@esranurozer
|
ÖZEL BÖLÜM *** Kollarını göğsünde birleştirerek, küskün bakışlarıyla yüzüme bakan Ela haklıymış gibi bir de bana tavır alıyordu. "Haksız olduğunu sende biliyorsun kızım." derken tabaktaki köfteyi küçük parçaya böldüm ve azıcıkta pilavdan alarak yemesi için Ela'nın ağzına uzattım. Neyse ki kızımın bu dünyada asla küsmediği iki şey vardı; birincisi babası, ikincisi ise yemek. Ağzındaki lokmayı hızlıca çiğneyip yuttu. "Ben haksız değildim." "Haksızsın ve suçlusun Ela." "Ben seninle konuşmuyorum anne, küstüm." "Anneye küsülmez küçük böcek. Ayrıca yaptığın şey çok yanlıştı. Yarın arkaşından özür dileyeceksin. Bir daha da böyle şeyler yapmayacaksın, tamam mı?" Küçük omuzlarını kaldırıp indirdi. Bakışları ve tavırları küskün olmasına rağmen yemeğini yemeye devam ediyordu. Ela bazen gerçekten çok inatçı oluyordu, hele ki o inat damarı bir tuttu mu asla taviz vermiyordu. İnat damarı tutunca hemencecik hırçınlaşıyordu. Bugünde kreşte arkaşıyla inatlaşmış ve inatlaşmanın sonucuyla hırçınlaşarak arkadaşının elini ısırmış. Bana küs olmasının sebebi de ona bu konuda kızmam. Çünkü küçük hanım kendisini bu konuda haklı gördüğü için ona kızmama küstü. "Ben o çocuktan asla özür dilemem anne!" "Ela kızıyorum bak!" "Ne oluyor burada?" Mutfakta yankılanan Melih'in sesiyle Ela oturduğu sandalyeden hızla kalktı. "Baba..!" diyerek Melih'e doğru fırladı ve kucağına atladı. Sanki daha sabah birlikte değillermiş gibi birbirlerini öpücüklere boğdular. Melih iyice göğsüne yapıştırdığı Ela'nın saçlarını öperek yanıma gelip az önce Ela'nın kalktığı sandalye oturdu ve Ela'yı da dizinin üstüne oturttu. Bir eliyle belini tutarken diğer eliyle Ela'nın saçlarını okşayarak gözlerinin içine bakıyordu. Ela ise iki elini babasının yüzüne koymuş sakallarını okşuyordu. "Annen neye sinirleniyor bebeğim?" Diye sordu Melih. "Neye sinirlendiğimi babana anlat kızım." dediğimde Ela yan gözle bana bakıp babasının göğsüne sindi. Çünkü babası onun kurtarıcı meleğiydi. Melih bana hayırdır der gibi gözünü kırptı. "Babası Ela bugün kreşte arkadaşıyla kavga etmiş ve arkadaşının elini ısırmış." Dedim. Melih Ela'nın saçlarını okşadı ama başını göğsünden kaldırmadan konuştu. "Böyle birşey yaptın mı kızım?" Ela usulca başını salladı. Melih'le tekrardan göz göze geldik. Melih'in kaşları hafiften çatılmıştı. "Kızım, başını kaldır bana bak bakayım." Melih'in naif sesini duyan Ela usulca başını aldırıp babasıyla göz teması kurdu. "Bu olay nasıl oldu anlat bakalım." Ela omuzlarını kaldırıp indirdi. "Annem anlatsın baba." dedi mırıl mırıl bir sesle. "Yok," dedi Melih. "Ben senden dinlemek istiyorum." "Tamam." Dedi Ela ve ekledi. "Babacığım ben anlatırken sende bana yemeğimi yedirir misin?" Babasına naz yapmasa olmazdı zaten. "Yediririm tabii bebeğim." derken Melih benim önümde duran tabağa uzanıp kendi önüne çekti ve Ela'ya yemek yedirmeye başladı. Ela iştahla babasının elinden yemeğini yiyordu. Kendimi ikisinin arasına girmiş kara kedi gibi hissettiğim için boş boş masada oturmaktansa kalkıp bulaşık makinasını boşaltmaya karar verdim. Ben bulaşık makinasının içini boşaltırken kulağım fısır fısır konuşan ikilideydi. "Anlat bakalım neden arkadaşınla kavga ettin?" "Babacığım o benim arkadaşım değil!" diye yükseldi Ela. Sonra yüksek sesle konuştuğu için göz ucuyla bana bakıp bu kez daha kısık bir sesle konuştu. "Beni sinirlendiriyor. Bana sürekli prenses gibisin diyor. Biz oyun oynarken ben prens olayım sende benim prensesim ol dedi bende sirlendim ve elini ısırdım. Çünkü ben sadece senin prensesinim baba." "Prens mi dedin sen?" dedi Melih hayrete düşmüş bir sesle. "Bu arkadaşının adı ne?" "Deniz..." "Nasıl bir Deniz kızım? Kız olan Deniz mi yoksa erkek olan Deniz mi?" Hah Melih'in o kadar olayın içinde takıla takıla bu meseleye takılması kaçınılmaz bir sondu. "Baba ya prens diyorum prensler erkek olur. Tâbii ki de erkek olan Deniz." "Vay şeref--" "Melih!" Dedim uyararak. Melih'in seğiren gözleri gözlerimi buldu. Sabır diler gibi derin bir nefes aldı. "Başka ne diyor sana bu pu-" başını iki yana salladı. "Bu velet." diye sordu. "Saçlarımın güzel olduğunu söylüyor baba." "Bak sen!" Ela konuştukça Melih'in gözleri kocaman açılıyor resmen büyüyen gözlerinden alevler çıkıyordu. "İki elini birden ısırsaydın." "Melih!" Melih tekrar bana baktı ona uyarıcı bir tavırla baktığımda tamam sakinim der gibi başını salladı ve tekrardan Ela'ya odaklandı. "Yani babacığım şiddet güzel birşey değil. Kimseye şiddet uygulama, olayları konuşarak çöz tamam mı?" Ela'ya göz kırptığını görür gibi oldum. Ela kıkırdayarak "Tamam." dedi. Melih Ela'nın kulağına eğilip fısıltılı bir sesle konuştu ama ben onlara dikkat kesildiğim için duydum. "Aferin kızım kimsenin sana yaklaşmasına izin verme." Sertçe bardağı tezgâha koydum. İkisi birden bana döndü ve Melih bu kez yüksek sesle bana bakarak konuştu. "Şiddet çok kötü birşey. Sakın bir daha şiddet uygulama." Ve tekrardan Ela'nın kulağına eğilip fısıldadı. "O çocuk bir daha sana böyle şeyler söylerse bu kez iki elini birden ısır." "Yuh artık Melih!" "Ne var yavrum ya Melih Melih deyip duruyorsun? İki dakika kızımla konuşamıyoruz, Allah Allah ya!" "Eee sen konuşmuyorsun ki, sen kızımızı yaptığı şey için tebrik edeceksin neredeyse." "Kim ben mi?" Oturduğu yerden kucağında Ela'yla kalktı. "Bir saattir şiddetin kötü birşey olduğunu söylüyorum ya daha ne diyeyim Ahu?" "Melih..!" dedim vurgulayarak ve ekledim. "Söylediğin her şeyi duydum." Melih hiç beni umursamadan Ela'nın yanağından öptü. "Kızım babaannen seni görmek istiyordu ben seni ona götüreyim hem o sırada konuşmamıza kaldığımız yerden devam ederiz." Bakışları beni buldu. "Eve gelince de seninle konuşuruz karıcığım." Dedi. Ela sevinçle ellerini çırptı. "Dedemle bahçeye sebze ekeceğiz." Melih'in kucağından inip benim yanıma geldi ve direkt belime sarılıp çenesini karnıma yasladı parlayan gözleriyle gözlerimin içine baktı. "Dedemlere gidebilir miyim anne? Ben dedemle bahçeye sebze ekmeyi seviyorum." Öyle güzel öyle tatlı bakıyordu ki ona hayır demek mümkün bile değildi. Zaten Ela her ne kadar babasına düşkün olsa da benden izin almadan hiçbir şey yapmıyordu. Benim onayım onun için çok önemliydi. Babasının evet dediği bir şeye ben evet demiyorsam kesinlikle o şeyi yapmıyordu. Kızımın bu huyu benim çok hoşuma gidiyordu. Dizlerimin üstüne çöktüm ve Ela'nın boyuna geldim iki yanağına da sulu bir şekilde öptüm. "Gidebilirsin bebeğim." Bir kez daha yanağından öptüm. "Dedeni ve babaanneni yorma tamam mı?" "Tamam anneciğim." Dedi ve yanağımdan öperek babasının yanına gitti. Melih Ela'yı kucağına aldı, mutfaktan çıkmadan önce bana göz kırptı. "Gelince konuşmamız gereken konular var." Bakışları açık gerdanıma kaydı. "Çok acil ve özel konuşmamız lazım." Dedi ve mutfaktan kızımızla birlikte çıktı. Melih'in özel konuşmamız lazım derken ima ettiği şeyi çok net anladığım için bütün vücudumu şimdiden ateş bastı bile. Ne yalan söyleyeyim kocamı bende aşırı derecede özlemiştim. En son 2- 2,5 ay önce birlikte olmuştuk ve bu süre birbirimize hasret kalmamız için aşırı uzun bir süreydi. Ela bebekken daha çok birlikte oluyorduk ama şimdi büyüğü için ve sürekli babasıyla vakit geçirmeyi sevdiğinden dolayı geceleri babasının dizinin dibinden ayrılmıyordu. Ee tabii Melih'te bu durumdan hiç şikayetçi değildi. Bende asla şikayetçi değildim. Hatta Melih ve kızımı böyle gördükçe mutlu oluyorum. Çünkü benim kızımın babası onu herkesten ve her şeyden daha çok seviyor. Benim babamla birlikte yaşayamadığım ne varsa kızım benim yerime hepsini yaşıyordu. En çokta bu beni mutlu ediyordu. *** Bacaklarıma ve kollarıma krem sürüp iyice yedirdikten sonra en hafif kokusu olan parfümümden boynuma ve bileğime sıktım. Artık hazırdım Melih'in gelmesini bekliyordum. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama çok uzun sürmedi dış kapının açılıp kapanma sesini duydum. Hemen akabinde merdivenden gelen adım sesleri eşlik etti. Melih geliyordu ve onun adım seslerine benim kalp atışlarımın sesi karışıyordu. Her defasında sanki ilk kezmiş gibi heyecanlanıyordum. Benim bu adama duyduğum sevgi, ihtiyaç, heyecan hiç bitmiyor gün geçtikçe üstüne biraz daha eklenerek büyüyordu. Kapı açıldı ve Melih odaya girdi. Şehvetten dolayı ela irislerinin etrafına dağılan yeşil damarlar sanki içime işliyordu. Bakışları bile benim içimi titretirken dokunduğunda benden geriye hiç bir şey kalmıyordu. O adının hakkını verir gibi ateş olup beni eriyene kadar yakıyordu. Bana doğru attığı her adımda gömleğinin bir düğmesini açtı. Bakışları vücudumu talan ediyor yutkundukça çıkan ses yatak odamızın duvarlarında kayboluyordu. Yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Artık tam dibimde duruyordu ve gömleğinin bütün düğmeleri açıktı. Oldukça yavaş bir şekilde gömleği bedeninden ayırdı. Kararan bakışları yüzümü ezberlerken "O kadar güzelsin ki," sertçe yutkundu. "Ve benim için o kadar özelsin ki Ahu sana ne dokunmaya ne de bakmaya doyamıyorum." Ufak hareketlerle belimde duran eliyle belimi okşamaya başladı. Yanağımdaki eli ise dudaklarımı okşuyordu hareketleri yavaş ama kışkırtıcıydı. Parmak uçlarının değdi dudaklarım onun dudaklarıyla kavuşmak için resmen sızlıyordu. "Konuşmamız gereken özel konuya birden geçiş yapmamız lazım." Dediği an iki elimi uzatıp Melih'in sakallı yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Gözlerinin içine bakarak birden dudaklarına yapıştım. Melih bu anı beklediğini bana ispat etmek ister gibi hiç vakit kaybetmeden alt dudağımı iki dudağının arasına alıp emerek öpmeye başladı. Birbirimize duyduğumuz tutkuyu resmen dudaklarımızla birbirimize sunuyorduk. Zamanı konuşarak değil öpüşerek, sevişerek harcamamız gerekiyordu. Nefes almak için geri çekildiğimizde hızlı bir şekilde elim pantolonun kemerine gitti ve yine aynı şekilde hızla kemeri açtım. Sonra pantolonun düğmesini açtım ve fermuarını indirdim. Pantolonu yavaşça bacaklarından sıyırdığımda sadece altında boxser kaldı. Belirginleşen ve büyüyen erkekliğini çamaşırının üzerinden okşamaya başladım. "Ah senin için nasıl çıldırdığımı görüyor musun Ahu?" Erkekliğinde olan elimin üstüne elini koydu ve iyice bastırdı. "Ben yanıyorum ve senin sularının içinde sönmek istiyorum güzelim." Melih, konuştukça kasıklarımda tatlı bir karıncalanma oluşuyordu. Melih bel oyuntuma elini yerleştirmesiyle beni kucağına aldı. Kollarımı boynuna doladım, dudaklarımı dudaklarına yapıştırdım. Hoyratça birbirimizi öperken Melih'in dilini ağzımın içine geçirip dilimle buluşturması benim sesli bir şekilde inlememe sebep oldu. Dudaklarımı ayırmadan Melih beni yavaşça yatağa yatırdı. İki bacağımın arasına yerleşip tek eliyle sağ göğsümü okşuyordu. Nefes nefese ayrıldığımızda Melih diliyle yalayarak çeneme oradan boynuma ve göğüslerime doğru ilerledi. Az önce okşadığı sağ göğsümün ucunu ağzına alıp yalayarak emdi. Diğer elide boş durmuyor sol göğsümü okşuyordu. Melih dil darbeleri attığı göğsümü ısırdı, aklım başımdan gitti. "Ahh, acıttın!" Isırdığı yeri yalayarak acısını hafifletti ve sol göğsümede aynı şeyi yaptı. Belirginleşen ucunu dişlerinin arasına alıp ısırdı ve hemencecik küçük dil darbeleriyle ısırdığı yerin acısını almak ister gibi yaladı. "Yaa ısırmasana çok acıyor." Göğüslerim aşırı derecede sızlıyordu. Normalde hiç bu kadar acımazdı. Melih burnunu iki göğsümün arasına sokup kokladı. "Çok sert ısırmıyorum ki yavrum. Senin göğüslerin hassaslaşmış regl falan mı olacaksın acaba?" Melih'in saçlarını okşarken omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Bilmiyorum ki, bu aralar regl konusunda düzensizim." "Hmm," diye mırıldandı Melih ve göğsümün arasına bir öpücük kondurdu. Yavaşça iki göğsümün arasından yalayarak karnıma doğru indi ve en mahrem yerime geldi. Ilık nefesini kadınlığımın üstünde hissettim. Tek eliyle kadınlığımı okşayıp, parmaklarıyla kadınlığımın dudaklarını iki yana ayırdı. Nefesi kadınlığımı yakıp geçiyordu, dudaklarının baskısını tam oramda hissetmek istiyordum. "Nasılda ıslanmışsın." Sıvılarımı parklarının yardımıyla kadınlığım boyunca yaydı. "Bu halin karşısında içine girmeden bile boşalabirim." Diliyle kadınlığımı boylu boyunca yalayıp öptü. Hareketleri oldukça yavaştı. Sanırım amacı beni çıldırtmaktı. Altında kıvranırken kalçalarımı daha fazlasını ister gibi havaya kaldırdım. Melih iki eliyle kalçalarımdan tutarak kadınlığıma sertçe yalamaya başladı. "Ahh, Melih..." Ben inledikçe o daha çok hızlandı. Melih hırlayarak geri çekildi, gözlerini yumdu ve alnını alnıma yasladı. "Seni istiyorum." "Bende seni istiyor--" daha cümlemi bitirmeden sertçe içime girdi. İkimiz aynı anda yüksek bir sesle. "AHH..!" diye inledik. Tahammül seviyem tükenmişti, hissetmek ne kelime kadınlığım onun erkekliğinin sertliğiyle zonkluyordu. Melih ufak hareketlerle içimde gidip gelmeye başladı. Hırıltı nefes alış verişleri dudaklarıma çarpıyordu. "Çok güzelsin." Dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Sana doyamıyorum." Bir öpücük daha. Melih'in hızlanmasıyla içimde büyüyen erkekliği kadınlığımı aşırı derecede zorluyordu. Hissettiğim doluluk hissi paha biçilemez derecede güzeldi. Kendimi zevkin doruklarına çıkarmışken Melih bir an da içimden çıktı. Daha ben ne olduğunu çözmeye çalışırken Melih sırtını yatak başlığına yasladı ve oturur şekilde hafifçe uzandı. Beni kendine çekmesiyle kucağına oturmam bir oldu. Tek eliyle sabitlediği erkeğini kalçalarım ve kadınlığım boyunca sürttü. "Hadi içine al beni güzelim." dedi. Şehvetin verdiği hazla Melih'in erkekliğini kavradığım gibi girişime getirdim ve birden içine aldım. Melih zevkle hırlayarak inlerken benim canım birazcık yanmıştı ama yine de durmadım. Melih'in kucağından ritmik ve yavaş hareketlerle inip kalktım. Bütün kontrol benim elimdeydi. Bir süre daha böyle yavaş yavaş devam ettim. Sonra Melih beni belimden tutarak sabitledi ve hızlanmaya başladı. Her içime hızlıca girip çıktığında kalçalarıma çarpan hayalarının sesi iniltilerimize karışıyordu. Sona yaklaştığımızda önce ben titretecek boşaldım arkamdan birkaç dakika sonrada Melih içinden çıkarak beni sırt üstü yatırdı ve karnımın üstüne boşaldı. Nefesimizi düzene sokmaya çalışırken Melih alnımdan öptü ve dudaklarımı alnımdan çekmeden burada soluklandı. "Yine her zamanki gibi çok güzeldin." Gülümsedim. Melih'in koyulaşmış ela gözleri gözlerimi buldu. "Hadi bir kez daha." Dedi ve aynı an da kadınlığım sızladı. "Çok yoruldum." Yanağını okşadım. "Bir daha ki sefere artık." Melih başını çevirip yanağında olan elimin avuç içini öptü. "Ben ikinci turu istiyorum Ahu." Dudağıma eğilip fısıldadı. "Hem ne çabuk yoruldun? Yaşlı olan benim sen değil." Kıkırdadım. "Demek ki bende artık yaşlanıyorum." Melih kocaman gülümsedi bakışlarım gülümsemesine takılı kalırken o erkekliğini usulca kadınlığıma sürtüyor beni uyarmaya çalışıyordu. Gerçekten aşırı derecede doyumsuzdu. Az önce birleşmenin etkisiyle hala ıslak olan kadınlığımın içine yavaşça girmesine rağmen canım acıdı. "Ah Melih." diyerek omuzlarına tutundum. Melih sadece bir-iki defa gelgit yaptı kadınlığım da hissettim sıcak sıvıyla kendimi geri çekmeye çalıştım. Melih'te benimle birlikte sıcak sıvıyı hissettiği için direkt içimden çıktı. İkimiz aynı an da alt tarafa baktığımızda Melih'in dudaklarımın arasından bir küfür firar etti. "Hay sikeyim bu kanda ne kızım?" Yattığım yerden toparlanmaya çalıştım. "Bilmiyorum ki, regl oldum herhalde." Melih çatık kaşlarıyla fazla koyu olmayan ve yatağa küçük dairesel şekilde iz bırakan benden akan kana baktı. "Başka bir şey var." dedi şüpheci sesiyle. Yataktan kalktı ve beni kucağına aldı. "Sen duş al bende Özlem Hanımı arayacağım, hastaneye gidiyoruz." "Önemli bir şey değildir Melih ne gerek var hastaneye gitmeye." Diye konuşurken Melih bana ters ters baktı. "Gideceğiz Ahu." Duşakabine girip suyu ayarladı. "Sen duş almaya başla ben Özlem Hanımı arayıp geliyorum." dedi ve banyodan çıktı. Melih'in banyodan çıkmasıyla başımdan akan sıcak suyun etkisiyle fayans duvardan destek alarak gözlerimi kapattım. Oysaki abartacak birşey yoktu. Bu kanama küçük bir regl kanamasıydı. *** Hastaneye geldiğimizde direkt Özlem Hanım'ın odasına çıkmış ve olan bitene ben üstün körü anlatmaya çalışsamda sağolsun kocam oldukça utanmaz olduğu için direkt olayı olduğu gibi bir çırpıda anlattı. Özlem Hanım konuşmanın sonunda ultrason cihazıyla beni kontrol etmek istediği için şu an sedyenin üstünde yatıyordum. Hemen yanı başımda çatık kaşlarıyla Melih duruyor, Özlem Hanım ise ultrason cihazının ucunu kasıklarımda gezdirerek monitöre bakıyordu. "Evet," dedi Özlem Hanım bakışlarını monitörden çekmeden. "Kanamanın sebebi regl olmanız değil Ahu Hanım." Benimle kısa bir göz teması kurup gülümsedi ve eliyle ekranda nokta şeklinde bir yeri gösterdi. "Kanamanın sebebi işte bu iki minik." Özlem Hanım'dan duyduğum şeyi idrak etmeye çalışırken Melih benden önce davranarak konuştu. "İki minik mi dediniz?" "Evet, Melih bey iki minik dedim." Diye Melih'e cevap verdi Özlem Hanım sonra tekrar bana döndü. "Tebrik ederim Ahu Hanım yaklaşık 9 haftalık hamilesiniz ve ikiz annesi olacaksınız." "İkiz mi?" Gözümden akan yaşlara engel olamadım. "Evet," ultrason cihazının ucunu karnımdan çekti. "Normalde ikiz veya üçüz gebeliklerde üçüncü aydan sonra hamileliğin ikiz olduğunu öğreniriz, çünkü keseler anca oluşup kendini belli ediyor. Sizin ikizler erkenden keseye yerleşmiş, bu kanamada bu yüzden gerçekleşmiş. Korkulacak hiçbir şey yok yani. Ben size şimdi bir liste hazırlayacağım." Bakışları donup kalan Melih'e kaydı ve gülümsedi. "Tekrardan tebrik ederim. Siz toparlanbilirsiniz." Diyerek odadan çıktı. "Ahu..." Melih fısıltılıyı andıran sesiyle. "Hamilesin." dedi. "Hamileyim." Neden ağladığımla alâkalı hiçbir fikrim yok ama içim içime sığmıyordu. Hamileydim. Hiç beklemediğimiz bir an da hediye gibi bir haberdi bu bizim için. Melih iki eliyle yüzümü kavrayıp alnımdan öptü. "Bana bu duyguyu bir kez daha yaşatacağın için teşekkür ederim güzel karım." Dedi ve dizlerinin üzerine çöktü. Elini karnımın üstüne koyup okşadı. "Hayatımıza hoş geldiniz yavrularım." İki kez karnımdan öptü. "İyi ki geldiniz." Başını karnıma gömdü. "Şükürler olsun Allah'ım." Başımı havaya kaldırıp bende Melih'in arkasından mırıldandım. "Şükürler olsun Allah'ım." Bundan 4 yıl önce varlığından haberdar bile olmadığım bebeğimi kaybetmiştim. Şimdi yıllar sonra yine hamileydim ve sanki Rabb'im kaybettiğim bebeğimi bana geri vermiş gibi İkizlere hamileydim. Bin kez şükretsem bile azdı. BÖLÜM SONU. 🍎🍏 |
0% |