Cenk oldu. “Nereden anladın?” diye sordu. “ İçinde neredeyse hiçbir şey olmayan bir ambarın zemininde neden kilim olur ki? Çok saçma” diye cevapladım. “Bence zekice” dedi Cenk. “Haklısın bence de zekice. Ama bana işlemez” dedim. Bir süre daha konuşmadık. Tekrar sessizliği bozan yine Cenk oldu. Sana bir şey söylemek istiyorum Aynur” dedi. Çok heyecanlanmıştım. Acaba ne söyleyecekti? Yüzümü ona çevirdiğimde gözlerim gözlerini buldu ve sanki ona tekrar aşık olmuş gibiydim. Ona her baktığımda yeniden aşık oluyordum. Acaba o da bana baktığında böyle hissediyor muydu? Aklımda böyle sorularla “söyle bakalım” dedim. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. “hani sen benim iş arkadaşımsın ya” dedi. “ Evet, öyleyim” dedim. Tekrar konuşmaya başladı. “ Ben seni yani iş arkadaşımı daha iyi tanımak istiyorum ve bunun için bu akşam yemeğe ne dersin?” diye sordu. Çok mutlu olmuştum. Resmen sevdiğim çocuk beni yemeğe davet etmişti. Şu an bundan daha iyi bir şey olamazdı. Cevap vermediğimi görünce yüzüme baktı. Ben de artık cevabını vermem gerek diye düşündüm ve konuşmaya başladım. “ haklısın bende artık beraber çalışacağım birini daha yakından tanımak isterim” dedim. Sevinmişe benziyordu. Fakat ben her ne kadar gizlesem de ondan daha çok sevinmiştim. Bugün benim en mutlu günlerimden biriydi. Hala çözmem gereken birçok şey vardı. Ama bunların arasına Cenk ile bir akşam yemeği koymak hiç de fana olmazdı.

Diğerleri işini bitirince Cenk ile arabaya doğru ilerledik. Yetişmek üzereyken Cenk’in koşmaya başladığını fark ettim. Muhtemelen arabayı sürmek için erken davranıyordu. Fakat benim hızlı koştuğumdan haberi yoktu. Arabanın anahtarı ondaydı. Hızla koşmaya başladım ve o tam arabayı açtığında önüne geçtim ve sürücü koltuğuna oturdum. Neye uğradığına şaşıran Cenk pes etmiş gibi yanımdaki koltuğa geçti. Oturduğu zaman konuşmaya başladım. “ Hızlı koştuğumu söylemiş miydim?” dedim. “ Hayır, ama artık öğrenmiş oldum” dedi. Hafifçe kıkırdadım ve arabayı çalıştırıp karakolun yolunu tuttum.

Karakoldaki işlerimi bitirip arabama doğru ilerlerken karşıma Cenk çıktı ve “akşam seni almaya geleceğim” dedi. “Tamam, bekliyor olacağım” dedim ve arabama binip evin yolunu tuttum.

 

 

Loading...
0%