@esmanur.ork
|
Bölüm 1: Kasabaya Giriş
Marie Lefevre, Paris’teki yoğun gazete ofisinde bir sabahın ilk ışıklarıyla baş başa kalmıştı. Havanın kararmasından önce masasında geçirdiği saatler, onun için daha fazlasını ifade ediyordu; hayatının amacıydı gazetecilik. Karanlıkta düşüncelerini toparlarken, bilgisayar ekranındaki haber başlıklarına göz attı. Her biri bir öncekinden daha sıkıcıydı. Kaç gündür ülkenin gündemini süsleyen haberler arasında kaybolmuştu. Ancak kasabada işlenen cinayetler, onu bir şekilde farklı bir rotaya sürükleyecekti.
O sabah, Paris’teki rutinini bozan bir e-posta almıştı. Mail, kasaba halkını korkutan, gizemli cinayetlere dair yeni bir bilgi içeriyordu. Kasaba, ismi duyulmamış küçük bir yerdi – Saint-Clemen, Fransa’nın güneyine yakın, tarih kokan dar sokakları ve terkedilmiş binalarıyla ünlüydü. Ancak son bir kaç hafta içinde orada işler, alışılmadık bir hal almıştı. Cinayetler… ve her kurbanın boynunda bıraktığı, gizemli yanık çember simgesi.
Marie, masasına eğildi. Saint-Clemen, kasaba… Ne kadar da uzak, ama bir o kadar da yakın bir yerdi. Kendi geçmişinden, ailesinin yıllar önce terk ettiği bir kasaba gibi… Ne tesadüf. Hayatının en önemli haberi olabilir miydi bu?
O gün kararını verdi. O geceyi Paris’te geçirecek ve sabah kasabaya hareket edecekti.
---
Saint-Clemen’e Varış
Kasaba, sabahın erken saatlerinde sarımsı bir sisle sarılıydı. Saint-Clemen, küçücük bir yerdi. Burası, zamanın adeta durmuş gibi hissettiren, eski Fransa’yı hatırlatan bir yerdi. Marie, tren istasyonunun dar ve terkedilmiş köşe başından kasabaya doğru yürüdü. Kasaba sakinleri, geleneksel Fransız kasabası sakinleri gibi, ona çok da ilgi göstermediler. Belki de kasabada uzun süredir yaşanan korku, herkesi birbirine daha da yakınlaştırmıştı.
Marie’nin dikkatini çeken ilk şey, kasabanın dışındaki terkedilmiş evlerdi. Her biri geçmişin yıkık hatıraları gibi. Ama asıl dikkatini çeken şey, kasabanın ana meydanındaki kilisenin önündeki kalabalıktı. Kilisenin etrafındaki köy halkı, belli ki bir cenazeye katılıyordu. Gözleri kayıtsız, ama bir o kadar da korkulu bir şekilde yerinden kımıldayan bir kalabalık.
Kasaba şerifi, yaşlı, ince bir adam olan Gérard Dufresne, Marie’yi görünce bir an duraksadı. Ardından ağır adımlarla ona doğru yaklaştı.
“Burası yabancılara pek alışık bir yer değil,” dedi şüpheli bir şekilde. “Ne arıyorsunuz burada?”
Marie, gazeteci kimliğiyle cevap verdi: “Cinayetler hakkında yazmak için geldim. Son zamanlarda kasabanızda bir dizi öldürme gerçekleştiğini duydum. Yardımcı olabilir misiniz?”
Dufresne’nin gözleri bir an için kaşlarını çatıp sertleşti. Ama sonra, sanki bu tür şeylerle her gün karşılaşıyormuş gibi, soğukkanlılıkla, “Gel, seni olay yerlerine götüreyim” dedi.
---
Olay Yeri
Olay yerine vardıklarında, kasabanın eski bölgesindeki terkedilmiş evlerden birinin kapısının önünde toplanmış bir grup polis vardı. Evin dışı, içerisi gibi bakımsız ve harabe halindeydi. Ancak, her şeyin bir ilginçliği vardı. Evin içine adım attığında, Marie hemen fark etti. Kurbanın boynunda… o korkutucu sembol! Yanık çember.
Duvarda bir etiket vardı, yavaşça yaklaşıp okudu: “Kurbanın adı: Claire Dufresne. Yaş: 28.” Evet, kasaba şerifinin kız kardeşi. Dufresne’nin, nehrin kenarında hayatını kaybeden kızıydı. Bir tesadüf mü, yoksa bir işaret mi?
Marie, kasaba şerifine doğru döndü. “Bu… bu bir mesaj mı?” dedi.
Şerifin yüzü donuk bir ifadeyle, “Burası bir yıkım,” dedi. “Her kurbanın boynunda aynı sembol var. Claire, kasabanın geçmişinden olan bir aileydi. Bütün bu olanlar bir şekilde geçmişin lanetini taşıyor.”
O an Marie, yalnızca bir cinayet soruşturması yapmadığını, aynı zamanda çok daha derin ve karmaşık bir hikayeyi çözmek zorunda olduğunu fark etti. Kimse ona tam olarak ne olup bittiğini söylemiyordu. Ama bir şey kesindi: Bu kasaba, geçmişiyle bağlı kalmış, karanlık bir sırrın içerisine gömülmüştü. Ve bu sırrı ortaya çıkarmak, ona hayatta kalma şansı sunabilirdi.
---
Kasabanın Gölgesinde
Marie, kasaba meydanında yalnız yürürken, kasabanın geçmişi hakkında daha fazla bilgi edinmeye kararlıydı. O gece, yerel bir barda birkaç kişiyle sohbet etti. Kasaba halkı arasında, bir zamanlar Saint-Clemen’da gerçekleşen büyük bir yangından bahsediliyordu. Birçok insan, kasabanın eski sakinlerinin, bir zamanlar dışlanan bir aileyi ateşe vermiş olduklarını söylüyordu. Ama ne olursa olsun, Marie’nin kafasında bir şey eksikti. O yangının, o lanetli yangının, katilin geçmişine nasıl bağlandığı hala netleşmemişti.
Bir an önce olayı çözmek zorundaydı. Ancak kasaba halkı, görünüşte konuşmak istemiyor, her şey bir sır gibi gizleniyordu. Marie, kasabanın karanlıklarına doğru adım atarken, dikkatli olmalıydı. Çünkü birileri, tüm bu sırları korumak için her şeyi yapacak kadar tehlikeliydi.
---
Bölüm Sonu
Marie, geceyi odasında geçirdikten sonra kasabada yapacağı araştırmalara odaklanmıştı. Ancak aklı bir türlü rahat değildi. Kitapçılarda, kütüphanelerde araştırmalar yaparken, bir noktada tanıdığı bir isimle karşılaşacaktı. O isim, her şeyin dönüşüm noktasını belirleyecekti. Ancak, kimdi bu kişi? Ve Marie’nin geçmişiyle olan bağlantısı neydi?
|
0% |