@esmarina_
|
13 yaşımdan beri çeşitli yerlerde çalışıyordum. En sonunda karar vermiştim, aşçı olacaktım. Hem okuyup hem çalışıyordum; haftanın 6 günü staj yapıyor, 1 günü ise okula gidiyordum. Bu durum beni çok zorluyordu, ama her şeye ve herkese rağmen, özellikle de evde babama ve işte amcama rağmen dayanıyordum. Ama insanım ya, her şeyin bir sınırı vardı. Amcam yüzünden yaşadığım mobbinglerin haddi hesabı yoktu ve sınıfta kalıp koca bir yılımı kaybetmeme neden olmuştu. Çıkmıştım oradan, koca bir kavga sonrası… Bakmayın böyle rahat anlattığıma; aslında çok korkuyordum hem ondan hem de babamdan. Günlerce ne yapacağım diye kafayı yiyordum. Annem yardım etmeye çalışıyordu ama kafama takmıştım bir kere, bu durum benim koca bir dönemimi mahvetmeye yetmişti.
Ama kurtulmuştum. Çalışma hayatıma uzun bir süre ara verdim. Oradan çıktıktan sonra aldığım son parayla geçinmeye çalışıyordum; sınıfta kalmıştım. Dönemin yarısı ve yarıyıl tatili derken uzun bir süre kendime izin vermiştim, çalışmamak için. Ama bu da bir yere kadardı. Okul yeniden başlamıştı ama staj yapacak yerim yoktu ve param da tükenmişti. Sırf ilk ay zorluk çekmemek için, iki üst sokakta bir işe girdim. Yol ve yemek masraflarını karşılayacak kadar kazanmak istiyordum. Mesailere kalıyordum, biraz para biriktirip çıkacaktım. Bazen 48 saat çalışıyordum ama uyku düzenim olmadığı için bu zorlayıcı değildi. Amcamla çalıştıktan sonra her şey, çocukken oynadığımız oyunların rahatlığını veriyordu.
Paramı kazanmış ve iş arayışına geçmiştim bile. İlk üç yerden olumsuz cevap almıştım; stajyere ihtiyaçları yokmuş. Artık çekinmeye başlamıştım, anksiyetem artıyordu. Bu, arayacağım son yer olacaktı. Bu da olmazsa pes edecektim. Ama aradım ve büyük bir hevesle hemen yarın iş görüşmesine çağırdılar. Açıkçası pek umudum yoktu, başlangıç bile beni şaşırtmıştı. Hem heyecanlanmış hem de paniklemiştim; her şeye baştan başlayacaktım. Ama uzun süre evde yatmanın verdiği anksiyete sorunum vardı. Aynı zamanda, çeşitli yerlerde çalışmış ve birçok deneyim kazanmış biri olarak özgüvenim de vardı. Anksiyetem ve özgüvenim savaş halindeydi. Hemen kalktım ve yarınki iş görüşmesi için hazırlanmaya başladım.
Kafamda bir sürü soru vardı: “İyi bir yer mi acaba, çalışanlar nasıl, ilk günüm nasıl geçecek?” Alacağım maaş ya da işin zorluğu umrumda bile değildi, ama insanları çok önemliydi. Amcamın baskısından sonra mobbing görmek en büyük korkum haline gelmişti. Tek dileğim, iyi insanlarla çalışabilmekti.
İş görüşmesine gideceğim yeri sosyal medyada araştırmaya başladım, fotoğraflara ve çalışan yorumlarına baktım. Sanki daha önce tanıdığım insanlarla buluşacakmışım gibi bir his doğdu içimde; bu, heyecanımı ve kaygımı tam bitirmese de biraz azalttı. Anneme yalnızca yarın görüşmeye gideceğimi söyledim; babamla görüşmüyorduk, annemle de ayrıydı. Annem zaten hep anlık konularla ilgilenir, fazla yoğun ve yorgundur. Bu yüzden kendi başıma halletmem gerekiyordu her şeyi. Saatin 4:42 olduğunu fark edince yarın için dinlenmeye karar verdim ve derin bir uykuya daldım.
Sabah 9’da alarm çaldığında heyecanım biraz daha azalmıştı. Görüşme için net bir saat vermemişlerdi; öğlen ya da öğleden sonra gelebileceğimi söylemişlerdi. Yine de erkenden hazırlandım. Sosyal medyada gördüğüm kadarıyla ihtişamlı bir yerdi ama çok büyütmemeye çalışıyordum. Yine de çok özen isteyen bir yer olduğu belliydi; ne çok abartılı ne de sıradan bir görünüm yaratacak bir kombin yapmak istiyordum.
Günlük sabah rutinimi bitirdikten sonra gardırobun karşısına geçip en önemli soruya geldim: “Ne giyeceğim?” Kafamda birkaç kombin vardı ama bazıları kafamda güzel görünse de giydiğimde aynı durmuyordu. Birkaç denemeden sonra, sonunda karar verdim: siyah bir bluz, ona uyumlu mini bir etek ve üzerine kısa deri bir ceket giydim. Ayağıma ise siyah topuklu çizmeler tercih ettim. Kombinimi tamamlamak için aksesuarları da unutmadım: uğurlu kolyem, küçük küpeler, gümüş kol saatim ve ince siyah bir çorapla hoş bir görünüm yakalamıştım. Aynada kendime baktığımda yaşımdan biraz büyük gösterdiğimi fark ettim ama yaşadıklarımın verdiği olgunluk da bunu haklı çıkarıyordu.
Artık hazırdım. Heyecanımı gizlemeye çalışarak toplu taşımaya bindim ve kısa bir yolculuktan sonra Suadiye durağında indim. Yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra görüşme yapacağım yere geldim. Dışarıda biraz bekleyip heyecanımın yatışmasını sağladıktan sonra içeri girdim. Kapıdan girer girmez karşılandım, önce beni müşteri sandılar. İş görüşmesine geldiğimi söyleyince de aynı nazik tavırla ilgilenmeye devam ettiler. Bu ilk anlar bile beni olumlu etkiledi, içimdeki tedirginlik yerini bir nebze rahatlamaya bırakmıştı.
Beni bir masaya yönlendirdiler ve patronu beklemeye başladım. Derken, genç sayılabilecek bir adam yan masadaki müşterilerle ilgileniyordu; hareketleri doğal ve kendinden emindi. Nihayet işi bitince yanıma gelip kendini tanıttı: "Merhaba, ben Murat. Kusura bakma, beklettim," dedi. Yüzümde içten bir tebessümle “Merhaba, sorun değil,” dedim. Göz göze geldiğimizde, işin ciddiyetini hissettiren ama samimi bir konuşma başladı.
“Önce seni biraz tanımak istiyorum,” dedi Murat Bey. “Tabii,” dedim. Kendimi tanıttıktan sonra “Garsonluk serüvenim oldu, ama şu anda aşçılık alanında şef yardımcısı olarak kendimi geliştiriyorum,” dedim. Onaylayan bir baş hareketiyle dinliyordu, ardından işleyişten bahsetmeye başladı: "Burası yoğun ve hareketli bir yer, bu yüzden seni öncelikle bir haftalık bir deneme sürecine alacağız. Bu süreçte her alanda çalışmanı isteyeceğiz: bir gün garsonluk, bir gün barda, bir gün mutfakta. Böylece seni daha iyi tanıyabileceğiz, sonrasında da en uygun alanda devam edersin," dedi.
“Prosedürleriniz böyleyse uymaktan memnuniyet duyarım,” dedim. Hafif bir gülümsemeyle “Oldukça iddialısın, bu hoşuma gitti. Umarım bu azmini hep gösterirsin,” dedi. Bu sözleri beni mutlu etmişti, kendimi iyi hissettim. Son olarak, iş kıyafetlerini de verip gerekli kuralları attıktan sonra yarın görüşmek üzere ayrıldık.
Eve döner dönmez iş kıyafetlerimi inceledim. Şık siyah bir gömlek; sol köşede restoranın minik logosu işlenmiş, altına ise klasik bir etek veya pantolon seçeneği vardı. Tüm gece kafamda senaryolar kurarak geçirdim; ne sorular sorulacak, nasıl karşılık vereceğim. Derken saat gece 1’i bulmuştu. Uykum kaçmıştı ama göz kapaklarım yorgunluktan ağırlaşıyordu. Yarın ilk iş günümdü ve sabırsızlıkla bekliyordum; bakalım nasıl geçecek? |
0% |