@esmanur.ork
|
Bölüm 2: Gizemin Ardında
İlk geceyi kasabada geçirmek, bana her şeyin ne kadar karışık ve korkutucu olduğunu hatırlatmıştı. Saint-Clemen, dışarıdan bakıldığında huzurlu gibi görünse de, içinde birikmiş karanlık bir sır vardı. Geceyi geçirdiğim odada, kasabanın çürümüş duvarlarının ve terkedilmiş binalarının üstüne sinmiş korku, havada asılı kalmıştı. Her şeyin bir yalanla başladığını hissediyordum. Her an yeni bir gerçekle yüzleşmeye hazırlıklı olmam gerekiyordu. Çünkü bu kasaba, geçmişin lanetini taşımakla kalmıyor, aynı zamanda onun yükünü de hayatımın üzerine bırakmaya kararlıydı.
Sabah erkenden kalkıp kasabanın dar sokaklarında yürürken, kasaba halkı arasında bir şeyler fark ettim. Gözlerinde bir şüphe vardı. Herkes, bir şekilde bir araya gelip susuyordu. Kimse göz teması kurmaya cesaret edemiyordu. Herkesin içini bir korku kaplamış gibiydi. Ve ben, her adımımda biraz daha yalnız hissediyordum. Kasaba sakinleri, cinayetlerin gerisindeki sırrı biliyor gibiydi, ama bir ağızdan konuşmuyor, her şeyin üzerine bir perde çekilmişti.
Telefonum çaldı. Ekranda, Paris'teki gazetenin numarası belirdi. Bir an tereddüt ettim, ama sonra kabul tuşuna bastım.
"Bay Roche," dedim, sesimi olabildiğince sakin tutarak. “Evet, sizi duyabiliyorum.”
Olivier Roche, gazetenin patronu ve aynı zamanda bu kasabanın korkunç olaylarını derinlemesine incelemek için bana baskı yapıyordu. Sesindeki soğukluk, her zaman olduğu gibi, beni bir şekilde rahatsız ediyordu. Ama ne kadar istemesem de, ona karşı duyduğum korku ve saygıyı bastırıp, sesimi sakin tutmaya çalışıyordum.
"Marie," dedi, sesi sabırsızlıkla doluydu. "Henüz bir şey bulamadın, değil mi? Kasabaya gitmene neden olan şeyin peşindesin. Ama henüz hiçbir sonuç yok. Ne yaptıysan, yeterince derine inmedin. Bu, senin işin. Gizemi çözmeli ve o simgeyi anlamalısın. Hemen bir şeyler bulmalı ve haberini yapmalısın."
Olivier’in sesi, belirgin bir şekilde daha sertleşmişti. Sanki bir emir verir gibi, ama aynı zamanda bir tehdit gibi de geliyordu. Onun soğuk tavrı, içimde bir tedirginlik yaratıyordu. Çünkü biliyordum ki, bu adam bir şeyin peşindeydi. Ve her ne olursa olsun, ona hesap verecek olan kişi ben olacaktım.
"Bay Roche," dedim, sesim biraz titreyerek. "Henüz bir şey bulamadım. Kasaba halkı çok gizemli, kimse konuşmuyor. Çok dikkatli olmam gerekiyor."
Bir anlık bir sessizlik oldu. Sonra Olivier’in sesi tekrar devreye girdi, ama bu kez daha keskin ve sertti. "Bu kadar basit olamaz, Marie. Korkma. Herkes susuyor, ama bu seni engellemeli mi? Hayır. Senin görevindir bu sırları ortaya çıkarmak. İnsanlar bir şeyler biliyor, sen de bulacaksın. Eğer bir şey bulmazsan, işin sona erer. Sana ne kadar şans vereceğimi bilmiyorum. Ama zamanın yok."
Telefonu kapattı. Sözleri kulaklarımda çınlıyordu. Olivier’in soğuk, acımasız tavrı bir an daha içimi ürpertti. Ne yapmalıydım? Kasaba halkı bir şeyler biliyor, ama kimse ağzını açmıyordu. Herkesin üzerinde bir korku vardı, ama o korkunun arkasında ne vardı?
---
Kasabanın Derinliklerinde
Bir sonraki gün kasaba meydanında dolaşırken, bir yandan da kasabanın tarihini araştırıyordum. Kütüphanede bulduğum eski kitaplar, kasabanın geçmişine dair bazı bilgiler veriyordu, ancak çok az şey açıklığa kavuşuyordu. Yangın, kasaba halkının büyük bir bölümü için unutulmuş gibiydi. Ama kasabanın eski sakinleri hakkında yazılmış bir kitap dikkatimi çekti. Kitapta, kasaba halkının dışlanmış bir aileyi nasıl harcadıkları ve o trajik yangının nasıl başladığı hakkında birkaç cümle vardı. Bir şey beni oraya çeken bir his vardı. Bu hikayeyi araştırmalıyım.
Öğleden sonra, kasaba meydanındaki eski barda birileriyle konuşmaya karar verdim. İlk başta insanlar bana soğuk yaklaştı, ama sonra kasabanın karanlık tarafına dair bazı ipuçları aldım. Bir adam, yıllar önce burada yaşayan ailelerden birinin hala kasabada olduğunu söyledi. Ama kimse bu aileyi tekrar görmek istemiyordu. "Her şeyin bir bedeli vardır," dedi adam, gözleri şüpheyle doluydu.
Barda iken telefonum çaldı. Ekranda, Bay Roche yazıyordu. Yine...
"Bay Roche," dedim, sesimi daha da alçaltarak. "Evet, sizi dinliyorum."
"Marie," dedi, sesinde bir öfke barındırarak. "Henüz bir şey bulamadığını biliyorum. Ama kasaba halkı çok sessiz. Sessiz kalmalarını sağlayacak bir şeyler var. Senin bunu çözmen gerek. O sembolün arkasında bir şey olmalı. O yanık çember... Hadi, bir şeyler bul ve hemen geri dön. Seni bekleyen bir şeyler var."
Telefonu kapattığında, içimde bir sıkıntı hissi belirdi. Olivier’in baskısı, her geçen dakika daha da arttı. Bir şeyler bulmalıyım. Zamanım tükeniyor.
---
Kasabanın Geçmişi
Bir gece, kasaba meydanındaki eski kilisenin avlusunda dolaşırken, bir an bir şey fark ettim. O eski yangın, kasaba halkının tamamını etkileyen bir travma olmuştu. Ama kimse geçmişin acılarına dokunmak istemiyordu. Kilisenin kapısının önündeki eski taşlarda, her şeyin bir iz bıraktığını hissettim. Geçmişin acıları… bir yıkımın ortasında duruyordum.
Bir an, kasabanın tam ortasında, o simgenin gerisinde daha büyük bir sırrın yattığını fark ettim. Ama neydi bu sır? Kimse bana doğruyu söylemeyecek gibi görünüyordu. Ama bir kişi vardı ki, her zaman doğruyu biliyordu: Bay Roche.
Birçok kişi kasabanın geçmişinden kaçıyordu. Ama ben... ben o sırrı bulmaya kararlıydım.
---
Bölüm Sonu
Kasaba halkı, korku içinde suskunluğunu korurken, Marie’nin içindeki soru işaretleri daha da büyüyordu. Bay Roche’in baskısı altında, gerçeği bulmaya ne kadar yakındı? Kimseyi gücendirmeden, kasabanın derinliklerine inmeli ve sırların perdesini aralamalıydı. Ama kasaba, her köşesinde daha büyük bir tehlike barındırıyordu… ve Mari e için bir çıkış yolu olup olmadığını kimse bilmiyordu.
|
0% |