Yeni Üyelik
1.
Bölüm

-Tanıtım-

@esranurozer

Bilemezdim, hayatımın bu denli tepe taklak olacağını bilemezdim. Bir tercih yapmaya zorlanıp yaptığım bu tercihte cayır cayır yanacağımı bilemezdim. En kötü ihtimalle, ölmem gerekirken ben yanmıştım. Öyle bir yanmıştım ki en sıcak havada buz gibi olan tenim bile artık ateş olmuştu.

Ben bilmeden onun ateşine yürürken o, bilerek beni yakmak istemiş ve de yakmıştı. Hem de hiç fark ettirmeden sinsice, içten içe yakmıştı.

Hayat ne gariptir ki asla yapmam dediğim ne varsa, okkalı bir tokatla yüzüme vura vura bana yaptırmış. Yazıma kış, ayaklarıma kelepçe, gözüme yaş, dilime lal, ömrüme kafes, olan ela gözlü bir adamın cehennemine de hiç acımadan beni atmıştı.

Ben en çok ona yenildim.

Ben en çok ona ağladım.

Ben en çok ona teslim oldum.

Ben en çok onda yandım.

Ben en çok onda tükendim.

Ben en çok onda acı çektim.

Ben en çok onu sevdim.

Bilmeden, nasıl olduğunu hissedemeden, sonrasını ya da öncesini düşünmeden, ben sadece ateş olan bir adamda yok olmayı seçtim.

***

Asla sönmeyecek ateşleri barındıran ela gözlü adam, intikam yemini etmiş, önüne çıkan bütün engelleri yok etmiş, zafere giden engebeli yolda soluksuzca ilerlemişti. Bir oyun kurmuştu. Ve asla tahmin edemediği ihtimal arasına bile koymadığı bir şey vardı ki intikam oyununun sonunu değiştiren. Aklının asla eremeyeceği bir şeydi bu. "Aşk"

Ela gözlü adam, bir çift kahve gözlere meftun oldu. Her şeye gücü yeten ela gözlü adamın bir çift kahve gözlere gücü yetmedi. Beynine, vicdanına söz geçiren ela gözlü adam, kalbine söz geçiremedi.

Her kalbine söz geçiremediğinde kahve gözleri ağlattı. Kahve gözler her ağladığında ise ela gözlü adam daha da hırçınlaştı. Yaktı, yıktı, paramparça etti.

Ama ela gözlü adamın atladığı ve unuttuğu bir şey vardı, kahve gözlü kadın, bir buz parçasıydı. Soğuk ve katı. Sadece soğuk ortamlarda var olan bir buz parçasıydı. Ela gözlü adam ise ateşti. Sıcak ve dokunulmaz.

Ela gözlü adam, kahve gözlü kadına yaklaşamaz, yaklaşırsa kahve gözlü kadın erir ve ölürdü. Ama ela gözlü adam, yasakları çiğnemeyi severdi.

Kahve gözlü kadının, kendisinden başka birine gülmesini, ağlamasını, sevmesini kaldıramazdı. Ne pahasına olursa olsun kahve gözler, sadece ela gözlere bakmalıydı.

Bunun için yakması gerekse yakacaktı. Yıkması gerekse yıkacak, son nefesine kadar bunun için savaşacaktı.

Öyle de oldu. Ela gözlü adam, kahve gözlü kadını kendi cehenneminde bir kafese hapis etti. Kahve gözlü kadın, çok ağladı. Ela gözlü adam, her bir gözyaşı için kendine lanetler okudu. Ama yine de kahve gözlü kadını, yakmaktan vazgeçmedi.

***

"Özür dilerim." dedim. Sesim cılız ve fısıltılı çıkmıştı. Bakışlarımı sarı renkli duvara sabitlemiş öylece bakıyordum. "Neden?" diyerek haykırdı Melih. Onun sesi oldukça yüksekti. Bakışlarımı sarı renkli duvardan ayırmadan, "Özür dilerim." dedim oldukça sakin bir sesle. Benim kadar sakin olmayan Melih, oturduğu koltuktan bir hışımla kalkıp yanıma geldi. Kollarımdan tutup beni bir çırpıda ayağa kaldırdı.

"Kes aynı şeyi papağan gibi tekrarlamayı Ahu." dedi dişlerinin arasından tıslayarak. Yine öfkelenmiş ve kendini kontrol altına almaya çalışır gibi bir hali vardı. Ama kollarımı koparacak kadar sıktığının farkında bile değildi. Derin bir nefes alıp, "Ben özür dilerim." dedim, başka bir cümle kurmak istemiyordum. Ama bu Melih'i daha da çıldırttı. Kollarımda, duran ellerini biraz daha sıkıp beni hiçte nazik olmayan bir şekilde duvara yasladı ve kendisiyle duvar arasında sıkıştırdı.

"Özür dileme!" diyerek öyle bir bağırdı ki gözlerimi sımsıkı kapattım. "Aç gözlerini Ahu." kollarımdan sarstı. "Neden yaptın?" Gözlerimi açtım, karşımda avını parçalamak için bekleyen bir şahinin bakışlarını andıran, ela gözlere baktım. Kollarımdaki ellerinden kurtulmak için onu var gücümle ittim. Benden beklemediği bu tavır yüzünden, bir adım geri gitmek zorunda kaldı.

"Unutmak istedim." derin bir nefes alıp sesimin ve nefesimin yettiği kadar var gücümle "Unutmak istedim." diyerek bir kez daha bağırdım. Sağ elimin avuç içini göğsüme vurarak, "Ben sadece unutmak istedim." Sesim titredi ama durmadım. "Yaşadığım ve yaşattığın her şeyi unutmak istedim." Boğazımdan bir hıçkırık kaçtı. "Seni unutmak istedim. Kendimi unutmak istedim... Ben Melih'in Ahu'su olduğumu unutmak istedim." dedim gözlerimden düşen yaşlarla birlikte.

Az önce ittiğim için aramıza giren bir adımlık mesafeyi tekrar kapatarak bana yaklaştı Melih. Ela gözleri, kahve gözlerimi delip geçmek ister gibi bakıyordu. İki elini de kaldırıp yüzümü avuçlarının arasına aldı. Başparmaklarıyla sürekli yenisi akan gözyaşlarımı sildi.

"Asla Melih'in Ahu'su olmayı unutamazsın." sesi sert ve netti. "İzin vermem," başını iki yana sallayıp "Asla buna izin vermem Ahu."


Loading...
0%